Site İçi Arama

savunma

Rusya'nın Ukrayna Saldırısı Dünya Düzenini Değiştiriyor mu?

Rusya’nın Ukrayna sınırına askeri yığınaklanma yapmasına rağmen, zamanın ruhu gereği, bu kadar kapsamlı bir askeri operasyon yapmayacağı düşünülüyordu. Ne de olsa, savaşın sıcaklığı devletler arasında uzunca bir süredir yaşanmıyordu. Yaşanan sorunlarda ya vekiller kullanılıyor, ya da devletler birbirleriyle  savaştan uzak durma tercihinde uzlaşıyordu. Rusya, Ukrayna’ya sadece Donetsk bölgesinden değil, kuzey ve güneyden de girerek, topyekün bir savaş başlattı ve bu düzeni değiştirdi. Sivil, asker gözetmeksizin tüm dünyanın gözü önünde her yeri bombalamaya, her taraftan saldırmaya başladı. Kırım ve Gürcistan’da olduğu gibi, bölgesel  manada kalabilecek bir çatışmayı, iki devlet arasındaki çatışmaya çevirdi. Hem kendisinin, hem karşıt grubun gücünü tartmak adına, Ukrayna biçilmiş kaftandı. Eskisinden daha farklı ve güçlü olduğunu göstererek, dünyanın düzenini değiştirebileceği düşüncesiyle gücünü tüm sertliğiyle kullanmaya ve tüm dünyaya göstermeye başladı. Bu realiteye karşı ekonomik, siyasi, kültürel ve sportif ambargoları devreye girdi, ancak bunların Rusya için çok da bir mana ifade etmediği anlaşılıyor. Sert güce karşı, sert güç görmediği ve kendi gücü yettiği müddetçe bu saldırıları şiddetini artırarak devam ettireceği gözüküyor. Dünyanın sabrını sınayan Rusya’nın, dünya düzenini silahla değiştirme çabası, yakın geçmişten ders almadığını gösteriyor.

Milletler, 1945’de birbirinin devamı iki büyük dünya savaşının savaşan tüm taraflar için ne kadar yıkıcı olduğunu görmüşler ve birleşmeleri gerektiğini anlamışlardı. Cemiyet olarak işlevini bir türlü yerine getiremeyen ve dünya savaşının ikinci bölümünü önleyemeyen bu birliktelik, Birleşmiş Milletler (BM) ismiyle yeniden vücut buldu. Dünya savaşlarından zaferle çıkanların Güvenlik Konseyinde daimi üyeliği almasıyla barışın sağlanacağı düşünülmüştü. ABD dahil dünyanın düzenini sağlayabilecek tüm bileşenler bu örgüte dahil oldular. Bu yeni düzen, 1945-1991 yılları arasında, sıcak bir savaşı önlemiş olsa da, kazanımlarını yetersiz gören emperyal büyüklerin birbirlerine karşı soğuk bir şekilde savaşmalarına sebep olmuştu. 

1990’lardan itibaren Sovyetler artık birliklerinin devam edemeyeceğini gördüler ve dağıldılar. Bu dağılmanın neticesinde ortaya çıkan tüm devletler, özgürlük ve bağımsızlıklarını kazandıklarını sanmışlardı. Oysaki, ancak ve ancak Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin devam eden devleti Rusya, buna izin verdiği müddetçe özgür ve bağımsız olabildiler. Rusya, yeniden gücünü toplayana kadar, Avrupa tarafındakiler batı ittifakına dahil oldu ve bir nevi Rus hegemonyasından kendilerini kurtardılar. Rusya’ya coğrafi ve politik yakın olanlar ise bu hayali gerçekleştiremediler. 

2000’li yılların başında terörle mücadelede uzlaşan devletler, ilk on yıllık dönemde terör ve terörist gruplara karşı hep birlikte mücadele ettiler. İkinci on yıllık dönemde ise Arap Baharı ve Suriye krizi vasıtasıyla, devletlerin birbirleriyle doğrudan değil vekilleriyle mücadeleye giriştiği “soğuk barış” dönemi yaşandı. Bu dönemde devletlerin yaptığı en büyük hata, kendi çıkarları uğruna terör ve teröristleri kullanmaları oldu. Devletler arası barış vardı, ama sıcak değildi. Barışı sıcağa döndüremeyen dünya, savaşın sıcak olarak tekrar gündeme gelmesine engel olamadı. Böylece dünya, Ukrayna savaşının başlamasıyla, 21’inci yüzyılın üçüncü on yıllık döneminde, hızla, yine yeni yeniden, sıcak ve soğuk barışın sona erdiği, savaşın soğuğu bile yaşanmadan sıcağı ile  karşı karşıya kalmış oldu.

Ezcümle, Dünya düzeninden memnun olmayan Rusya, sert gücüyle bu düzeni değiştirme çabasında. Karşısına neredeyse tüm dünyayı aldığının da farkında. Siyasi, insani, hukuki, ekonomik, sportif, kültürel tüm unsurlarıyla dünyadan tecrit edileceği, yalnız  kalacağını bile bile, sadece ve sadece sert gücüyle bu düzeni değiştirebilecek mi, yaşayıp göreceğiz.

Doç.Dr. Ersoy ÖNDER
Doç.Dr. Ersoy ÖNDER
Tüm Makaleler

  • 02.03.2022
  • Süre : 3 dk
  • 1974 kez okundu

Google Ads