Adam Gibi Uçmayı Beceremeyen Sorunlu Uçaklar
Wright Kardeşler muhtemelen tarihteki en tanınmış uçak tasarımcılarıdır. İlk uçuşun gerçekleştiği 1903 yılına gelinceye kadar pek çok hata yaptılar. Onlar gibi havacılığa gönül veren sayısız kişi ve fabrika da tasarım hatalarıyla yüzleşmek, sonuçlarına katlanmak zorunda kaldılar. 120 yıl öncesinden günümüze havacılık tarihindeki en kötü askeri ve ticari uçak tasarımlara baktığımızda, oldukça ilginç ve bir o kadar da sorunlu platformların üretildiğini görüyoruz.
Wright Kardeşler muhtemelen tarihteki en tanınmış uçak tasarımcılarıdır. İlk uçuşun gerçekleştiği 1903 yılına gelinceye kadar pek çok hata yaptılar. Onlar gibi havacılığa gönül veren sayısız kişi ve fabrika da tasarım hatalarıyla yüzleşmek, sonuçlarına katlanmak zorunda kaldılar. 120 yıl öncesinden günümüze havacılık tarihindeki en kötü askeri ve ticari uçak tasarımlara baktığımızda, oldukça ilginç ve bir o kadar da sorunlu platformların üretildiğini görüyoruz. Bunların bazılarına değinmek, havacılıkta her zaman dört dörtlük ürünler çıkamayacağını görmek adına Türk havacılığa açısından da öğretici olabileceğini düşünüyorum.
1) Büyük İşçilik Her Zaman Başarılı Sonuç Getirmeyebilir
Samuel Pierpont Langley adında bir Amerikan mucidi ve bilim adamı, 1901 yılında bir mil mesafeden daha fazla uçan harika bir model uçak tasarladı. Bu tasarımın başarılı olduğunu gördükten sonra, elektrikle çalışan bir modelini, gerçek bir insanlı bir hava aracı yapmaya ve böylece insanlı bir platformu uçurmayı başaran ilk kişi olarak tarihe geçmeye karar verdi. Tasarımın tüm özellikleri yerli yerinde görünüyordu. Piyasadaki tüm motorlar arasında en iyi güç-ağırlık oranını 52 beygir gücünde olan radyal motor veriyordu. Böylece, bu motorla donattığını hava aracını mancınıkla fırlatmayı ve sonrasını ise radyal motora bırakmayı aklından geçirdi. Mancınıktan fırlatılan uçak, iki denemeye rağmen başarılı sonuç vermedi ve fırlatılan iki uçak da Potomac Nehrinin sularına gömüldü. Böylece, model uçaktan yola çıkan ilk insanlı uçak tasarımı, uçamadan başarısızlıkla son bulmuş oldu.
2) Wright Kardeşler
Tarihte ilk motorlu uçak, ABD’de iki kardeş, Orville Wrigt ve Wilbur Wright tarafından geliştirildi. O günlerde piyasada var olan içten yanmalı motorların hepsi çok ağırdı ve bu yüzden uçakta kullanmaya müsait değildi. Bir teknisyen yardımıyla çok daha hafif bir motor yapmayı başaran Wright Kardeşler, ilk uçaklarının yapımına başladılar.
İlk uçuş 17 Aralık 1903 tarihinde yapıldı. Böylece, Wright Flyer, “içinde bir pilot varken kontrollü ve sürekli uçuşu başaran ilk motorlu, havadan ağır makine” olarak tarihe geçti ve havacılıkta çığır açan en büyük adım oldu. Bu ilk uçuş şüphesiz etkileri yönüyle uzun süre hafızalarda kaldı ama uçuşun kendisi çok kısa sürmüştü. İlk denemede 12 saniye havada kalan uçak, aynı gün yapılan son denemede 59 saniye havada kalabildi. Böylece gökyüzü motorlu uçak ilk o gün tanışmış oldu.
Bu arada bu ilk uçağı uçurmak da oldukça zordu. Nitekim tüm çabalara rağmen, Wright Flyer ancak 852 feet kadar bir mesafeyi havada ancak kat edebilmişti. Aynı gün, yani ilk uçuş günü olan 17 Aralık 1903 tarihinde Wright Flyer dört kez havalandı ve dördüncü uçuşu son uçuşu olarak kayda geçti.
3) İngilizlerin B.E.9’da Nişancı İçin Getirdiği Yenilik Kabul Görmedi
Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz Kraliyet Uçuş Kolordusu B.E.9 adında deneysel bir keşif uçağı geliştirdi. İngilizler, keşif subayının görüş alanını genişleten, nişancının makinalı tüfekle daha geniş bir alanda ateş etmesini olanak sağlayan bir yeniliğe imza attılar. Ancak bu düzenleme muazzam bir şekilde geri tepti. Nişancı çok daha iyi bir görüş alanına sahip olmasına rağmen, yeni durum nişancıyı yaralanma riskiyle karşı karşıya bırakıyordu. Pervane veya motor arızalarında bu bölümü yakın bir pozisyonda oturmak zorunda kalan Nişancının yara almadan uçaktan kurtulması neredeyse imkânsız görülüyordu. Bu handikap uçağın rafa kalkması sonucunu doğurdu.
4) İtalyan Noviplano, Düpedüz Çirkin Bir Hilkat Garibesiydi
İtalyan uçak üreticisi Caproni, 1920’li yıllarda Ca 60 Noviplano ismini verdiği bir yolcu uçağını üretti. Bu yolcu uçağının, Atlantik Okyanusunu geçmesi, iki kıta arasındaki yolculuklarda 100 kadar yolcuyu taşıyabilecek kapasitede olması hedeflenmişti. Ne yazık ki bu maksatla üretilen uçak sadece iki kez uçuş yapabildi. Bırakınız Atlantik üzerinde uçmayı, Avrupa’da herhangi bir ülkeyi bile görmeye ömrü yetmedi. İkinci uçuşunda İtalya'daki Maggiori Gölü'nden havalandı ve suya çakılmadan önce sadece 180 feet kadar ancak bir uçuş yapabildi. Aslında bu uçağın tasarımı, görenleri hayretler içinde bırakacak derecede değişikti. Üç set halinde toplumda üç kanatlı bir uçak olarak üretilmişti. Ortaya çıkan uçak, toplamda dokuz kanadı ve sekiz motoru olan devasa bir şeydi. Böylesine hantal bir gövde tasarımına sahip olan bu uçak, en baştan başarısız olmaya fazlasıyla mahkûm görülüyordu.
5) Blackburn'ün Botha'sı 'Değersiz' Sayıldı
Blackburn, 1930'lu ve 40'lı yıllarda önemli tasarımlara imza atmaya çalıştı. Bunlardan biri olan, iki motorlu bir torpido bombardıman ve keşif uçağı Botha'ydı. Bu uçağın göze batan üç tasarım kusuru vardı: Birincisi, uçuş mürettebatının görüş alanı yetersizdi. Bu uçakla, bırakınız keşif yapmayı, uçurmak bile ayrı bir başarı olarak kabul edilebilirdi. Botha'yı uçurmak inanılmaz derecede zordu. Nitekim bu uçakla birçok ölümcül kaza yaşandı. İkincisi, uçağın motor takati yetersizdi. Uçağı emniyetle uçurabilmek için toplamda dört uçuş mürettebatına ihtiyaç vardı. Bu da uçağın ağırlığını artıran ve daha fazla güce ihtiyaç duymasını gerektiren bir faktördü. Son problem ise mürettebat sayısındaki fazlalıktı. Dördüncü mürettebatı almadan uçuşa gitmek mümkündü ancak bu durumda da uçağın torpido atışı yapamayacağını, yani üretim maksadına göre kullanılamayacağını baştan kabul etmek anlamına geliyordu. Sonuç olarak, bu uçak bir fayda sağlayamadan, ‘değersiz’ bir tasarım olarak nitelendirilip, kenara kaldırıldı.
6) Bell FM-1 Airacuda
Bell Aircraft Corporation üretimi Bell FM-1 Airacuda, 1937 yılında sahneye yeni çıkmıştı. Fütüristik bir görünüme sahipti. Sahip olduğu ilginç görünüm de bu uçağın kusurlarını ilk başta saklamaya yetiyordu. Bell FM-1 Airacuda'nın motor ve silah yerleşimi, nişancıların bombardıman uçaklarına ateş etmesini kolaylaştırıcı bir faktördü. Ancak, uçağın motorlarının kısa sürede aşırı hararet yapıyor olması büyük bir handikap olarak görülüyordu. Arka pervaneler, kaçış manevraları esnasında, nişancılar için neredeyse ölüm anlamına geliyordu. Ayrıca, silahlar ateşlediğinde, içerisinin dumanla dolması, nişancıyı işini yapamaz hale getiriyordu.
7) Fairey Battle Tam Bir Bombaydı
1930’lu yılların ortalarında İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF) için geliştirilen ve Rolls-Royce Merlin piston motoruyla çalışan Fairey Battle gelecek vaat eden bir uçak gibi görünüyordu. Ancak bu uçağın ağır, yavaş ve sınırlı bir menzile sahip olması, uçağa yönelik beklentilerin tam tersi bir durumla RAF’ın karşı karşıya kalmasına neden oldu. Bu hantal uçağın savaşta kullanılmaya başlamasıyla birlikte, Almanlar bir hafta içinde yüze yakın Battle düşürdü. Bunun üzerine RAF, 1940 yılı sonunda Battle'ı hizmetten çekmek zorunda kaldı. Pek çok kişi bu uçağın RAF hizmet tarihindeki en büyük hayal kırıklığı yaratan uçak olduğu konusunda hemfikir oldu.
8) LWS-6 Żubr Çirkin Bir Ördek Yavrusuydu
LWS-6 Żubr, İkinci Dünya Savaşı öncesinde Polonya’da üretilen çift motorlu bir bombardıman uçağıydı. Uçak hiçbir zaman savaşa giremedi ve sadece eğitim amaçlı kullanılabildi. Hatalı Żubr'un yere temasla birlikte bazı inişler esnasında geri katlanan iniş takımları uçağın mürettebatının çok büyük sorunlar yaşamasına neden oldu. Sovyetler Polonya'yı işgal esnasında bunlardan dördünü uçabilir vaziyette ele geçirdi ve daha sonra bunları irtibat uçağı olarak savaşta kullandı.
9) Brewster Buffalo Aşırı Ağır ve Dengesizdi
Brewster Buffalo, ABD Donanması'nın ilk tek kanatlı avcı uçağıydı. Ayrıca Finlandiya, Kraliyet ve Avustralya Kraliyet Hava Kuvvetleri tarafından da bu uçak kullanıldı. Uçak 2. Dünya Savaşı'nın başında aktif kullanımı olan bir uçaktı ancak savaşın sonuna doğru artık geçerliliği kalmayan bir uçak olarak görülüyordu. Buffalo aşırı ağır, istikrarsız ve manevra yeteneği zayıf bir uçaktı. Doğal olarak sahip olduğu bu özellikleri nedeniyle de Japon uçaklarıyla boy ölçüşmesini kimse beklemiyordu. Ayrıca, uçak gemisine gerçekleşen sert inişler sırasında sık sık çöken zayıf iniş takımlarına sahip olması uçağın zayıf noktalarından biri olarak görülüyordu. Bazı Amerikan Deniz Piyade pilotları Buffalo'yu "uçan tabut" olarak adlandırıyordu.
10) Douglas TBD Devastator Tam Bir Ölüm Tuzağıydı
Douglas TBD Devastator'un ciddi ve ölümcül bir tasarım hatası vardı. Uçak torpidosunu sadece saatte 115 mil gibi çok düşük bir hızla, tamamen düz bir hatta, yatışsız ve sabit irtifada uçarken bırakabiliyordu. Bu da görev etkinliğini düşüren bir faktör olarak görülüyordu. Ayrıca Devastator uçakları, düşman av uçakları için kolay sayılabilecek bir hedefti. Nitekim, Midway Savaşı sırasında, Devastator filosu büyük felaket yaşadı. Göreve gönderilen 41 adet Devastator uçağından sadece altısı üsse geri dönebildi. Bu yüksek oranlı trajik bir kayıp, ABD Donanması tarihindeki en büyük kayıplardan biri olarak kaydedildi.