Havayollarında Ekonomi Sınıfında mı Yoksa F-16 Kokpitinde mi Uçmak Daha Konforludur?
Bir savaş uçağının kokpitinde bir yerden bir yere seyahat etmek ne kadar konforludur? Baştan söyleyeyim, ekonomi sınıfından çok daha iyidir, rahattır. Modern savaş uçaklarının kokpitleri ilk gördüğünüzde belki gözünüze daracık, küçücük gelebilir. Burada insan nasıl saatlerce oturup, bir de uçağı kullanabilir diye düşünebilirsiniz.
Birçoğunuz bir yolcu uçağındaki standart bir koltukta, ekonomi sınıfında yolculuk yapmışsınızdır. Bilirsiniz, koridordaki veya pencere kenarındaki koltuklarda değilseniz, ara koltuklarda sıkışıp kaldığınız birkaç saat süren hava yolculuğunun ne kadar sıkıcı olduğunu tecrübe etmişsinizdir. Bu tür havayolu seyahatlerinin insanı hapsolmuş gibi bir hisse sokabildiğini yaşamışsınızdır. Uçak içinde bir sırada yan yana duran altı koltuğun olduğu, koltukların üçünün sağda ve diğer üçünün solda olduğu, arada koridorun bulunduğu dar gövdeli Boeing 737 veya Airbus 320 tipi bir yolcu uçağı, yurtiçinde çoğumuzun yolculuk yaptığı standart yolcu uçaklarıdır. Böyle bir uçakta belki pencere kenarında oturanlar biraz şanslı olabilir, dışarıyı seyrederek seyahat etmekle kendisini avutabilir. Koridordakiler de kendilerini sıkış-tepiş hissetmeyecekleri için avunabilirler. Ama ikisinin ortasında oturanların vay haline? Geniş gövdeli uçaklarda yan koltuklar nispeten dar gövdeli uçaklarınkine göre daha konforlu, rahat. Ama orta bölümdeki genelde 6’lı koltuklarda yan yana oturmak bazen dar gövdeli uçaklardaki yolculuk şartlarını bile aratır. Neticede bu yolculuklar, uçan otobüsle yolculuktan öte bir konfor sunamıyor maalesef. Ama bir üst segmentte, birinci sınıfta (first/business class) yolculuk yapma fırsatınız veya imkânınız olursa, çok daha konforlu bir yolculuk yapmak şüphesiz fazlasıyla mümkün olabiliyor. Özel iş jetlerinde bu konfor daha da artabiliyor.
Peki bir savaş uçağının kokpitinde bir yerden bir yere seyahat etmek ne kadar konforludur? Baştan söyleyeyim, ekonomi sınıfından çok daha iyidir, rahattır. Modern savaş uçaklarının kokpitleri ilk gördüğünüzde belki gözünüze daracık, küçücük gelebilir. Burada insan nasıl saatlerce oturup, bir de uçağı kullanabilir diye düşünebilirsiniz. Hissiyatınızda şüphesiz haklı olabilirsiniz. Zira gerçekten günümüz uçaklarının kokpitleri çok küçük, pilota pek oynama alanı bırakmayacak kadar dar. Kokpitler, her tarafında düğmelerin, cihazların bulunduğu daracık odalar gibi yapılıyor. Yapılmak zorunda kalıyor.
Gelin F-16 kokpiti üzerinden, pilotun ‘ofisini, çalışma odasını’ gözümüzde canlandıralım. Pilotun nasıl bir ortamda görev yaptığını, seyahat ettiğini anlamaya, yolcu uçaklarındaki koltuklarla savaş pilotunun koltuğunu kıyaslamaya çalışalım. Bakalım hangisi daha rahat? Bu arada bilinçli olarak yolcu uçaklarını kokpitlerindeki koltuklardan, imkanlardan bahsetmiyorum. Zira yolcu uçağı kokpitinde pilota sunulan konfor alanı, savaş uçağı kokpitlerindekilerle karşılaştırılamayacak kadar fazladır. Bir yıl kadar bir özel havayolunda pilot olarak uçtuğum için biliyorum. İki ortam birbiriyle kıyas götürmez!
Ben yine de savaş uçaklarına yönelik kendi tecrübemi aktarayım. F-16 koltuğuna oturmadan önce, bir pilot olarak yanmaz kumaştan yapılmış uçuş tulumunu giymeye ve klasik bir ayakkabı yerine, olası uçaktan paraşütle atlamanız gerektiğinde, ayak bileklerinizin kırılma olasılığına karşı uçuş postalını ayağınıza geçirmeye ihtiyacınız var. Uçaktaki pilot koltuğu arkasına pilotu rahatsız etmeyecek şekilde monte edilmiş paraşüt sistemine pilotun kendisini bağlaması gerekiyor. Bunu yapabilmek için de pilotun uçağa binmeden önce filodan, uçuş tulumunun üzerine giyinerek geldiği harness sistemine ihtiyaç duyuluyor. Bir çeşit avcı yeleği ya da uçuş koşumu diyelim. Ayrıca, yüksek manevra kabiliyetli F-16 gibi uçaklarda sizin kendi ağırlığınızın 7-9 katına kadar büyük yüklere dayanabilmeniz, belirli bir süre bu yüklere maruz kaldığınızda kan içinde taşınan oksijenin beyninizi ‘canlı’ tutabilmesi ve bilincinizin açık kalabilmesi için, yüksek G’lerde devreye giren G-suit’i bir pantolon gibi bir kıyafeti, uçuş tulumunun üstüne giymeniz gerekir. Başınızda ise uçuş kaskı ve oksijen maskesi takılı olmalıdır. Gece uçuşlarında bazen kaska monte edilerek kullanılan gece görüş gözlüğünü de bu standart uçuş kıyafetlerine eklemek gerekebilir. Bu kıyafet ve teçhizatı üzerinde olan pilot uçağa bindiğinde, dışardan bakıldığında adeta bir robot görünümündedir. “Uçağın kokpiti ufacık, pilot bu kıyafet ve teçhizatlarla uçağın içinde acaba nasıl hareket edebiliyor?” sorusu ister istemez dışardan bakanların aklına, gelebilir.
Bir an, bir havayolu uçağındaki herhangi bir yolcunun, bir savaş pilotu gibi giyinmiş vaziyette yolculuk yapmak zorunda olduğunu varsayalım! Herhalde böyle bir zorunluluk olsaydı, çok az kimse havayoluyla seyahat etmeyi tercih ederdi. Evet, gerçekten de bir savaş pilotunun uçuş boyunca giymek, kuşanmak zorunda kaldığı kıyafet ve teçhizata hiçbir havayolu yolcusu katlanamaz. Bu realiteye rağmen ben yine de F-16 pilotunun oturduğu koltuğu tercih ediyorum. Peki neden?
Pilot; kokpitte kendisine ayrılmış koltuğuna oturduğunda (tek kişilik uçaklarda ne büyük ayrıcalık!), koltuğun yanındaki alan çok bol olmasa da, kanopi kapatıldığında arkasında ve etrafında, konsol bölgesinin gerisinde ufak tefek eşyalarını koyabilmek için bol miktarda yere, boş alana sahiptir. Şüphesiz pilot F-16 koltuğuna kucak kemeriyle bağlanmak durumundadır. Ayrıca iki omuz kemerini de omuzlarından aşağıya gelen harness bağlantılarına iliştirmelidir. Bu bağlantılar sanıldığının aksine pilotu pek rahatsız etmez. Kısa sürede alışılan şeylerdir. Pilot bir şekilde sandalyesiyle birlikte uçaktan atlamak, fırlatılmak zorunda kaldığı durumlarda, pilotu paraşüte bağlamak için düşünülmüş bağlantılardır. Bu bağlantılar ne sıkı ne de gevşektir ama kesinlikle pilotun kokpit içinde hareketine hiçbir engel teşkil etmezler.
Bir F-16 savaş uçağında uzun yolculukların en kötü kısmı aslında uçağa, o sandalyeye bağlanma anına kadar olan kısımdır diyebilirim. Ondan sonrası kolaydır, rahattır. Dar gövdeli bir uçağın kabininde B veya E koltuklarından birisine oturan havayolu yolcusunun (fazla kilolu, iri yarı birisini hiç düşünemiyorum) hissettiği sıkış-tepiş halini, üzerindeki kıyafete ve teçhizata rağmen bir F-16 pilotu hissetmez, o kötü hissiyat onda oluşmaz. Aksine kendini ferah bir koltuğa oturmuş gibi, evine, sıcak bir yuvaya gelmiş gibi hisseder.
F-16’nın motorunu çalıştırmaya başladığında ve kanopiyi kapattığında, koltuğun arkasına gerektiğinde yanında taşıdığı ufak tefek atıştırmalıkları ve soğuk bir iki su şişesini koyduğu çantasını çoktan yerleştirmiştir. Pilot, olabildiğince konforlu bir yolculuğa hazırdır artık. Camelpack tarzı çantalar taşıyan pilotlar da olabiliyor. Böylece ihtiyaç duyduğunda daha kolaylıkla suya erişim sağlayabiliyor.
Savaş uçağı koltukları, yüksek performanslı uçuşlar esnasında pilotlara konfor ve destek sağlamak üzere tasarlanmıştır. Tipik olarak hafif malzemelerden üretilirler ve emniyetli bir oturuş sağlamak için ayarlanabilir koltuk başlıkları, bel destekleri ve emniyet kemerleri ile bir ölçüye kadar donatılmışlardır. Bu koltukların yapısı uçaktan uçağa değişebilir. İyi bir oturuş pozisyonu için F-16 koltuğu 30 derece yatık vaziyettedir. Pilot şanslıdır. Zira, “Koltuğunu arkaya yatırma lütfen!” diye arkasında kendisini uyaran bir yolcu oturmuyor. Gerçekte bu sabit yatış açılı vaziyette pilot sandalyesi üretilerek uçağa monte ediliyor. Bu eğik yapı, bir yandan pilotun yüksek G’lere dayanmasını sağlarken, diğer yandan da konforlu bir sürüş imkânını kendisine sunuyor. Böylece uçarken arkanıza yaslanıp rahatlayabiliyorsunuz. Ayrıca, dümen (rudder) pedalları sizi rahatsız etmeyecek kadar ergonomiktir. Bacaklarınızı ulaşabileceği kadar ileriye uzatmanıza izin veren bu yapı, birinci sınıf yolcu konforuna yakın bir vücut pozisyonunda oturabilmenize olanak sunuyor. Bunu ticari bir uçakta yapmak neredeyse imkansızdır.
F-16’larda Otomobillerdeki Gibi Bir Klima Sistemi Var mı?
F-16 ile ilgili bir diğer harika şey de iklim kontrolünün aslında oldukça iyi çalışıyor olmasıdır. Geçenlerde uzun bir aradan sonra uçuş okullarında eğitim maksatlı kullanılan Cessna 172 tipi bir uçağa bindim. O gün hava şansıma oldukça sıcaktı. 35°C civarındaydı. Klimanın olmadığı eski arabaları düşünün. O gün bende o klimasız arabalarda oturuyormuşum gibi bir hissiyat oluştu.
Oysa F-16 Pilotun hemen önünde bir havalandırma deliği var ve kontrol paneli otomatik olarak belirli bir sıcaklığı koruyacak şekilde ayarlanabiliyor ya da tıpkı modern, lüks bir arabanın ayar düğmesini kullanarak yaptığımız gibi, uçak sistemlerinin "sıcak" ile "soğuk" arasında değişebilen havayı sürekli olarak üflemesi sağlanabiliyor. F-16’daki klima sistemi (Çevresel Kontrol Sistemi (Environmental Control System -ECS)), herhangi bir otomobilde bulabileceğiniz sistemden fonksiyonel olarak çok daha iyidir. Sıcak bir havada, sıcaklık yerde 40-45°C iken diyelim ki yukarıya, 35.000 feete çıktığınızda, dış hava sıcaklığı eksi 50°C olabilir! Bunun anlamı, pilotun toplamda 90-95°C'lik bir sıcaklık değişikliğine maruz kalması demektir. Bu yüzden eski dönem arabalarda seyahat nasıl zorsa, eskinin uçaklarıyla da uçmak o derece hava şartları yönüyle zordu. Pilotların ve diğer uçuş mürettebatının çok 'sıkı giyinmesi' gerekiyordu. Uçaklar modernleştikçe, artık iklimlendirme sistemleri de o derece modernleşti. Sıkı giyinme ihtiyacı kalmadı.
Savaş uçağı içinde kişisel ihtiyaçlar söz konusu olduğunda, ayağa bile kalkmadan yanınızda taşıdığınız özel bir torbayı kullanarak “ihtiyaç molası” verebileceğinizi daha önceki bir yazımda size ayrıntılı olarak anlatmıştım. Bu, ayağa kalkmaktan, koltuk arkadaşınızın üzerinden sürünerek geçmekten, lavabo önünde sırada beklemekten ve ardından küçük bir ticari uçak tuvaletinde sıkış tepiş bir ortamda ihtiyacınızı gidermek zorunda kalmaktan çok daha kolaydır. Ayrıca emniyet kemerini bağla işareti ya da ne zaman ve nasıl tuvalete gidebileceğinize dair başka bir kural veya kısıtlama da savaş kokpitinde uygulanmaz.
F-16 kokpitinde uçarken, pilotlar kendileri için özel olarak üretilen uçuş kasklarını kullanıyorlar. Böylece uzun uçuşlarda bile başında bir şey yokmuş gibi uçuşunu gerçekleştirebiliyor. Yine pilotların rahat ve kolay telsiz iletişimi için kaska takılabilen özel kalıplanmış kulaklıklar kullanıyor. Bu kulaklık sistemi aynı zamanda uzun uçuşlarda ilave olarak müzik dinlemeniz için de bir kolaylık sunuyor. Bunlar ve kaskın dahili kulak koruması sayesinde kokpitteki ses seviyesi aslında şaşırtıcı derecede gürültüsüz oluyor. Otoyolda, yüksek hızlarda yolda giden normal bir arabadan kesinlikle daha sessiz bir ortamda pilot yolculuk yapıyor, uçağını kullanıyor.
"Savaş uçağı" ve "konfor" nadiren aynı cümle içinde yer alır. Yine de savaş uçaklarıyla uçmanın, havayoluyla seyahat etmeye kıyasla daha rahat olduğunu sanıyorum artık siz de kabul edersiniz! Üstelik, yüksek irtifada uçmak ayrıca çok güzeldir. Etrafınızı saran küçücük kokpitteyken, 30.000 feet ve üzerine çıktığınızda, kanopinin dışında oturuyormuş hissi veren F-16 koltuğunda oturan bir savaş pilotu için dışardaki muhteşem manzarayı seyretmenin keyfi müthiştir. Görüş şartlarının çok iyi olduğu gecelerde, İzmir üzerinden Uludağ’a el sallayacak kadar kendinizi yakın hissedebilirsiniz. Tek eksik, yolcu uçağındaki sıcak kahve servisi derseniz, o da artık sıcak termoslarla mümkün. Manzarası yolcu penceresinden görülenle kıyas kabul etmeyecek kadar güzel olan bir F-16 kokpitinde, yolculuğun tadını çıkarma ayrıcalığı sadece o uçaktaki savaş pilotuna kalıyor.
Emniyetli uçuşlar