F-35 Savaş Uçağının Artıları ve Eksileri Nelerdir? F-35 Çok Uluslu Programının Kapsamı ve Program Ortağı Türkiye’nin Programdan Çıkarılması: Bölüm-6
F-35 programı, ABD'nin en büyük uluslararası iş birliği programı olarak bilinmektedir. ABD, özellikle başlangıç aşamasında kendisine büyük bir külfet getiren geliştirme ve üretim maliyetinin bir kısmını, program ortağı ülkeleri mekanizması üzerinden karşılamayı yeğlemiştir. Böylece, hem daha fazla üretim imkânı yakalanarak program garantiye alınmış hem de ürün geliştirme maliyetlerinin daha çok sayıda uçağa paylaştırılması sayesinde, uçağın normalde oldukça yüksek olan birim maliyetinin makul rakamlara düşürülebilmesi mümkün olabilmiştir.
F-35 Üretim Yerleri
F-35 uçaklarının gövde bölümleri ve motorları farklı birkaç yerde üretilmektedir. Uçağın ana yüklenicisi olan Lockheed Martin, ön gövde bölümünü Fort Worth, Teksas’ta üretmektedir. Northrop Grumman da orta gövdeyi Palmdale, Kaliforniya'da yapmaktadır. Kuyruk kısmının üretimi ise BAE Systems tarafından İngiltere’de gerçekleştirilmektedir. Uçağın nihai montajı Fort Worth'daki Lockheed Martin fabrikasında gerçekleştirilmektedir.
Ayrıca İtalya’da (Cameri) ve Japonya’da (Nagoya) da uçağın nihai montaj ve kontrol tesisleri kurulmuştur. Temmuz 2010'da Lockheed ve İtalyan Alenia Aeronautica firması, İtalya ve Hollanda'ya uçak teslim etmek üzere İtalya'daki Cameri Hava Üssü'nde bir F-35 nihai montaj ve kontrol tesisi kurmak üzere anlaşmaya varmıştır. Tesis, 2013 yılının Temmuz ayında açılmıştır. Benzer özellikteki Japonya’daki tesis ise 2017 yılında faaliyete geçmiştir.
F-35 uçaklarında kullanılan Pratt & Whitney F135 motoru Connecticut eyaletinde, birbirine çok yakın olan Doğu Hartford ve Middletown yerleşkelerinde, üretilmektedir. Rolls-Royce de F-35B uçaklarının dikey iniş ünitesini Indianapolis’te üretmektedir.
Norveç ve Hollanda’nın, Türkiye'nin programdan çıkarılması sonrasında ortada kalan Avrupa’daki motor revizyon ve lojistik tesislerine ev sahipliği yapmalarına karar verilmiştir.
Çok Uluslu Katılım
F-35 programı, ABD'nin en büyük uluslararası iş birliği programı olarak bilinmektedir. ABD, özellikle başlangıç aşamasında kendisine büyük bir külfet getiren geliştirme ve üretim maliyetinin bir kısmını, program ortağı ülkeleri mekanizması üzerinden karşılamayı yeğlemiştir. Böylece, hem daha fazla üretim imkânı yakalanarak program garantiye alınmış hem de ürün geliştirme maliyetlerinin daha çok sayıda uçağa paylaştırılması sayesinde, uçağın normalde oldukça yüksek olan birim maliyetinin makul rakamlara düşürülebilmesi mümkün olabilmiştir.
Program ortağı müttefik ülkeler ise F-35 programına katılmak suretiyle, beşinci nesil bir savaş uçağına, görünmezlik gibi yeni teknoloji alanlarında teknik bilgi sahibi olma, kendi savunma sanayisi firmalarını üretim ortağı olarak programa dahil etme, çeşitli endüstriyel fırsatlar elde etme fırsatı yakalamışlardır. ‘Uluslararası Ortaklar’ olarak isimlendirilen sekiz ülke (İngiltere, Kanada, Danimarka, Hollanda, Norveç, İtalya, Türkiye ve Avustralya); Sistem Geliştirme ve Gösterim (SDD-System Development and Demonstration) ile takip eden üretim aşamaları için programa ortak olmuşlardır. Bu kapsamda imzalan F-35 Mutabakat Muhtırası (MOU) çerçevesinde sistem geliştirme ve gösterimi faaliyetlerine ortaklaşa başlanmıştır. 17 yıllık süren SDD çalışmaları, 11 Nisan 2018 tarihinde tamamlanabilmiştir. SDD gereksinimleri doğrultusunda, F-35 geliştirme uçuş ekibi 9.200'den fazla uçuş sortisi icra etmiş, toplamda 17.000 saat test uçuşu gerçekleştirilmiş ve 65.000'den fazla test noktasını/yeniden uçulması işlevi yerine getirilmiştir. Yine müttefiklerin de destek vermesiyle, Operasyonel Test ve Değerlendirme uçuşları gerçekleştirilmiştir. Bu süreçte Türkiye’den (TUSAŞ) de uçuş test mühendisleri geçici sürelerle test ve değerlendirme ekibinin bir parçası olarak uçuş faaliyetlerine katılım sağlamışlardır.
Programa Katılım Ortaklığı Seviyeleri
Bu sekiz ortak ülke programa çeşitli miktarlarda F-35 uçağına yönelik oluşturulan araştırma ve geliştirme fonuna katkı sağlamışlar, bunun karşılığında da F-35 programına çeşitli seviyelerde (I, II veya III) katılım hakkı elde etmişlerdir. Teoride, F-35 programına uluslararası katılımın seviyeleri, bir ülkenin programa katkıda bulunduğu para miktarı esas alınarak belirlenmiştir. Genel hatlarıyla, mali yönden katkı miktarı ne kadar yüksekse, o ülkenin uçağın tasarım gereksinimlerinin belirlenmesinde söz sahibi olması, tasarım ve geliştirme sırasında kazanılan teknolojilere erişmesi de o ölçüde yüksek olmaktadır.
Seviye 1 Katılım Ortağı:
%10 katkı gerektiren seviyedir. İngiltere, bu seviyedeki tek ülkedir. Seviye 1 Ortaklık statüsü, uçak geliştirme süreçlerinin yaklaşık %10’luk bölümünde söz sahibi olma hakkını İngiltere’ye kazandırmıştır. İngiltere programa tam entegre hakkı olan milli personelini devamlı olarak ABD’de görevlendirebilmektedir. Yine bu programın her şeyinden sorumlu olan F-35 program ofisinin başındaki ABD’li yöneticinin yardımcı pozisyonunda bir direktör koltuğu İngiltere’ye verilmiştir.
Seviye II Katılım Ortağı:
İtalya ve Hollanda bu seviyedeki katılımcı ülkelerdir. İtalya programa 1 milyar dolar ve Hollanda 800 milyon dolar başlangıç katkı payıyla dahil olmuştur. Bunun karşılığında İtalya, kendisine önerilen F-35 bakım ve yükseltme tesisine ek olarak kendi F-35 nihai montaj hattına sahip olmak istemiş, bu para karşılığında isteğinin gerçekleşmesi mümkün olabilmiştir.
Seviye III Katılım Ortağı:
125 milyon ila 175 milyon dolar arasında değişen katkı paylarıyla, Avustralya, Danimarka, Norveç, Kanada ve Türkiye, F-35 programına bu seviyede katılım sağlamışlardır.
Uluslararası Satışlar ve Adetler
ABD ve program ortağı haricindeki ülkelere de F-35 uçaklarının satışlarının yapılması öngörüsüyle hareket edilmiştir. Örneğin, İsrail, Japonya ve Güney Kore'ye yapılan satışlar, kongre bildirimi de dahil olmak üzere standart Yabancı Askeri Satışlar (FMS-Foreign Military Sales) sürecine uygun olarak gerçekleştirilmiştir. Bu tür ülkeler aynı zamanda güvenlik iş birliği ülkeleri olarak adlandırılmaktadır.
Bu ülkelerden İsrail, 33 adet F-35 satın alma taahhüdünde bulunmuş, daha sonra 50 adede kadar satın alma opsiyonu istemiştir.
Japonya ise, 2011 yılının Ekim ayında geleceğin savaş uçağı olarak F-35'i seçmiştir. 2019 yılı Ağustos ayında ise 147 adet F-35B satın alma konusunda ABD ile anlaşmıştır.
Kendi beşinci nesil savaş uçağı KF-21’i geliştirmekte olan ve geçen hafta içinde üçüncü KF-21 prototipini uçuşa veren Güney Kore, 2014 yılında F-35 de satın almaya karar vermiştir.
Sonraki yıllarda Finlandiya 64, İsviçre ise 36 adet F-35 alma konusunda istekli olmuştur. İlerleyen yıllarda, istekli ülkelere de bu yolla F-35 satışının yapılması, ABD haricinde toplamda 2,000’in üzerinde uçağın diğer ülkelere satışının gerçekleşmesi beklenmektedir.
Uçağı satın alacak ülkeler için F-35'lerin maliyeti kısmen üretilen toplam F-35 miktarıyla ilişkili olarak belirlenmektedir. Program ilerledikçe yeni müşteriler ortaya çıkmıştır. Bu arada bazı program ortağı ülkeler alımlarını artırmış, bazıları da F-35 satın alma planlarını ileriki yıllara ötelemişlerdir.
ABD dışındaki kullanıcı ülkelerin listesi ve satın aldıkları F-35 adetleri aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Bu tabloya yakın dönemde yeni ülkelerin eklenmesi beklenmektedir.
Ülke Adı |
Adet |
Model |
Almanya |
35 |
F-35A |
Avustralya |
100 |
F-35A |
Belçika |
34 |
F-35A |
Kanada |
88 |
CF-35A |
Danimarka |
27 |
F-35A |
Finlandiya |
64 |
F-35A |
Israil |
50 |
F-35A |
İtalya |
90 |
60 F-35A / 30 F-35B |
Japonya |
147 |
105 F-35A / 42 F-35B |
Hollanda |
46 |
F-35A |
Norveç |
52 |
F-35A |
Polanya |
32 |
F-35A |
Singapur |
4 |
F-35B |
Güney Kore |
60 |
F-35A |
İsviçre |
36 |
F-35A |
İngiltere |
138 |
F-35B |
(Türkiye* |
100 |
F-35A) |
Total |
1011 |
F-35A&B |
*100 adet F-35A almayı planlayan Türkiye, programdan çıkarılmadan önce seviye II ortağıydı.
Kanada, 10 Ocak 2023 itibariyle, Hava Kuvvetleri envanterinde bulunan CF-18 Hornet savaş uçaklarının yerine 88 adet F-35 savaş uçağını satın alma kararını nihayet verdi. F-35’lerin Kanada’ya ömür döngüsü dahil toplam maliyeti 70 milyar Kanada doları olarak hesaplanıyor. İlk 4 uçağın 2026 yılına kadar Kanada’ya teslim edilmesi hedefleniyor.
Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasıyla birlikte Almanya silahlanmaya ağırlık vermeye başladı. 2022 yaz aylarında Pentagon’la 8.4 milyar dolar büyüklüğünde 35 uçaklık (F-35A) bir paket üzerine anlaşmaya vardı.
Türkiye'nin Programdan Çıkarılması
Türkiye 1999 yılından itibaren JSF programının içinde yer almıştır. Program kapsamında tedarik edilmesi öngörülen 100 uçaklık paketin karşılığında Türk savunma sanayisi firmaları da anlaşmalar çerçevesinde bu programdan iş paketleri almışlardır. Böylece Türk firmaları, F-35 savaş uçağının 900’den fazla parçasının Türkiye’de üretilmesi için hak kazanmışlardır. Türkiye’nin programa dâhil olması ve uçağın birçok parçasını üretebilme kabiliyetini kazanması, F-35 programının bir parçası olunan dönemde Türk savunma sanayisinin gelişimine ve bu manada Türk-Amerikan ilişkilerine olumlu katkı sağlamıştır.
S-400’lerin F-35 Programıyla İlişkilendirilmesi
2017 yılından itibaren Türkiye’nin füze savunma sistemi tedarikinde S-400 tercihinin ağır bastığının ortaya çıkmasıyla birlikte NATO üyesi Türkiye’nin bir Rus savunma sistemini nasıl satın alabildiği sorgulanmaya başlanmıştır. ABD ve bazı önde gelen NATO üyeleri, Rus hava savunma sistemine yönelik itirazlarını gecikmeksizin gündeme getirmeyi gerekli görmüşlerdir. S-400 füze savunma sisteminin NATO’nun karşısında tehdit olarak duran bir ülke olan Rusya tarafından üretiliyor olması, tartışmanın özünü oluşturmuştur. Böylece konu Batı dünyası ile Türkiye arasında “S-400 sorunu” olarak gündemdeki yerini almıştır. S-400 sorunu öncesinde de Türkiye’yi artık “müttefik” olarak görmek istemeyen ABD’deki bazı kesimler; F-35 teslimatlarının yapılmaması için çeşitli “gerekçelerin” arkasına sığınmak istemişlerdir. İlave olarak S-400 sorunu bu gerekçeleri perçinlemiş ve daha da belirginleşen kullanışlı bir bahane olmuştur. S-400 tedariki olmasaydı, diğer bahaneler (ABD’deki Cumhurbaşkanlığı Korumalarının Davası ve Türkiye’deki Rahip Brunson Davası) öne sürülerek de Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasının hedeflendiği çeşitli platformlarda ve beyanlarda ABD’deki çeşitli kesimler tarafından ortaya konmuştur.
Ruslardan S-400 Savunma Sisteminin Satın Alınması aşamasında 2017 yaz döneminde bazı Kongre üyeleri, S-400’lerin alınması durumunda F-35 savaş uçaklarının güvenliğinin riske gireceği konusundaki fikirlerini ifade etmişlerdir. Amerikan Savunma Bakanlığının Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasının nasıl bir etki yaratacağına dair bir rapor hazırlaması istenmiştir. Böylece S-400 sorunu, F-35 programında Türkiye’nin devam edip etmemesi boyutunda, Amerikan tarafı için bir çeşit “go, no-go” kriteri hâline getirilmiştir.
Lockheed Martin, Türkiye’nin F-35 programından çıkarılması sonucunda, program konsorsiyumundaki üretim zincirinde yer alan Türk savunma sanayisi şirketlerinin üretim zincirinden çıkartılacağını dikkate alarak alternatif tedarikçi bulma çabası içerisine girmiştir.
Aynı dönemde ABD; Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemini tedariki ile F-35 programındaki ortaklığının devamını, birbiriyle ilişkili konular olarak gördüğünü belirtmiştir. Amerikalı uzmanlar, S-400’lerin Türkiye’de konuşlanmasının, F-35’lerin uçuş emniyetini tehlikeye sokabileceğini iddia etmişlerdir. Amerikalı yetkililer, S-400 sisteminde yer alan radarlar üzerinden Rusların F-35 uçaklarının sahip olduğu “sır” bilgilere ulaşabileceğini, dolaylı teknoloji transferi yapabileceğini savunmuşlardır. Türkiye ise Rus sisteminin alınmasının hiçbir şekilde Batılı savunma sistemlerine zarar vermeyeceğini savunmuş ve olası yanlış değerlendirmelerin önüne geçmek için “S-400’lerin F-35’lerle entegreli kullanılmayacağını” beyan etmiştir.
Türkiye’ye İlk F-35’in Teslimatının Yapılması
ABD yönetimi ve Kongre’sinin havada uçuşan tehdit ve değerlendirmelerinin ayyuka çıktığı bu dönemde, ortada resmî bir karar olmaması nedeniyle, Türkiye’ye yönelik F-35 programı teslimat takvimi işlemeye devam etmiştir. Bununla birlikte “belirsizlik” nedeniyle, Texas eyaletinde Lockheed Martin firmasının F-35 uçağı üretim tesislerinin bulunduğu Fort Worth yerleşkesinde, 21 Haziran 2018 tarihinde düzenlenen Türkiye’ye ilk F-35 savaş uçağının (18- 0001 kuyruk numaralı) teslim edilmesi törenine, Türk tarafı düşük seviyede (Savunma Sanayi Müsteşar Yardımcısı Serdar Demirel ve Genelkurmayı temsilen Hava Tümgeneral Reha Ufuk Er) katılım sağlamakla yetinmiştir. Böylece ilk uçak düzenlenen törenle “teslim alınmıştır”.
Bu arada, Türkiye’den ilk etapta iki savaş pilotu ve uçak teknisyenleri de Arizona’daki eğitim filosunda F-35 harbe hazırlık eğitimine başlatılmıştır.
2018 yılının Kasım ayında Kongre’ye sunulan Pentagon raporunda, Türkiye tarafından S-400 sisteminin alınması durumunda ortaya çıkması muhtemel operasyonel ve istihbarata ilişkin risklere yer verilmiştir. Bu raporda, S-400’lerin Türkiye tarafından satın alınmasının sadece F-35’leri değil, diğer ABD silah ve sistemlerini de riske sokabileceği değerlendirmeleri yer almıştır. ABD Savunma Bakanlığı, Rusya’nın NATO savunma sistemlerine erişim sağlayabileceği gerekçesiyle Türkiye’nin S-400 savunma sisteminden vazgeçmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
Son tahlilde Pentagon, Rus askerî personelin S-400 radar sistemlerinden toplayacağı parça parça bilgi setleri ile F-35 uçağının müttefiklere açık bulunan teknik verilerine erişebilme imkânı bulabileceğini iddia etmiştir. Rus personelin S-400 sisteminin kurulumu, kabul testleri, kullanıcı eğitimleri ve sonrasında periyodik bakımları için bile Türkiye’de zorunlu olarak bulunmasının, F-35 bilgilerine erişim yönüyle sıkıntı oluşturacağı raporda ifade edilmiştir. Dolayısıyla, Türkiye’ye S-400 satın alırsanız, F-35 programı kapsamında Türk Hava Kuvvetlerinin envanterine girmesi planlanan 100 uçaklık F-35 paketinin “iptal edilebileceği” imaları 2018 yılından itibaren Amerikan tarafında yapılmaya başlanmıştır. Ayrıca Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasına karar verilmesi hâlinde, Türk savunma sanayisi firmalarının program ortaklığı çerçevesinde aldıkları iş paylarının da iptal edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır.
ABD tarafından, 2018 yılının Kasım ayında kabul edilen 2019 bütçe kanunuyla, F-35 savaş uçaklarının Türkiye’ye gönderilmesinin bir yıllığına durdurulmasına karar verilmiştir. ABD; S-400 satın alma kararından Türkiye’nin geri adım atmaması hâlinde, Türkiye’nin F-35 programından çıkarılabileceğini ve Türk Hava Kuvvetleri envanterine dâhil edilen 4 adet F-35 savaş uçağının da Türkiye’ye transferinin gerçekleşmeyebileceğini deklare etmiştir. Buna rağmen ABD’nin beklediği bir ilerleme Türkiye tarafında gerçekleşmemiştir.
Türk Personelinin F-35 Kullanıcı Eğitimlerinin Durdurulması
Bunun üzerine ilk önce, 1 Nisan 2019 tarihinde ABD medyasına yansıyan ve daha sonra ABD Savunma Bakanlığı tarafından doğrulanan habere göre, Türkiye’nin görevlendirdiği subay ve astsubaylara (toplam 42 personel) verilmekte olan F-35 uçaklarına ilişkin kullanıcı eğitimlerine son verilmiş ve F-35 savaş uçaklarıyla ilgili malzeme ve ekipmanların teslimatı da durdurulmuştur. Bu bilgi resmî makamlar tarafından açıklanmadan önce Türk yetkililerle de paylaşılmıştır.
ABD yönetimi tarafından yapılan 17 Haziran 2019 tarihindeki basın açıklamasında; “Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın alma kararı Türkiye’nin F-35 programına katılımını imkânsız kılmaktadır” ifadesi kullanılmıştır.
Tüm Amerikan yaptırım tehditlerine ve ikazlarına rağmen 12 Temmuz 2019 tarihinden itibaren S-400 füze savunma sistemi parçalar hâlinde ulaştırma uçaklarıyla Mürted Hava Üssü’ne (Ankara) indirilmeye ve bu üs’sün içinde belirlenen geçici konuş bölgesinde S-400 sistemleri kurulmaya başlanmıştır. ABD; S-400 sistemlerinin parça parça Türkiye’ye getirilmesini takip etmiş ve buna paralel olarak da Türkiye’nin F-35 programındaki rolünü ve katılımını minimize edecek adımlar atmaya başlamıştır.
Türkiye’nin F-35 Programından Çıkarılması
S-400’lerin Türkiye’ye gelmiş olması, ABD açısından bardağı taşıran son damla olmuştur. Neticede Kongre, Pentagon raporu doğrultusunda harekete geçmiş ve 17 Temmuz 2019 tarihinde Türkiye’yi F-35 programından çıkarma kararı almıştır. Sonrasında, ABD’nin Arizona eyaletindeki Luke Askerî Hava Üssü ve Florida eyaletindeki Eglin Askerî Hava Üssü’nde kullanıcı eğitimleri maksadıyla bulunan ancak Nisan ayında eğitimleri durdurulan Türk personelin, 31 Temmuz 2019 tarihine kadar ABD’yi terk etmeleri istenmiştir. Bu karar doğrultusunda, eğitim faaliyeti sonlandırılmış ve Türk personel, Türkiye’ye geri dönüş yapmıştır. Kongrenin kabul ettiği karara dayanılarak Türkiye’nin F-35 programından aşamalı olarak çıkarılma sürecinin başlatılasına karar verilmiştir. Aynı gün içerisinde Beyaz Saray, Türkiye’nin resmî olarak F-35 programından çıkarıldığını Türkiye’ye bildirmiştir. Bu kararın bir uzantısı olarak F-35 savaş uçakları üretim zincirinden Türk savunma sanayisindeki ilgili şirketlerin çıkarılması da “gerekli” görülmüştür. Bu bağlamda Washington, Türkiye’nin F-35 programından çıkarıldığını ve programa katılımının minimize edileceğini duyurmuştur.
Türkiye bunun üzerine programdan çıkarılmasının “müttefiklik ruhuna aykırı” bir tutum olduğunu, programdan çıkarılma gerekçesinin meşru olmadığını ve adil olmayan bir karar olarak karşıladığını ABD’ye bildirmiştir. Buna rağmen ABD, hiçbir uluslararası hukuk kuralında yer almayan bir hareket tarzına yönelmiş ve bu uçağın üretici konsorsiyumunda ana üretici ülkelerden birisi olarak yer alan Türkiye’yi, aldığı tek taraflı de facto bir kararla, programdan çıkarma cüretini gösterebilmiştir.
Öte yandan, diğer program ortağı ülkelerinden hiçbirinin ABD’nin bu tek taraflı ve yanlı kararına karşı sesini çıkarmaması da ortaklık ve müttefiklik ilişkileri boyutuyla, kendi içinde sorunlu görülmüştür.
Türkiye’nin F-35 Programından Çıkarılmasının Etkileri
2019 yılının sonunda kabul edilen Ulusal Yetki Kanunu’yla, F-35 savaş uçaklarının süresiz olarak Türkiye’ye verilmemesine karar verilmiştir. Devamında, CAATSA bağlamındaki yaptırımlar, 7 Nisan 2021 tarihi itibarıyla başlatılmıştır. Bu bağlamda, kurum bazında Savunma Sanayisi Başkanlığı’nın ABD’de ihracat lisansını kullanma ile ABD ile bağlantılı finans kuruluşlarından kredi kullanma hakları iptal edilmiştir.
F-35 programından Türkiye’nin çıkarılması, Lockheed Martin firmasının pazar kaybıyla karşı karşıya kalmasına neden olmuştur. Öte yandan ABD, Finlandiya gibi ülkelere F-35 satışlarını gerçekleştirerek Türkiye’ye verilecek uçaklar için yeni pazar bulmakta zorlanmamıştır.
Türkiye'nin F-35 sanayi programından dışlanması, Türk hava ve uzay sanayii tesislerinin zarar etmesine, iş kaybına uğramasına neden olmuştur. Türkiye, örneğin, F135 motorunun toplam 188 parçasını doğrudan üretiyordu. Toplamda 10 adet Türk şirketi F-35'in geliştirilmesine ve/veya üretiminde rol alıyordu. Bu şirketlerden arasında yer alan Alp Havacılık, Ayesaş, Kale Havacılık, Kale Pratt & Whitney ve Türk Havacılık ve Uzay Sanayi (TUSAŞ) gibi Türk savunma sanayisi şirketleri 2021 yılına kadar üretilen ve üye ülkelere teslim edilen tüm F-35 savaş uçaklarının üretim süreçlerinde yer almaya devam etmişlerdir.
Türkiye’nin F-35 programına katılımı çerçevesinde iş payı alan bu sanayi kesimi, yaklaşık 1,4 milyar dolarlık bir iş paketinin, parça siparişlerinin bir kısmını kaybetmiştir. Türkiye ayrıca bu parçaların üretiminin bir uzantısı olan teknoloji kazanımının bitmesi ve iş birliği ortamının sona ermesi sonucuyla karşı karşıya kalmıştır.
Yazı dizimin yedinci bölümünde, F-35 programının genel maliyetinden, operasyonel kısıtlamalardan ve bugüne kadar yaşanan F-35 uçak kazaları/olaylarından bahsedeceğim.