Orta Doğu'da yeni bir dönem mi başlıyor?
Bu yeni bir Orta Doğu, İsrail'in her gün bir eyleminin doğrudan İsrail topraklarına yönelik bir İran füze saldırısını ya da insansız hava aracı saldırısını tetikleyip tetiklemeyeceğini merak etmek zorunda olduğu bir Orta Doğu
İsrail, İran'ın Şam'daki konsolosluk binasına 1 Nisan'da hava saldırısı düzenledi. Saldırıda, İran Devrim Muhafızları Ordusundan ikisi general rütbesinde toplam 7 kişi öldü. İran, İsrail'in konsolosluk saldırısının ülkesinin topraklarına saldırı anlamına geldiğini ve misillemede bulunacaklarını duyurdu. İsrail de İran'ın saldırılarına karşılık vereceğini bildirdi.
İran, 13 Nisan'da İsrail'e yüzlerce kamikaze, insansız hava aracı, balistik ve seyir füzesiyle saldırı başlattı ve bazı hedeflerin vurulduğunu duyurdu. İsrail kamu yayın kuruluşu KAN'ın ordudan aktardığı bilgiye göre, İran, yaklaşık 100 balistik füze, 30 seyir füzesi ve 160 kamikaze İHA ile İsrail'e saldırı düzenledi. İran'ın saldırısına eş zamanlı olarak, İsrail'e Lübnan'dan da yaklaşık 40, Yemen ve Irak'tan da bireysel olarak füze ve İHA fırlatıldığı belirtildi. İsrail ordusu, savaş uçaklarının ABD öncülüğündeki diğer ülkelerle birlikte İsrail toprakları dışında "20'den fazla seyir füzesini imha ettiğini" iddia etti. İsrail ise saldırıların çoğunun hava savunma sistemlerince önlendiğini ancak güneydeki bir askeri üsse füze isabet ettiğini açıkladı. Haberde, (yapılan saldırılarda) İsrail'e herhangi bir seyir füzesinin ulaşmadığı, isabet eden balistik füzelerin ise altyapıya hafif hasarlar verdiği kaydedildi.
AB, akabinde saldırıları kınadı, bazı AB ülkeleri, İran büyükelçilerini dışişleri bakanlığına çağırdı. Son olarak ABD ve Avrupa Birliği, İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yönelik mevcut yaptırımlara yenilerini eklemek üzere çalışmalara başlayacaklarını duyurdu. Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, İran-İsrail gerilimi bağlamında Orta Doğu'nun bölgesel bir savaşın eşiğinde olduğu uyarısında bulundu. ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Kanada ve Japonya'dan oluşan G7 ülkelerinin dışişleri bakanları, Avrupa Birliği'nin (AB) de katılımıyla dönem başkanı İtalya'nın ev sahipliğinde uluslararası gündemdeki konuları görüşmek üzere Capri Adası'nda bir araya geldi. Borrell burada yaptığı konuşmada, Gazze’deki insani felaketin devam ettiğini belirterek, insani yardımların son dönemde artmasına rağmen hâlâ çok yetersiz olduğunu vurguladı. İran'ın saldırısının ardından İsrail'in ölçülü ve soğukkanlı tepki vermesini isteyen Borrell, “Abartmak istemiyorum ama Ortadoğu'da dünyanın geri kalanına, özellikle de Avrupa'ya şok dalgaları gönderecek bölgesel bir savaşın eşiğindeyiz. O yüzden bu gerilimi durdurmamız gerekir.” dedi.
İtalya Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, toplantılarda İsrail’e insansız hava araçları ve füzelerle saldıran İran'a yönelik yaptırımları değerlendireceklerini söyledi. Tajani, İran ile ilgili şunları söyledi: Biz, İsrail'in dostuyuz ama gerilimin düşmesini istiyoruz. Hepimiz barış girişiminin taşıyıcılarıyız. Ayrıca İsrail'e yönelik yüzlerce insansız hava aracı ve füze saldırısı için İran'a nasıl bir şekilde yaptırım uygulayacağımızı da görüşmemiz gerekecek. Orta Doğu'nun bir diğer konusu Husiler tarafından tehdit edilen deniz trafiğini, Süveyş ve Kızıldeniz arasındaki ticari trafiği de ele almamız gerekiyor." dedi.
Bu arada, İtalyan basınında çıkan haberlerde, G7 Dışişleri Bakanlarının yaptığı toplantılarında İran'a yönelik yaptırımlarda, özellikle İHA ve füze yapımına dair malzeme sağlayan sektörler ve firmaların hedefleneceği ifade edildi.
ABD'li yetkililer İsrail'in 19 Nisan 2024 Cuma günü sabahın erken saatlerinde İran'ı bir füzeyle vurduğunu ve bunun iki ülke arasında haftalardır tırmanan gerilimin ardından İsrail tarafından yapılan misilleme bir saldırı gibi göründüğünü söyledi. Saldırı, bölgesel rakipler arasındaki gerilimin haftalarca yükselmesinin ardından geldi.
İsfahan bölgesine yapılan bu saldırının büyüklüğü ve hasarın boyutu konusunda birbiriyle çelişen iddialar bulunmaktadır. İran devlet medyasının da bu saldırının önemini küçümseyen bir tutum izlediği anlaşılmaktadır.
İran ve İsrail arasında on yıllardır süren gölge savaşın en kışkırtıcı haftalarından biri, Tahran'ın İsrail insansız hava araçları tarafından topraklarına yapılan küçük bir saldırıyı bertaraf ettiğini açıklamasının ardından cuma günü rahat bir nefes alarak sona erdi. Ancak İsrail'in resmi olarak üstlenmediği saldırı şimdilik yeni bir gerilime yol açmasa da kısasa kısas şeklindeki bu çatışmanın iki hasmın birbirleriyle vekiller aracılığıyla değil doğrudan savaşmaya daha istekli göründüğü yeni bir dönemin başlangıcı olacağı gerçeğini gün yüzüne çıkardı. Her iki taraf Hükümet yetkilileri ve uluslararası uzmanlar bunun açık bir savaşa yol açabileceğinden korkmaktadır.
İran-İsrail saldırıları ile geçen hafta sonrasında şimdilik taraflar sessiz olsa da bunun Ortadoğu’da yeni bir dönem başlatacağı söylenmektedir. Bloomberg'e konuşan uzmanlara göre iki taraf da artık gölge savaş dönemini geride bıraktı.
Gerilimin tırmanma ihtimali çok daha yüksek
Brookings Enstitüsü'nde başkan yardımcısı olan eski Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Suzanne Maloney, "Geçtiğimiz hafta İsrail ve İran arasında geçmişten bu yana oynanan oyun kurallarını değiştirdi." dedi. İran'ın altı gün önce İsrail'e yaptığı büyük füze saldırısının bölgede yıllarca süren çatışmanın doğasını değiştirdiğini belirten Maloney, "İsrailliler verdikleri karşılıkta çok ama çok kalibreli olsalar da bunun geri döneceğini sanmıyorum. Gerilimin tırmanma ihtimali çok daha yüksek." ifadelerini kullandı.
İran'a yönelik saldırının başlangıçta korkulandan çok daha sınırlı olduğunun anlaşılmasının ardından petrol fiyatları cuma günü gevşedi ve piyasalar nispeten sakin göründü. İsrail'in müttefikleri, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun İran'ın geçen hafta sonu gerçekleştirdiği benzeri görülmemiş füze saldırılarını etkisiz hale getirdikten sonra misilleme yapmama çağrılarını reddetmesine rağmen, cuma günkü saldırıların bu kadar küçük olmasından dolayı da sevinç duyuyorlardı.
Yine de bu sükûnet havasının uluslararası yetkililer arasında fırtınadan önceki sessizlik anlamına gelebileceği de değerlendirilmektedir. Üst düzey bir Avrupalı yetkili, durumun çok gergin olduğu ve gelecek birkaç gün içinde İran ile İsrail arasında çatışmanın yeniden alevlenmesi halinde bu yeni alevlenmenin kontrol altına alınabileceğine dair hiçbir güvence olmadığı konusunda uyarıda bulundu. Aynı zamanda New York Times gazetesi İsrail tarafında yapılan bunca füze saldırısından sonra İsrail halkında İran'la ilgili korkuların Netanyahu'yu ülkesinde güçlendirdiğini yazdı.
Oxford Economics tarafından yapılan bir ankete göre de iş dünyasının duruma ilişkin endişeleri bu hafta 7 Ekim saldırılarından bu yana en yüksek seviyesine ulaştı. Uluslararası Para Fonu'nun birinci genel müdür yardımcısı Gita Gopinath Bloomberg'e verdiği demeçte, "Eğer bölgede savaş anlamında ciddi bir tırmanma olursa ki bu şimdiye kadar gördüğümüzden çok daha geniş bir bölgesel tırmanma anlamına gelecektir, o zaman evet, dünya çapında ciddi bir petrol şoku yaşayabiliriz. Ama henüz o noktada değiliz." diye konuştu.
Ancak IMF'nin bu hafta Washington'da yapılan yıllık toplantılarına katılan bazı yetkililer, meslektaşlarının çatışmanın daha geniş bir alana yayılma riskini inkâr ettiklerinden endişe etmektedir. Bu yetkililer, isimlerinin açıklanmasını istemediler. Şimdi dünya genelinde sorulan en büyük sorulardan biri Netanyahu hükümetinin İran'ı ve İran'ın başka yerlerdeki varlıklarını vurmaya devam etmek zorunda hissedip hissetmeyeceği sorusudur. Ortadoğu’daki son alevlenme 1 Nisan'da Şam'daki bir diplomatik yerleşkede İranlı askeri komutanların ölümüne yol açan füze saldırısının ardından gelmişti. Tahran bu saldırıdan İsrail'i sorumlu tuttu ancak İsrail bu konuda sorumlu olduğunu doğrulamadı.
İran da daha önce hiç cesaret edemediği bir şeyi yapmaya hazır olduğunu açıkça ortaya koydu: İsrail'e kendi topraklarından yüzlerce füze ve insansız hava aracı fırlattı. Silahların çoğu başarısız olsa da, İsrail'in saldırıyı etkisiz hale getirmesi için ABD ve İngiltere'nin yardımı gerekti. Bu, gelecekte İsrail'in gelecekte karşılaşabileceği saldırıları tek başına püskürtemeyeceğine dair bir mesaj olarak görülebilir. ABD, Netanyahu'yu kazanmayı kabul etmeye ve karşılık vermemeye ikna etmek için yoğun çaba sarf etti. Perşembe gecesi gerçekleşen saldırının sınırlı niteliği göz önüne alındığında, en azından şimdilik Netanyahu'nun söz dinlediği söylenebilir. Ancak Netanyahu geçmişte ABD'nin sözünü her zaman dinlememiştir.
ABD'nin eski üst düzey istihbarat yetkililerinden Norman Roule, Bloomberg'e verdiği demeçte; "Bu yeni bir Orta Doğu, İsrail'in her gün bir eyleminin doğrudan İsrail topraklarına yönelik bir İran füze saldırısını ya da insansız hava aracı saldırısını tetikleyip tetiklemeyeceğini merak etmek zorunda olduğu bir Orta Doğu" dedi. Üst düzey bir Batılı yetkiliye göre, İsrail'in İran'ın geçen haftaki saldırısına vermesi beklenen tepkiyi yatıştırmak için Tel Aviv'e giden diplomatların dikkat çektiği noktalardan biri de Tahran'ın önemli vekil gruplarından olan Hizbullah'ın faaliyet gösterdiği Lübnan sınırında çatışmaların tam anlamıyla tırmanma potansiyeliydi.
Bu yıl G-7 dönem başkanlığını yürüten İtalya'nın Dışişleri Bakanı Antonio Tajani de Capri'deki dışişleri bakanları zirvesi sırasında Lübnan'ın düşmanlığı yatıştırmada kilit bir nokta olduğunu birkaç kez açıkça dile getirdi. Bu hafta yaptığı açıklamada, "İsrail bizi dinlemeye başlamalı ve G-7 çağrısına kulak vermeli." dedi.
Bloomberg Ekonomisti Ziad Daoud bir notunda: "İran ve İsrail'in doğrudan karşılıklı saldırılara girişmesiyle birlikte daha geniş çaplı bir savaş riski arttı. Nedeni ne olursa olsun, küresel ekonomi üzerindeki etkisi çok büyük olacaktır" ifadelerini kullandı.
New York Times'a konuşan İsrailli yetkililer, İran’ın 13 Nisan'daki hava saldırısının gerçekleşmesinden önce İsrail'in karşı saldırı planı hazırladığını anlattı. Ancak İran'ın saldırısı beklenenden büyük olunca planlar değişti.
Üç üst düzey İsrailli yetkiliye göre İsrail, ABD ve diğer yabancı müttefiklerinin yoğun diplomatik baskısı ve İran'ın İsrail topraklarına yönelik bir saldırısının engellenmiş olması nedeniyle İran'a yönelik çok daha kapsamlı bir karşı saldırı planından vazgeçti. İsrailli liderlerin, İran'ın 13 Nisan'daki saldırısına misilleme olarak geçen hafta İran'ın başkenti Tahran yakınları da dâhil olmak üzere İran'daki çeşitli askeri hedefleri bombalamayı tartıştıklarını belirten yetkililer, hassas tartışmaları anlatmak için isimlerinin gizli tutulmasını istediler.
Böylesine geniş kapsamlı ve zarar verici bir saldırıyı İran'ın görmezden gelmesi çok daha zor olurdu ve Ortadoğu'yu büyük bir bölgesel çatışmanın eşiğine getirebilecek güçlü bir İran karşı saldırısı olasılığını arttırırdı. Sonunda, Başkan Joe Biden, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları ile birlikte İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu daha geniş bir savaşı önlemeye çağırdıktan sonra İsrail, cuma günü önemli hasardan kaçınan daha sınırlı bir saldırıyı tercih etti ve en azından şimdilik bir savaş olasılığını azalttı.
Yine de İsrailli yetkililere göre bu saldırı İran'a İsrail'in askeri cephaneliğinin genişliğini ve gelişmişliğini gösterdi.
İsrail Savaş uçakları göndermeyi tercih etmedi
İsrailli yetkililere ve saldırı hakkında bilgi sahibi iki üst düzey Batılı yetkiliye göre İsrail, İran hava sahasına savaş uçakları göndermek yerine, cuma günü birkaç yüz km batısında konumlanmış uçaklardan az sayıda füze ateşledi. İsrailli yetkililere göre İsrail ayrıca İran hava savunmasını şaşırtmak için quadcopter olarak bilinen küçük saldırı dronları da gönderdi. İran'daki askeri tesisler son yıllarda birkaç kez bu tür insansız hava araçları tarafından saldırıya uğradı ve İran birkaç kez insansız hava araçlarının kime ait olduğunu bilmediğini açıkladı.
Yetkililer cuma günü atılan füzelerden birinin İran'ın orta kesiminde bulunan stratejik öneme sahip bir uçaksavar bataryasına isabet ettiğini, diğerinin ise havada patladığını söyledi. İsrailli bir yetkili, İsrail hava kuvvetlerinin ilk füzenin hedefine ulaştığının anlaşılması üzerine çok fazla zarar vermemek için ikinci füzenin kasten imha edildiğini belirttiler. Batılı bir yetkili ise füzenin basit bir arıza yapmış olmasının mümkün olduğunu söyledi.
İsrail İran’ın Nükleer tesislerini vurabileceğini ima etti
Yetkililer İsrail'in amacının İran'ın aynı şekilde karşılık vermeden yoluna devam etmesine izin vermek ve aynı zamanda İran'ı hava sahasına girmeden ve hatta hava savunma bataryalarını ateşlemeden vurma kabiliyetini geliştirdiğinin sinyalini vermek olduğunu söyledi. İsrail ayrıca Natanz'daki uranyum zenginleştirme tesisi de dâhil olmak üzere birçok önemli nükleer tesise ev sahipliği yapan İran'ın orta kesimindeki bu bataryaları vurabileceğini göstermeyi umuyor ve eğer deneseydi bu tesislere de ulaşabileceğini ima ediyordu.
İsrail'in sınırlı saldırısı endişeleri artırdı, İran halkını savaş korkusu sardı
Bu saldırıya giden yol 1 Nisan'da İsrail'in Suriye'nin başkenti Şam'daki İran Büyükelçiliği kompleksini vurması ve aralarında üç üst düzey askeri liderin de bulunduğu yedi İranlı yetkiliyi öldürmesiyle başladı. İran'ın geçmişteki benzer saldırılardan sonra misilleme yapmamış olması, İsrailli yetkililerin, İran'dan önemli bir karşılık almadan bu tür saldırıları düzenlemeye devam edebileceklerine inanmalarına yol açtığını söylüyorlar. Bu sefer farklı olduğu kanıtlandı: İran bir hafta içinde komşularına ve yabancı diplomatlara sabrının sınırına ulaştığını ve İsrail'e büyük bir saldırıyla karşılık vereceğinin sinyallerini vermeye başladı. İran’ın bu çoklu füze saldırısı İsrail topraklarına yönelik ilk doğrudan saldırısı oldu.
İran saldırmadan iki plan hazırlandı
İsrailli yetkililere göre 8 Nisan haftası boyunca İsrail, İran’ın karşı saldırı olasılığına karşı iki büyük askeri yanıt hazırlamaya başladı. Bunlardan ilki, İran'ın beklenen saldırısını engellemek için ABD Merkez Komutanlığı ve İngiliz, Fransız ve Ürdün ordularıyla koordine edilen bir savunma operasyonuydu. İkincisi ise İran saldırısının gerçekleşmesi halinde yürütülecek büyük bir saldırı operasyonuydu. İsrailli yetkililer, başlangıçta İsrail istihbaratının İran'ın büyük insansız hava araçları ve 10 kadar balistik füzeden oluşan bir sürü ile saldırmayı planladığına inandığını söyledi. Hafta ilerledikçe bu tahmin 60 füzeye çıktı ve bu durum İsrail'in güçlü bir karşı saldırıya geçme arzusunu arttırdı.
İki gün önce kabineye sunuldu
İsrail'in askeri ve siyasi liderleri, İran, insansız hava araçlarını ateşlemeye başlar başlamaz daha ne kadar hasara yol açtığı bile bilinmeden, İran’a karşı saldırıyı tartışmaya başladılar. Bir yetkiliye göre plan, İsrail Genelkurmay Başkanı Korgeneral Herzi Halevi ve Hava Kuvvetleri Komutanı Tomer Bar tarafından 12 Nisan cuma günü erken saatlerde, yani İran'ın saldırısından iki gün önce İsrail Savaş Kabinesi'ne sunuldu.
Yetkililer, İran saldırdıktan sonra İsrail'in niyetinin değiştiğini söyledi. Saldırı beklenenden de büyüktü: 100'den fazla balistik füze, 170 insansız hava aracı ve 30 kadar seyir füzesi ile askeri tarihte bu türden en büyük saldırılardan biriydi. Ancak ABD, İngiltere, Fransa ve Ürdün'den pilotlarla koordine edilen İsrail'in savunması füzelerin ve insansız hava araçlarının çoğunu düşürdü ve yerde sadece sınırlı bir hasar meydana geldi, bu da hızlı bir yanıt ihtiyacını azalttı. İki yetkili, İsrail'in saldırı devam ederken yapılabilecek bir karşı saldırının savunmaya odaklanmayı riske atıp atmayacağı konusunda soru işaretleri olduğunu söyledi.
Biden'ın telefonu etkili oldu
İsminin açıklanmaması kaydıyla bu görüşmeleri aktaran üç İsrailli ve Batılı yetkiliye göre dönüm noktası Netanyahu ile Biden arasında sabah erken saatlerde gerçekleşen ve ABD başkanının İsrailli lideri başarılı savunmayı başka bir karşılık gerektirmeyen bir zafer olarak görmeye teşvik ettiği telefon görüşmesi oldu. İsrailliler, Netanyahu'nun görüşmeden sonra hızlı bir misilleme yapılmasına karşı olduğunu söylediler.
Üst düzey Batılı yetkililerden birine göre, ertesi gün İsrail hükümeti yabancı müttefiklerine hala karşılık vermeyi planladığının sinyallerini vermeye başladı, ancak daha önce planladıklarının çok gerisinde olan, sınırlı bir şekilde. İsrailli yetkililer, İran liderlerini aynı şekilde karşılık vermekten başka seçenekleri olmadığına inandırabilecek geniş bir karşı saldırı yerine, İranlı yetkilileri kamuoyu önünde küçük düşürmeden onlara bir şeyler anlatmayı umdukları bir plan üzerinde anlaştıklarını söyledi.
SONUÇ
İsrail’in İran'ın Şam'daki konsolosluk binasına 1 Nisan'da düzenlediği hava saldırısı sonrasında İran Devrim Muhafızları Ordusundan ikisi general rütbesinde toplam 7 kişinin ölümü ile başlayan olaylar İran’ın 13 Nisan'da İsrail'e yüzlerce kamikaze insansız hava aracı, balistik ve seyir füzesiyle başlattığı karşılık ile devam etti.
İsrail kamu yayın kuruluşu KAN'ın ordudan aktardığı bilgiye göre, İran, yaklaşık 100 balistik füze, 30 seyir füzesi ve 160 kamikaze İHA olmak üzere toplamda 290 silah aracı ile İsrail'e saldırı düzenledi.
19 Nisan 2024 Cuma günü sabah erken saatlerde İran bir füzeyle vuruldu ve bu saldırı iki ülke arasında haftalardır tırmanan gerilimin ardından İsrail tarafından yapılan bir misilleme saldırı gibi görünmektedir.
İki taraf da artık gölge savaş dönemini geride bıraktı.
İran'ın geçmişte İsrail’in yapmış olduğu benzer saldırılardan sonra misilleme yapmamış olması, İsrailli yetkililerin, İran'dan önemli bir karşılık almadan bu tür saldırıları düzenlemeye devam edebileceklerine inanmalarına yol açmıştı. Ama İran’ın 13 Nisan günü 290 savaş aracı ile gerçekleştirdiği saldırı bu durumun bundan sonra böyle gitmeyeceğinin bir işareti olarak sayılabilir. İsrail eskisi gibi istediği şekilde İranlı yetkililere yapacağı saldırılarda bir kez daha düşünmek zorunda kalacaktır.
İsrail’in 19 Nisan 2024 Cuma günü sabahın erken saatlerinde yaptığını düşündüğümüz saldırı ile İsrail İran’ın en korunaklı hava savunma sistemlerini ve Nükleer tesislerini bir şekilde vurabileceğini ima etmiştir. İsrail ayrıca Natanz'daki uranyum zenginleştirme tesisi de dâhil olmak üzere birçok önemli nükleer tesise ev sahipliği yapan İran'ın orta kesimindeki bu bataryaları vurabileceğini göstermeyi başarmıştır ve eğer deneseydi bu tesislere de ulaşabileceğini ima etmiştir.
İran Hava Savunma sistemleri etkisiz kalmıştır.
İsrail uçaklarının İran’a yakın noktalarda konuşlandığını ve her an bu uçaklarla İran içlerine görev taarruzu yapabileceğini göstermiştir.
İsrail'in 19 Nisan 2024 Cuma günü yaptığını değerlendirdiğimiz bu sınırlı saldırı İran tarafında da endişeleri artırmıştır ve aynı zamanda, İran halkında savaş korkusu yaratmıştır.
İsrail, her gün yapmış veya yapacak olduğu bir eylemi sonucunda doğrudan İsrail topraklarına yönelik bir İran füze saldırısı ya da insansız hava aracı saldırısının tetikleyip tetiklemeyeceğini merak etmek zorunda olacaktır.
İran ve İsrail'in doğrudan karşılıklı saldırılara girişmesiyle birlikte Ortadoğu’da daha geniş çaplı bir savaş riski artmıştır. Böyle bir savaşın küresel etkileri büyük devletleri de içine alacağı değerlendirildiğinden, dünya ticareti, petrol fiyatları, küresel ekonomi ve artan ABD ÇİN ve ABD RUSYA gerilimlerini had safhaya çıkaracağı apaçık ortadadır. Dünya üzerindeki etkisi sanıldığından çok daha çok büyük olacaktır.
Şu anda taraflar arasında oluşan bu sükûnet havasının da fırtınadan önceki sessizlik anlamına gelebileceği unutulmamalıdır. Eğer bu sükûnet havası bir şekilde bozulacak olursa bu durumun kontrol altına alınması da çok zor olacaktır. Gazze’de devam eden katliamın da etkisiyle bölge bir anda birçok ulusu içine alabilecek bir cehenneme dönecektir.
İsrail tarafına yapılan bunca füze saldırısından sonra İsrail halkında İran'la ilgili korkular da Netanyahu'yu ülkesinde güçlendirebilecektir.
ABD tarafında Üniversitelerde başlayan olaylar Gazze’de yaşanan katliamın sadece Ortadoğu ile sınırlı kalmayacağı ABD ve Avrupa’yı da içine alabilecek bir kaosa dönüşebileceğinin sinyalleri olarak görülebilir.
YARARLANILAN KAYNAKLAR:
1- https://www.bbc.com/turkce/articles/cd19n9d4vmvo
2- https://www.nytimes.com/2024/04/14/world/middleeast/iran-attacks-israel-history.html
3- https://www.nytimes.com/2024/04/22/world/middleeast/israel-iran-war-strike.html