Radara Düşük Görünümlü (Stealth) Uçaklar ve Gerçekler
Radarlara görünmeyen (stealth) bir uçak geliştirilmesi fikri acaba ilk defa ne zaman ortaya çıkmıştır? Radar cihazının İngilizler tarafından keşfedilip 1940 yılında kullanılmaya başlandığı bilinmektedir. 2'nci Dünya Savaşı'nda Alman uçaklarının İngiltere'ye karşı taarruzi harekât icra ettikleri, 9 Temmuz 1940 ile 31 Ekim 1940 tarihleri arasında devam eden İngiltere Savaşları (Battle of Britain) ile, İngilizlerin tarihte ilk defa radar cihazını kullanmaya başlamaları, ayni tarihlere denk gelmektedir. Radar cihazı yeni keşfedilmesine rağmen, İngiltere'ye taarruz eden Alman uçaklarının tespit edilip düşürülmesinde etkili olmuşlardır. Almanlar buna karşı bir çare olarak radara görünmeyen bir uçak projesi üzerinde çalışmaya başladılar. Alman mühendislerinin 1944 yılında, radara yakalanmayan Horten Ho-229 (Gotha Go-229) modeli, delta kanat şeklinde bir hafif bombardıman uçağını geliştirdikleri yakın zamanda ortaya çıkmıştır. Almanya'nın savaşı kaybetmesiyle bu proje hayata geçirilememiştir.
Alman Ho-229 uçağının temsili fotoğrafı
Almanların 2'nci Dünya Savaşı'nda radarlar tarafından tespit edilen uçaklarının düşürülmesine karşı radara görünmeyen bir uçak projesi geliştirilmesine duydukları ihtiyacın benzerini, Amerikalılar, soğuk savaş döneminde yaşamışlardır. Amerikalı pilot Francis Gary Powers'ın U-2 casus uçağıyla Rusya üzerinde keşif uçuşu yaparken 1 Mayıs 1960 tarihinde düşürülmesi üzerine, radara görünmeyen uçak projesi bu sefer Amerika'da başlatılmıştır.
Soğuk savaşın sürdüğü o yıllarda Amerikalılar, Sovyetler Birliği'nin savaş gücünü ve özellikle nükleer silahlarının bulunduğu yerleri tespit etmek amacıyla U-2 keşif uçağından büyük ölçüde faydalanıyorlardı.
ABD Lockheed U-2 Stratejik Keşif Uçağı
U-2 uçakları, Sovyetler Birliği üzerindeki hedefleri gözetleyip fotoğraflarını çekmek üzere, Pakistan'ın Peshaver Hava Üssü, Kıbrıs'ın güney ucunda İngiliz uçaklarının konuşlandığı Akrotiri Hava Üssü ve bizim İncirlik Hava Üssü'nü kullanıyordu. 65.000 feet irtifada görev yapabilen bu uçağı Sovyet radarları takip edebiliyor ancak önleme uçakları bu irtifaya çıkamadığından uçağı düşürmeleri mümkün olmuyordu. Nihayet, 1 Mayıs 1960 tarihinde bir U-2 uçağını Moskova'nın 1.500 km. kadar doğusunda Sverdlovsk şehri civarında uçarken bir S-75 Dvina füzesiyle düşürmeleri ve uçağın paraşütle atlayan pilotu Gary Powers'ı esir almaları, Amerikalılar üzerinde büyük bir şok etkisi yaratmıştı.
Pentagon bunun üzerine radara görünmeyen bir uçağın yapılıp yapılamayacağı projesi üzerinde çalışmaları başlattı. Bu projenin teknik ve mühendislik çalışmalarını yapmak üzere Lockheed firmasıyla bir anlaşma yapıldı. Lockheed firması 1944 yılında ABD’nin ilk jet motorlu muharip uçağı olan F-80'i imal etmişti. Firmanın baş mühendisi Clarence (Kelly) Johnson, yardımcısı Benjamin (Ben) Rich ve ekibiyle beraber 1950'li yılların başında, dünyada ilk defa 2 MACH (ses süratinin iki misli) süratle uçan F-104 uçağını tasarlayıp imal etmişlerdi. Ayni mühendis ekibi, 1966 yılında 3 MACH süratle uçabilen ve 85.000 feet gibi çok yüksek irtifada görev yapabilen SR-71 Stratejik Keşif Uçağını tasarlayıp imal etmişlerdi ve bu gibi özgün uçakların tasarım ve imalatında büyük deneyim kazanmışlardı.
Radara görünmeyen uçağın yapılması için başlatılan proje "Skunk Works" kod ismini taşıyordu. Projenin başına Kelly Johnson'un yardımcısı Ben Rich getirildi. Los Angeles şehrinin yakınındaki Burbank hava alanı pistinin kenarındaki bir hangarda alınan çok büyük gizlilik önlemleri altında ekip çalışmalara başladı.
Uçağın kullanıcısı Amerikan Hava Kuvvetleri tarafından F-117A Nighthawk ismi verilen uçağın imalatı, projeden sorumlu ekibin gece gündüz çalışmasıyla istenen zamanda tamamlandı. Uçağın ilk prototipi, Haziran 1981'de ilk uçuşunu yaptı ve Ekim 1983'te uçaklar hizmete girdi. Bilindiği gibi, bir uçağa görünmezlik kabiliyeti kazandıran özelliklerin birincisi, gövde, kanat ve kuyruğa verilen aerodinamik şekil ile hava alığı ve egzoz konisinin gövdeye en uygun açılarla yerleştirilmesi, ikincisi, gövde ve kanat altında hiç bir yük taşınmaması ve böylece Radar Kesit Alanı'nın (Radar Cross Section - RCS) en asgariye indirilmesi; üçüncüsü de uçağın imalatında, radar huzmelerinden gelen elektromanyetik dalgaları emen (RAM-Radar Absorbent Material) karbon fiber, seramik ve silisyum karbür (SİC) gibi boya ve kompozit malzemelerin kullanılmasıdır.
F-117A üzerinde, imalat hattından çıkan her uçaktan istenen iniş, kalkış, tırmanış, dönüş, G limitleri, motor performansı, uçuş ve motor saatleri, uçuş kumandaları, iniş takımları, frenler, kuyruk paraşütü, pike flaplarının çalışması gibi testler başarıyla tamamladıktan sonra sıra, bu uçağın bir radar cihazının skobunda görünüp görünmeyeceğinin bizzat uçularak test edilmesine gelmişti.
ABD Hava Kuvvetleri F-117A Nighthawk uçağı
F-117A'nın görünmezlik testinin yapılması için uçağın kullanıcısı olan Hava Kuvvetleri temsilcileri ile uçağın tasarımını ve imalatını yapan grubun başındaki Mühendis Ben Rich, planlanan günde beraberce denemenin yapılacağı radar mevziine gittiler ve uçuşun yapılacağı saatte radar skobunun başına geçtiler. Skobun başındaki radar kontrolörü, uçuş planlamasına göre verilen saatte uçuş rotasında uçan tek bir uçağın ekosunu tespit edince bu ekonun radarda görünmemesi gereken F-117 uçağına ait olduğunu düşünmüş ve F-117'nin başarılı olamamasına üzülmüştü. Oysa, radar kontrolörü, bir T-38 eğitim uçağının F-117'nin uçuşunu kontrol etmek üzere onu belli bir mesafeden takip ettiğini bilmiyordu. O anda havada birbirine yakın uçan iki uçak bulunuyordu ama radar skobunda tek uçağın ekosu görülüyordu. Kontrolörün radar skobunda gördüğü eko da F-117'nin değil, onu yakından takip eden T-38 uçağının ekosu idi. Bu deneme ile F-117'nin radarda görünmediği bizzat ispat edilmiş oluyordu.
Toplam 64 adet imal edilen F-117A uçaklarıyla üç filo teşkil edilmişti. Uçağın kullanıcısı Hava Kuvvetleri tarafından F-117A filoları sadece taarruzi rolde kullanılmak istendiğinden, uçağın konfigürasyonu bu amacı karşılayacak şekilde tasarlanmış ve silah sistemleri de buna göre yerleştirilmişti. Irak'ın 2 Ağustos 1990 tarihinde Kuveyt'i işgal etmesiyle başlayan krizin sonucunda, Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın kararıyla, ABD öncülüğünde, Birleşik Krallık, Fransa, Suudi Arabistan, Suriye ve Mısır'ın da aralarında bulunduğu 40'a yakın ülkenin dahil olduğu koalisyon gücüyle Irak'a karşı bir taarruz harekâtın düzenlenmesi kararı alındı.
Taarruz harekâtının planlanması safhasında, Bağdat şehri yakınında ve civarında bulunan komuta ve kontrol merkezlerinin, Başkanlık Sarayı ve Savunma Bakanlığı binasının, Dicle ve Fırat nehirleri üzerindeki köprülerin tahrip edilmesine birinci öncelik verilmişti. Bu bölgedeki hedeflerin analizleri yapılırken, Bağdat civarına yerleştirilen Sovyet yapısı hava savunma füzelerinin bu hedeflere taarruz edecek uçaklar için büyük bir tehdit teşkil ettiği değerlendirildi. İnanılacak gibi değil ama istihbarat kaynaklarından toplanan bilgilerine göre, Bağdat şehrini ve civarındaki hassas hedefleri korumak amacıyla, şehrin etrafına 16.000 uçaksavar füzesi ve 3.000 uçaksavar makineli topu yerleştirildiği tespit edilmişti. Bu sayıdaki uçaksavar füzesi ve makineli topu o tarihte Moskova'nın savunulması için civarına yerleştirilen füzelerin miktarından daha fazlaydı. O zamanki savunma konseptine göre pek çok ülkenin başkentinin etrafına hava savunma füzeleri yerleştirilmekteydi. Sırası gelmişken, o yıllarda İstanbul'un hava savunmasını sağlamak amacıyla Nike Ajax ve Nike Hercules modeli füzelerden teşkil edilen sekiz adet füze filosundan dört filonun Anadolu yakasında, dört filonun da Avrupa yakasında konuşlandırıldığını hatırlayalım.
Irak üzerinde taarruz edilecek hedeflerin analizleri yapılırken, hangi tip hedefe hangi cins silahla taarruz edilirse en iyi neticenin alınacağı hesaplandı. Bağdat civarında kalın beton sığınaklar içinde bulunan komuta kontrol merkezlerinin ve köprülerin tahribi için 2.000 librelik MK-84 bombasının en uygun silah olacağı tespit edildi. Diğer hedefler arasında, radarlar, füze mevzileri, malzeme ve silah depoları gibi hedeflerin tahribi için ise gemilerden fırlatılan Tomahawk modeli Cruise füzelerinin kullanılması planlandı. Akdeniz ve Basra Körfezinde seyir halinde bulunan ABD Donanması'na bağlı gemilerden fırlatılacak ve her birinde 996 libre harp başlığı bulunan Tomahawk füzeleri, Bağdat civarındaki hedefleri rahatça kapsayabilecek bir menzile sahipti.
Son derece yoğun bir füze ve uçaksavar sistemiyle savunulan Bağdat civarındaki hedefleri tahrip etmek üzere kullanılacak en uygun uçak tipi, hem hedef üzerinde istenen tahribatı sağlayabilecek 2.000 librelik MK-84 tipi bombaları taşıyabilen, hem de hava savunma radarları ve füze radarlarına görünmeden ve zayiata uğramadan hedefe gidip dönebilecek F-117A uçağı olacaktı. Bu amaçla 37 uçaklık bir F-117A filosu, Suudi Arabistan'ın Güneybatı ucunda bulunan King Khalid Hava Üssü'ne intikal etti. Bağdat'tan 900 mil mesafede bulunan bu üs, Irak'ın karadan karaya atılan Rus yapısı Skud füzelerinin menzilinin dışında bulunduğundan intikal üssü olarak seçilmesi uygun görülmüştü.
Üsse intikal eden F-117A birliğinin komutanı olan Albay Barry Horne, daha sonra kaleme aldığı hatıralarında, F-117'nin görünmezliğini ispatlayan çok ilginç bir olayı şöyle anlatıyor. Uçakların yerleştirildiği beton sığınakların içindeki böcekleri avlamak için gece yarasalar geliyormuş. Pilot ve makinistler sabah uçakları kontrol etmek için sığınağa geldiklerinde uçağın kuyruk kısmının altında ölü yarasaların bulunduğu dikkatlerini çekmiş. Yarasalar, doğanın yarattığı özellikleriyle, geceleri, bir sonar cihazının ekoları gibi beyninden yansıyan titreşimlerin geri yansımasıyla bir yere çarpmadan uçarak böcekleri avlarken, uçağın yansıma yapmayan kuyruk kısmına çarpıp ölüyorlarmış. Pilotlar yıllarca yaptıkları eğitim uçuşlarında uçaklarının radarlara görünmediğini yaşayarak biliyor ve buna inanıyorlarmış. İntikal ettikleri üssün beton sığınaklarında yarasaların uçakların kuyruk bölümlerine çarpıp öldüklerini görünce, uçaklarının görünmezlik yeteneğinden artık hiç bir şüpheleri kalmamış.
Birinci Irak Harekâtı, diğer adıyla Desert Storm, 17 Ocak 1991 günü Bağdat lokal saatiyle sabaha karşı 03.00'de, F-117 kollarının Bağdat civarındaki komuta kontrol merkezleri, Başkanlık Sarayı ve Savunma Bakanlığı binasına taarruzlarıyla başlatıldı. Diğer hedefler de savaş gemilerinden fırlatılan Tomahawk cruise füzeleriyle vuruluyordu. Harekâtın takip eden günlerinde F-117'ler toplam 1.271 taarruz sortisi icra ettiler. Bu sorti sayısı, koalisyona dahil Hava Kuvvetleri uçaklarının yaptıkları sorti sayısının sadece %1'ini teşkil ediyordu ama taarruz edilen hedefler üzerindeki tahribatın %40'ının F-117'ler tarafından elde edildiği saptanmıştı. Bu taarruz sortilerinde Dicle ve Fırat nehirleri üzerinde bulunan toplam 43 adet köprüden 39 adedi F-117'ler tarafından atılan 2.000 librelik MK-84 LGB bombalarıyla tahrip edildi. Çok yoğun uçaksavar füzeleriyle savunulan bu bölgede yapılan bu taarruzlarda tek bir F-117 uçağı kaybı olmadı.
Radara görünmeyen F-117 muharip uçağının deneyiminden faydalanan Amerikalılar, bu sefer radara görünmeyen bir bombardıman uçağını geliştirmek için proje başlattılar. Uçağı imal etmek üzere uçak firmalarıyla yapılan gizli görüşmeler sonunda projeyi Northrop Grumman firmasına verdiler. Northrop Grumman firması tarafından imal edilen B-2 Spirit ismi verilen bombardıman uçağı 1989 yılında hizmete girdi.
Aşağıda fotoğrafı görülen Amerikan B-2 Spirit uçağı ile yukarıda ilk sayfada temsili fotoğrafı görülen Almanların 1940'lı yıllarda geliştirdikleri Horten Ho-229 uçağının gövde ve kanat şekilleri mukayese edildiğinde, B-2 uçağının, gövde ve kanat şekli itibariyle, neredeyse Alman Ho-229'un bire bir kopyası olduğu hemen dikkati çekmektedir.
ABD Hava Kuvvetleri B-2 Spirit Stealth Bombardıman Uçağı
F-117'lerin Irak hava harekâtında hiç kayıp vermeden sağladıkları bu önemli başarı, uçağın radarlara görünmeyen kabiliyetine bağlandığından, bu görünmezlik kabiliyetinin keşfedilip buna karşı tedbirlerin alınması amacıyla, başta Rusya ve Çin olmak üzere diğer teknolojide ileri ülkeler yoğun bir çalışma içine girdiler.
Irak harekâtından sonra F-117'ler ikinci olarak 1999 yılında, NATO Hava Kuvvetlerinin Yugoslavya'nın parçalanmasıyla sona eren hava harekâtı esnasında kullanıldılar. Irak üzerinde yapılan hava harekâtında bölgedeki yoğun füze savunmasına rağmen tek bir F-117 kaybı olmamıştı. Ancak Yugoslavya harekâtında bir F-117A uçağı 27 Mart 1999 tarihinde Bogdanovici şehri yakınında düşürüldü. Uçağın paraşütle atlayan pilotu Yarbay Dale Zelko, arama / kurtarma helikopteri tarafından bulunup kurtarıldı. Düşürülen F-117A uçağının kokpiti ve hasar görmüş kanopisi halen Belgrad hava müzesinde sergilenmektedir.
Radarda görünmediğine inanılan F-117 uçağının bir füzeyle düşürülmesi, Amerikan kamuoyu üzerinde, aynen 1 Mayıs 1960 tarihinde U-2 keşif uçağının Rusya üzerinde düşürülmesinde olduğu gibi büyük bir şok etkisi yarattı. Acaba radara görünmeyen uçakların bu kabiliyetini ortadan kaldırarak onu düşürebilen bir teknoloji mi geliştirilmişti?
Bu arada Amerikalılar F-117'lerin yerine, radarlara görünmeyen daha modern bir uçak olarak F-22 Raptor modelini tasarlayıp imal ettiler. Uçaklardan 8 adedi test ve 187 adedi harekât amaçlı olmak üzere toplam 195 adet imal edildi. 11 Eylül 2001 tarihinde New York'taki ikiz kulelere yapılan saldırıların Afganistan’da yuvalanan El Kaide unsurları tarafından yapıldığı gerekçesiyle ABD 7 Ekim 2001 tarihinde bu ülkeye karşı bir savaş başlattı. ABD'nin müttefiki diğer bazı ülkelerin de katıldığı bu savaş, 2014 yılına kadar 13 yıl sürdü. Bu uzun savaşta her türlü uçak ve silahı kullanan Amerikalılar, her ne sebeptense F-22 Raptor uçaklarını kullanmamıştır.
Amerikalılar, radara görünmeyen çift motorlu F-22 Raptor uçağının yerini alacak bir uçak imal etmek üzere bir ihale açtılar. İhaleyi kazanan Lockheed Martin firması tarafından dizayn edilen F-35 JSF programın başlangıcında imzalanan ön anlaşmada, ABD ile ortak katılımcı ülkelerin, 2035 yılına kadar, 2103 adedi ABD Dz.Kv. ABD Hv.Kv. ve ABD Marine kuvvetleri için olmak üzere üç ayrı model 3.100 adet F-35 uçağı imal edilmesi planlanmıştır. Hollanda programın başlangıcında 85 adet almayı planladığı F-35 sayısını 37 adede düşürmüştür. İngiltere programın başında almayı planladığı 138 adet F-35 uçağından 90 adedinin (%60) alımını iptal ederek 48 adet F-35 uçağı alacağını açıklamıştır. F-35 ortak ülkelerinden Avustralya’nın da F-35 uçaklarının performansını beğenmediğine dair basında haberler çıkmıştır. İmalatında çok büyük zorluklarla karşılaşılan F-35 uçağının üç ayrı A, B, C modelinden bugüne kadar 720 adet imal edilmiştir. 5.Nesil uçakların kullanılmaları esnasında uçakların radara düşük stealth kabiliyetlerinin giderek değer kaybettiği uçağın bizzat kullanıcıları olan Amerikalı yetkililer kadar Ruslar ve Çinliler tarafından da beyan edilmiştir. ABD Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Greenert ve ABD Muharip Hava Kuvveti Komutanı Orgeneral Herbert Carlisle 2013 yılında TIME dergisinde yer alan beyanatlarında, 5.Nesil Stealth uçakların radara görünmezlik kabiliyetlerinin giderek azaldığını belirtmişlerdir. Ayni tarihlerde, Rus Hava Kuvvetleri'nden bir yetkili de stealth uçakları radar sistemlerinde görebildiklerini söylemiştir. Çin basınında çıkan bir haberde de, Çin teknisyenlerinin VHF frekanslı uçaksavar radarlarını geliştirerek stealth yetenekli uçakları havada tespit ve takip edebildikleri bilgisi yer almıştır. Çinliler, Güney Kore'deki bir hava üssünde konuşlanmış olan ABD Hava Kuvvetleri F-22 stealth uçaklarının uçuşlarını, bu radarla takip ettiklerini iddia etmişlerdir. Alman makamları da 2018 Nisan ayında Berlin/Schoenefeld havalimanında düzenlenen havacılık fuarına katılmak için gelen ABD Hava Kuvvetlerine bağlı iki F-35A uçağını fuardan sonra dönüş rotalarında, HENSOLDT firmasının ürettiği Twinvis-Passive radarla 150 km. takip ettiklerini açıklamışlardır. 5’inci nesil muharip jet uçaklarında Stealth kabiliyetinin giderek değerini kaybetmesinin kaçınılmaz olduğunu gören uçak firmalarının kullandıkları imalat yöntemlerinde gelecekte değişik teknolojileri uygulayacakları anlaşılmaktadır.
İngiltere’nin F-35 alımını %60 oranında azaltmasının akabinde, 2018 yılı Haziran ayı içinde tertip edilen dünyanın en büyük iki havacılık fuarından biri olan Farnborough Airshow’da İngiltere Savunma Bakanı, yeni 6’ncı nesil Tempest muharip jet uçağının bire bir ölçüsündeki mockup örtüsünü törenle açıp basına ve ziyaretçilere tanıtmıştır. İngiltere, İsveç ve İtalya’nın katılımıyla “Team Tempest” adını alan ortaklık uçak imalat programını geliştirmek üzere anlaşma imzalamışlardır. Uçağın imalatında İngiliz BAE Systems, Leonardo UK, Martin Baker (ejection system imalatçısı), Rolls Royce (motor), MEDA UK; İsveç Saab ve İtalyan Leonardo Italia firmaları müşterek çalışacaklardır.
Dünyanın en büyük iki havacılık fuarından diğeri Paris /Le Bourget Airshow’un Temmuz 2019’da yapılan açılışında bu sefer Fransa, Almanya ve İspanya’nın ortaklığında imal edilecek yeni 6’ncı nesil muharip jet uçağının bire bir ölçekteki örtüsü açılıp basına ve ziyaretçilere tanıtılmıştır. Fransız Dassault ve Alman Airbus Bölümü tarafından gerçekleştirilecek programa “Future Combat Air System (FCAS)” tanımı verilmiştir.
İngiltere, İsveç ve İtalya’nın müşterek katılımıyla 6.nesil Tempest uçağının, Fransa, Almanya ve İspanya’nın müşterek katılımıyla 6.nesil FCAS uçağının imal edileceğinin açıklanmasından sonra ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, 2020 yılı Eylül ayında 6.nesil muharip jet uçağını imal edip uçurduğunu açıklamıştır. Next Generation Air Dominance (NGAD) tanımı verilen uçağın bir yıl içinde dizayn edilip uçurulması havacılık çevrelerinde büyük bir sürprizle karşılanmıştır. Amerikalıların başlangıçta ortak ülkelerle beraber toplam 3100 adet imal etmeyi planladığı 5.nesil F-35 uçağından bugüne kadar 720 adet (%23’ü) imal edilmişken 6.nesil bir uçağın dizaynını yapıp uçurmaları, acaba F-35 uçaklarının performansını yeterli bulamadılar da yeni nesil bir uçak imal etmeye mi başladılar sorusunu akla getirmektedir.