Savaş Nedir? İsrail-Hamas Savaşı Neden “Haksız” Bir Savaştır
İsrail ve Hamas arasında devam eden silahlı çatışmalar her ne kadar savaş olarak nitelendirilebilirse de şahit olunanlar bu savaşın etik olarak yürütülmediğini işaret etmektedir.
Hamas’ın silahlı gücünü oluşturan İzzettin el-Kassam Tugaylarına bağlı unsurların 07 Ekim 2023 tarihinde İsrail’e karadan, havadan ve denizden baskın şeklinde gerçekleştirdiği saldırılar sonrası başlayan ve iki ayı aşkın bir süreden beri devam eden çatışmalarda iki taraftan 20 binden fazla insanın hayatını kaybettiği yönündeki beyanlar medya organlarına yansımıştır. (1) Rakamlara da yansıyan insanlık trajedisinin yanında, “derisinin rengine, etnik kökenine, dinine, mezhebine bakılmaksızın her insanın yaşama hakkı olduğunu” (2) savunan günümüz evrensel değerlerinin de yok edilişi, uluslararası toplumun bölünmüşlüğünün neticesinde gerçekleşmiştir. Bu bölünmüşlükte, politik amaçları desteklemek üzere soyut düşünceleri somutlaştırmaya yarayan kavramların bulanıklaştırılmasının da diğer faktörler kadar etkili olduğu düşünülmektedir.
Bu düşüncelerle bu yazıda, öncelikle İsrail ve Hamas arasında yaşanan asimetrik çatışma yöntemlerinin savaş olarak isimlendirilmesinin doğruluğu tartışmaya açılmıştır. Başlangıç noktası olarak da savaşın genel geçer tanımları seçilmiştir. Savaşın çokça atıf yapılan tanımlarından birisi Prusyalı General Clausewitz’e aittir ve ‘karşı tarafa isteklerin kabul ettirilmesi maksadıyla, politikanın devamında kullanılan ve fiziksel kuvvet içeren bir araç olduğu’ şeklindedir. (3)
Türkiye Cumhuriyeti’nin Seferberlik ve Savaş Hâli Kanunu’na göre de savaş, “devletin bekasını temin etmek, millî menfaatleri sağlamak ve millî hedefleri elde etmek amacıyla (ulusal politikanın diğer taraflara kabul ettirilmesi), başta askerî güç olmak (fiziksel kuvvet kullanımı) üzere devletin maddi ve manevi tüm güç ve kaynaklarının hiçbir sınırlamaya tabi tutulmadan kullanılmasını gerektiren silahlı mücadeledir.” (4)
İç mevzuatta bu ifadelerle tanımlanan savaş kavramının uluslararası hukuk kapsamındaki tanımına ise Eski Yugoslavya Savaş Suçları Mahkemesi’nin kararında ulaşılabilmektedir. Buna göre de savaş, “devletler arasında silahlı güce başvurulduğunda veya hükûmet güçleri ile organize olmuş silahlı gruplar arasında çatışma meydana geldiğinde oluşan durumdur.” (5)
Çok sayıda farklı tanımından seçilerek verilen savaşın bu tanımlarından sonra “Her silahlı güç kullanımı savaş mıdır?” sorusu sorulabilir. Bu soruya verilecek cevap konusunda bir uzlaşı olmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte bazı çalışmalarda kabul edilmiş birtakım kriterlere rastlamak mümkündür. Örneğin; savaş üzerine istatistiki çalışmalara yer veren ‘Correlates of War’ isimli proje grubu silahlı çatışmaların organize, sürekli, geniş çaplı olmasını ve yılda en az bin ölümle sonuçlanmasını kriter olarak belirlemektedir. (6)
Bu kriterler bir proje için yeterli görünse de uluslararası hukuk kapsamında bir silahlı çatışmanın savaş olarak kabul edilebilmesinin en önemli ölçütü olarak “çatışan tarafların amaçlarının açıkça savaşmak (animus belligerandi/animus belli) olduğuna dair beyanları” aranmaktadır ve üçüncü tarafların beyanları hukuken bir anlam ifade etmemektedir. Pazarcı, buradan devamla “taraflardan en az birince savaş değerlendirilmesi yapılmadıkça bütün silahlı çatışma türlerinin savaşa varmayan silahlı zararla karşılık ya da silahlı karışma olarak değerlendirilmesi gerektiği” düşüncesini paylaşmaktadır. (7)
Buraya kadar paylaşılan ifadelerden devamla İsrail ve Hamas arasındaki silahlı çatışmaların savaş olarak isimlendirilmesinin mümkün olduğu anlaşılmaktadır. Zira en önemli ölçüt olarak aranan “taraflardan en az birinin çatışmaları savaş olarak nitelendirilmesi gerekliliğinin” karşılandığı, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Hamas’ın “Aksa Tufanı” olarak isimlendirdiği saldırılarıyla aynı gün yaptığı açıklamadan anlaşılmaktadır. Netanyahu “… bedeli ne olursa olsun bu savaşı kazanacağız.” ifadesiyle açıkça çatışmaları savaş olarak nitelendirmiş (8) ve bu açıklamaları sonrası İsrail Savunma Kuvvetleri tarafından “Demir Kılıçlar Operasyonu” uygulamaya konulmuştur. Çatışmaların bir organizasyona sahip silahlı güçler arasında gerçekleşiyor olması, zayiat sayılarından da anlaşılacağı üzere şiddetinin yoğunluğunun belirli bir düzeyi aşmış olması, insani ara için verilen yedi günlük süre hariç süreklilik arz etmesi, şahit olunan dramın “savaş” olarak isimlendirilmesinin uygun olduğu düşüncesini destekler niteliktedir.
İsrail ve Hamas arasında devam eden silahlı çatışmalar her ne kadar savaş olarak nitelendirilebilirse de şahit olunanlar bu savaşın etik olarak yürütülmediğini işaret etmektedir. Örneğin Aquinolu Thomas (M.S. 12425-1274)’a göre savaşın etik olabilmesi için haklı savaş (justum bellum) doktrininin uygulanması gerekmektedir. Haklı gerekçelerin olması ve meşru otorite tarafından yapılması ölçütlerinin yanı sıra özellikle sivillerin gereksiz acı çekmelerinin önüne geçmek üzere iyi niyet barındırması haklı savaş doktrinin gerekleridir. (9)
Doktrin temelinde iki tarafın da kendilerince haklı nedenleri bulunmaktadır. Hamas, İsrail’in 2006 yılından beri Filistin toprakları üzerindeki askerî varlığını işgal olarak kabul etmekte ve sürdürülen ablukanın uluslararası hukuka aykırı olduğunu savunmaktadır. Bu nedenle işgal güçlerine karşı “savaşan” (10) statüsüne sahip bir aktör olarak halkının haklarını savunmak üzere silahlı saldırı da bulunma meşruiyetine sahiptir. İsrail ise silahlı saldırı karşısında BM Anlaşması’nın 51. Maddesi kapsamında (11) doğal bir hakkı olan meşru müdafaa hakkını kullandığını (her ne kadar meşru müdafaanın zorunluluk, orantılılık ve zaman ölçütlerini karşıladığı sorgulanmaya açık olsa da) beyan etmektedir.
Buradan devamla her iki tarafın meşru otorite oldukları ve haklı gerekçe sunulabildikleri kabul edilse bile gerçekte temel sorunun tarafların “iyi niyetten yoksun olmalarından” kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Haklı savaş doktrininde geçen iyi niyet arayışının bir özeti, Büyük Önder Atatürk’ün “Savaş zaruri ve hayati olmalıdır, millet ve memleketin istiklali tehlikeye maruz kalmadıkça savaş bir cinayettir.” ifadesidir. Bu ifadeye benzer şekilde haklı savaş doktrini uygulansa bile, savaş kavramı, özellikle 2. Dünya Savaşı’nda yaşananlar sonrasında pejoratif (aşağılanan, küçümsenen) bir anlam taşımaya başlamıştır. Bununla birlikte bu savaş yaşanmadan çok önce, anarşist hareketin öncülerinden sayılan Alexander Berkman (1870-1936) savaşın “körü körüne itaat, düşüncesiz aptallık, acımasız duygusuzluk, ahlaksız yıkım ve sorumsuz cinayet olduğu” (12) yönünde bir tespitte bulunmuştur.
Günümüzde Rusya-Ukrayna ve İsrail-Hamas Savaşları Berkman’ın tespitinin ekranlara yansıyan yüzünü göstermektedir. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın, Clausewitz’in savaşın sisi ve sürtünme olarak kavramlaştırdığı ters yönde etkiler nedeniyle, mutlak savaştan gerçek savaşa dönüştüğü son dönemde yaşanan gelişmelerden anlaşılabilmektedir. Oysa İsrail ve Hamas arasındaki çatışmalarda sürtünme etkisinin ABD’nin savaşa olan desteğini çekmesiyle başlayacağına dair bir beklenti bulunmaktadır. Diğer bir deyişle ABD ve uluslararası toplum baskısı artmadıkça İsrail ve Hamas arasındaki çatışmaların gerçek savaş düzleminde hareket edeceğinden savaşın çirkinliklerine de şahit olunmaya devam edileceği düşünülmektedir.
Tarafların farklılık, üstünlük ve (gayri)meşruluk içeren asimetrik yöntemleri tercih ediyor olmaları bu düşünceyi desteklemektedir. Ez cümle İsrail-Hamas Savaşı asimetrik yöntemler içeren “HAKSIZ” bir savaştır. Özellikle İsrail’in hedef gözetmeksizin orantısız güç kullanması katliam ve soykırım tanımlamalarına daha çok uymaktadır. Bu sonucu desteklemek üzere savaşın aktörleri, amaçları ve savaş yöntemleri üzerinden yapılan çıkarımlar müteakip yazılara bırakılmıştır.
Dipnotlar
(1) Saldırıların gerçekleştiği 07 Ekim 2023 tarihinde 1.200’den fazla İsrailli ve farklı uyruklu insan ölmüştür. 15 Aralık 20023 tarihi itibarıyla İsrail’in saldırılarıyla hayatını kaybeden Filistinli sayısı 17.700’den fazladır. Ayrıca İsrail Ordusuna mensup 102’si karadan işgal sürecinde olmak üzere 430 asker öldürülmüştür. TRT Haber, “İsrail ordusu: 7 Ekim'den bu yana 430 askerimiz öldü”, 11.12.2023. [Erişim Tarihi: 16.12.2023].
(2) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Madde-2 “Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir akide, milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin işbu Beyannamede ilan olunan tekmil haklardan ve bütün hürriyetlerden istifade edebilir. “, Madde-3 “Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır.”, https://www.ohchr.org › files › Documents › trk
(3) Carl von Clausewitz, Savaş Üzerine. çev. H. Fahri Çeliker, (İstanbul: Alfa Yayıncılık, 2018), 29.
(4) Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu. (1983, 08 Kasım). 2941 Sayılı Kanun. Resmî Gazete (Sayı: 18215). https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2941.pdf [Erişim Tarihi: 13.12.2023]. Parantez içine alınan ifadeler yazara aittir.
(5) Haldun Yalçınkaya, Savaş: Uluslararası İlişkilerde Güç Kullanımı. (Ankara: İmge Yayınevi, 2008), 31.
(6) Kristian Skrede Gleditsch, Civil War, https://www.britannica.com/topic/civil-war [Erişim Tarihi: 16.12.2023]. Meredith Reid Sarkees, “The Cow Typology of War: Defining and Categorizing Wars”, The Correlates of War Project. https://correlatesofwar.org/data-sets/cow-war/, [Erişim Tarihi: 16.12.2023].
(7) Hüseyin Pazarcı, Uluslararası hukuk (16.bs.). (Ankara: Turhan Kitapevi Yayınları, 2017), 503.
(8) Israel Ministry of Foreign Affairs, Statement by Prime Minister Benjamin Netanyahu, 07 Ekim 2023, https://www.gov.il/en/departments/news/statement-by-pm-netanyahu-7-oct-2023 [Erişim Tarihi: 16.12.2023].
(9) Erol Kurubaş, “Dünya Politikasının Dönüşümü ve Uluslararası İlişkiler Çağı”. Uluslararası İlişkilere Giriş, 7.bs., (ed.) Şaban Kardaş ve Ali Balcı, (İstanbul: Küre Yayınları, 2017), 18.
(10) Savaşan statüsü için gerekli koşullar; “(1) Başkaldıran silahlı kuvvetler ve gruplar sorumlu bir komutanın yetkisi altında bulunmalı, (2) Anılan kuvvetler ve gruplar Cenevre Sözleşmelerinin 1977 tarihli II. Protokolünde yer alan silahlı çatışma hukuk kurallarına uyulmasını ağlayabilecek durumda olmalı, (3) Anılan kuvvetler ve gruplar ilgili devlet ülkesinin bir bölümünde sürekli ve düzenli askerî eylemler yapabilmesine olanak veren denetime sahip bulunmalı”, Pazarcı, a.g.e., 510.
(11) BM Anlaşması, Madde 51. “Bu Antlaşmanın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru savunma hakkına halel getirmez.”
(12) Vikisöz, Alexander Berkman, https://tr.wikiquote.org/wiki/Alexander_Berkman [Erişim Tarihi: 16.12.2023].