Pilot Adayı Hava Teğmen, Şehit Jandarma Üsteğmen Ercan Şahin Kardeşim Nasıl Şehit Oldu?
Şırnak Silopi Köstelli yolunda, havacı teğmen olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin saflarına katılan pilot adayı Ercan Şahin, Jandarma Üsteğmen olarak, beraberindeki silah arkadaşlarıyla birlikte şehit oldu. Şehit Üsteğmen Ercan ŞAHİN (1988-HV-51), düzenlenen törenin ardından, İstanbul Edirnekapı Şehitliğine, ebedi istirahatgâhına defnedildi.
5 Ağustos 1966 tarihinde Giresun Görele’de dünyaya merhaba diyen Ercan Şahin, ailesinin İstanbul’a taşınmasıyla birlikte, bir İstanbul çocuğu olarak büyüdü. Bahçelievler semtinde ilkokulu bitirdi, ortaöğrenimi tamamladı. Aklında pilot olmak vardı. Mavi üniformayı giymek, gökyüzünde uçmak hayaliyle 1984 yaz aylarında kapısını çaldığı Hava Harp Okulu’nun yazılı sınav, mülakat ve sağlık muayene süreçlerini başarıyla tamamladıktan sonra, önünde mavi üniformaya kavuşmasına engel olabilecek son aşama olarak Deneme Uçuş Kampı (DUK) kalmıştı. Kendisinden beklenen, zorlu bir eğitimin sonrasında T-41 uçaklarıyla yalnız uçmaya hak kazanmasıydı.
Otomobillerle arası iyiydi ama uçak başka bir şeydi. Şu anki Adnan Menderes Havalimanının bulunduğu bölgede, Cumaovası Meydanında, Uçuş hocasıyla birlikte uçtukça, uçmak tam bana göre demeye başladı. Azimle sarıldı, iyi öğrendi ve sonunda kendi başına kalkışını yaptı. T-41’in içinde artık bir başınaydı, yalnızdı. O gün ilk yalnızını uçuyordu. Yalnız uçmak çok hoşuna gitmişti. Birçok elemeyi zorlanmadan geçmiş ve nihayetinde başarmıştı. Bu yalnız uçuş ona, havacı olmayı, pilot olmayı çok istediğini iyice kavramasını sağladı. Hiç tereddüt etmeden gidip okula kaydoldu. Nasıl olsa burada okursa, ailesinden de ayrılmayacaktı. Her hafta sonu ailesinin yanına ‘evci’ çıkabilir, böylece çok sevdiği ailesinden hiç kopmadan, okuluna devam edebilirdi.
Bu düşüncelerle askeri eğitim sürecini de tamamladı. 1 Ekim 1984 tarihinde Hava Harp Okulu’na diğer arkadaşlarıyla birlikte ilk askerlik yeminini ettiğinde, o artık bir Hava Harbiyeli olmuştu. Pilot olma hayaliyle girdiği Hava Harp Okulunda iyi bir eğitim almak, uçaklara dair ne varsa hepsini çok iyi öğrenmek istiyordu. Bu yüzden uçak bölümünde okumayı tercih etti.
Ercan, boylu, postlu bir delikanlıydı. Çakı gibi bir Hava Harbiyeliydi. Bunu fark eden Bölük Komutanı, bölüğün flamasını taşıma sorumluluğunu kendisine emanet etti. Asker olanlar veya askerlik yapanlar bilirler. Birlik flamaları herkese emanet edilmez. Hem uzun boylu olmak gerekir hem de arkadaşları arasında sevilen, sayılan, örnek bir kişi olması istenir. Ercan tam da böyle bir tipti. Kendisine emanet edilen flamayı aldı ve dört yıl boyunca hep o taşıdı.
30 Ağustos 1988 geldiğinde, 1988 devresi arkadaşlarıyla birlikte Hava Teğmen olmanın sevinci ve gururuyla okuldan mezun oldu. Törene katılan ailesine gururla selam verdi: “Şimdi sırada pilot olmak var. Çiğli’ye gidiyorum. Çok çalışacağım. Oradaki bröve takma törenine de hepinizi bekliyorum!” dedi.
Arkadaşlarıyla birlikte İzmir’e gitti. Önce Gaziemir’deki Hava Teknik Okullar Komutanlığında pilotaj hazırlık kurslarına katıldı. Boş zamanlarında İngilizcesini ilerletmeye çalıştı. Pilotaj eğitimi için sıra Ercan’ın bulunduğu Teğmenler grubuna gelince, Çiğli’ye geçti ve pilot olmak için canla başla eğitim sürecinde kendisinden istenenleri, beklenenleri yerine getirmeye odaklandı. Başlangıçta her şey çok güzel gidiyordu. Zaten Hava Harp Okulundayken de T-41 uçaklarıyla ‘özendirme uçuşları’ yaptığından, uçuşa hevesi daha da artmıştı. Şimdi son düzlükte pilot olmak için biraz gayret göstermesi, eğitim kitaplarını sıkı çalışması yeterli olacaktı. Arkası kendiliğinden gelecekti…
Lâkin bu plan maalesef Ercan için işlemedi. Esasında uçağı uçurmakta pek sorunu yok gibiydi ama havaya her çıktığında midesine kramplar giriyordu. Ya kendisini çok sıkıyordu ya da midesi bulandığından uçağı uçurmayı beceremiyordu. Daha doğrusu uçmaya kendisini veremiyordu. Olmayacak bu iş galiba dedi. Kendini ne kadar zorlasa da olamayacağını düşünmeye başladı. Bu düşüncelerle hayatı kendine zehretti. Geceleri bir türlü uyuyamıyordu. Havada midesinin bulanacağı korkusu, yerde ona ders çalışmaktan da alıkoyuyordu. İçi sıkılıyordu. Kendini bir cendere içine hapsolmuş gibi hissediyordu. Her sabah hiç uyumamış gibi uyanıyordu. Uçuş eğitimini aldığı filoya ayakları geri geri gidiyordu. Pilot olma sevdası neredeyse hiç kalmamıştı. Bu iş bana göre değil galiba diye düşünürken buluyordu kendisini. Nihayetinde baktı olmayacak. Hazırladı dilekçesini. “Ben pilot olmak istemiyorum. Eğitimi kendi isteğimle bırakıyorum.” ifadelerine yer verdiği uçuştan ayrılış dilekçesini Pilot Aday Tabur Komutanına arz etti. Komutan başta kabul etmek istemedi. Uçuş tabipleriyle kendisini görüştürdü. Hatta psikologdan yardım istedi ama Ercan artık kafasına koymuştu. Pilot olmak istemiyordu. Buna iyice kendini inandırmıştı. Bir yılgınlık gelmişti üzerine.
Tabur Komutanı Ercan’ı kazanmak, bu kararından döndürmek istiyordu. Onun başarabileceğine inanıyordu. Ayrıca o yıl alınan bir kararı da kendisine açıklama ihtiyacını hissetti: “Ercan bu işi iyi düşündün mü oğlum? Bak, Hava Kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı arasında bu yıl bir protokol imzalandı. Uçuştan kendi isteğiyle ayrılan havacı teğmenleri, Hava Kuvvetleri doğrudan Jandarma Genel Komutanlığına devrediyor. Bak, bunun dönüşü de olmaz, şakası da. Bundan sonra Jandarma subayı olarak hayatına devam etmek zorunda kalacağını biliyorsun, değil mi?” Ercan Komutanını dinleyecek, anlayabilecek durumda değildi. Bir an önce pilotaj eğitimini bırakmak, rahat bir nefes alırım düşüncesiyle, Çiğli’den uzaklaşmak istiyordu.
Çiğli’den iç sıkıntısından kurtulmak için kaçar gibi ayrılan Ercan Teğmen, her şeyden önce çok iyi bir askerdi. Askerlikle bir sorunu yoktu. O dönemde Jandarma’ya ayırma uygulaması, sözde havacı pilot adaylarını uçuş eğitiminin zorluğunu görüp, hemen pes etmemeleri için getirilen bir önlemdi (sonradan bu uygulama kaldırıldı). Hava Harbiyeli olarak yıllarca okuyan havacı teğmenler için uçuştan ayrılmak, sonra hiç bilmediği Jandarma Genel Komutanlığının bir mensubu olmaya zorlanmak, havacı teğmen iken jandarma teğmen, jandarma subayı olarak hizmet etmek gerçekten kabullenilmesi zor bir emirdi.
Şu veya bu şekilde, Ercan’ın geleceğini etkileyen bu emir de çok açıktı: “Kendi isteğiyle uçuştan ayrılmak için dilekçe verenler, Jandarma Genel Komutanlığına gönderilecek, Jandarma Subayı olacaklar!” Hava Teğmen Ercan Şahin, tam da bu emrin tanımlamasına uyan işi yapmış, kendi isteğiyle uçuştan ayrılış dilekçesi vermişti. Sadece bir dilekçe, mavi üniformaya elvedaya onu zorlamıştı.
Nihayetinde Ercan, Jandarma Subayı olmayı mecburen kabullendi. Zaten başka çaresi de yoktu. Bazı arkadaşlarının yaptığı gibi, firar etmeyi, ülkesini terk etmeyi gururuna yediremedi. Kaderimse çekerim dedi. Madem emir böyle, gereğini yaparım dedi. Bundan sonraki hayatında, iyi bir Jandarma subayı olmak için ne gerekiyorsa onun gereğini yapmaya karar verdi. Belki o sıralar iç dünyasında fırtınalar kopuyordu. Kolay değildi yaşadıkları. Hem pilot olamamıştı hem de havacı arkadaşlarından ayrılmak zorunda bırakılmıştı. Daha önce beraber okumadığı Jandarma Teğmenlerin arasına katılacaktı. Zor olacaktı ama yapacak pek de bir şey yok gibiydi. Kaderiyle kavga etmek yerine, kaderini kabullenmeyi tercih etti.
Yıllar çabuk geçti. Jandarma Sınıf Okulunu bitirdi, iyi bir Jandarma Subayı oldu. Ataması Şırnak’a çıktı. Şırnak’ın Silopi ilçesinde ve kırsalında iç güvenlik harekâtı kapsamında Bölük Komutanı olarak görev yapacaktı. Zaman zaman arazide arama tarama faaliyetlerine iştirak ediyordu. Bir Temmuz sabahı, 25 Temmuz 1994 günü, Tabur Komutanı Binbaşı Abdülkadir Kılavuz, yanına Üsteğmen Ercan Şahin’i de alarak Kösrelli köyüne gitme kararı aldı. Zira sabah operasyondan dönen bir Jandarma birliği, iki teröristi sağ ele geçirmişti. Yapılan sorgulamada, teröristlerden biri itirafçı olmaya karar vermişti. Bu itirafçı teröriste göre, PKK’nın Kösrelli köyü yakınlarında, mağaramsı bir yerde gizli cephaneliği vardı. Tabur Komutanı, teröristin cephaneliği göstermesini takiben oraya operasyon düzenlenmesine ihtiyaç bulunduğuna hükmetti. Bu maksatla görevlendirilen timler, Zırhlı Personel Taşıyıcı (ZPT) araçların içinde bölgeye intikal ettiler. Ercan Şahin ve Tabur Komutanı ile dört asker en öndeki araçta bulunuyorlardı. Araçlar birbirleri arasında mesafe bırakarak Kösrelli köyüne doğru bozuk yoldan ilerliyorlardı.
Kösrelli yolunda, ZPT’ler seyir halindeyken, PKK teröristleri tarafından daha önceden yola döşendiği anlaşılan bir mayına, içinde Ercan’ın da bulunduğu en öndeki araç geçiş esnasında bastı. Basmasıyla birlikte, mayın patladı, araç havaya uçtu. Tabur Komutanı ve Ercan Şahin dahil, toplamda 5 asker oracıkta şehit oldular. Ağır yaralanan bir asker ise 30 Temmuz’da şehadet şerbetini içti. O gün, o yoldaki mayınla son nefeslerini veren şehitlerimizin isimleri şöyleydi:
1- Şehit Binbaşı ABDULKADİR KILAVUZ (Amasya/Gümüşhacıköy)
2- Şehit Üsteğmen ERCAN ŞAHİN (Giresun/Görele)
3- Şehit Er DAVUT SEMİZOĞLU (Samsun/Terme)
4- Şehit Er ENGİN UYGAR (Ağrı)
5- Şehit Er TEMEL ERDOĞMUŞ (Ordu/Aybastı)
6- Şehit Er YILMAZ ÖZGÜL (Aksaray/Ortaköy) (30 Temmuz 1994 günü şehit oldu)
Şırnak Silopi Köstelli yolunda, havacı teğmen olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin saflarına katılan pilot adayı Ercan Şahin, Jandarma Üsteğmen olarak, beraberindeki silah arkadaşlarıyla birlikte şehit oldu. Şehit Üsteğmen Ercan ŞAHİN (1988-HV-51), düzenlenen törenin ardından, İstanbul Edirnekapı Şehitliğine, ebedi istirahatgâhına defnedildi. Ruhu şad olsun.
Kendisinin aziz hatırasını yaşatmak için daha sonra, 172. Zırhlı Tugay Komutanlığına bağlı bir askeri karakolun ismi, “Şehit Üsteğmen Ercan Şahin Karakolu” olarak değiştirildi.