Site İçi Arama

savunma

Pakistan, Beşinci Nesil Savaş Uçağı AZM’i Kendi Başına Üretebilecek mi? Türkiye'den MMU Kaan'ı Satın Alacak mı?

Bazı uzmanlar; Pakistan’ın kendi beşinci nesil savaş uçağı AZM projesine devam edeceğini, bu arada Hindistan karşısında zayıf düşmemek için ya Çin’den beşinci nesil J-31 ya da Türkiye’den Kaan’ı satın alma yönünde bir adım atmak zorunda kalabileceğini ifade ediyorlar.

Pakistan-Hindistan Husumeti Nedeniyle Pakistan’ın Güçlü Ordu İhtiyacı Devam Ediyor 

Pakistan ve Hindistan; İkinci Dünya Savaşı'nın ardından İngilizlerin bölgeden çekilmesi sonrası, 1947 yılında bağımsızlıklarını ilan etmiş iki ülkedir. Müslüman çoğunluğun bulunduğu topraklarda (Keşmir hariç) Pakistan ve sonradan yine Pakistan’dan ayrılan Bangladeş ortaya çıkmıştır. Pakistan; bağımsız bir devlet olarak kurulduğu 14 Ağustos 1947 tarihten itibaren İngilizlerden miras Pakistan-Hindistan husumetinin ve rekabetinin içinde kendini bulmuştur. 21 Ekim 1947 - 31 Aralık 1948 tarihleri arasında Keşmir’i ele geçirmek için iki taraf arasında cereyan eden savaşın sonucunda Birleşmiş Milletler gözetmenliğinde ateşkes sağlandığında, Keşmir'in üçte biri Pakistan’ın (Azad Keşmir, Gilgit-Baltistan) ve geri kalanı Hindistan’ın (Cemmu ve Keşmir, Keşmir Vadisi ve Ladakh) toprağı haline gelmiştir. Ancak nihai bir sınır antlaşması imzalanamadığından, bu sorun iki ülke arasında ‘çözümsüz’ olarak varlığını korumaktadır. 

Aynı şekilde İngiliz parmağı, 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunanlıların İzmir’e ayak basmasında da devrede olmuş, Lozan’a rağmen Türkiye ile Yunanistan arasında ‘çözümsüz’ bir husumetin tohumları atılmıştır. Bu yönüyle halkının çoğunluğu Müslüman olan Türkiye ve Pakistan, benzer bir kader birliğine sahip iki ülke olup, birbirlerini ‘kardeş ülke’ olarak görmektedirler. Nasıl ki Türkiye bölgesinde güçlü bir orduya, güçlü bir savunma sanayiine sahip olma ihtiyacını her zaman hissediyorsa, Pakistan da Hindistan karşısında varlığını devam ettirebilmek için kendi ayakları üzerinde durma, büyük oranda kendi savunma sanayisine dayanan ürünlerle ordusunu donatmaya kendini zorluyor. Bu çerçevede Pakistan Ordusunda savunma yatırımlarında aslan payı Hava Kuvvetlerine ayrılıyor.

Pakistan Hava Kuvvetleri, bağımsızlık sonrasında, 1957 yılına kadar ağırlıklı olarak İngiliz uçaklarını kullanmıştır. 1957 yılında ise ABD ile geliştirilen iyi ilişkilerin bir sonucu olarak, 100 adet F-86 Sabre ve F-104 uçaklarını envanterine katmıştır. 1965 yılındaki Pakistan-Hindistan arasında yaşanan İkinci Keşmir Savaşı sonrasında, ABD’de Pakistan’a ambargo uygulamıştır. Bunun üzerine Pakistan, yönünü Fransız ve Çin uçaklarına çevirmiştir. Böylece Fransız Dassault yapımı Mirage III ve Çin yapımı Shenyang F-6 uçakları Pakistan Hava Kuvvetleri envanterine girmiştir. 1979 yılında Sovyetlerin Afganistan’ı işgali, ABD’nin tekrar Pakistan’la yakınlaşması sonucunu doğurmuş ve bunun neticesinde Pakistan; ABD’den 1982 yılında 40 adet F-16 Blok 15 satın aldı. Sonraki yıllarda ilave 71 adet F-16 daha satın almak isteyen Pakistan, ABD engellemeleriyle karşılaştı. Bunula birlikte 11 Eylül sonrasında Afganistan bağlamında Pakistan’a ihtiyaç duyan ABD; ilave 23 adet F-16 uçağının satışına izin vermeyi yeterli gördü. Sonradan Ürdün’den alınan 9 adet F-16 ile birlikte, envanterdeki F-16 sayısı, halihazırda, 85 oldu.

Fransa’dan 1967 yılından itibaren satın alma yoluyla, 36 adet Mirage III ve takiben 1970-1979 yılları arasında 60 adet Mirage V savaş uçağı Pakistan Hava Kuvvetlerinin kullanımına verildi. Sonrasında Avustralya’dan 50 adet Mirage III, Belçika’dan 39 adet Mirage V, İspanya’dan 13 adet Mirage III ve Libya’dan 50 adet Mirage V ve 2020 yılında Mısır’dan 36 adet Mirage V tedarik edildi. Tedarik edilen Fransız Mirage’ların bir kısmı yıllara sâri olarak aviyonik, elektronik harp ve silah modernizasyonlarına tabi tutuldu. Halihazırda Pakistan’ın 50 adet Mirage III ve 60 adet Mirage V uçağı, nükleer kabiliyetli Dual uçaklar olarak envanterinde bulunmaktadır.

Pakistana ve Çin, Dördüncü Nesil JF-17'yi Ortaklaşa Nasıl Ürettiler?

Aynı yıllarda Çinlilerle de savaş uçağı alışverişi yapan Pakistan, Çin’den F-6’lara ilave olarak A-5C taktik bombardıman ve F-7 savaş uçaklarını da tedarik etti. Sonrasında iki ülke ortaklaşa savaş uçağı üretme yönünde adım attılar ve JF-17 Thunder hafif, tek motorlu, dördüncü nesil çok amaçlı savaş uçağını geliştirme ve üretim sürecini başlattılar. Pakistan Havacılık Kompleksi (PAC) ve Çin’deki Chengdu Aircraft Corporation (CAC) tarafından ortaklaşa geliştirilen bu uçak, Pakistan’ın ihtiyaçları doğrultusunda üretilen ilk savaş uçağı oldu. 2002 yılından itibaren uçmaya başlayan JF-17’lerden bugüne kadar yaklaşık 170 kadar JF-17 Blok I/II/III üretildi. Üretim süreci devam ediyor. Ayrıca bu uçaklardan Nijerya ve Myanmar’a satış yapılırken, başka ülkelere de satış yapılması söz konusudur. 

Bu arada, Çin’le ortaklaşa tekâmül jet uçağı (T-38 dengi) olan Hongdu K-8 Karakoram üretimi de gerçekleşti. Halihazırda 38 uçak teslim edilmiş olup, toplamda 60 adet K-8 üretimi hedeflenmişti. Ortak üretimin yanında; Hindistan’ın Fransa’dan Rafale savaş uçaklarından satın alması üzerine, Pakistan da Çin’den toplamda 36 adet J-10C savaş uçağı tedarik etme yoluna gitti. Rafale karşısında elinde daha güçlü, performanslı bir uçağın olmasını zorunlu gören Pakistan, JF-17’lerden daha üstün performanslı uçaklara ihtiyacı olduğunun farkında ve bilincinde olarak yeni tedarik ve üretim yollarını arıyor inancındayım.

Bu çerçevede Pakistan; kendi hava-uzay sanayisinin gelişmesine, kendi özgün platformlarının Pakistan Hava Kuvvetlerinin asli platformları olmasına özen gösteriyor. Şimdi olmasa bile gelecekte Pakistan yapımı savaş uçaklarıyla sınırlarını korumak istediği anlaşılıyor. Zira yıllardır Amerikan ambargoları ve yaptırımlarına maruz kalan Pakistan, belirli oranda Çin’le birlikte hareket edebileceğini ancak bunun da bir sınırı olduğunu biliyor. Nihayetinde Pakistan; bu sorunu çözme doğrultusunda arayış içinde olan, kendi mühendisleri tarafından tasarlanan uçak projelerini hayata geçirmeye gayret gösteren bir ülke profili çiziyor.

Pakistan 2017 Yılında Beşinci Nesil Savaş Uçağı Projesini, Project AZM’yi Başlattı

Bu anlayış ve gelecek perspektifiyle, Pakistan, 2017 yılında "çözüm projesi (projet resolve)" anlamına gelen "PROJECT AZM" adlı bir proje başlattı. Pakistan; bu proje kapsamında Kamra’da 5. nesil savaş uçağı ve gelişmiş insansız hava araçları üretmeyi planlıyor. Uçağın üç adet tasarım değerlendirme döngüsü olması yönünde bir öngörüyle planlama yapılmıştı. Şimdilerde ilk döngünün tamamlandığına dair çeşitli kaynaklarda yer alan bilgilere rastlanmaya başlandı.

Pakistan beşinci nesil savaş uçağının geliştirilmesi için 10 yıllık bir süre öngörüyordu. 2017 yılındaki bu öngörü gerçekleşirse, her şey planlandığı gibi giderse uçağın ilk prototipinin 2027 yılından itibaren gün yüzüne çıkması bekleniyor. Bununla birlikte henüz bunun olabilirliğine ilişkin ön çalışmaların tamamlanmadığı konuşuluyor. Dolayısıyla 2027’de Pakistan üretimi beşinci nesil bir milli muharip uçağın ilk prototipini görmek pek mümkün olamayabilir.

Bu arada Pakistan savunma sanayisinin bazı kritik teknolojiler için Ukrayna ile işbirliği yaptığına dair bazı söylentilere sosyal medyada rastlanıyor. Öte yandan Çin’in kesinlikle Pakistan için bir stratejik ortak olduğu biliniyor. Bu arada, bazı kaynaklara göre, Türk havacılık ve uzay sanayii (TUSAŞ) tarafından geliştirme süreci devam eden milli muharip uçak Kaan da Pakistan açısından göz önünde bulundurulan önemli bir işbirliği opsiyonu olarak görülüyor. Türkiye ve Pakistan’ın çok yakın ilişkilere sahip olması ve Türkiye’nin geçmişten günümüze, özellikle de son yıllarda Pakistan'la savunma sanayiinde yakın temas içinde olması, Kaan boyutunda bir işbirliğine gidilme olasılığını teorik olarak mümkün kılıyor.

Öte yandan Pakistan Savunma Sanayii; kendi gelişmiş eğitim uçağını ve JF-17 savaş uçağını, Çinlilerin desteğiyle de olsa yapabilmenin verdiği öz güvenle, bundan böyle tek başına bir savaş uçağı geliştirme projesini yürütebileceğini değerlendiriyor olmalılar. Nitekim 2017 yılında başlatılan Project AZM, bu yönde adım atıldığını, Pakistan otoritelerinin bu yönde bir irade gösterdiğini anlıyorum. Her ne kadar J-10C satın alma kartı devreye sokulmuş olsa da, bundan böyle Pakistan’ın Çin’den de olsa hazır savaş uçağı satın almak istemeyeceğini, kendi savunma sanayisi alt yapısı ve yetenekleriyle yapacağı bir savaş uçağı ile devam isteyeceğini değerlendiriyorum. 

Pakistan Çin’de Beşinci Nesil Savaş Uçağı J-31’lerden Satın Alacak mı?

Bu değerlendirmenin hilafına Pakistan Hava Kuvvetleri Komutanının geçenlerde bir hava üssünü ziyareti esnasında yaptığı bir konuşmada, Pakistan'ın J31 savaş uçağı satın alacağına ilişkin kullandığı ifadeyi dikkat çekici buluyorum. Henüz Pakistan Hükümeti tarafından doğrulanmayan ve Çin tarafından da teyit edilmeyen bu açıklamanın arkasının gelip gelmeyeceğini zaman gösterecek olsa da, en azından Pakistan Hava Kuvvetlerinin bu yönde bir niyeti olduğu çok açık. 

Bazı uzmanlar; Pakistan’ın kendi beşinci nesil savaş uçağı projesine devam edeceği, bu arada Hindistan karşısında zayıf düşmemek için ya Çin’den beşinci nesil J-31 ya da Türkiye’den Kaan’ı satın alma yönünde bir adım atmak zorunda kalabileceğini ifade ediyorlar. Project AZM devam ederken, Pakistan’ı bu karara yönlendirebilecek en büyük faktör, Hindistan karşısında zayıf düşmemek olarak gösteriliyor. 

Pakistan’ın Beşinci Nesil Uçağı Tasarlaması, Geliştirmesi, Üretebilmesi, İdamesi İçin Gerekenler

Pakistan şüphesiz Çin’le ortaklaşa JF-17 projesini hayata geçirdiği, bu aynı zamanda Pakistan Hava-Uzay Sanayii için belirli ölçüde teknoloji transferini ve tecrübe kazanımı da sağlamıştır. Bu projenin; Pakistan için kendi mühendislik birikimini geliştirici bir rol oynadığını, beşinci nesil bir uçağı üretmek için gerekli teknoloji hazırlık seviyesinin üst basamaklarına tırmanabilecek yeterlilikte bir hava-uzay sanayii inşasına da katkı sağladığını söyleyebiliriz. Eğer Pakistan yukarı doğru sürmekte olan bu ivmesini devam ettirebilirse, mutlaka kendi öz yetenek ve birikimi ile, beşinci nesil bir savaş uçağını üretebilecek seviyeye ulaşacaktır inancını taşıyorum. 

Pakistan’ın Beşinci Nesil Savaş Uçağı AZM İçin Her Yıl Ortalama 2 milyar USD Harcaması Gerekiyor

Beşinci nesil uçak tasarlama, geliştirme ve üretme süreçlerine yönelik bazı kritik gereksinimlerin üzerinde durursak, Pakistan ve benzeri ülkelerin işinin o kadar da kolay olmadığı daha iyi anlaşılacaktır. Her şeyden önce beşinci nesil bir uçağı üretmenin getirdiği yüksek maliyeti karşılayacak bir ekonomik büyüklüğe ulaşmış olması gerekiyor. F-35 programına baktığımızda, Pakistan’ı bekleyen parasal ihtiyaç hakkında bir şey söylememiz mümkün olabilir. F-35 uçaklarının üretim maliyetleri ve ömür döngüleri dikkate alındığında, toplamda şimdilik 1.7 trilyon USD, ama önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacak ihtiyaçlarla birlikte 2 trilyon USD’lik bir savunma programı büyüklüğüne erişilmesi söz konusudur. Yaklaşık 4.000 adet F-35’in üretileceğini varsayarsak, bu durumda uçak başına üretim ve ömür döngüsü maliyeti 500 milyon USD civarında gerçekleşecektir. F-35 için telaffuz edilen birim maliyetin çok daha üstünde bir birim maliyetle Pakistan’ın kendi beşinci nesil milli muharip savaş uçağını (AZM olarak isimlendirelim) üretebileceğini beklememiz söz konusu olmaz. 

Yine de biz 500 milyon USD’lik birim maliyeti esas alırsak, JF-17 sayısı kadar AZM üretileceğini farz ve kabul edersek, bu durumda 200 uçak için Pakistan yıllara sari olarak toplamda 100 milyar USD bu uçağın üretimi, bakım idamesi, modernizasyonu, kullanımı için ayırması gerekecektir. 50 yıllık ömür döngüsünde, her yıl 2 milyar USD büyüklüğünde bir bölümün Pakistan bütçesinden bu uçak için ayrılması gerekir. Pakistan’ın gayri safi milli hasılası 350 milyar USD civarında seyretmektedir. Günümüzde Pakistan Ordusu, yıllık 7,5 milyar USD savunma harcamasına ihtiyaç duymaktadır. Buradan hareketle, parasal ihtiyacı 7,5 milyar USD olan bir ordunun, sadece beşinci nesil savaş uçağı üretimi için her yıl 2 milyar USD ayırabilmesi neredeyse imkansızdır. Pakistan gibi her yönüyle altyapısı yetersiz, 250 milyonu aşan genç bir nüfusa sahip bir ülkenin önceliğinin beşinci nesil uçak üretmek olabileceğini gerçekçi bulmuyorum. Bununla birlikte savunma, güvenlik için geleneksel Pakistan-Hindistan rekabetinin Pakistan hükümetlerini bu parayı bulmaya zorlayabileceğini değerlendiriyorum.

Pakistan Hava-Uzay Sanayisinin Teknoloji Hazırlık Seviyesinin Beşinci Nesil Savaş Uçağı Üretebilir Seviyeye Çıkması Gerekiyor

Düşük Görünürlük (Stealth) Sağlayıcı Yapısal, Şekilsel ve Sistemsel Gövde Tasarımı

Stealth veya düşük görünürlük teknolojisi, birçok faktörü içinde barındıran bir ürün bütünlüğüne ulaşmayı gerektiriyor. Bir savaş uçağında genel manada düşük görünürlüğün elde edilebilmesi için uçak gövdesinde (yapısal ve şekilsel olarak) düşük görünürlüğe uygun bir tasarım kullanılması yanında düşük görünürlüğe uygun malzeme, radar, elektronik harp sistemleri vb. kullanılması gerekiyor.

Gövde tasarımında radar kesit alanını (radar cross section – RCS) en küçük değerlere indirgeyebilmek için düşman radarlarından yayılan dalgaların, ışınların uçak gövdeis tarafından ‘emilmesi’ ya da başka bir yöne yansıtılması, radar mevziine bu dalgaların geri ulaşmaması ya da en düşük oranda ulaşması gerekiyor. Bunun için kullanılan yöntem, uçak gövdesi yapımında kullanılan metal plakaların, çerçevelerin diğer düzlemdeki plaklar, çerçeveler ile yaptığı kesişmenin 90 derece olmasına, ortogonal yapı gereksinimlerine uyularak köşelerin teşkil edilmesine özen gösterilmesidir. F-35, F-22 benzeri beşinci nesil uçaklara baktığımızda, ikili (dihedral) ya da üçlü (trihedral) ortogonal tabakaların kullanılarak bu uçakların yüzeylerinde yapısal bir bütünlüğe ulaşıldığını görebiliyoruz. Bu tür uçakların kuyruk bölmesinde, dikey stabilizelerinin de dik değil köşe yansımalarını azaltacak ve yüzey azaltacak şekilde yatık açılarla, kuyruk yüzeylerini eğerek farklı bir düzenlemeye gidilmektedir. Hatta B-21 gibi ‘uçan kanat’ profillerinde, daha fazla düşük görünürlük için kuyruk bölümü tamamen ortadan kaldırılmıştır. 

Uçağın gövdesi ile kanadın birleştiği bölgede net bir ayrım çizgisi kalmayacak şekilde pürüzsüz bir akışkanlık sağlanması hedeflenmektedir. Aynı şekilde motor hava alığı girişlerinde motor pallerinin düşman radar dalgaları tarafından görülmemesi için ‘yılanımsı kıvrımlar’ kullanılmaktadır. Motor nozul bölmesinde ise testere görünümlü tasarım kullanılarak ortogonal bir yapıya ulaşmaya çalışılmaktadır. Kısacası beşinci nesil uçaklarda düşük görünürlüğü destekleyici, mümkün olduğunca dışarıya IR yansıma vermeyecek şekilde tasarımı olan, uygun malzemelerle yapılan daha gelişmiş bir jet motoru kullanılması gerekiyor. Ayrıca bu tür uçaklarda düşük görünürlüğe katkı için mutlaka dahili silah yuvası içinde mühimmatın taşınması, harici istasyonlarda mümkün olduğunca silah taşınmaması gerekiyor. Çünkü uçak gövdesi üzerindeki her çıkıntı RCS’i doğal olarak artıran bir rol oynuyor. 

Gövdenin şekilsel gereksinimleri yanında, radar emici malzeme ile kaplanması (Radar Absorbent Material - RAM) , mümkün olduğunca uygun yüzeylerde metal veya metal alaşımları yerine uygun karbon kompozit malzemenin kullanımı, uçak boyasının RAM özellikli olması vb. gerekiyor. 

Düşük Görünürlüğü Destekleyici AESA Radarı Kullanımı

Beşinci nesil uçaklarda kullanılacak radar, klasik radarlara göre daha gelişmiş bir radar olması gerekiyor. Düşman radar mevzilerine veya uçaklarına yaklaştıkça, her ne kadar düşük görünürlük gerekliliklerine göre beşinci nesil uçaklar üretiliyor olsalar da, nihayetinde ‘görünür’ hale gelmektedirler. Bu nedenle, uzak mesafelerden, düşman kendisini görmeden bu uçakların düşmanı görmesi arzu edilmektedir. Bu kapsamda düşük görünürlüğü destekleyen sofistike AESA radarının bu tür uçaklarda kullanılması gerekiyor. AESA radarını üretebilmek demek, klasik doppler ve PESA radarlarından daha gelişmiş bir radarı üretebilecek daha karmaşık yapıdaki bir teknolojik yetkinliğe erişmeyi gerektiriyor. Zira AESA tipindeki radarlar, daha fazla güç istiyor, ısınması yüksek, bu yüzden sofistike soğutma sistemine ihtiyaç duyuyor. AESA anten unsurları çalışma frekansını saniyede yaklaşık 1.000'lerce kez değiştirebiliyor. AESA Radar enerjisi tek bir frekans yerine çok geniş bir banda yayılıyor. Hasım ülke, bu sinyalin sadece arka plan gürültüsü olduğunu düşünerek çoğunlukla görmezden geliyor. Kısacası düşük RCS’li bir AESA radarını üretebilmek sofistike bir teknolojik altyapıya ve birikime sahip olmayı zorunlu kılıyor.

Sensör Füzyonu Mimarisi ve Gelişmiş Aviyoniklerin Kullanımı

Beşinci nesil uçaklarda sensör füzyonu da olmazsa olmazlar arasında yer alıyor. Bu teknoloji tüm dost hava, yer, uzay veya diğer sistemler tarafından toplanan ve sağlanan bilgileri bir havuzda ‘bütünlemeyi’ sağlayarak, tek bir taktik hava resmini pilotun önüne koymaya yarıyor. Pilotun durumsal farkındalığını büyük ölçüde geliştiren sensör füzyonu, aynı zamanda etkin bir şekilde düşük görünürlüğe de hizmet ediyor. Zira uçağın radarı dışarıya yaydığı enerji ile uçağı görünür kılan bir sistemdir. Bu nedenle gelişmiş sensör füzyonuna sahip beşinci nesil uçaklar, düşük görünürlüklü AESA radarı da olsa, düşman hava sahasında uçak radarını en düşük modda kullanma seçeneğini pilota vermesi gerekiyor. Yine bu tür uçaklarda kullanılan elektronik harp sistemlerinin de düşük görünürlüğü destekleyen bir mekanizma olarak tasarlanmış olması ve sensör füzyonu ile uyumlu çalışması gerekiyor. Ayrıca, sensör füzyonu ile uyumlu olarak, entegre aviyonikler, uçak harp hasar onarım yetenekleri, düşük görünürlük kokpit ve kanopi camı kullanımı vb. ihtiyacı bulunuyor. Bu teknolojilerin her birini geliştirmek ciddi araştırma geliştirme süreçleri yanında uzunca bir zaman istiyor. Bu manada dijital tasarım araçlarındaki gelişmeler tasarım mühendislerine büyük kazandırıyor, klasik usuller artık rafa kalktı. Tasarım çalışmaları süratle bitiriliyor, üç boyutlu prototip üretimler 3D yazıcılarla eskiye nazaran daha hızlı bir şekilde gerçekleştirilebiliyor diyebiliriz ancak bunları yapacak mühendislerin ciddi bir birikime sahip olması, alanlarında uzmanlaşmış olmaları ve hava-uzay teknoloji altyapısının o ülkede bu tür çalışmaları destekleyecek yeterlilikte olmasına ihtiyaç duyuluyor.

Dijital Uçuş Kontrol Sistemi Kullanımı

Görüldüğü üzere, beşinci nesil uçakların üretiminde en büyük sorun sahası düşük görünürlüğe yapısal, şekilsel ve sistemsel olarak bir bütünlük içinde ulaşılması bekleniyor. Bunların yanında, gelişmiş bir savaş uçağından beklenen aerodinamik tasarımın stabilite yönüyle ‘dengesiz’ olmasıdır. Daha az kararlı yapıda üretilen savaş uçakları manevra yeteneği daha üstün uçak anlamına geliyor. 

Örneğin F-16, kararsız ama bir o kadar da çevik (agile) bir uçaktır. Bu tür bir uçağı pilotun klasik bir uçak gibi uçurması, üç boyutlu tüm manevraları layıkıyla uçağa yaptırabilmesi neredeyse olanaksızdır. Pilotun bu manada desteklenmesi gerekiyor. Son elli yıldır üretilen savaş uçaklarının çoğunda bu nedenle uçağı her durumda ‘dengede’ tutabilmek, kararlı bir yapıda uçurabilmek için dijital uçuş kontrol sistemi (fly-by-wire ve hatta daha gelişmiş olan versiyonu fly-by-optics) kullanılmaktadır. Bu basit bir teknoloji değildir. Uçuş kontrol yasaları için gerekli çok karmaşık bir yazılımın tasarlanması, sayısız sistem, yer ve uçuş testinin yapılması gerekiyor. Hataya kapalı bir sistemin ortaya çıkması uzun yıllara mal oluyor.

Düşük Görünürlükle Uyumlu Gelişmiş Jet Motoru Kullanımı

Nihayetinde beşinci nesil uçakların hem manevra ve performans isterlerini karşılamaları hem de süper seyir süratinde (kısaca art yakıcı kullanmadan ses üstü süratlere çıkabilme) uçabilmeleri gerekiyor. Bunun için düşük görünürlüklü güçlü motorların kullanılması yanında thrust-vectoring ile uyumlu değişken açılı nozul sistemlerinden yararlanılması ihtiyacı bulunuyor. Doğal olarak motorun ağırlığı ve boyutu, beşinci nesil uçağın boyutunu ve gövde şeklini kısıtlayan bir faktör olarak karşımıza çıkıyor. Hem takati yüksek hem düşük görünürlük bir jet motorunu üretmek, birçok ülke için hayal ötesi bir gerçeklik olarak karşımıza çıkıyor.

Sonuç

Pakistan, Büyük Britanya’nın İkinci Dünya Savaşının bitimiyle birlikte eski gücünü kaybetmesinin bir sonucu olarak, 1947 yılında İngiliz sömürgesi olan Hindistan’ın bağımsızlığını kazanması sürecinde bu ülkede yaşamakta olan Müslümanlar tarafından Hindistan’dan ayrılmak suretiyle kurulan bir ülkedir. Bu ayrılık; günümüze kadar devam eden Pakistan-Hindistan husumetini miras bırakan bir gelişme olmuştur. Bu nedenle 250 milyon nüfuslu Pakistan, zayıf ekonomisine rağmen büyük bir orduyu beslemeyi, savunma ve güvenlik ihtiyacını öncelikleri arasında en başa koymayı zorunlu gören bir ülke profiline sahiptir. Bu kapsamda, geçmişte Amerikan ve Fransız uçaklarıyla Hava Kuvvetlerini donatan Pakistan, Batı dünyası ile ilişkilerinin bozulduğu dönemlerde komşusu ve bir yönüyle Hindistan’ın da ‘düşmanı’ Çin ile yakın işbirliği içinde olmayı tercih etmiş ve Çin savaş uçaklarını tedarik etme yoluna gitmiştir. Bu işbirliğinin bir ileri aşaması olarak iki ülke JF-17 savaş uçağını Pakistan Hava Kuvvetlerinin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde üretme başarısın göstermiştir.

JF-17 geliştirme süreciyle, savaş uçağı üretim teknolojisinde belirli bir aşama kaydeden Pakistan; bu projenin bir sonraki adımı olarak beşinci nesil savaş uçağı geliştirebilmek için Project AZM’i başlatmıştır. 2017 yılında başlatılan bu projede kaydedilen aşamalar tüm açıklığıyla açık kaynaklarda yer almamakla birlikte, Pakistan otoritelerinin arzu ettiği ilerlemenin henüz elde edilemediğini değerlendiriyorum. 2027-28 yıllarında bu uçağın ilk prototipinin ortaya çıkması planlanıyor. Ancak Türkiye’nin milli muharip uçak projesi Kaan referans olarak alınırsa, Pakistan halkının en erken 2030’lu yılların başında AZM’i havada görme şansı söz konusu olabilir inancındayım.

Öte yandan, beşinci nesil bir savaş uçağını üretmeye soyunan her ülkenin teknoloji hazırlık seviyesinin en üst seviyelere erişmiş olması gerekiyor. Dördüncü nesil kriterlerini ancak karşılayan JF-17’yi bile üretirken Çin’in desteğine ihtiyaç duyan Pakistan’ın, düşük görünürlük başta olmak üzere birçok faktörü içinde barındıran karmaşık yapıdaki beşinci nesil bir savaş uçağını tek başına üretebilmesi, imkansız olmasa da oldukça zorlu olacağını, Pakistan hükümetlerinin yıllık 2 milyar USD civarındaki bir maliyete katlanması gerektiğini, kritik teknolojilerde gelişmiş ülkelerden doğrudan destek olmasa bile bitmiş ürün (örneğin AESA radarı tedariki) ve yüksek kalifiye personel desteği, danışmanlığı alma ihtiyacı bulunduğunu değerlendiriyorum. 

Pakistan ve benzeri ülkelerin, beşinci nesil düşük görünürlüklü bir savaş uçağının detaylı tasarımı, geliştirilmesi ve üretimi için göstermeleri gereken gayretin büyüklüğü açık bir şekilde görülüyor. Düşük görünürlük önemli bir yetenek ama tek başına yeterli olan bir teknoloji değil. Beşinci nesil savaş uçağının tasarım felsefesindeki bütünlüğü yakalamanın işin püf noktası olduğuna inanıyorum. Önkoşul olarak yılların mühendislik deneyimine sahip olunmasını, önceden dördüncü nesil savaş uçağı tasarım-geliştirme-üretim süreçlerinde deneyim kazanılmasını, yüksek maliyetlerin karşılanmasını, sayısız denemelerin yapılmasını, olası başarısızlıklara katlanılmasını, iyi bir yönetim bütünlüğünün yakalanmasını gerektirir. 

Tüm bunları tek başına öğrenen ve geliştiren, nihayetinde kendi beşinci nesil savaş uçağını üretebilecek ölçüde ileri seviyeye erişmiş herhangi bir ülkenin, Çin dahil, Pakistan’a stratejik açıdan çok önemli görülen hassas ve kritik hava-uzay teknolojilerini aktarmasını beklemiyorum. Hiçbir ülke bu tür teknolojileri paylaşmayacaktır. Bunu beklemek hayal olur. Güney Kore’nin hava ve uzay şirketi KAI (Korean Aerospace Industry)’ye KF-21 beşinci nesil savaş uçağının üretiminde doğrudan yardım etmesi beklenen Lockheed Martin’in ihtiyaç duyulan bazı kritik teknolojileri (AESA dahil) KAI’ye aktarmaması bu konuda bilinen en yakın örnektir. Dolayısıyla Pakistan'ın ya da başka benzer bir ülkenin yapabileceği tek şey, beşinci nesil uçak üretimine ilişkin kritik teknolojiyi çok zor da olsa, kendi imkân ve yeteneklerine dayanarak, yurtiçinde geliştirmek olacaktır. Gerçekten kolay bir iş değil ama herhalde başka bir yolu da yok.

Bu arada, Pakistan'ın teknolojik ve mali kısıtlar içindek kendi beşinci nesil savaş uçağını üretebilmesi yakın vadede oldukça müşkülatlı olacağı kanaatini taşıyorum. Bu nedenle, ara çözüm olarak muhtemelen Türkiye'nin MMU Kaan'ında ilerlemeye bağlı olarak, Pakistan için de üretim yapılması yönünde Pakistan'ın adım atabileceğini değerlendiriyorum. Bazı duyumlara göre iki ülke zaten Kaan bağlamında görüşüyorlar, işbirliği olanaklarını değerlendiriyorlar. Aynı durumun Pakistan-Çin arasında J-31 boyutunda da geçerli olduğuna, Pakistan'ın Çin ve Türk uçaklarından birini seçme aşamasına henüz gelmediğini ancak Kaan'da beklenen 27 Aralık 2023 tarihindeki uçuşun ertelenmesine benzer gecikmelerin sıklıkla yaşanması halinde, ibrenin Pakistan tarafından Çin'e doğru döndürülebileceğini de bir seçenek olarak TUSAŞ'ın göz önünde bulundurması gerekiyor.

Kaynakça

Muhammed Ayyıldız, “Pakistan Hava Kuvvetleri (PAF) Analizi”, 23 Mart 2022, https://www.savunmasanayist.com/pakistan-hava-kuvvetleri-paf-analizi/

https://twitter.com/Huseyin_Fazla/status/1707761708549189763

Hüseyin FAZLA, “F-35 Programından Çıkarılmak Türkiye İçin Kayıp mı/Kazanç mı oldu? Bölüm-9 (Son)”, STRASAM, 28 Ocak 2023, https://strasam.org/savunma/havacilik-ve-uzay-sanayii/f-35-programindan-cikarilmak-turkiye-icin-kayip-mi-kazanc-mi-oldu-bolum-9-son-1608

https://www.quora.com/What-is-the-Pakistan-Air-Force-PAF-getting-for-its-6th-generation-fighter-jet/answer/Daniyal-203?ch=3&oid=1477743659385595&share=16c92840&srid=usBSds&target_type=answer

Jeffrey O. Grady, System Requirements Analysis, Second Edition, San Diego, 2014, https://doi.org/10.1016/B978-0-12-417107-7.00011-

Dr. Hüseyin Fazla
Dr. Hüseyin Fazla
Tüm Makaleler

  • 09.01.2024
  • Süre : 7 dk
  • 4232 kez okundu

Google Ads