Ukrayna Savaşının Evreleri ve Son Durum Hakkındaki Değerlendirmeler.
24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Ukrayna savaşı, 297 gündür devam etmektedir. Savaşın geneline bakıldığında, şu ana kadar birbirinden farklı üç evreden geçildiği anlaşılmaktadır. Bunlardan birincisi, kriz dönemi olarak tarif edebileceğimiz 2014 yılından 24 Şubat 2022 tarihine kadar geçen dönemdir. İkinci evre, 24 Şubat 2022’den 29 Mart 2022’ye kadar geçen dönemdir. Üçüncü evre, 29 Mart-30 Nisan 2022 tarihleri arasındaki dönemdir. Dördüncü evre ise 30 Nisan 2022’den günümüze kadar olan dönemdir.
Giriş:
24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Ukrayna savaşı, 297 gündür devam etmektedir. Savaşın geneline bakıldığında, şu ana kadar birbirinden farklı dört evreden geçildiği anlaşılmaktadır. Bunlardan birincisi, kriz dönemi olarak tarif edebileceğimiz 2014 yılından 24 Şubat 2022 tarihine kadar geçen dönemdir. İkinci evre, 24 Şubat 2022’den 29 Mart 2022’ye kadar geçen dönemdir. Üçüncü evre, 29 Mart-30 Nisan 2022 tarihleri arasındaki dönemdir. Dördüncü evre ise 30 Nisan 2022’den günümüze kadar olan dönemdir.
Savaşın Birinci Evresi: Kriz Dönemi
Birinci evre yani kriz dönemi, 2014 yılında yoğun protestolar sonucunda Rus yanlısı Ukrayna cumhurbaşkanının iktidardan uzaklaştırılması süreciyle başlamıştır. Bu süreçte eski cumhurbaşkanı, Rus ordusunu ülkeye davet etmiş, bunun üzerine Rus ordusu sınırı geçerek Kırım’ı işgal etmiştir. Aynı dönemde, Donbas Bölgesi’ndeki Donetsk ve Luhansk şehirlerinde yaşayan Rusya yanlıları ayrılıkçı bir hareket başlatmıştır. Bu hareket, bahse konu şehirlerin %40’ından fazlasını kontrol etmeyi başarmıştır. Bunun üzerine, aynı bölgede yaşayan Ukrayna taraftarları da kendi silahlı örgütlerini kurmuşlar ve Azov Taburları ismiyle teşkil ettikleri birlikler vasıtasıyla ayrılıkçılarla mücadeleye başlamıştır.
Bu gelişmelerin ardından, Rusya ve Ukrayna arasında 2022 yılına kadar yapılan görüşmelere rağmen Kırım’ın işgali ve Donbas’taki çatışmalardan kaynaklanan sorunlar çözülememiştir. Bu sebeple, Rus saldırganlığına karşı kendini korumaya çalışan Ukrayna, NATO ve AB’ye katılma kararlılığını daha yüksek sesle dile getirip bu yönde adımlar atmış ve ayrılıkçı bölge ile Rusların işgal ettiği Kırım’ın Ukrayna toprağı olduğunu ve geri alınacağını ısrarla dile getirmiştir. Bu durum, Rusya'yı endişelendirirmiş ve gerekirse silahlı olarak sorunu kendi lehine sonuçlandırma yönünde harekete geçirmiştir.
Bununla birlikte, Rusya'yı bir askeri harekata zorlayan ya da daha doğru ifade ile bunun için uygun bir fırsat yaratan olay Beyaz Rus devlet başkanlığı seçiminde yolsuzluk yapıldığına dair muhalefetin protesto eylemlerine başlaması ve devamında yaşanan gelişmeler olmuştur. Batı’nın önce 2014 yılında Ukrayna'yı ve şimdi de Belarus’u kendi tarafına çekmeye çalışması, Avrupa Birliği ve NATO’nun sınırlarını Dinyeper Nehri ötesine kadar uzatmayı planladığını açıkça göstermiştir. Bu sebeple Putin, devlet başkanına destek vermek için askeri birliklerini Belarus'a göndermiştir. Bunun yanında, Donbas bölgesine ve Kırım’a da yeni askeri birlikler kaydırmıştır.
Bu durum tüm dünyada, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmayı ve ülke topraklarının bir kısmını ele geçirmeyi planladığı şeklinde yorumlanmıştır. Rusya bu iddialara; “askeri bir hareket yapmak gibi bir niyetleri olmadığı ama ne yönde hareket edeceklerini Ukrayna'nın ve Batı’nın atacağı adımların belirleyeceği” cevabını vermiştir. Bu kapsamda Rusya, Ukrayna'dan NATO'ya girmekten vazgeçmesi ve tarafsız bir devlet haline gelmesi; Kırım ve Sivastopol’un Rusya'ya ait olduğunu kabul etmesi ve Donbas Bölgesi'nin bağımsızlığını tanımasını talep etmiştir. Ukrayna, bu talepleri reddetmiştir.
Rusya NATO’dan da; genişlemenin durdurulması, Rusya sınırına yakın bölgelere silah konuşlandırılmaması, komşu devletlerin silahlandırılmasına son verilmesi ve Ukrayna'nın NATO'ya alınmaması talebinde bulmuştur. NATO bu taleplere; “hangi ülkelerin ittifaka katılacağı konusunda bir kısıtlama konulamayacağı ve NATO'ya üye ülkelere askeri birlik ve silah konuşlandırılmaya devam edileceği” cevabını vermiştir.
Bunun üzerine Rusya, zorlama konsepti çerçevesinde siyasi demeçler ve birlik kaydırma faaliyetleri ile Ukrayna'yı ve batıyı isteklerini kabul etmeye zorlamıştır. Avrupa Birliği, NATO (özellikle de Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere) ile Ukrayna ise vazgeçirme konsepti çerçevesinde olası bir Rus saldırısına karşı gerekli önlemleri almıştır. Bu kapsamda Ukrayna, askeri birliklerini muharebe için teşkilatlandırmış, teçhizatlandırmış ve konuşlandırmaya başlamıştır. Ayrıca, asker ihtiyacını karşılamak için seferberlik ilan etmiş ve batı ülkelerinden askeri yardım talebinde bulunmuştur.
Avrupa Birliği ve ABD ise bir yandan olası bir saldırının çok sert yaptırımlarla karşılık bulacağını açıklarken öte yandan Ukrayna'ya çok sayıda silah yardımı yapmıştır. Bu silahlar arasında özellikle çok sayıda omuzdan atılabilen Stinger hava savunma silahları ve yeni nesil tanksavar silahları dikkat çekmektedir. Bu durum, Ukrayna'nın ve özellikle de onu destekleyen ve ordusunu eğiten ABD ile İngiltere’nin olası bir Rus taarruzuna karşı yıpratma konsepti uygulanmasını öngördüğünü göstermektedir. Bunun sebebi, Rusya'nın 2008'de Gürcistan'a yaptığı taarruzda ve 2014'te Kırım'ın işgalinde uyguladığı doktrin ve konseptlerin iyi anlaşılmış olmasıdır.
Rusya bir süredir, Soğuk Savaş sonrasında dünyada meydana gelen askeri gelişmelere uygun olarak yeni bir doktrin uygulamaya başladığını açıklamasına rağmen; bu iki olayda hala Sovyet doktrinine uygun olarak zırhlı birliklerle hareket üstünlüğü ve manevra kabiliyetine dayanan bir konsept uyguladığı görülmüştür. Rusların sadece, doktrinde değişiklik yaptıkları iddialarına uygun şekilde ordularını muharebe için teşkilatlandırırken tabur grupları kurdukları anlaşılmaktadır.
Bu teşkilatlanmada tabur, temel muharebe birliği kabul edilmektedir. Bu sebeple müstakil olarak harekât icra edebilecek şekilde tank, zırhlı muharebe aracı, zırhlı personel taşıyıcı ve (ikmal maddeleri ve mühimmatı taşımak için) taktik tekerlekli araçlardan oluşan hareket ve manevra kabiliyeti ile ateş gücü yüksek bir birlik şeklinde teşkilatlanmaktadır.
Savaşın İkinci Evresi: Rus Ordusunun Geniş Cepheli Taarruzu Dönemi
Kriz döneminde taraflar, uyguladıkları zorlama ve vazgeçirme konseptleri çerçevesinde faaliyetlerine devam etmiş fakat Rusya ne Batı'yı ne Ukrayna'yı kendi taleplerini kabul etmeye zorlayamadığını görünce 24 Şubat 2022’de Ukrayna'ya taarruz etmiştir Böylece muharebenin ikinci evresi başlamıştır.
Rusya, Ukrayna'ya çok geniş bir cepheden ve dört ayrı istikametten taarruz etmiştir. Rus ordusunun bir grubu; kuzeyden Dinyeper Nehri'nin iki tarafı boyunca Kiev’e giden istikametten taarruza başlamıştır. İkinci grup; kuzeydoğu güneybatı istikametinde taarruz etmiştir. Üçüncü grup, Donbas bölgesinde ayrılıkçıların kontrolü altında bulunan arazi kesiminde kullanılmıştır. Dördüncü grup ise Kırım'dan Kuzey'e ve kuzeybatıya doğru taarruz etmiştir.
Rus taarruzu başlayınca, Avrupa Birliği ülkeleri ile İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri hemen art arda yaptırım paketler açıklamaya başlamıştır. Öte yandan birçok Avrupa ülkesi, Ukrayna'ya silah ve para yardımı yapacaklarını ilan etmiştir.
Taarruzun ilk günlerinde Rus ordusu, güneyde hızla ilerleyerek Herson şehrini ele geçirmiş, Donbas bölgesindeki ayrılıkçılar ve onları destekleyen Rus birlikleri de başarılı taarruzlarla ilerlemeye başlamış ve bölgenin büyük çoğunluğunu ele geçirmiştir. Fakat, kuzeybatı istikametindeki Rus birlikleri beklendiği kadar başarılı olamamıştır. Kuzeyden Kiev istikametine ilerleyen birlikler ise kimsenin anlam veremediği şekilde yollarda uzun konvoylar oluşturarak oldukça yavaş bir şekilde ilerlemeye başlamıştır.
Savaşın başladığı ilk günden itibaren, neredeyse tüm ulusal kanallarda ve yabancı kanallarda savaş hakkında yorum yapan analistler savaşın kısa süreceğini ve Rusya'nın kısa süre içerisinde istediğini alacağını ileri sürmüşlerdir. Fakat ilk günlerde meydana gelen çatışmaların sisi yavaş yavaş ortadan kalkıp cephede meydana gelen gelişmeler ortaya çıktıkça bu yorumların pek de doğru olmadığı anlaşılmıştır. Çünkü Ukrayna ordusu, sabit savunma hatları kurmak yerine bölge savunması esasına dayanan aktif savunma uygulayarak ve küçük birliklerle pusu, baskın ve buna benzer taktikler uygulayarak daha ilk günden itibaren Rus ordusuna büyük kayıplar verdirmeye başlamıştır.
Rusya, savaşın ilk günlerinde aşırı özgüvenle Ukrayna rejiminin değiştirileceği, Kiev’in kontrol altına alınacağı ve buna benzer açıklamalar yapmasına rağmen verdiği zayiatlar arttıkça her geçen gün daha ihtiyatlı konuşmak zorunda kalmıştır. Çünkü Rus ordusu, planlama safhasında hesapladıkları kadar hızlı hareket edememiş ve belirlenen zaman içerisinde hedeflerine ulaşamamıştır. Hatta Rus ordusunun ilerlemesi, kuzeyde Kiev bölgesinde ve kuzeybatıda Sumi ve Harkov belgesinde durma noktasına gelmiştir. Bu durum, Ukrayna ordusunun kendisine güvenini arttırmıştır. Batı ülkelerini de Ukrayna'ya daha fazla ekonomik destek ve silah desteği vermek yönünde cesaretlendirmiştir.
Rusya'nın beklediği kadar hızlı ilerleyememesinin, çeşitli sebepleri vardır. Bunlardan en önemlisi, mevsim koşullarından dolayı bölgenin zemin yapısının zırhlı birlik harekâtına uygun olmamasıdır. Özellikle kuzeyde, ağırlıklı olarak tahıl ürünleri yetiştirilen tarım arazilerinde sonbahar yağışlar ile birlikte ağırlaşan işlenmiş toprak, araçların ilerlemesi için uygun değildir. Ayrıca, bölgede birçok ağaçlık ve ormanlık bölge bulunmaktadır. Bu sebeple Rus ordusu, ana yollardan hareket etmek zorunda kalmıştır. Böylece, açılıp yayılamayarak yollara bağlı kalan Rus birlikleri, Ukrayna taarruz helikopterleri, topçu ve füze birlikleri, silahlı insansız hava araçları ve tank avcı timlerinin açık hedefi haline gelmiştir.
Rusya'nın, dünyada son dönemde meydana gelen muharebelerde uygulanan konseptlerin, doktrinlerin, taktik ve tekniklerin dönüşümünü de doğru bir şekilde tespit edilemediği anlaşılmaktadır. Bu sebeple Rus ordusu, Sovyet doktrinine göre yoğun topçu, füze ve hava taarruzları ile hedef ülkeyi yumuşatmak, askeri potansiyelini azaltmak ve karadan zırhlı birliklerle hızla bir noktadan cepheyi yarmak, yarma gediğinden girerek savunmanın derinliklerine doğru ilerleyen birliklerle koordineli olarak ileri bölgede stratejik öneme haiz hedeflere hava indirme harekatı yapmak ve hava indirme harekatı yapan bu birliklerle zırhlı birliklerin birleşmesini sağlamak şeklindeki klasik harekat tarzını uygulamıştır.
Bu uygulamanın yanlışlığı, kısa sürede ortaya çıkmıştır. Çünkü, oldukça zayıf olan ve uzun süre muharebe etme kabiliyeti bulunmayan hava indirme birlikleri, onlarla birleşecek olan zırhlı birlikler birleşme noktasına ulaşamadıkları için Ukrayna kuvvetleri tarafından imha edilmiştir. Zırhlı birliklerin yavaşlatılması ve hava indirme birlikleri ile birleşmek için indirme noktalarına zamanında ulaşamamasında; Ukraynalıların köprüleri imha etmesi, klasik mayın, EYP ve tankı durduracak diğer malzeme ve silahları etkin olarak kullanması da etkili olmuştur.
Bunun yanında Ukraynalılar, başta Kiev olmak üzere tüm meskûn mahalleri direnek noktası şeklinde hazırlamaya başlamışlardır. Şehirlerin girişlerindeki köprüler imha edilmiş, yollara derin tank hendekleri kazılmış, hendeklerden çıkan toprak kum torbalarına doldurularak barikatlar kurulmuş, çelik profillerden çok sayıda tank engeli (kirpi) imal edilerek Rusların yaklaşma istikametlere yerleştirilmiş, bunlar mayınlar ve destek silahları ile desteklenmiştir. Ayrıca, meskûn mahallerde girebilecek Rus zırhlı araçlarını imha etmek için sivil halk molotof kokteyli imal etmeye başlamış ve çok sayıda molotof kokteyli hazırlanarak sivil halka bunların kullanımı konusunda eğitim verilmiştir.
Bunun sonucunda Rus birlikleri, hızla erimeye, yıpranmaya ve taarruz azim ve iradeleri kırılmaya başlamıştır. Kısa sürede Kiev’i ele geçirerek Ukrayna yönetimini değiştireceğine inanan Rus ordusu, başta kendileri olmak üzere hemen hiç kimsenin beklemediği kadar çok zayiat verince, bir açmaza girmiş ve bu açmazdan çıkmak için çare aramaya başlamıştır.
Bu arayış sonucunda farkına vardıkları ilk husus; hedef olarak seçtikleri bölge ve bu bölgeyi ele geçirmek için tahsis ettikleri askeri birlik miktarının orantısızlığı olmuştur. Ukrayna ordusunun ve halkının sert direnişi karşısında bu kuvvet/alan orantısızlığının başarısızlığın temel sebebi olduğuna karar vermiş olacaklar ki Türkiye'nin aracılık ettiği barış görüşmelerin ardından iyi niyet göstergesi söylemi arkasına sığınarak kuzey ve kuzeybatıdaki birlikleri çekeceklerini ilan etmişlerdir.
Savaşın Üçüncü Evresi
29 Mart’ta Rus yetkililerin, Kiev ve Chernihiv bölgelerindeki birlikleri çekeceklerini açıklamasıyla muharebenin ikinci evresi sona ermiş ve Rus ordusu üçüncü evre için birliklerini yeniden düzenlemeye başlamıştır. Bu kapsamda, çok geniş bir bölgeden yetersiz birlikte taarruz ettiğini farkına varan Rusya, ele geçirmeyi hedeflediği bölgenin sınırlarını daraltmıştır. Yani hedef küçültmüştür.
Ukrayna’nın başkentini ele geçirerek yönetimi değiştirmek ve kurduracağı kukla yönetime savaş öncesi ileri sürdüğü talepleri (NATO’ya katılmamak, Kırım ve Sivastopol’un Rus toprağı olduğunu kabul etmek ve Donbas bölgesinin bağımsızlığını tanımak) onaylatmak şeklindeki başlangıçtaki hedefin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını anlayan Rusya, Kırım ve Azak Denizi çevresine odaklanmaya karar vermiştir. Bu sebeple, kuzeydeki birliklerini Harkov ve güneyine doğru kaydırmıştır.
Rusların farkına vardığı ikinci eksiklikleri; kuvvet yapılarındaki, yani muharebe için teşkilatlanmalarındaki yanlışlık olmuştur. Meskûn mahal muharebelerinde tank ve zırhlı araçların kullanılmasının uygun olmadığı ve zırhlı birliklerin piyade desteği olmadan şehir içinde kullanılamayacağı II Dünya Savaşı'ndan beri bilinmektedir. Çünkü zırhlı araçlar, meskûn mahallerde gözetleme ve ateş kabiliyetlerinin sınırlı olması; binalar, dar sokaklar, yol kenarlarındaki elektrik direkleri ve buna benzer birçok sebepten dolayı hareket ve manevra imkânlarının azalması sebebiyle tank avcı timleri tarafından kolayca imha edilebilmektedir. Hatta, sivil insanların apartmanların üst katlarından attıkları molotofkokteylleri bile oldukça etkili olabilmektedir.
Ruslar, Suriye iç savaşında bu durumu görmelerine rağmen anlayamamış olmalılar ki Ukrayna’da şehirlere taarruz ettiklerinde bizzat yaşayarak tecrübe ettiler. Bu sebeple, sıklet merkezi ile güneyde taarruz etmeye başlamadan önce birliklerini de piyade ağırlıklı olarak muharebe için yeniden teşkilatlandırdıkları anlaşılmaktadır. Ayrıca, meskûn mahal muharebesinde tecrübeli Çeçen silahlı grupları ile Ortadoğu'da ve Libya’da meskûn mahallerde muharebe tecrübesi kazanmış olan Wagner şirketinin askerlerini kullandılar. Hatta, Suriye'den Esat rejimine bağlı asker ve sivillerden gönülleri ücret karşılığında savaşmak için Ukrayna’ya getirdikleri söylenmektedir.
Kuzeydeki birliklerini güneye kaydıran ve muharebe için yeniden teşkilatlanmasını tamamlayan Rusya, 18 Nisan'dan itibaren Donbas bölgesinde geniş bir cephede taarruza geçmiştir. Bu taarruz sonucunda Rus birlikleri, Donbas bölgesindeki Donetsk ve Luhansk şehirlerinin il sınırlarına kadar yaklaşmıştır. Ayrıca, bu bölgede direnek noktası şeklinde hazırlanmış ve uzun süredir alınamamış olan Mariupol’u ele geçirilmişlerdir.
Ruslar Marıupol’u ele geçirmekle Kırım'da bulunan birlikleriyle Donbas’taki birliklerinin irtibatını sağlamış ve Azak Denizi'nin tüm kıyılarını kontrol eder hale gelmiştir. Bununla birlikte Rus ordusu, Harkov bölgesindeki tarzlarında başarılı olamamıştır. Donbas bölgesinde ve güneyde de yapılan kuvvet takviyesine rağmen Ukrayna savunması tamamen kırılamamıştır. Bu durum, savaşı durağan hale getirmiş ve Ukrayna'ya Rusları sadece durdurmanın değil geriye atmanın da mümkün olduğu inancını kazandırmıştır.
Bunun sonucunda Ukrayna, karşı taarruza geçmek için hazırlanmaya başlamış ve Batılı destekçilerinden ateş destek silahları ve zırhlı araç yardımında bulunmalarını talep etmiştir. Gerekli desteği almayı başaran Ukrayna ordusu, 30 Nisan'da Harkov bölgesinde geniş cepheli bir karşı taarruz harekâtı başlatmıştır. Bu taarruz sonucunda, 4 Mayıs'a kadar, Rus birliklerini destek silahları ile Harkov’u ateş altına alamayacakları kadar uzak bir mesafeye sürmeyi başarmıştır.
6 Mayıs'ta aynı bölgede şiddetli bir karşı taarruz daha başlatan Ukrayna, Rus ordusunu oldukça zor durumda bırakmıştır. Bunun sonucunda Rusya, 13 Mayıs günü Harkov bölgesinden çekileceğini açıklamıştır. Rus birliklerinin çekilmesi üzerine ilerleyen Ukrayna birlikleri, Harkov bölgesinde Rus sınırına kadar olan bölgeyi kontrol altına almıştır. Bu gelişmeler, muharebenin üçüncü evresinin 30 Nisan'dan itibaren sona erdiğini ve dördüncü evreye girildiğini göstermektedir
Savaşın Dördüncü Evresi
Harkov taarruzu ve elde edilen başarı, muharebelerin dönüm noktasına ulaştığını ortaya çıkarmıştır. Devam eden günlerdeki muharebelerde Rusların taarruz güçlerini kaybettikleri daha açık bir şekilde ortaya çıktığından Ukrayna ordusu yeni bir karşı taarruz icra etmeye karar vermiştir. Bu kapsamda Ukrayna ordusu, 29 Ağustos'ta Herson bölgesinde yoğun topçu ve füze atışının ardından karşı taarruza geçmiştir. Bu taarruz başarılı olmuş ve Ukrayna birlikleri hızla ilerlemeye başlamıştır. Ukrayna, Eylül ayı başında Harkov bölgesinden de genel bir karşı taarruz başlatmıştır. Bu taarruzun da başarılı olması üzerine Ukrayna Devlet Başkanı, kaybettikleri bütün toprakları ve Kırım’ı geri alacaklarını tüm dünyaya ilan etmiştir.
Harkov bölgesindeki Ukrayna taarruzu hızla gelişmeye devam etmiş, Harkov ilinin tamamı Ukraynalıların eline geçmiş ve Ukrayna ordusu tekrar Donbas il sınırı aşarak Donbas bölgesine girmeyi başarmıştır. Bu başarı, savaşın kaderini değiştirmiş ve savaş dönüm noktasına ulaşmıştır.
Bu durumdan endişelenen Rusya; Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya bölgelerinin Rusya'ya katılması için halk oylaması yapılacağını duyurmuştur. Yapılan halk oylaması sonucunda, bu bölgelerin yüksek oy oranlarıyla Rusya'ya katılmayı kabul ettikleri duyurulmuştur. Rusya, bu bölgelerin artık kendi toprağı olduğunu ve bu bölgelere yapılacak saldırıların Rus topraklarına yapılmış saldırı olarak kabul edileceğini ilan etmiştir.
Bu durum, Rusya'nın başarısızlığını zımnen kabul ettiğini göstermektedir. Çünkü bu açıklama, Rusya’nın Ukrayna ordusunun taarruza devam ederek Rus ordusunu geriye atabileceğini düşündüğünün bir işaretidir. Rusya, dünya kamuoyunca da bilindiği gibi, kendi topraklarının tehdit altına girmesi ve ülkenin parçalanması tehlikesinin ortaya çıkması durumunda nükleer silahları kullanabileceğini deklare etmiştir. Bu bölgeleri halk oylamasıyla kendi toprakları olarak ilan eden Rusya, tüm dünyaya, bu bölgelere Ukrayna kuvvetleri ilerlerse nükleer silah kullanabilirim mesajı vermiştir.
Fakat bunun hiçbir etkisi olmamıştır. Çünkü Rusya, savaşın başından beri Avrupa Birliği’nin ve özellikle de NATO'nun savaşa müdahil olmasını önlemek için sık sık nükleer silah kartını öne sürmüştür. Dünyanın en büyük ikinci nükleer gücü olan Rusya, bu açıklamalarıyla Batı kamuoyunda korku ve endişe yaratarak Ukrayna'ya destek vermelerini engellemeye de çalışmıştır. Ancak bu açıklamalar, Batı kamuoyundan çok kendi halkı üzerinde etkili olmuştur. Nitekim, nükleer savaşta mutlaka saldırıya maruz kalabileceği düşünülen büyük Rus şehirlerinden çok sayıda insanın Rusya'nın doğu kesimlerine, kırsal alanlara ve başka ülkelere göç etmeye hazırlandıkları basın organlarına yansımıştır.
Rusya, bir yandan ele geçirdiği bölgeleri referandumla kendi ülkesine kattığını ilan edip nükleer silah kullanma tehditleri savururken bunun işe yarayacağına pek ihtimal vermediğinden olsa gerek öte yandan da kısmi seferberlik ilan etmiştir. Bu seferberliğe göre, 300.000 asker toplayacağını ve bu askerleri savaş bölgesine getireceğini duyurmuştur. Bu durum, Rusya'nın daha en baştan yaptığı önemli hatalardan biri olan hedef olarak belirlediği toprakları ele geçiremeyecek kadar küçük bir kuvvetle taarruz etme hatasını telafi etmeye çalıştığını göstermektedir.
Ancak, Rusya'nın bu adımı da hiç beklemediği bazı sonuçlar doğurmuştur. Seferberlik ilan edildiğini ve savaşa gönderileceklerini öğrenen askerlik çağındaki Rus gençleri Rusya dışına kaçmaya başlamıştır. Bunun sonucunda milyonlarca Rus, komşu ülkelere ve hatta Türkiye'ye göç etmiştir.
Putin’in, kısmi seferberlik ile birlikte nükleer silah kullanma tehdidini tekrar masaya koyması ve “bunun bir blöf olmadığını” söylemesi de hiçbir işe yaramıştır. Nitekim Ukrayna, 8 Ekim'de, Rusya ana karasını Kırım’a bağlayan Kerç Boğazı üzerindeki köprüyü uzun menzilli füzeler ile vurmuştur. Bunun karşısında Rusya ne bir nükleer silah kullanabilmiş ne de bu tür saldırıları önleyebilecek başka bir yöntem bulabilmiştir.
Başka bir hareket tarzı bulamayan Rusya, uzun menzilli füzeleri ve hava kuvvetleri ile Ukrayna'nın altyapı tesislerine saldırmaya başlamıştır. Askeri tesislerden çok sivil halkın kullanacağı tesislere yönelik olarak yapılan bu saldırılar sonucunda kış mevsimine giren bölgede yaşayan milyonlarca Ukraynalı elektrik ve doğal gaz akışı kesildiği için günlük yaşamlarını sürdürmekte zorlanmaya başlamıştır.
Rusya'nın altyapı tesislerine karşı yaptığı bu saldırı, işleri daha da içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Çünkü Batı, bunu savaş hukukuna ve insan haklarına aykırı bir hareket olarak kabul etmiş ve Rusya’nın savaşın başından beri savurduğu tüm tehditlere rağmen Ukrayna'ya çok sayıda ağır silah ve zırhlı araç yardımına başlamıştır.
Bu durum, Ukrayna ordusunun daha da güçlenmesine, dolayısıyla Rus ordusunun daha da zor durumda kalmasına sebep olmuştur. Rusya'nın altyapı tesislerine yaptığı saldırılar, hala devam etmektedir. Ancak bu saldırılar, ne Ukrayna halkının ve hükümetinin pes etmesine ne de Ukrayna ordusunun saldırılarını durdurmasına yetmemiştir.
Ukrayna ordusu taarruzlarına aynı şekilde devam ettiğinden, Herson bölgesindeki Rus birlikleri oldukça sıkışmıştır. Daha önce, Harkov bölgesinde Ukrayna taarruzu karşısında Rus birlikleri silahlarının bir kısmını bırakarak panik halinde geri çekilmek zorunda kalmış ve Rus yanlısı siviller bin bir zorlukla bölgeden tahliye edilebilmişti. Aynı şeylerin tekrar yaşanmasından endişe eden Rusya, 9 Kasım'da Herson bölgesinin boşaltılacağını ve bu bölgedeki Rus kuvvetlerinin Dinyeper Nehri’nin doğusuna çekileceği duyurmuştur. Bununla birlikte Rusya, geri çekildiği Herson bölgesinde referandum yapıldığını, bu toprakların Rusya'ya dahil olduğunu ve bu haklarından vazgeçmediğini ilan etmiştir.
Herson’un boşaltılmasından sonra da Rusya'nın uzun menzilli füzeler ile Ukrayna altyapısına yaptığı saldırılar devam etmiştir Ancak son günlerde basına yansıyan haberlere dayanarak, bu durumun uzun süre aynı şekilde devam edemeyeceği yönünde değerlendirmeler yapılmaktadır. Çünkü Ukrayna, Rusya’nın bu saldırılarına karşı silahlı insansız hava araçlarıyla karşılık vermeye, bu kapsamda Rus hava üslerine saldırmaya başlamış ve Rusya bu saldırılara engel olamamaktadır.
Bu saldırılar sonucunda çok sayıda Rus uçak ve füze sisteminin vurulduğu iddia edilmektedir. Nitekim, son günlerde Rusya’nın daha önce muharebe sahasında görülmeyen eski uçakları ve füzeleri kullandığı iddia edilmektedir. Eski Rus füzelerinin bir kısmının arıza yaparak kendi topraklarına düştüğüne dair gazetelerde haberler yayınlanmaktadır. Bu durum, Rusya’nın uçak sayısının azaldığı ve mühimmat stoklarının tükenmek üzere olduğu şeklinde yorumlanmaktadır.
Bununla birlikte, Rusya’nın Ukrayna altyapısına karşı yaptığı saldırılar hala devam etmektedir. Öte yandan, Rusya’nın seferberlikle topladığı askerleri eğittiği ve Ukrayna sınırına göndermeye hazırlandığı da söylenmektedir. Hatta Ukraynalı yetkililer, Rusya’nın bu 300 bin kişilik yeni kuvvet ile ocak ayından itibaren yeni bir taarruz dalgası başlatacağını iddia etmektedir.
Bu iddialar ve tartışmalar arasında savaş devam etmekte ancak birlikler arasında taarruzi bir harekât görülmemektedir. Muharebeler, daha çok destek silahları ateşleri vasıtasıyla yürütülmektedir. Havaların soğuması ve yağışların başlaması sebebiyle yakın zamanda taraflardan herhangi birinin genel bir taarruz harekâtına girişmesi pek olası görülmemektedir. Taraflar kışı; yaralarını sarmak, ikmal ve bütünleme ile birliklerin muharebe güçlerini artırmak ve beka tedbirlerini geliştirmek gibi faaliyetlerle geçireceklerdir. Bu durum, muharebelerin durağanlaşmasını da beraberinde getirmiştir.
Bu durağanlık, muhtemelen bahar aylarının gelmesi ile sona erecektir. Rusya ne yapacaksa seferber ettiği 300 bin kişi ile önümüzdeki bahar aylarında yapacaktır. Mantıken bu askerlerini ele geçirdiği bölgeleri savunmak için konuşlandırması gerekir. Çünkü savaş dönüm noktasına ulaşmış, taarruz eden Rusya savunan taraf durumuna ve savunan Ukrayna taarruz eden taraf durumuna geçmiştir.
Sonuç
Başlangıçta açıkladığı pek de gerçekçi olmayan abartılı hedeflerini bir yana koyarsak Rusya, kendi temel milli çıkarlarını garanti altına alacak olan bölgeleri ele geçirmiş durumdadır. Kurulduğu günden beri sıcak denizlere inmek isteyen Rusya’nın buna imkân sağlayan önemli bir iç deniz ve deniz üssü konumundaki Azak Denizi’nin tüm kıyılarını ele geçirmiştir. Ele geçirdiği bölgeler sayesinde ayrıca; kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge ve radar kapsaması vb. deniz egemenliği ile ilgili konularda Karadeniz’de oldukça avantajlı konuma yükselmiştir. Öte yandan, ele geçirdiği bölgeleri karadan birbirine bağlamış ve işgal ettiği bölgelerin coğrafi bütünlüğünü sağlamıştır. Yani Rusya, asgari hedeflerine ulaşmıştır.
Bu sebeple Ukrayna’nın, yeni bir Rus taarruzu beklendiği ve bu taarruzun mevsim koşullarının oldukça ağırlaşacağı ocak ayında yapılacağı iddiası çok mantıklı bir olasılık gibi görünmemektedir. Rusların topladıkları yeni kuvvetlerle ele geçirdikleri toprakları savunması daha olasıdır. Çünkü Ukrayna, Batı’dan yeni silah ve zırhlı araç takviyesi almakta ve muhtemelen bahar mevsimi geldiğinde genel bir karşı taarruza başlayacaktır. Ruslar öncelikle bu taarruza karşı önlem almalıdır.
En azından askerlik savaş bilimi ve sanatının kuralları bunun böyle olacağını göstermektedir. Ancak savaşın başında Rusların, savaş birimi ve sanatının en temel ilkelerini bile ciddiye almadan kendi hayal güçlerine göre bir hareket planlayıp bunu icra etmeye kalkıştıklarını göz önünde bulunduracak olursak, ne yapacakları konusunda kesin bir şey söylemek tam olarak mümkün değildir.