Amerikalı Yaptıysa Biz de Yaparız: Çiğli’de Pilot Eğitiminde Kullanılan T-37C Uçağına Roket Atma Kabiliyetinin Kazandırılması
Gecenin ortasında beni yanına çağıran Komutanın odasına girdiğimde; benden, sabaha yetiştirilmek üzere 25 adet T-37C uçağına 2,75'lik roketatar tadilatı yapmamı istedi. (T-37C uçaklarının sağ ve sol kanat altında iki adet 125 lb.lik bomba salanından başka muharebe yükü taşıyacak hiçbir imkânı yoktu.)
Amerikan Hava Kuvvetlerinin Vietnam Savaşı İçin T-37 Uçaklarını Silahlandırması
Vietnam Savaşı devam ederken, Amerikan Hava Kuvvetleri tarafından temel eğitim uçağı olan askeri pilotların yetiştirilmesinde kullanılan T-37 Tweet jet eğitim uçağının silahlı bir versiyonunun hafif taarruz uçağı olarak da kullanılabileceği değerlendirildi sonuçta ortaya çıkan A-37 (Attack versiyonu) Vietnam'da yaygın bir şekilde özel harekât görevlerinde çok fayda sağladı.
Bu kapsamda, ilk denemeler 1962 yılında başladı. Silahlı versiyonun ilk uçuşu 22 Ekim 1963 yılında gerçekleştirildi ancak beklenen başarı gelmedi. Bunun üzerine 1966 yılında Amerikan Hava Kuvvetleri Cessna firması ile 39 adet T-37B'yi hafif saldırı uçağına dönüştürmesi için sözleşme imzaladı ve böylelikle A-37A Dragonfly silahlı versiyonu geliştirilmesinin önü açıldı. Uçaklara sekiz adet harici yük istasyonu eklendi. Kanat uçlarına takılan ekstra yakıt tanklarıyla uçak modifiye edildi. Ayrıca uçağa zırh koruması, havadan yere taarruz için gerekli aviyonikler, daha büyük lastik tekerlekler ile dahili bir 7.62mm minigun modifikasyonu yapıldı. 25 adet A-37A taarruz uçağı, 1967 yılının ortalarından itibaren Vietnam'da operasyonel koşullarda başarıyla değerlendirildi, bu uçaklar daha sonra 1970 yılında Güney Vietnam Hava Kuvvetleri'ne verildi.
Aynı yıllarda Türk Hava Kuvvetleri de benzer bir çalışmayı başlatmıştı. Gelin bu çalışmanın kahramanlarından olan Emekli Hava Uçak Bakım Kıdemli Başçavuş H. Yılmaz ÇAYIRERMEZ’in T-37C uçağına roket atma kabiliyeti kazandırılmasına ilişkin kaleme aldığı anısını birlikte okuyalım:
Türk Hava Kuvvetlerinde T-37C Uçağına Roket Atma Kabiliyetinin Kazandırılması
Sene 1967, aylardan Aralık. Kıbrıs gerginliği dönemi... T-37C eğitim uçakları Konya Hava Üssünde, mevsimin kış olması nedeniyle kar, diz boyu. Durumlar kritik, 25 T-37C Tweety uçağı ile birlikte Gaziemir'e intikal emri verildi. Bakım ekibi olarak hemen intikal sandıklarını, gerekli yedek malzemeleri ve takım çantalarımızı hazırlayarak komutanlıktan gönderilen iki C-47 Skytrain Dakota'ya yükledik.
Bu arada Gaziemir'e havadan intikal edecek T-37C uçaklarının pistten kesilmesinin hemen ardından, biz de C-47’lerle kalktık. Gaziemir Meydanı'na indiğimizde hava kararmıştı. Gaziemir bu intikalin ani olması nedeni ile hazırlıksız olduğundan misafir personel, akşam yiyecek bir şey bulamamıştı. Neden sonra üs fırını harekete geçirilerek karınlarımızı doyurmuştuk. Bu arada gelen personelin yatak sorunu da pilot adayları için yeni yapılmış yatakhaneler açılarak çözülmüştü. Bu koşuşturma ve yorgunluktan sonra iyi bir istirahat ortamı bulmak bizleri mutlu etmişti. Bu duygular içerisinde yataklara girip tam uykuya dalmıştık ki, yatağımın sarsılması ile uyandım. Saat 24.00 civarıydı. Bir arkadaşım birlik komutanının beni acele çağırdığını söyledi. Giyinip komutanın yanına gittiğimde benden, sabaha yetiştirilmek üzere 25 adet T-37C uçağına 2,75'lik roketatar tadilatı yapmamı istedi. (T-37C uçaklarının sağ ve sol kanat altında iki adet 125 lb.lik bomba salanından başka muharebe yükü taşıyacak hiçbir imkânı yoktu.)
Hemen Uçak Bakım Subayı Yzb. Ferruh SARIKAYA ile birlikte uçağın TO'sunu (teknik emrini-technical order) açtık, elektrik ve silah sistemlerini inceleyerek bu tadilatın yapılabileceğini gördük. Ancak, bomba salanlarının sökülerek yerlerine 2,75'lik roket kızaklarının adapte edilmesi ve ihtiyaç duyulan elektrik sistemlerinin döşenmesi gerekiyordu ve 25 adet T-37C için zaman çok kısıtlıydı
Biz el birliği ile lüzumlu olan kablo, kablo başlığı gibi birçok malzemeyi tedarik ederek, kaportacı bir arkadaşla birlikte işe koyulduk. Sabah saatler 08.00'i gösterdiğinde 25 T- 37C uçağı, her kanatta sekizer adet olmak üzere 16 roketi atacak şekilde harekâta hazır hale geldi.
Sıra roketlerin atı denemesinin yapılmasına gelmişti. Henüz uçağın süratine ve "G" gücüne göre randıman verip vermeyeceği meçhuldü. Bu denemenin havada yapılması gerekiyordu. Ayrıca nişangâh senkronizasyonu yapılmamıştı. Bu da denenmeliydi.
Roketler uçaklara yüklendi. İzmir Körfezi'ndeki küçük bir adacığa, emniyet tedbirleri alınarak, 220 litrelik hedef bidonları konuldu ve uçaklar havalandı. Takriben yarım saat sonra geri döndüklerinde bütün roketlerin atılmış olduğunu görünce teknik ekip olarak çok sevindik. Zorlu bir işi sekiz saat gibi kısa bir sürede, özveriyle başarmanın haklı gurunu yaşadık. İnişten sonra hemen pilotların etrafını sardık.
Pilotlar: “Roketler Hedeflere İsabet Etmiyor?” Dediğinde Kara Kara Düşünmeye Başladık…
Bütün personel sevinç içindeydi. Pilotlar roketlerin başarıyla atıldığını, ancak değil bidonları vurmak, adaya dahi isabet ettiremediklerini söyleyince moralimiz son derece bozuldu. Buna rağmen, hemen Gaziemir Üs Bakım Hangarının İkmal Hangarına bakan tarafında uçakları teker teker jaka alıp teraziledikten sonra, karşıki hangarın bize bakan tarafına büyük bir hedef panosu astık. Silahçı arkadaşlarımız pilotlarla koordineli çalışarak nişangâhları ayarladılar, Türk keskin zekâ ve tecrübesini konuşturarak, pilotun oturuş durumuna göre, hedefin ortasına gelen noktaya nişangah noktasını manuel kaydırarak çakıştırıp, dermograf kalemiyle markaladık. Uçakların nişangah senkronizasyonları saat 14:00 gibi bitti.
Uçaklar tekrar yüklenerek kalktılar. İndiklerinde pilotların yüzleri gülüyordu. Çünkü adadaki bidonları paramparça etmişlerdi. Daha sonraki sortilerde adaya bidon dayandıramaz olmuştuk.
Bu olay, Türk milletine ne kadar ambargo uygulanırsa uygulansın zora gelindiğinde kendi yağıyla nasıl kavrulacağına ve yaratıcı zekasını nasıl harekete geçireceğine güzel bir örnek olmuştur. Bu girişim ve cesaret, bu zekâ, bu vatan ve bayrak aşkı atalarımızdan miras kalan genlerde ve kanımızda mevcuttu. Tarihimiz, İstiklal Harbi'nde top namlularına uymayan mermi kovanlarının torna edilerek kullanıldığı örneği gibi nice yaratıcı olaylarla doludur.
Sonuç
Amerikan Hava Kuvvetleri T-37C uçaklarını silahlandırmak suretiyle, destek görevlerinde, ileri hava kontrolörlerinin eğitimlerinde kullanmaya devam etti. T-37’lerin son silahlı versiyonu, Amerikan Hava Kuvvetleri tarafından 1992 yılına kadar kullanıldı. Halen de birkaç Latin Amerika ülkesinde A-37’lerin uçmaya devam ettiği söyleniyor. Bu arada Vietnam çatışması sırasında düşman ateşi nedeniyle hiçbir A-37'nin kaybedilmemesi dikkat çekici bir başarıydı. A-37A'lar düşman harekâtı nedeniyle tek bir kayıp vermeden 4.000'den fazla muharebe sortisini tamamlamışlardı.
Bugünlerde askeri eğitim uçaklarının da çift maksatlı kullanılması yaygın bir uygulama haline geldi. Benzer eğilim bizde de mevcuttur. Temel eğitim uçağı olması hedefiyle üretilen Hürkuş (henüz Çiğli'de kullanılmaya başlanmadan birkaç Afrika ülkesinde silahlı versiyonları uçmaya başladı) ile tekamül (ileri) eğitim uçağı olması hedeflenen Hürjet uçaklarının silahlı versiyonlarına şahitlik ediyoruz. Dünyada eğitim uçaklarının çift maksatlı kullanılabilmesine yönelik gelişen konseptin temelinde T-37 uçakları ve öcnesinde T-33 (P-80 Shooting Star'ın eğitim jeti versiyonu) uçaklarına yapılan modifikasyonlar bulunuyor.
Biz de T-37 uçaklarına roket atma kabiliyetinin neredeyse göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir sürede kazandırılması hadisesini çok önemli ve değerli buluyorum. Bu tür 'denemeler'; öncelikle kendimize, insanımıza, silahlı kuvvetlerimize, savunma sanayimize özgüven duymamıza vesile oluyor. Geçmişte türlü türlü imkansızlıklar içinde büyüklerimiz bu tür projeleri hayata geçirebilmişler. Şimdi, mevcut imkanlarımızla devam eden uçak projelerimizi başarmamıza engel hiçbir durumun söz konusu olamayacağını ara sıra hatırlamamız, birbirimize hatırlatmamız gerekiyor kanısındayım.
Türk Hava Kuvvetlerinde T-37’lerin silahlı versiyonlarının herhangi bir harekât görevinde kullanılıp kullanılmadığına dair bir bilgiye rastlamadım. 1988 yılında Çiğli’de pilotaj eğitimine başladığımda bu uçaklarla temel uçuş eğitimi aldım. Uçuş öğretmenim o zaman genç bir yüzbaşı olan Arif TATAR’dı (halen THY’de kaptan pilot olarak uçuş hayatına devam ediyorlar). Sayesinde uçmayı, tayyareciliği çok sevdim ve havacılığın şövalye ruhuna sahip olmadan yapılamayacağını bizzat kendisinden yaşayarak öğrendim. Bugün 24 Kasım. Öğretmenler Gününü kutluyoruz. Bu vesileyle, Arif Hocam başta olmak üzere tüm uçuş hocalarımın, üzerimde emeği olan tüm öğretmenlerimin öğretmenler gününü kutluyor, kendilerine kutsal emekleri için şükranlarımı arz ediyorum.