Site İçi Arama

savunma

1927'den 2027'ye Milli Tank Üretim Yolculuğumuz

Türk Ordusunda Tankın ve Zırhlı Birliklerin Tarihçesi

Bir önceki yazımızda 1957 yılı basımlı K.K.K.lığı dergisinden bahsetmiştik. Bu derginin 91 ile 100’üncü sayfaları arasındaki bölüm, “zırhlı birlikler” konu başlığına ayrılmıştı. Bu bölümde iki yazı yer almıştır. İlk yazıyı kaleme alan subayımız Tank Kıdemli Binbaşı Enver TUNÇALP (Zırhlı Birlikler Okulunda Lojistik Öğretmeni) “Türk Ordusunda Tankın ve Zırhlı Birliklerin Tarihçesi”ni anlatmış. İkinci yazarımız Kurmay Albay Yusuf DEMİRDAĞ ise, “Üstün Düşmana Karşı Savunmada Piyadenin ve Tankların Kullanılması” başlıklı bir makale yazmış. Bu yazımızda Rahmetli Şair, Yazar ve Emekli Albay Tunçalp’ın anılan dergide yer alan yazısını sizlere (italik harflerle yazılan bölüm) aktarmak istiyoruz.

Türk Ordusunda Tankın ve Zırhlı Birliklerin Tarihçesi

Tankın her devirdeki ortaya konuşu ve inkişafıyla yakından alakalanmış bulunan Türk ordusu, tank fikrinin müfaasının ve kullanılmasının esaslarına talimnamelerinde, askerî edebiyatında ve eğitiminde her zaman gerekli yeri vermiş bulunmaktadır.

1919 Sevr Muahedesiyle Türkiye zırhlı vasıta imal ve satın almaktan menedilmişti. Fakat Türkiye’nin kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk 1920 yılında “Sevr Muahedesi, Türkiye için öyle bir ölüm kararı teşkil eder ki, arzumuz, kendisini Türk dostu gören her yabancının bu sözü asla ağzına almamasıdır.” diyerek bu muahedenin hükümlerini fiilen silmiş ve o tarihlerde Fransızların Ankara’daki ticaret ataşesiyle anlaşarak Fransız Franklin-Buillon şirketinden bir miktar zırhı otomobil almak için teşebbüse geçmiştir.

Bu suretle Fransızlardan 20-30 kadar zırhlı otomobil alınmıştır. Bu zırhlı otomobiller memlekete getirilmiş ve şirketle arada çıkan bir ihtilaf yüzünden yıllarca Ahırkapı depolarında tutulmuş ve sonunda eğitim malzemesi olarak birliklere dağıtılmıştır.

Görülüyor ki; Cumhuriyet ordusunun motörleşme ve zırhlanma faaliyeti ve çalışması yüce dahi Atatürk’ün ileriyi görmesi ile daha 1920 yılından başlar… Atatürk’ün en mühim arzu ve isteklerinden biri de Türk ordusunun motörleşmesi ve makineleşmesi idi. Cumhuriyet devrinde bu büyük asker her fırsattan faydalanarak Türk ordusunu motörleştirmeğe ve zırhlandırmaya çalışmıştır.
1927-1928 senelerinde Fransızlardan mubayaa edilen Reno tankı ile İstanbul’daki piyade atış okulunda tank tedrisatı fiilen başlamış, tankın kullanılması, tankın tesirleri, tanka karşı savunma üzerinde devamlı ve amelî dersler verilmiştir.

1932 senesinde Sovyetlerden temin edilen T-26 ve T-27 ufak tanklarından mürekkep bir karışık tank bölüğü teşkil edildi. Bu teşekkül ile piyade atış okulunda tank üzerinde eğitim, tatbikatlar ve gösteriler daha esaslı ve verimli bir şekilde yapılmağa başlandı. Fakat bu birlikte bir eğitim, tatbikat ve gösteri birliği halinde idi.

T-26 Tankları

Türkiye ordusunda tam manasıyla muharip tank birliği 1934 senesinde kurulmuştur. Kurulan ilk tank birliği bir tank taburudur. Bu tabur Lüleburgaz’da ve Sovyetlerden temin edilen T-26 tankları ve cadde zırhlı otomobillerden teşekkül etmişti. Tabur iki zırhı oto bölüğü ve üç tank bölüğünden ibaretti. Her bölük kumandanı tankından ibaret olmak üzere 21 tanktan teşekkül etmekte idi. Bu tank taburu Türk zırhlı birliklerinin nüvesini, mayasını teşkil etmiştir.

Bu sıralarda aynı zamanda BİNDİRİLMİŞ TABUR ve MOTÖRLÜ TABUR adı ile motörlü piyade ve motosiklet ve bisiklet birlikleri teşekkül etmiş ve kısa bir zaman içinde bu teşekküller şekil ve vasıta değiştirerek motörlü alay ve zırhlı piyade alayı haline inkılâp etmiştir.

1937 senesinde Lüleburgaz’da ilk zırhlı tuğay kurulmuştu. Bu tuğay bir motörlü piyade alayı, bir tank taburu, bir motosiklet bölüğü, bir bisiklet bölüğü ve diğer bazı birliklerden meydana gelmişti. Böyle kısa bir zamanda Türk ordusundaki motörlü ve zırhlı birliklerin inkişafı Türk subayları ve Türk erinin bu alandaki kabiliyetine bir misaldir. 

1937 yılı Türk ordusunda motörlü ve zırhlı birliklerin yükselme devrini teşkil eder. Yine 1937 yılında ilk defa olarak tank ve zırhlı otomobillerden mürekkep bir kıta Ankara’da 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı geçit resmine iştirak etmişti. Bu geçit resminde Atatürk’ün tank ve zırhlı otomobilleri görünce büyük bir zevk ve sevinç duyduğunu söylerler. Bunun belirtilerinden biri de bu geçit resmine iştirak eden subayları şahsi davetlisi olarak o gece sabaha kadar yanında bulundurması, alınlarından öpmesi ve onlara özel ikramlarda bulunması olmuştur. Atatürk tarafından alnından öpülen subaylardan biri olmakla büyük bir haz duymaktayım. Bu suretle Atatürk, bütün dünya devletlerine motörlü ve zırhlı Türk ordusuna verdiği değeri göstermek istemiştir. Atatürk bu geçit resminden aldığı ilham ile motörlü ve zırhlı Türk ordusunu dünya mümessillerine göstermek amacıyla 1937’de büyük manevraların hazırlanmasına emir vermiştir.

29 Ekim Resmi Geçit Töreni

Bütün dünya devletleri ve orduları mümessillerinin davet edildiği 1937 Trakya manevralarında motörlü ve zırhlı birliklerimiz ecnebilerin hayret ve gıptasını mucip olacak derecede üstün bir başarı göstermişlerdir. Bu başarı 1937 Ege ve 1938 Tunceli büyük manevralarında da çetin arazi şartlarına rağmen aynen müşahede edilmiştir.

1938 yılından sonra bir zırhlı tuğay daha kurularak zırhlı birlikler genişletildi. Motörlü ve zırhlı birliklere karşı Türk subayı ve erlerinde büyük bir arzu ve heves olduğu bu birliklere gösterilen rağbetle anlaşılıyordu. O zaman istatistik tutmağa çok meraklıydık. Hatırlarım, bölüğüme katılan ve o zamana kadar değil vasıta kullanmak bir motörlü vasıta ile seyahat etmek imkânını bile bulamamış olan bir er mükemmel bir şoför yetişti ve halen İstanbul’da şoförlük yapmaktadır.
1943 senesinde Türk ordusunda ilk olarak bir zırhlı tümen kuruldu. Bu tümenin de Türk ordusunda istihdamı muvaffakiyetle cereyan etti. Bu suretle Türk ordusunun küçük, büyük her çapta ve kuruluştaki motörlü ve zırhlı birlikleri emniyet ve maharetle kullanabileceği ve bunun için kumandan, yetişmiş subay, astsubay ve erlere malik olduğu anlaşılmıştır.

Kadrosu genişleyen zırhlı birlik personelinin temini ve eğitiminde gerekli hizmeti görmek üzere 1942 yılında Ankara’da bir tank talimgahı açıldı. Bu talimgah vazifesini tamamlayarak 1943 yılı 23 Eylül’ünde Tank Okuluna inkılâp etti. Bu devrelerde motörlü ve zırhlı birliklerde her sınıftan alınmış bulunan subay ve astsubaylar istihdam edilmekte idi. Duyulan zaruret dolayısıyla tank, bir sınıf haline getirildi. Tank sınıfının subayları bir nisbet dahilinde Harb okulundan ayrılmaya başladı. Harb okulunu bitiren tank subayları meslek okulu olarak bu okula devam etmeğe başladı.

Bu gelişme her şeyde yenilikler getirmeğe devam ediyordu. Bu meyanda zırhlı piyade, zırhlı topçu mefhumu da zırhlı birlikler içinde mütalâa edilmeğe başlandı. Bu suretle bütün zırhlı birliklere şamil olmak üzere Tank okulu 1944’te “ZIRHLI BİRLİKLER OKULU” adını alarak daha şûmüllü bir eğitim ve çalışma yapacağının serlevhasını takındı.

Her ne kadar 1943’te şasisi askeri fabrikalar tarafından yapılmış Ford motorlarıyla mücehhez Türk yapısı bir tankın Türk mühendisleri tarafından tecrübeleri yapılmışsa da bu ancak bir örnek halinde kalmış ve gerisi getirilememiştir…. Bugün dahi motörlü vasıta imal sanayiimizin tam ve istenilen şekilde inkişaf etmemiş olduğu malûmdur.

Memlekette motör ve motörlü vasıta imal edilemediğinden ve dost memleketlerinden büyük bir yardım görülemediğinden dolayı İkinci Cihan Harbi sırasında ve onu takip eden senelerde motörlü ve zırhlı Türk ordusu ancak mevcut kudret ve kabiliyetini aynen devam ettirmeğe çalışmış bulunmaktadır.

Buraya kadar olan devreyi Türk ordusunun motörlü ve zırhlı birliklerinin tarihçesi ilk safha olarak kabul edebiliriz. Bu safhadaki çalışmalar tam muvaffakiyetle sone ermiş denebilir.

1948 yılında Amerikan yardımı ile temin edilen M24 ve M36 tankları alınarak zırhlı birliklerimizin kudreti artırılmıştır. Bu tarihten itibaren zırhlı birlikler kadro ve vasıta bakımından standart bir şekle sokulmaya başlamıştır. Amerikan ve NATO yardımının artması ile hem zırhlı birliklerdeki eski vasıtaların yenilenmesine ve hem de yeni yeni birlikler teşkil edilerek zırhlı kıtaların çoğalmasına imkân bulunmuştur. 

1954 yıl içinde yardım yolu ile temin edilen M47 tankları ile zırhlı birliklerimiz yeni bir kuvvet iktisap etmiştir. Aynı zamanda bu tarihten itibaren bazı yeni ve bağımsız tank taburlarının teşkiline başlanmıştır.

Bu meyanda bu sıralarda zırhlı birliklerin kadro, kuruluş ve teşkilat bakımından asrın en ileri ordularının zırhlı birlikleri seviyesine yükseltilmesi için büyük bir gayret sarf eden Zırhlı birlikler Daire Başkanlığını da hürmetle yad etmek lazımdır. 

Bugün Türk ordusunda altı zırhlı tuğay faaliyettedir. Bunların yakın gelecekte birer atomik zırhlı tümen haline sokulması mümkündür. Ayrıca iki zırhlı tümenin kurulması mukarrerdir. Kurulmuş olan bağımsız tank taburları pek yakında on üçü geçmiş olacaktır.

1956 yılı sonunda bu zırhlı er eğitim tümeni kurulmuş ve faaliyete geçmiş bulunmaktadır. Bu tümen ilk elemanları yetiştirmiş ve gösterdiği başarı ile Türk gayretinin yeni ve parlak bir nümunesini vermiştir. Zırhlı birliklerimiz artık bu sayede yeni imkân ve kabiliyetler kazanacaklar ve kendilerine verilecek vazifeleri başarı ile sonuçlandıracaklardır…. Belki 1957 yılı içinde zırhlı birliklerimiz için hepimizi sevindirecek daha büyük inkilâp ve yenilikler meydana gelecektir. Tutulan yol bunu göstermektedir.

Bu tarihçenin devamını kısaca devam ettirip, yazımızı tamamlayalım. Bilindiği üzere 1952 yılında Türkiye’nin NATO’ya üye olmasından sonra, Kara Kuvvetlerinin bütün sınıfları NATO standartlarına göre modern silah ve teçhizat ile donatılmıştır.

1964 yılı başından itibaren M47 tankları mevcut tank taburlarını teşkil ederken, M48 Patton tankları peyderpey Zırhlı Tugayların Tank Taburları kadrolarına girmeye başlamıştır. 1968 yılında bütün Zırhlı Tugaylar M48 tankları ile kadrolarını tamamlamışlardır. Daha sonra benzin enjektörlü motora sahip olan M48A2C tankları Zırhlı Birliklerde kullanılmıştır.

Türk Kara Kuvvetleri tarafından 150-200 adet M47 ve M48 tankı Kıbrıs Barış Harekâtı esnasında kullanılmıştır. Harekâta katılan zırhlı birlikler, Kıbrıs Barış Harekâtının kısa sürede başarıyla tamamlanmasında önemli rol oynamışlardır.

Teknolojideki gelişmelere paralel olarak gelişmiş ülkelerde kullanılan tankların büyük ilerlemeler kaydetmesine rağmen mevcut tankların teknolojisinin geride kalması; Türk Silahlı Kuvvetleri'nde modernizasyon ve reorganizasyon ihtiyacını gündeme getirmiştir. Bu nedenle mevcut M48 ve M48A1 tankları 1980 yılından itibaren ABD teknolojisi ve yardım paketi ile M48A5T1 tanklarına, Alman teknolojisi ve yardım paketi ile M48T5 tanklarına dönüştürülmüştür. Modernizasyon çağın ihtiyaçları doğrultusunda devam ettirilerek: stabilizasyon ile termal atış kontrol sistemlerine sahip M48A5T2 tankları Zırhlı Birliklere kazandırılmıştır.

1982–1983 yıllarında, Alman askeri dilim yardımları kapsamında zamanın en etkili tankları arasında yer alan 77 adet EMES 12A3 atış kontrol sistemli Leopard 1 A3T1 tankı hibe olarak teslim alınmıştır. Bu tanklar daha sonra elden geçirilerek köprücü tankı olarak kullanılmaya başlanmıştır.

M60A1 ve M60A3 tanklar Türkiye'nin 1991 Körfez Savaşı’nda müttefik güçlere verdiği desteğe karşılık olarak ABD tarafından 170 adet M60T tankı Türkiye’ye hibe edilmiştir.

2000'li yıllar öncesinde tank üreticisi bazı ülkelerden getirilen tanklar test edilmek suretiyle "Milli Tank" fikrine bir başlangıç yapılmış, ancak daha ileriye taşınamamıştır.

Bu ara dönemde Leopard 1A1A4 tanklarının iyileştirilmesi için çaba sarfedilmiş ve Aselsan tarafından atış kontrol sistemlerinde yapılan yeniliklerle daha etkin bir ateş gücüne kavuşturulmuş, Leopard T ismini alarak envanterdeki yerini muhafaza etmiştir. Almanya’dan Körfez Savaşı sonrası askeri yardımlar çerçevesinde 354 Leopard 2A4 tankı daha hibe alınmıştır. Ayrıca İsrail ile yapılan anlaşmalar neticesinde M60 tanklarının modernizasyonu sağlanarak M60 T adı ile Zırhlı Birlikler tarafından kullanımına devam edilmiştir.

30 Mart 2007 tarihinde gerçekleştirilen Savunma Sanayi İcra Komitesi toplantısında, Milli Tank Üretim Projesi (MİTÜP) ismi altında, yerli ve milli tank geliştirme ve üretim projesinin başlatılmasına karar verilmiştir. Yaygın adıyla Altay Milli Tankı, ismini Kurtuluş Savaşı’nda 5. Süvari Kolordusuna komuta eden Fahrettin Altay’dan almıştır.

Savunma Sanayii Başkanlığının MİTÜP ihalesini Otokar firması kazanmış ve 5 adet prototip tankın üretimi doğrultusunda proje başlatılmıştır. 2013 yılında tamamlanması planlanan Altay tankı prototiplerinin üretiminde, Güney Kore K2 Black Panther tankı esas alınmıştır. Üretilecek prototip üstünde geliştirilecek MKE topunun, Aselsan atış kontrol sisteminin ve Roketsan zırhının kullanılmasına karar verilmiştir. Prototip tankta Alman firması MTU’nun 1500 BG’lik motorunun kullanılması öngörülmüştür. Takiben motor ve şanzımanın (aktarma organlarının) Türkiye’de üretilmesi gündeme gelmiştir. Bu kapsamda milli ve yerli motor ve şanzıman üretimi için ayrı bir proje başlatılmıştır.

Bu arada, Otokar tarafından öngörüldüğü şekliyle 2013 yılında üretim süreci tamamlanan prototiplere, hazır motor ve şanzıman yerine yerli ve milli üretilecek motor ve şanzımanın entegre edilebilmesi için prototipler ‘bitmiş ürün’ olarak beklemeye alınmıştır. Tüm proje modelini değiştiren bu yaklaşım, Altay tank üretiminde günümüze kadar uzanan büyük gecikmeleri beraberinde getirmiştir. Böylece, prototipler hazır olmasına rağmen, motor ve şanzıman üretiminde yaşanan gecikmeler nedeniyle, tüm Altay projesinin gecikmesine neden olmuştur.

Nihayetinde, Altay tanklarının seri üretimi için 9 Kasım 2018’de BMC firması ile SSB arasında sözleşme imzalanmıştır. Bu çerçevede, projenin teknik destek sağlayıcısı Güney Kore’nin Rotem firması seçilmiştir. 18 ayda seri üretimin tamamlanması gerekirken, henüz projede bir ilerleme kaydedilememiştir.

2015 yılında seri üretimin 2018 yılına ertelendiği konuşulurken, daha sonra 2020 yılına ertelendiği, şimdilerde ise 2022-2023 yılından önce seri üretimin mümkün olamayacağı savunma sanayii camiasında konuşulmaktadır.

Evet, Enver Tunçalp’ın sözleriyle tekraren yazalım. “Büyük Atatürk’ün en mühim arzu ve isteklerinden biri de Türk ordusunun motörleşmesi ve makineleşmesi idi. Cumhuriyet devrinde bu büyük asker her fırsattan faydalanarak Türk ordusunu motörleştirmeğe ve zırhlandırmaya çalışmıştır. Bu kapsamda, Türkiye ilk tanklarını 1927 yılında satın almış, 1932 yılında ilk tank birliklerini kurmuş. İlk millî tank projesi, 1943’te şasisi Kırıkkale’de yapılan ve bir Ford motoru ile mücehhez Türk yapısı bir tankın tecrübeleri yapıldı. Fakat Türk endüstrinin yetersizliği nedeniyle bu tecrübe başarısızlıkla sonuçlanmıştır.”

Dileğimiz odur ki, Türkiye’ye ilk tankın girdiği yıl olan 1927’den tam yüzyıl sonra, 2027’de Altay tankı, millî motorumuz ve şanzımanımız ile Türk ordusunun şanlı tarihinde, bunca gecikmeye rağmen, yerini alsın.

Kaynaklar:

Tunçman E. (1957). “Türk ordusunda Tankın ve Zırhlı Birliklerin Tarihçesi”, Kara Kuvvetleri Dergisi, K.K.K. İstanbul Askerî Basımevi, İstanbul. ss.93-95.
Türk Silahlı Kuvvetlerinde Zırhlı Birlikler, Erişim Adresi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Türk_Silahlı_Kuvvetlerinde_zırhlı_birlikler

Dr. Hüseyin FAZLA
Dr. Hüseyin FAZLA
Tüm Makaleler

  • 10.12.2021
  • Süre : 7 dk
  • 7761 kez okundu

Google Ads