Site İçi Arama

savunma

Rusya-Ukrayna Savaşında Rus Hava Kuvvetleri Neden Kullanılmadı?

Rusya'nın Ukrayna'yı işgal teşebbüsünün üzerinden 10 ay geçmesine rağmen Rus Hava Kuvvetleri geniş çaplı operasyonlarına bir türlü başlamadı. Bugünlerde Belarus’tan cephe açılabileceği konuşuluyor. Belki de bundan sonra başlar? Kim bilir?

Hollywood: Önce Düşman Toprakları Hava Kuvvetleriyle Bombalanır…

Moskova’daki hava gösterilerini, resmi geçit törenlerini ve uluslararası medya kuruluşlarına sunulan kitapçıklara bakıldığında, Rusya'nın özellikle 2010 yılından itibaren havacılık ve uzay alanında büyük sıçramalar yaptığından herkes emindi.

Örneğin Sukhoi yapımı Su-35S savaş uçakları hava üstünlüğünü kolaylıkla tesis edecek, Amerikan F-15’lerinin bu sahadaki saltanatına son verecek uçaklar olarak görülüyordu. Su-30SM çok rollü avcı uçakları ve Su-34 bombardıman uçaklarına sahip olan bir hava kuvvetinin neredeyse yenilgi yüzü göremeyeceği iddia ediliyordu. Ruslar bu modern savaş uçaklarından toplamda 350 kadarını envanterine katmıştı. Ayrıca elinde 110 kadar Mikoyan yapımı Mig-31BM/BSM av önleme uçağı bulunuyordu. Yine Su-25SM(3) uçaklarıyla kara harekâtına sürekli destek verebilecek, havadan yere taarruzlar yapılabilecekti. A-10 ayarında uçaktı. 

Toplamda Rusların elinde 4.000 civarında av bombardıman, stratejik bombardıman, av önleme, atak, keşif, yer hedeflerine taarruz gibi çeşitli görevleri başarıyla yapabilecek bir uçak havuzu vardı. Ukrayna’nın elinde ise uçakları eskimiş durumda olan bir hava kuvveti bulunuyordu ve uçak sayısı 200 civarındaydı. Neredeyse iki ülkenin hava kuvvetleri birbiriyle kıyaslandığında, 1’e 20 oranında asimetrik bir fark ortaya çıkıyordu.

Nedense 24 Şubat’ta savaş başladığında, korkulan olmadı. Çok korkulan Rus Ordusu, kendisinden çok daha küçük ve harekât sahasında oldukça kötü konumlanmış Ukrayna kuvvetlerini alt edemedi. Üstelik çok sayıda modern araç ve personel kaybı yaşadı. Bu nedenle de, Rusya'nın konvansiyonel askeri gücüne ilişkin uluslararası algılamalar bir anda değişmeye başladı. ‘Kâğıttan Kaplan’ Rus ordusunun artık esamesi okunmuyordu. Rusları tek kurtarabilecek şey, ellerindeki modern savaş uçaklarını sahaya sürmek, sürekli, gece gündüz 7/24 icra edilecek bombardımanlarla Ukrayna ordusunun Rus ordusu karşısında dağılıp gitmesini sağlamaktı. Ancak, Rusya'nın Ukrayna'yı işgal teşebbüsünün üzerinden 10 ay geçmesine rağmen Rus Hava Kuvvetleri geniş çaplı operasyonlarına bir türlü başlamadı. Bugünlerde Belarus’tan cephe açılabileceği konuşuluyor. Belki de bundan sonra başlar? Kim bilir?

Ruslar savaş boyunca daha ziyade envanterlerinde çok sayıda bulunduğu düşünülen hassas güdümlü mühimmatı kullanarak, belirli hedefleri bombalamayı tercih ettiler. Savaşın başında Rusların özellikle genel maksat bombalarını (güdümsüz) kullanmaması dikkatleri çekti. Savaşı takip edenlerin ortak yorumu, Rusya'nın kısa sürede işgal edeceğini düşünüldüğü Ukrayna’dan ele geçirip kullanmayı umduğu kritik altyapıya zarar vermekten kaçınma isteğiyle güdümsüz bombaları (nereye vuracağı belli olmayan) kullanmadığı yönündeydi. Biraz da Ukraynalı sivil kayıpları en aza indirme arzusu nedeniyle güdümsüz bomba ve roketlerle büyük ölçekli saldırılardan kaçınıldığı iddia edildi. 

Eğer Ruslar çok kısa sürede bu işgal hareketini tamamlayabilmiş olsalardı, bu düşüncelerin geçerliliğini kimse sorgulayamazdı. Ama öyle olmadı. Odesa’dan Kiev’e kadar yarım ay şeklinde doğudan Ukrayna’yı kuşatan Rus ordusu, Kiev’in kenar mahallelerine ayak basmaktan öteye geçemeyince, Rus Genelkurmayı savaş planlarını revize etmek zorunda kaldı. Böylece bugünkü Herson, Zaporijya, Donetsk ve Luhansk bölgelerine yoğunlaşan bir çeşit cephe savaşı cereyan etmeye başladı. Tüm bu süreç boyunca Rusya, birçok Ukrayna yerleşim yerini ağır topçu ateşiyle baskı altına aldı. 

Rus ordusu, seyir füzeleriyle kritik önemde gördüğü nokta hedeflerini vurdu. Hava Kuvvetlerinin kullanımına ihtiyaç duyulduğunda, taarruzlar alçak irtifadan ve mümkün olduğunca gece şartlarında yapıldı. Böylelikle Ukrayna hava savunmasının aşılması, özellikle de omuzdan atılan silahlara (MANPADS) karşı kayıp vermeden görevlerin yapılması hedeflendi. Bu nedenle de uçuşlar sınırlı sayıda tutuldu. Rus hava gücü, klasik bir harpte beklenen hava gücünden beklenen etkiyi gösteremedi. Aslında Rus Hava Kuvvetleri bu savaşta neredeyse hiç kullanılmadı.

Savaşın Genelinde Ruslar Hava Kuvvetlerini Nasıl Kullandı? 

Rus Hava Kuvvetleri büyük paketler (50-70 uçaklık) halinde Ukrayna semalarında uçmaktan kaçındı. Görevlerin 2–4 uçaklık kollarla yapılması tercih edildi. Yer hedeflerine taarruz ve kara harekâtını desteklemek için çoğunlukla Su-25 uçakları kullanıldı. Bu uçaklarla Yakın Hava Desteği, Muharebe Sahası Hava Tecridi, Yer Hedeflerine Taarruz, Silahlı Keşif, Yürüyüş Kolu Örtmesi görevleri yapıldı. Bu görevler yapılırken, uçaklarda yük olarak roket podları kullanıldı. Bu uçakların Ukrayna’nın elindeki S-300 benzeri hava savunma silah sistemlerinden kendilerini koruyabilmeleri için alçak irtifadan uçmaları gerekiyordu. Roket yükü mümkün olduğunca hava savunma sistemlerinin etkili menzili dışında kalarak ve alçak irtifadaki arazi örtüsünden yararlanarak atış yapılmasına imkân tanıması yönüyle Rus ordusu tarafından tercih ediliyordu.

Cephede Su-25 ağırlıklı bir hava kuvveti kullanma konsepti hayata geçirilirken, Ukrayna derinliklerindeki hedeflerin ağırlıklı olarak seyir füzeleriyle ve İHA’larla vurulmasına öncelik verildi. Savaşın başından itibaren 1500 civarında füze Ukrayna’daki hedeflere ateşlendi. Bu arada çok sayıda Rus füzesi Ukrayna savunma sistemleri tarafından etkisiz hale getirildi. 

Füze yerine, bazı durumlarda Su-24M, Su-34 ve Tu-22M3 benzeri savaş uçaklarıyla da özellikle gece şartlarında taarruzlar gerçekleştirildi. Bu uçaklardan Tu-22M3’lerin genellikle Belarus semalarında uçarken Ukrayna’daki hedeflerini Kh-22 ve Kh-101 füzeleriyle vurdukları görüldü. Su-34 uçaklarında ise Kh-29 füzeleri ağırlıklı olarak kullanıldı ve korunaklı hedeflere atışlar bu uçaklarla gerçekleştirildi. Bazı günlerde Rusların günlük 300 sortiye varan bombardıman uçuşlarını gerçekleştirdikleri kaydedildi.

Ukrayna Hava Kuvvetleri Ne Yaptı?

Ukrayna Hava Kuvvetleri, şimdiye kadar savaş uçaklarıyla gerçekleştirdiği sortilerde, toplamda 2,250 civarında bomba atışını ancak yapabildi. Günlük ortalama 7-8 bomba atışı yapabilen bir Hava Kuvvetinin etkisi haliyle çok sınırlı kaldı. 

Ukrayna Hava Kuvvetleri de aslında savaş uçaklarını kullanmamayı tercih eden bir görüntü verdi. Zira Rusların cephedeki kuvvetlerinin hava savunması için kullandığı S-300’lerin, S-400’lerin, Tor-M’lerin, Buk-M’lerin, Bayraktar TB-2 benzeri dronların ileri hava gözetleyicisi rolünde hedef koordinatlarını nokta hassasiyetinde verebilmesinden yararlanılarak, genellikle ABD’nin Ukrayna’ya hibe ettiği HIMARS topçu sistemleriyle Rus savunma mevzilerinin vurulması yöntemi, Ukrayna tarafından genel taktik uygulama olarak benimsendi. İHA-Topçu işbirliği bu savaşta hava-kara ortak konseptine en güzel örnek olarak dikkatleri çekti. Topçunun savaşlarda önemi tekrar artmaya başladı.

Bu arada normal şartlarda Ukrayna Hava Kuvvetlerine ait savaş uçaklarının Ukrayna dışına çıkıp, Rusya derinliklerindeki hedefleri vurmasını kimse beklemiyordu. Öyle de oldu. 

Bununla birlikte Ukrayna tüm dünyayı şaşırtan bir başarıya imza attı. Ukrayna, elindeki eski model TU-141 dronlarına GPS entegre ederek, 75 kilogramlık savaş başlığını taşıyabilir hale getirdi. Bunlarla, Ukrayna sınırından 700 kilometre ötedeki iki Rus askeri meydanını (Ryazan ve Dyagilevo hava üsleri) vurmayı başardı. Aynı şekilde sınıra yaklaşık 100 kilometre mesafedeki Kursk bölgesindeki Rus yakıt depoları da vuruldu.

Rus savaş uçaklarını yanıltmak için Amerikalılardan alınan tehdit emiterleri (sahte hedefler) kullanıldı. Yine ABD’nin desteğiyle, Rus radarlarını vurmak için kullanılan HARM (AGM-88) füzeleri, iki ay gibi kısa bir sürede Ukrayna MiG-29 uçaklarına entegre edilme başarısı gösterildi. Savaş şartları olmasa, normalde en az iki yıl sürebilecek bir modernizasyon, çok kısa süre içerisinde tamamlanabildi. 

Ruslar Ukrayna’da Hava Üstünlüğünü Neden Elde Edemedi?

Hava üstünlüğü kavramını, belirli bir bölgede ve zaman içerisinde, bir hava sahası üzerinde düşman uçaklarının uçmamasını sağlamak, uçanları düşürebilecek güç seviyesine erişmek diye kısaca tarif edebiliriz. Ruslar savaş boyunca seyir füzelerini kullanmayı tercih ettikleri için, Ukrayna hava gücünü gidip kaynağında vurmakla, meydanlarını kapatacak bombardıman görevlerini yapmakla uğraşmadılar. Bu nedenle, hiçbir yerde hava üstünlüğünü tesis etme derdine düşmediler. Öncelikleri bu olmadı.

Bununla birlikte Ruslar, hava taarruzlarını çoğunlukla gece şartlarında yapmalarına rağmen, alçak irtifadan hedef bölgelerine nüfuz etmeyi ve atışları gerçekleştirmeyi ısrarla sürdürdüler. Bunun neticesinde askerî harekatta, savaş uçaklarının en fazla kayıp verdiği irtifa blokunda (yere nazaran 50 feet’ten 5.000 feet irtifaya kadar olan aralıkta) uçmaya devam eden Rus hava kuvvetleri, çok sayıda ‘serseri’ atışın (topçu, omuzdan atılan füzeler, makineli top, uçaksavarlar vb.) yapıldığı bu bölgede uçak kaybetmeye devam etti. SA-11 ve SA-15 gibi Ukrayna mobil orta ve kısa menzilli SAM sistemleri Rus helikopterleri ve savaş uçaklarına karşı oldukça başarılı oldu. Alçak irtifada uçmak zorunda kalan Rus pilotlarının durumsal farkındalıkları ve muharebe etkinlikleri haliyle sınırlı kaldı. Ukrayna ordusunun sahip olduğu Igla ve Stinger gibi MANPAD'ler bile Rus jetlerini ve helikopterlerini avlar hale geldi. Bu yüzden çok sayıda uçak kaybedildi. Ancak yine de bugünlerde de Ruslar, Ukrayna savunma silahlarının erişemeyeceği üst irtifalarda uçmak yerine, uçak kayıpları yaşadıkları alçak irtifa bölgesinde uçuşlarını yapmaya devam ediyorlar. Bu durumu pek anlaşılabilir bulmuyorum.

Rusların elinde Amerikan A-10 benzeri Su-25 uçakları var. Ancak kullanımda Ruslar emniyet faktörüne daha az önem veriyorlar ve bu nedenle de uçak kayıpları dikkat çekici derecede fazla oluyor.

Bir başka husus da, hava üstünlüğü için elde yeteri kadar uçak olması gerekir. Rusların elinde 4.000 civarında savaş uçağı olmasına rağmen, bu uçakların ancak %35’inin faal tutulabildiği biliniyor. Bunlardan da sadece bombardıman rolünde kullanılabilecek uçak sayısının 750 civarında olduğu hesaplanıyor. Bu kadar uçakla, çok geniş cephede cereyan eden kara harekâtını desteklemek ve aynı zamanda coğrafyası oldukça büyük olan Ukrayna derinliklerindeki hedefleri vurmak pek de mümkün olamayabilir.

Rus Hava Kuvvetleri Savaşa Ne Derece Hazırdı?

Batı standartlarına göre baktığımızda, Rus Hava Kuvvetlerinin özellikle savaş pilotları yönüyle eğitimlerinin yeterli olmadığını söyleyebilirim. Bunun birinci nedeni, NATO konseptine uygun bir eğitim doktrinin Ruslar tarafından takip edilmemesidir. NATO üyesi ülkelerindeki savaş pilotlarının, NATO harbe hazırlık standartları gereği ortalama yılda 180 saat ve üzerinde uçuş yapmaları beklenir. Zorunlu durumlar (sağlık, kritik görevler, karargâh hizmetleri vb.) haricinde bu kurala tüm pilotların uyması sağlanır. Anlaşıldığı kadarıyla, Rus standartları bu konuda daha az miktarda uçuş yapılmasını yeterli görüyor. Rus pilotlarının yılda ortalama 100 saat kadar uçtuğu açık kaynaklarda yer alıyor. Savaştan yansıyan görüntülere bakıldığında, Rus pilotlarının eğitim seviyelerinin oldukça düşük olduğunu herkes söyleyebilir. Hatta profesyonel bir ‘savaş pilotu’ görüntüsüne bile sahip olmadıklarını ilaveten iddia edebilirim.

Ayrıca Rus pilotların savaşta kullanabilecekleri savaş uçağı sayısında ciddi bir azalma olduğu görülüyor. Bunda Batı’nın bir bütün halinde Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımların etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum. Bilhassa uçaklarda kullanılan kompleks yapıdaki elektronik sistemler, görev bilgisayarları, uçuş kontrol sistemleri, atış kontrol radarları vb. hassas ve kritik önemdeki uçak sistemlerinin bakım ve idamesinde Ruslar sıkıntı yaşamaktadır. Bu nedenle, olası NATO-Rusya savaşına karşı ihtiyatı elden bırakmayan Rus Genelkurmayı, çok az sayıda savaş uçağıyla Ukrayna’daki önemli hedefleri vurmayı tercih ediyor olabilir. Geri kalan faal uçakların çoğunluğunun olası büyük bir harp için ihtiyat kuvveti olarak bekletiliyor olması ihtimal dahilindedir. Bu yönde de dış basında değerlendirmeler mevcuttur.

Rus Hava Kuvvetleri aynı düşünceyle olsa gerek, elinde az sayıda olduğu düşünülen hassas güdümlü mühimmatı ve füzeleri Ukrayna’da kullanmamayı tercih ediyor olabilir. Ruslar, vuruş hassasiyeti yüksek (1-3 metre doğrulukla) mühimmat yerine çok daha ucuz olan ve elinde çok sayıda bulunan genel maksat bombalarını (demir bombaları, kör bombaları vb.) kullanmaya ağırlık vermiştir. Haliyle bu bombaları kullanmak zorunda kalan savaş pilotlarının, kendilerine tahsis edilen hedefleri tam isabetle vurması neredeyse imkânsız hale gelmektedir. Ayrıca bu bombalar alçak irtifadan atılmalıdır. Atışlar esnasında Ukrayna savunma silah sistemleri tarafından Rus uçakları daha kolaylıkla düşürülebilmektedir.

Bu riskli kullanım şekli, Rus Hava Kuvvetleri için tek seçenek olarak tercih edilir olmuştur. Uçak kaybının beklenenden fazla olmasına neden olan bu kullanım şeklinin kabul görmediği anlaşılıyor. Nitekim, savaşın ilerlemesiyle birlikte, ‘başarısız’ görülmekten korkan bazı üst düzey komutanları, ‘hava kuvvetlerini kullanmayın!’ noktasına getirdiği de iddia edilmektedir.

Sonuç

Rusya, klasik bir hava kuvvetinden beklendiği şekliyle bir hava kuvveti kullanma yöntemini Rusya-Ukrayna Savaşı’nda özellikle kullanmaktan kaçınmaktadır. Kremlin, olası bir NATO-Rusya savaşına karşı Rus Hava Kuvvetlerinin ana omurgasını ihtiyat kuvveti olarak geride tutmayı tercih etmektedir. Hava Kuvvetlerinden beklenen görevlerin ise seyir füzeleriyle ve İran’dan ithal edilen kamikaze İHA’ları ve Rus mini İHA’ları ile yapılması yeterli görülmektedir. 

Rusya-Ukrayna Savaşındaki veriler ışığında bir değerlendirme yaptığımda, henüz elinde F-35 veya F-22 benzeri beşinci nesil savaş uçağı (Su-57 henüz seri üretime geçemedi) olmayan Rus Hava Kuvvetlerinin, olası bir NATO-Rusya harbinde, NATO hava unsurlarına karşı başarılı olma ihtimalini oldukça düşük buluyorum. Ancak geçen yıl Kasım ayında uzayda yörüngesinde seyreden eski bir uyduyu vurma başarısını gösteren Rusya’nın sahip olduğu savunma sanayisindeki teknoloji birikiminin de hafife alınmaması gerektiğini düşünüyorum. Ya da onca kötü örneğe rağmen, tüm askerlik hayatımda ‘devasa’ güç olarak anlatılan Rusların bu kadar ‘zayıf’ olabileceğini kabullenmekte zorlanıyor da olabilirim.

Dr. Hüseyin Fazla
Dr. Hüseyin Fazla
Tüm Makaleler

  • 21.12.2022
  • Süre : 7 dk
  • 3429 kez okundu

Google Ads