Site İçi Arama

savunma

Kasaba Şerifi Biden, Kasap Netanyahu’ya Ne Zaman Dur Diyecek?

Refah'ta masum erkekler, kadınlar ve çocuklar parçalandı ve diri diri yakıldı, görüntülere tanık olun ve kendinize sorun, tarihin doğru tarafında mısınız?

İsrail-Filistin (Hamas) Savaşı 8 Aydır Devam Ediyor

İsrail ordusunun ayarı iyice kaçtı. Netanyahu’nun askerlerinin militanlardan, teröristlerden bir farkı kalmadı. Bunun için 8 Ekim 2023 tarihinden bugüne İsrail’in masum Gazzelileri, Gazze Şeridinde yaşayan Filistinlileri haritadan silme operasyonlarına bakmam yeterli. İsrail çok değil iki gün önce, Pazar günü Refah'ta acımasız, orantısız bir saldırı düzenledi. Gazze’nin kuzeyinden güneyine, Refah bölgesine gelen ve çoğu çadırlarda yaşamlarını sürdürmeye çalışan Filistinlilerin yaşadığı bir yerleşkeye bombaları yağdırdı. Bu saldırıda 50 civarında Filistinli hayatını kaybetti. Birçoğu da kadın ve çocuktu. 

Gazze Kasabı Netanyahu, onlarca sivilin yanarak ölümüne neden olduğu Refah saldırısı için "trajik bir hata" demekle yetindi. İsrail bu saldırıda iki üst düzey Hamas üyesinin hedef alındığını savundu. İki Hamaslıyı öldürmek için 48 Filistinli masumu katletmek. İsrail’in savaştan anladığı bu. Yan etki diye bir derdi yok. İsrail için herkes hedef olabilir. Haktan, hukuktan, insanlıktan nasibini almayan Kasap Netanyahu ve yardakçısı Galant’ın bir gün yargılandıklarını görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.

Şüphesiz Amerikan destekli İsrail’in silahsız ve perişan durumdaki Filistinlilere saldırılarının tek bir amacı var. Gazze Şeridinden kaçıp gitmelerini sağlamak. Kasabın tek hedefi var. Gazze Şeridini temizlemek, etnik temizlik yapmak. Sonra sıra Batı Şeria’daki Filistinlilere gelecek. Belki oradakilere sıra gelinceye kadar Abbas öbür tarafa gidecek ama bu ‘etnik temizlik’ savaşı Gazze Şeridi ile son bulmayacak. Bu gidişatı görmeyen kalmadı.

Dün umut verici bir gelişme yaşandı. Filistin Devletini tanıyan Norveç, İspanya ve İrlanda, Filistinlilere moral verdiler, gelecek umutlarını artırdılar. Yine AB; İsrail'in Refah'taki mülteci çadırlarına düzenlediği ve aralarında çok sayıda çocuğun da bulunduğu en az 45 Filistinlinin ölümüne yol açan hava saldırısını kınadığını duyurdu. Avrupalıların, ABD’nin Kasap Netanyahu’ya açık desteğine rağmen, bu etnik temizliğe sempati duymamalarını simgesel de olsa önemli görüyorum. Avrupa’nın bu çıkışını ‘timsah gözyaşları’ olarak değerlendirenlerimiz olabilir. Bir yönüyle bu doğrudur da ancak büyük oranda küresel güney ülkeleri İsrail’in mezalimine ses çıkarıyor. Şimdilerde küresel kuzey ülkeleri de bir ölçüde uyanmaya, vicdanları olduğunu hatırlamaya başladılar. 

Güney Afrika’yı Alkışlamak Gerek

Bu yönüyle BM’nin en üst mahkemesinin, Filistinliler için “acil risk” oluşturduğu gerekçesiyle İsrail'e Gazze'nin Refah kentindeki operasyonlarını durdurma ‘talimatını’ henüz karşılığını bulmasa da kurumsal bir duruş ve tutum olarak ayrıca önemli buluyorum. Bunu mümkün kılan küresel güneye ait bir ülke, Güney Afrika Cumhuriyeti oldu. Alkışlamak gerek.

Burada Güney Afrika için bir antrparantez açıyım. Güney Afrika'nın iktidardaki Afrika Ulusal Kongresi, kendilerinin bir dönem yaşadığına benzer bir şekilde etnik temizliğe yönelen İsrail’i apartheid (ayrım yapan) bir rejim olarak görüyorlar. Bu nedenle Filistinlilerin yanında yer almayı vicdani bir sorumluluk ve tarihin kendilerine yüklediği bir misyon olarak görüyorlar. Bu düşünceyle, Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etme haklarını destekleyen bir politik anlayışla hareket ediyorlar. Nitekim; 29 Aralık 2023 tarihinde Güney Afrika, Filistin halkına soykırım uyguladığı iddiasıyla Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) İsrail aleyhine dava açma ‘cesaretini’ gösterdi. Türkiye dahil hiçbir halkının çoğunluğu Müslüman olan hiçbir ülkenin yapmadığını, yapamadığını yaptı. Güney Afrika bu davayı UAD'de İsrail'e karşı, her iki devletin de taraf olduğu Soykırım Sözleşmesi olarak da bilinen Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi uyarınca dava açtı. Bir başka deyişle Güney Afrika, benzer düşünen diğer devletlerle birlikte Gazze'deki durumu soruşturması için 1945 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Antlaşması ile kurulan UAD’ye havale etti. Süreç devam ediyor.

Uluslararası Ceza Mahkemesi de geçen hafta Kasap Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Galant hakkında savaş suçu işlediklerini hukuki gerekçelerle ortaya koydu. UCM Başsavcısı Kerim Han’ı (Karim Khan) dinledim. Korkusuzca, kendinden emin bir ses tonuyla Kasap Netanyahu’yu suçlayan konuşmasını 20 Mayıs’ta yaptı. “Filistin Devleti” sınırları içinde İsrail Devletinin başı olarak Netanyahu ve Galant’ın uluslararası hukuku çiğnediklerini ve bunun UCM açısından bir suç olduğunu, gerekenin yapılacağını söyledi. UCM’nin çıkışının anlamı İsrail’e her ne pahasına olursa olsun destek veren Biden ve Blinken’ın da savaş suçu işlediklerinin kabulü anlamına geliyor. Bunu ben demiyorum, uluslararası ilişkiler alanında saygın çalışmaları olan Amerikalı Profesör John J. Mearsheimer dillendiriyor. 

ABD’nin 1992’de İlan Ettiği Yeni Dünya Düzeni İsrail Nedeniyle Çöküyor

1992 yılında Baba Bush, Sovyetlerin yıkılışıyla birlikte, büyük bir özgüvenle bundan böyle yeni bir dünya düzeni kuruyoruz. Bunun iki temel ayağı var. Birincisi serbest piyasa ekonomisinin tüm dünyada geçerli kılınması. İkincisi insan hakları ihlallerini önüne geçilmesi. Bir açıdan ikisi de hür dünya için kabul edilebilecek şeyler. Bir itirazımız olamaz. Ama genel dış politikasında insan hakları ihlallerini, Ankara’ya bile, bir dayatma olarak kullanan, ekonomik yaptırımlarla ülkeleri hizaya getirme görüntüsü veren Washington’un söz konusu ihlalleri en üst perdeden hayasızca, vicdansızca, pervasızca yapan Tel Aviv karşısında sus-pus olmasını kimse görmemezlikten gelemez. 

6 milyonluk Amerikan Yahudi Toplumunun küresel sermaye araçlarına hükmediyor olması, Amerikan toplumunun vicdanlarını ‘susturmamalı!’ Zira Filistin Devleti içinde gerçekleştirilen bu insanlığın yüz karası katliamdan Kasap Netanyahu’dan ziyade Kasaba Şerifi Biden da sorumludur.

Batı Toplumunun Bile Vicdanı Kanamaya Başladı

Bu nedenle tüm dünyada UCM böyle bir karar verse ne olur, nasıl olsa İsrail’in arkasında ABD var. Bu şartlar altında İsrail kimseyi dinler mi? diye sorabilirsiniz. Haklısınız ancak bazı taşlar yerinden oynamaya başladı. Örneğin Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Pazartesi günü yaptığı açıklamada “Refah'ta Filistinli siviller için güvenli alan yok, bu operasyonlar durmalı... Uluslararası hukuka tam saygı gösterilmesi ve derhal ateşkes yapılması çağrısında bulunuyorum.” deme ihtiyacını duydu.

İskoçya'nın eski başbakanı Hamza Yusuf, X'te “Masum erkekler, kadınlar ve çocuklar parçalandı ve diri diri yakıldı, görüntülere tanık olun ve kendinize sorun, tarihin doğru tarafında mısınız?” yazdı. Evet, gerçekten tarihin doğru tarafında mıyız diye kendimize sormamız gerekiyor. 

Filistin Devleti sınırları içinde, kendi ülkelerinde mülteci kampında yaşamak zorunda kalan on binlerce insanın yaşadığı çadır kente, İsrail savaş uçakları havadan bomba yağdırdılar. Üstelik bu hava taarruzları, İsrail'in Gazze'ye harekâtına Batı'nın verdiği askeri, diplomatik ve manevi desteğin giderek daha fazla sorgulandığı bir dönemde gerçekleşebiliyor. 8 Ekim'den bu yana geçen sekiz ayda en az 35 bin ila 40 bin arasında Filistinli İsrail tarafından sözde Hamas’la mücadele uğruna hunharca öldürüldü, öldürülüyor. BM verilerine göre son sekiz ayda Gazze nüfusunun yüzde 85'i evlerini terk etmek zorunda kaldı ve bu da ciddi gıda, temiz su ve ilaç sıkıntısına yol açtı, açıyor. Hepimizin gözlerinin önünde bir insanlık dramı yaşanıyor. Bu bir film değil, düpedüz gerçeğin kendisi.

Her ne kadar Batılı liderler ateşkes için giderek daha fazla bastırıyor, kuşatma altındaki bölgeye kesintisiz insani yardım akışı çağrısında bulunuyor ve İsrail'i Refah'a olası bir kara saldırısına karşı uyarıyor olsalar da bunlar yetmiyor. İtalya’nın Savunma Bakanı Guido Crosetto Sky TG24'e verdiği demeçte İsrail'in savaşının “artık haklı görülemeyeceğini, Refah konusunda tüm devletler İsrail'in durması gerektiği konusunda hemfikir” demesi insana umut veriyor. 

İsrail'in en sadık destekçilerinden biri olan ve bu ülkeye önemli silah ihracatları yapan Almanya bile söylemini değiştirdi ve Şansölye Yardımcısı Robert Habeck geçen Cumartesi günü ilk kez İsrail'i “Gazze Şeridi'ndeki orantısız yaklaşımı” nedeniyle eleştirdi. Habeck, İsrail'in eylemlerinin “uluslararası hukukla bağdaşmıyor. Gerçekten de İsrail orada çizgiyi aşmıştır ve bunu yapmamalıdır.” diyebildi. Bu Almanya için büyük bir çıkıştır ve manidardır.

İspanya Dışişleri Bakanı Jose Manuel Albares de yine geçtiğimiz Pazartesi günü yaptığı bu konuya yönelik açıklamada, Uluslararası Adalet Divanı'nın kararına AB üyesi diğer 26 üye ülkeden resmi destek isteyeceğini ve İsrail'in Divan'ın kararlarına saygı göstermesini sağlamak için adımlar atacağını duyurdu. Norveçli ve İrlandalı mevkidaşlarıyla Brüksel'de bir basın toplantısı düzenleyen Albares, “İsrail mahkemenin bu görüşüne aykırı davranmaya devam ederse, bu kararı uygulamak için doğru tedbirleri almaya çalışacağız” dedi. Albares, UAD'nin kararlarının “tüm taraflar için bağlayıcı ve zorunlu” olması nedeniyle bu kez “ağırlığın daha da büyük” olduğunu sözlerine ekledi.

İsrail'in en üst düzey askeri savcısı Yifat Tomer-Yerushalmi, hava saldırılarını “çok vahim” olarak nitelendirdi ve silahlı kuvvetler tarafından bir soruşturma yürütüldüğünü söyledi. 

Sonuç

Halen devam etmekte olan Hamas (Filistin)-İsrail Savaşı, 7 Ekim 2023 tarihinde paramiliter örgüt Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları'nın, İsrail topraklarına geniş çaplı saldırısıyla (Aksa Tufanı operasyonu) başladı. Sonrasında Hamas militanlarını yok etme bahanesiyle İsrail Ordusu Gazze Şeridindeki Filistinlilere 8 aydır ayrım gözetmeksizin, herkesi 'militan' görerek, bomba yağdırmaya, ekmeklerini-sularını kesmeye devam ediyor. Hunharca insanları katlediyor. Esasında devlet terörü ile silahsız insanları evlerinden yurtlarında çıkarmaya, Gazze’yi ‘Büyük İsrail’ kurma uğruna topraklarına katmaya, buradaki insanları Mısır’a ve/veya Ürdün’e sürmeye, olabilirse Türkiye’ye göç ettirmeye zorluyor. Gazze’nin nüfusu her geçen seyreliyor, bir yolunu bulan başka ülkelere göç ediyor. Daracık sahil şeridi bu insanlara güvenli bir liman hizmeti veremiyor. 

İsrail saldırılarını ABD, İngiltere ve Almanya’nın aktif desteğiyle gerçekleştiriyor. Kasap Netanyahu’yu şımartan Kasabanın Şerifi, Amerikan Başkanı Biden ve avenesidir. İsrail şu anda UAD'de soykırım iddialarıyla karşı karşıya ve mahkeme Güney Afrika'nın talebi üzerine İsrail hakkında altı geçici tedbir kararı aldı. Mahkeme, Filistin halkına karşı inandırıcı bir soykırımın ifa edilmekte olduğunu ifade etti. Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Karim Khan da 20 Mayıs’ta Netanyahu ve Galant’ı Filistinlilere karşı savaş suçu işlemekle suçladı. Dolaylı olarak Biden ve ekibini de suçladı. İspanya, Norveç ve İrlanda, Filistin Devleti’ni tanıdıklarını açıkladılar. AB ülkeleri genel olarak Refah saldırısını kınadı. Bunlar Filistin halkı adına, İsrail’i durdurabilmek için olumlu ama şimdilik ‘boş’ gelişmeler. Umarım yakında içi dolu gelişmelere, İsrail’e gerçekten dur diyebilecek, Kasap Netanyahu’yu UCM Hakimleri karşısına çıkarabilecek gelişmelere tanıklık edeceğiz. Bunu görmek, buna inanmak istiyorum.

Dr. Hüseyin Fazla
Dr. Hüseyin Fazla
Tüm Makaleler

  • 28.05.2024
  • Süre : 5 dk
  • 687 kez okundu

Google Ads