F-16’lar Yarım Asırdır Gökyüzünün Savaşan Şahinleri Olmayı Nasıl Başardı?
Bundan tam yarım asır önce, 20 Ocak 1974 tarihinde, YF-16 savaş uçağı prototipiyle yapılan yüksek hızlı taksi testi sırasında, test pilotu Phil Oestricher, uçağın kazara yerden kesilmesi sonucunda kalkışa devam etmek zorunda kaldı. Böylece, Savaş Şahin’in altı dakika kadar süren ilk uçuşu başarıyla tamamlanmış oldu. Takiben, 13 gün sonra, 2 Şubat 1974 tarihinde ilk planlı test uçuşu yapıldı.
F-16 Nasıl Doğdu? Ne Maksatla Geliştirildi?
Bundan tam yarım asır önce, 20 Ocak 1974 tarihinde, YF-16 savaş uçağı prototipiyle yapılan yüksek hızlı taksi testi sırasında, test pilotu Phil Oestricher, uçağın kazara yerden kesilmesi sonucunda kalkışa devam etmek zorunda kaldı. Böylece, Savaş Şahin’in altı dakika kadar süren ilk uçuşu başarıyla tamamlanmış oldu. Takiben, 13 gün sonra, 2 Şubat 1974 tarihinde ilk planlı test uçuşu yapıldı.
Dünyanın en popüler savaş uçaklarından biri olan F-16 Fighting Falcon, 1960'ların sonunda başlatılan Amerikan Hava Kuvvetlerinin (USAF) Hafif Avcı Uçağı (LWF - Lightweight Fighter) programı çerçevesinde ortaya çıkmıştır. O yıllarda USAF öncülüğünde gerçekleştirilen bir araştırma, geleceğin savaş uçakları tarafından taşınan uzun menzilli hava hava füzelerinin gelecekte icra edilecek hava muharebelerinin temel silahı olacağını gösteriyordu. Bu nedenle yeni bir hava üstünlüğü uçağının geliştirilmesi gerektiği Pentagon’un gündemine oturdu. O zamanki hâkim düşünceye göre, ideal bir tasarım, iki jet motoruyla çalışan ve uzun menzilli bir radarla donatılmış nispeten büyük bir savaş uçağı olması gerektiği yönündeydi. Ayrıca, geliştirilecek yeni uçağın dayanıklılığı yanında en seri şekilde yüksek süratlere erişebilmesi, manevra kabiliyetinin yüksek olması ve aynı zamanda görüş içi mesafelerde gerçekleşecek it dalaşlarından da kazanan taraf olarak çıkabilmesi gerekiyordu.
Vietnam Savaşı'ndan edinilen deneyimlerle birlikte bu isterler öne çıkıyordu. Havadan havaya füzeler hava savaşında çok önemli bir rol oynamaya başlamış olsa da, yüksek manevra kabiliyetli, yüksek itki/ağırlık oranı olan ve yakın muharebe yetenekleri de öne çıkan bir uçağa Amerikan Hava Kuvvetlerinin sahip olması gerektiği bir çok kişi tarafından dillendirilir olmuştu. Bununla birlikte bazıları da farklı düşünüyordu. Sonuçta, USAF yetkilileri arasında, her biri kendi ateşli destekçi grubuna sahip iki farklı bakış açısı ortaya çıktı. Nihayetinde bu görüşler, üç ikonik savaş uçağının yaratılmasına yol açan iki ayrı geliştirme programıyla sonuçlandı. Bu konuların detayını okumak isterseniz aşağıda verdiğim linkti yazımı okuyabilirsiniz:
Vietnam Sendromunu Aşmak İçin Geliştirilen Savaş Uçaklarının (F-14, F-15, F-16 ve F-18) Hikayesi Nedir? (https://strasam.org/savunma/havacilik-ve-uzay-sanayii/vietnam-sendromunu-asmak-icin-gelistirilen-savas-ucaklarinin-f-14-f-15-f-16-ve-f-18-hikayesi-nedir-2253)
Birinci İkonik Savaş Uçağı: F-15 Eagle
İlki, kalkış ağırlığı 30,000 kg civarında olan ve Mach 2 hızını aşabilen çift motorlu bir jet inşa etmeye odaklanan Fighter Experimental (deneysel savaş uçağı) programıydı. Böylece başlangıçta F-X olarak isimlendirilen bu girişim, nihayetinde günümüzde de kullanılmakta olan F-15 Eagle hava üstünlüğü uçağının geliştirilmesini sağladı.
İkinci İkonik Savaş Uçağı: F-16 Fighting Falcon
İkinci girişim, F-X uçağının USAF'ın standart avcı uçağı olamayacak kadar pahalı ve karmaşık bir uçak olacağı yönündeki öngörüler üzerine yeni bir girişim olarak ortaya çıkmıştır. Albay John Boyd ve matematikçi Thomas Christie tarafından oluşturulan Enerji-Manevra kabiliyeti teorisi, modern hava muharebeleri için çok daha küçük ve hafif savaş uçaklarının gerekli olduğunu dikte ettiriyordu. Bu teori USAF subayları ve sivil askeri yetkililer arasında pek çok destekçi kazanmıştı. Sonradan bu grup, "Hafif Savaş Uçağı Mafyası" (ya da sadece "Savaş Uçağı Mafyası") olarak bilinir oldu.
Fighter mafyası, Enerji-Manevra kabiliyeti teorisinin gerekliliklerini yerine getiren bir savaş uçağı geliştirmek için başka bir program başlatmayı başardılar. Nihayetinde program 1971 yılının Mayıs ayında başlatıldı ve 6 Ocak 1972 tarihinde resmi Teklife Çağrı dokümanı yayınlandı. Kısa bir süre sonra da beş şirket bu uçağı geliştirmek için istekli olduklarını beyan ettiler. Bu şirketler, Boeing, General Dynamics, Lockheed, Northrop ve Vought idi.
Şartnameye göre, yeni savaş uçağının kalkış ağırlığı 20,000 poundu (9,100 kg) geçmemesine, manevra kabiliyetinin yüksek olmasına, iyi bir dönüş oranına sahip olmasına ve çabuk süratlenebilir/ivmelenebilir bir uçak olmasına özel önem verilmeliydi. Yeni uçağın muharebe görevlerinin çoğunun 27.000 ila 36.000 feet arasındaki irtifa aralığında ve Mach 1.6'yı aşmayan süratlerde gerçekleşeceği varsayılıyordu.
Yapılan değerlendirme sonucunda, General Dynamics Model 401 (YF-16) ve Northrop P-600 (YF-17) teklifleri diğerlerini geride bıraktı.
F-16’nın İlk Uçuşu Nasıl Gerçekleşti?
YF-16, Robert H. Widmer liderliğindeki mühendis ekibi tarafından geliştirilmişti. Yeni uçak 13 Aralık 1973 tarihinde resmi olarak tanıtıldı ve ilk uçuşunun da 2 Şubat 1974 tarihinde yapılması planlandı. Ancak, yazının başında da ifade ettiğim üzere, 20 Ocak'ta, yüksek hızlı taksi testi sırasında, test pilotu Phil Oestricher, YF-16’yı ‘yerde tutamadı.’ Uçak hızlı taksi testi esnasında, pist içinde bir şekilde tutulamayınca, yavaş yavaş pistten çıkmaya başladı ve test pilotunun o anda verdiği karar ‘kalkmak (take-off)’ oldu. Test pilotunun bu yerinde kararı uçağı bir kırım yaşamaktan ve belki de projeyi sekteye uğramaktan kurtardı. Böylece birçoğumuzun sosyal medyada sıklıkla rastladığı ilk F-16 kalkışı gerçekleşti. Uçak sürüne sürene, yalpalaya yalpaya kalkışını zoraki tamamlayabildi. YF-16'nın resmi olmasa da ilk uçuşu altı dakika kadar sürdü ve uçak emniyetle inişini tamamlandı.
İlk uçuşu 2 Şubat 1974 tarihinde 90 dakika sürmüştür. Gerçek ilk uçuşu 20 Ocak 1974'te yüksek hızlı bir taksi testi sırasında kazara gerçekleşti.
Takiben daha önce planlandığı tarih olan 2 Şubat'ta da YF-16; Edwards Hava Üssü’ndeki (Kaliforniya) Hava Kuvvetleri Uçuş Test Merkezi'nde doksan dakika süren resmi ilk test uçuşunu gerçekleştirdi. Yeni savaş uçağı kısa bir süre sonra USAF tarafından F-16 Fighting Falcon olarak isimlendirildi. Bununla birlikte dönemin Amerikan Hava Kuvvetleri personeli arasında "Viper" olarak adlandırılır oldu. Belki de Amerikalı havacılar uçağın ilk kalkışını adeta bir yılanı andıracak şekilde sürünerek yapmasından esinlenerek ‘Viper’ adını F-16’ya takmışlardı. O gün bu isim tutmasa da bugün F-16 Blok 70/72 versiyonlarına ‘Viper’ deniyor. Bugüne kadar 4.600'den fazla sayıda üretilen F-16’lar dünyanın en popüler savaş uçaklarından biri olarak gösterilmeye devam ediyor.
Üçüncü İkonik Savaş Uçağı: F-18 Hornet
YF-16’nın Hava Kuvvetleri tarafından seçilmesi sonrasında YF-17 prototipi çöpe atılmadı. Daha sonra oldukça başarılı bir savaş uçağı olarak ortaya çıkan McDonnell Douglas üretimi F/A-18 Hornet'in geliştirilmesinde YF-17 temel alındı.
50 Yıllık Geçmişi Olan F-16’lar, Günümüzde Her Türlü Görevi Yerine Getirmeye Devam Ediyorlar?
F-16 Fighting Falcon kompakt, çok rollü bir savaş uçağıdır. Yüksek manevra kabiliyetine sahiptir ve havadan havaya muharebelerde ve havadan yere bombardıman görevlerinde kendini birçok gerçek uçuşta ve tatbikatta kanıtlamış bir uçaktır. Günümüzde 60-70 milyon USD bandında bir satış fiyatı olan F-16 savaş uçakları, kullanıcı ülkeler için nispeten düşük maliyetli, yüksek performanslı bir silah sistemi olarak etkin bir şekilde görev yapamaya devam ediyor. 115-125 milyon USD bandında satış fiyatı olan Fransız Rafale ve Avrupa Konsorsiyumu ürünü Typhoon ayarında bir uçak olan F-16, bu uçakların neredeyse yarı fiyatına ve çok daha düşük uçuş saati maliyetine, üstün performansla görev yapabiliyor. Bu uçakta 2.000 saat kadar uçuşu olan eski bir F-16 savaş pilotu olarak, F-16’ların tüm hava harekat görev yelpazesinde var olan bu uçağın ne kadar iyi bir savaş uçağı olduğuna yakından şahidim.
Hava muharebesi rolünde, F-16'nın manevra kabiliyeti ve muharebe yarıçapı (hava muharebesine girmek, kalmak, savaşmak ve geri dönmek için uçabileceği mesafe) neredeyse tüm potansiyel tehdit avcı uçaklarınınkini aşacak kadar iyi olduğuna değerlendiriyorum. Tüm hava koşullarında kendine tahsisli hedeflerin yerini belirleyebilir ve yoğun elektronik harp ortamında bile alçaktan uçan tehdit uçakları tespit edebilir. Bombardıman rolünde F-16’lar, 500 milden (860 kilometre) fazla uçabilir, silahlarını üstün isabetle hedeflerine bırakabilirler, stand-off olarak atabilirler, düşman uçaklarına karşı kendi öz savunmalarını gerçekleştirebilirler ve kalkış meydanlarına emniyetle dönebilirler. Her türlü hava koşulunda uçabilme özelliği, bulut üstünden atış dahil GPS destekli yüksek doğruluklu atışların yapılabilirliğini, gece şartlarında ve/veya bulutlu hava şartlarında mühimmatını olabildiğince yüksek doğrulukla hedefine bırakabilir.
F-16 tasarlanırken, F-15 ve F-111 gibi diğer uçakların kullandığı bilinen, kendini ispatlamış güvenilir sistemlerin kullanılmasına özen gösterilmiştir. Bu yöntem neticesinde hem kısa sürede bir ‘canavar’ ortaya çıkarılabilmiş hem de araştırma geliştirme masraflarından kaçınılmak suretiyle uçağın olabildiğince daha ucuza üretilmesinin önü açılmıştır. Neticede olabildiğince sade, tüm yeteneklerin optimize edilerek bir araya getirilmesi ve en uyumlu şekilde birbiriyle entegre edilmeleri, bakım maliyetlerinin düşük tutulmasının yanı sıra uçağın ağırlığının da düşük olmasına hizmet etmiştir. F-16 gövdesinin hafifliği, uçağın mukavemetini azaltmadan elde edilebilmiştir. Tam yüklü dahili yakıt ile F-16’lar 9 G'ye kadar dayanabilen nadir uçaklardan biri olmuştur. Hatta öyle ki, F-16’lar ‘9G’ uçağı olarak benzerlerinin çok önünde bir performans gösterilmesiyle it dalaşlarında neredeyse ‘yenilmez’ hale gelmiştir.
Kokpitle bir bütün olan ve bombeli balon şeklinde üretilen kanopisi, pilota neredeyse her yönden engelsiz bir görüş sağlar. Günümüzde sensörlerle 360 derece ve derinliğine görüş imkânı bu tür uçaklarda pilotların hizmetine sunulabiliyor. Ancak 50 yıl önce F-16 tasarımcılarının sunduğu klasik görüş ortamında pilotlara ‘kaptan köşkünde’ oturma ayrıcalığı gerçekten çok dikkat çekiciydi. Bu yüksek görüş imkânı, it dalaşlarında, yüksek manevralı hareketlerde, üç eksende rakibiyle icra ettiği taktik hava dansında, F-16 pilotunun uçağını ‘parmağında oynatmasına’ olanak tanımaktadır.
Yine kokpitte, pilotun oturduğu koltuğun açısının normalde 13 derece iken 30 dereceye çıkarılması, pilotun konforunu artıran bir faktör olması yanında, it dalaşında 9G çekilirken pilotun G toleransını artırması yönüyle pilotlar tarafından aranır bir özellik olmuştur. Sahip olduğu özelliklerin doğal bir gereği olarak ‘dengeli bir uçak olmayan’ F-16’larda pilot, "fly-by-wire" sistemi sayesinde F-16'yı mükemmel bir uçuş kontrol sistemiyle uçurabilmektedir. Bu uçakta bir ilk olarak, elektrik kabloları pilot komutlarını aktararak alışılagelmiş kabloların ve bağlantı kontrollerinin yerini alır. Yüksek G-kuvveti isteyen hava muharebelerinde, manevralar sırasında uçağın kolay ve doğru kontrolü için, geleneksel merkeze monte edilmiş pilotun iki bacağı arasındaki lövye yerine, yan lövye (sidestick) uçuş kumanda kontrol mekanizması ilk defa bu uçakta pilotların kullanımına verilmiştir. Sidestick aynı zamanda gaz kolu düzeneğiyle birlikte pilotun elinin altına konulan çok sayıdaki kontrol düğmesi ve sviç ile uçağı uçurmasını, radara hükmetmesini, bombasını atmasını, top ve füze atışı yapmasını, kaçınmalar esnasında chaff/flare atmasını, baş üstü ekran (HUD – Head-up Display) görüntüsünü sağa sola kaydırarak görünmeyeni görmesini, otopilotu gerektiğinde devreden çıkarmasını vb. sayısız fonksiyonu adeta oyun oynar gibi yönetmesini sağlamaktadır.
Türk Hava Kuvvetleri F-16’ları
Kullanıcı dostu (user friendly) bir uçak olan F-16’lar, modern sistemlerin yıllar içinde uçağa entegre edilmesi neticesinde, halen de yeni bir uçak gibi görev yapmaya devam edebilmektedir. Başlangıçta 8.000 saat ömür biçilen F-16’lar, gerçekleştirilen yapısal iyileştirmelerle birlikte bugün 12.000 saate varan bir kullanım ömrüne sahip olmuşlardır. Böylece, Türkiye dahil, birçok ülkenin envanterinde bulunan dördüncü nesil savaş uçağı olan F-16’ların ömrü uzamıştır.
Türkiye'nin F-16 serüveni, 9 Aralık 1983 tarihinde Türk Hava Kuvvetleri ile Amerikan Hava Kuvvetleri arasında, 160 adet F-16 uçağı için Teklif ve Kabul mektuplarının (LOA) imzalanması ile başlandı. PEACE ONYX (PO) olarak adlandırılan bu proje kapsamında, ilk 8 uçak General Dynamics Fort Worth tesislerinde, geriye kalan 152 adedi (136 F-16C ve 24 F-16D) de 1984 yılında kurulan TUSAŞ (TAI-Turkish Aerospace Industry) fabrika tesislerinde üretildi.
TAI ilk F-16 üretim sürecine 2 Şubat 1987’de başladı. F-16 uçaklarının ilki, 17 Temmuz 1987 tarihinde General Dynamics Fort Worth tesislerinde yapılan bir törenle Türk Hava Kuvvetleri’ne teslim edildi. Hazır alınan 8 uçaktan ilk 4'ü 1987 yılı içinde uçarak, diğer dördü ulaştırma uçaklarıyla ülkemize getirildi. TAI üretim hatlarından çıkan “86-0068” kuyruk numaralı ilk F-16C Block 30’un fabrika kabul test uçuşu, TAI test pilotu Şener Koltuk tarafından 14 Ekim 1987 tarihinde gerçekleştirildi. ABD’den gelen ilk 4 adet F-16 D uçağı 20 Ekim 1987 tarihinde, TAI üretimi ilk F-16C ise 27 Kasım 1987 tarihinde Türk Hava Kuvvetlerine teslim edildi.
160 uçaklık ilk F-16 Blok30/40 paketinin üretiminin tamamlanması sonrasında başlatılan ikinci paket ile ilave 80 adet F-16 Blok 50 (60 adet F-16C ve 20 adet F-16D) uçak daha 12 Kasım 1999 itibariyle Türk Hava Kuvvetlerinin kullanımına verildi. Son olarak, 30 adet F-16 Blok 50+(16 adedi D ve 14 adedi C) uçağının tedariki de 11 Aralık 2012 itibariyle tamamlandı.
Sonuç
Halihazırda Türk Hava Kuvvetlerinin elinde 235 civarında F-16 savaş uçağının olduğu tahmin ediliyor. Şimdilerde Türkiye, 40 adet daha F-16 Viper uçağını ABD’den tedarik etmek için bu ülkeyle ‘pazarlık’ yapıyor. İlave 40 uçak Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek kadar önemli olmasalar da Türk-Amerikan ilişkisini şekillendirecek sayısız tartışmayı tetikliyorlar. Kanaatimce S-400 restleşmesi sonucunda F-35 programından adeta ‘kovulan’ Türkiye’nin, 40 adet F-16 için Amerikan kapısında ‘bekletilmesi’ sürecine Türkiye tek taraflı olarak son vermelidir. Mevcut bölgesel ve küresel siyasi konjonktürde, bundan böyle ABD’den sınırlı sayıda askeri malzeme tedariki politikasını Türkiye benimsemelidir.
Savunma Sanayii Başkanlığının, olabildiğince yurtiçi üretimine odaklanılmasına liderlik etmesi ve hava-uzay sektöründe Türk insanının beklediği hava platformlarının seri üretimlerini kısa süre içerisinde gerçekleştirebilecek yapısal bir dönüşüme imza atması gerektiğine inanıyorum.
Kaynakça
Cem Doğut, “Dünyada ve Türkiye F-16 Savaşan Şahinler”, Defence Turkey Magazine, ss.16-27, https://www.defenceturkey.com/files/content/5ee0e134c3e48.pdf
Jacek Domański, “20 January 1974 – the first, although unofficial, flight of F-16 Fighting Falcon”, 19 Ocak 2023, Afterburner The Aviation Magazine, https://afterburner.com.pl/20-january-1974-the-first-although-unofficial-flight-of-f-16-fighting-falcon/
https://www.tusas.com/urunler/ucak/f-16/f-16-oncel-i
https://www.af.mil/About-Us/Fact-Sheets/Display/Article/104505/f-16-fighting-falcon/