Savunma Sanayisinde Devlet Kendi Özel Sektörü ile Rekabete Girmemelidir. Bu Stratejik Bir Hata Olur
KİT teşkilat, insan ve sermaye yapısı ile ile o KİT’i gelişmek, verimli hale getirmek, rekabetçi yapmak, insan doğasına aykırıdır. Savunma sanayisini mümkün olduğunca özel teşebbüs firmalarından teşekkül ettirmek en akıllıca ve en ekonomik davranış olacaktır.
Savunma savunma sanayisi kendisine özgü bir konsepte sahiptir. Bu sanayide üretilen mal ve hizmetler, yani ürünler, dünya serbest piyasa ortamında satılan diğer ürünlerin satış şartlarına tabi değildir. Bir savunma sanayi ürününü istediğiniz ülkeye, hatta istediğiniz şirkete satamazsınız. Bir savunma sanayi ürünün üretilmesi, pazarlanması, satılması devletinizin onayına tabidir. Yani devletinizin satışına onay vermediği bir dahili ve harici müşteriye, savunma sanayi ürününüzü satamazsınız.
Bu durumda; özel sektörün savunma sanayisine yatırım yapması da çok kolay verilebilecek bir karar, kolay alınabilecek bir risk değildir. Hangi ürünü üreteceğinize devlet karar verecek, hangi ürününüzü kime satabileceğinize de devlet karar verecektir. Yatırımcı savunma sanayisine yatırım yapmakla aslında çok büyük bir finansal riskin altına girmektedir.
Devletler özel sektör sanayi şirketlerinin kazanabilmeleri, üretebilmeleri ve yaşayabilmeleri için gereken desteği sağlamak durumundadırlar, aksi takdirde böyle bir sektöre yatırım yapacak yatırımcı bulmak mümkün olamayacaktır.
Son Elli Yılda, Dünya Hava Araçları Pazarının Lideri Olan ABD Firmaları Sürekli Birleştiler, Neden?
Örneğin; McDonnell ve Douglas firmaları birleşerek McDonnell Douglas oldu, daha sonra bu oluşumu Boeing satın alarak Boeing’in askeri havacılık kapasitesi güçlendirildi.
Lockheed, Martin ve Marietta şirketleri ayrı şirketler iken; önce Martin ve Marietta birleşti, daha sonra bu oluşumu Lockheed satın alarak Lockheed Martin oldu. Lockheed Martin; General Dynamics’in havacılık birimini de satın aldı ve havacılık tarihinin en güçlü askeri hava araçları üreticisi şirket oldu.
Northrop ve Grumman ayrı şirketler iken birleştiler ve Northrop Grumman oldular, hatta bazı havacılık bölümlerini Boeing’e sattılar.
Bir asırlık ABD havacılık şirketi Fairchild önce Hiller’i satın aldı ve Fairchild Hiller oldu. Sonra Alman Dornier’in sivil havacılık bölümünü satın aldı ve Fairchild Dornier oldu, daha sonra satın alındı ve M7 Aerospace oldu, en son M7 Aeospace de İsrail Elbit Systems’in ABD’deki şirketi tarafından satın alınarak Elbit Systems-USA oldu.
164 yıllık motor şirketi olan Pratt & Whitney, United Technologies Corporation bünyesine girdi, United Technologies Corporation bir başka savunma sanayi devi Raytehon ile birleşti.
ABD savunma sanayi şirketlerinin evlilikleri bazen de boşanmaları, rekabet ortamının dikte ettiği şartlar nedeniyle sürekli ve dinamik bir süreçtir.
ABD Havacılık Şirketleri Neden Sürekli Birleştiler?
Pazardan pay kapabilmek ve ayakta kalabilmek için birleşerek sinerji yarattılar ve güç birliği yaptılar.
Bu güç birliği çabalarını tetikleyen ise ABD hükümetlerinin savunma sanayisi desteklerine uyguladığı yöntemdi.
ABD hükümetleri yıllarca savunma sanayi şirketlerine yaptıkları her ürün için ciddi destekler sağlamışlardı. Bu destekler özellikle II. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında çok fazlaydı, Kore, Vietnam Savaşları ve Soğuk Savaş sürecinde de bu destekler devam ettirildi.
Ancak; Soğuk Savaşın sonlarına doğru şöyle bir karar alındı; savunma sistemlerine devlet desteği her hâlükârda yapılmayacaktı, devlet temin edeceği bir silah sisteminin tasarlanması ve imalatı için ihaleye çıkacak, en az iki üstlenici şirket belirlenecek, bu üstlenici şirketlere arzu edilen silah sisteminin tasarımı için teşvik verilecek, akabinde bu iki tasarım yarıştırılacak, hangi tasarım kazanırsa, seri sipariş o firmaya verilecekti.
Bu destek şekli; ABD savunma sanayisi şirketlerini atıllıktan çıkartan, ekmeğin aslanın ağzında olduğu bir rekabet ortamı yaratan, iyi, çalışkan, yetenekli ve güçlü olanın kazandığı bir eko sistemin önünü açan kantitatif, pragmatik bir yöntemdi. Şirketler güçlenebilmek ve rekabet üstünlüğü sağlayabilmek için; aslında mecburen birleşmeyi tercih ettiler.
Savunma Sanayisi KİT’lerden Oluşan Ülkeler Başarılı Olamadılar
Savunma sanayisi KİT (Kamu İktisadi Teşekkülü)’lerden oluşan ülkelere en iyi örnek eski SSCB’dir. SSCB’nin başarısı daha doğrusu başarısızlığı da ortadadır.
KİT teşkilat, insan ve sermaye yapısı ile ile o KİT’i gelişmek, verimli hale getirmek, rekabetçi yapmak, insan doğasına aykırıdır. Savunma sanayisini mümkün olduğunca özel teşebbüs firmalarından teşekkül ettirmek en akıllıca ve en ekonomik davranış olacaktır.
KİT yönetimi ve çalışanı, devletinin konfor alanının içerisindedir; yani verimlilik, rekabet, üretkenlik, devamlılık, hayatta kalabilmek veya daha çok kazanabilmek, öncelikleri arasında değildir.
ABD, İngiltere, Fransa, İsveç, İsrail, G. Kore vd. savunma sanayisinde ve diğer sanayi sektörlerinde güçlü ülkeler, bu güçlerini özel teşebbüse ait şirketleri ile elde etmişlerdir.
Savunma sanayisi KİT’lerden oluşan ülkeler; bu sanayilerini kollektif ekosistemlerine entegre edemediler, rekabetçi, verimli ve başarılı olamadılar. Belki silah sistemlerini üretmeye devam ettiler ama yaratıcı tasarımlar yaratılmasında öncü olamadılar, verimli olamamaları nedeniyle; kar edemeyen savunma sanayisi KİT’lerini devlet bütçesinden sürekli desteklemek zorunluluğu doğdu. Ancak, önünde sonunda ekonomik acı gerçekler ekosistemlerini içten içe kemirdi ve adeta kangren olmuş hale getirdi. Bu durum; ülkenin alım gücüne ve ülke insanlarının refahına negatif katkılar yaptı.
Etkin ve dinamik savunma sanayisi özel şirketleri için bir başka tehlike de kendi devletlerine ait KİT’lerin onlarla rekabet etmesidir. Bu aslında stratejik bir hatadır.
Bir savunma sisteminde söz sahibi olabilmiş hem yurtiçine hem de yurtdışına ürününü satabilen, kar edebilen, vergi veren, kar ettiği için AR-GE yapabilen, şirketini ve ürünlerini sürekli geliştirebilen bir özel sektör şirketinin ürünün karşısına kamuya ait bir KİT’in aynı ürünü sürdüğünü düşünün. Öncelikle kendi Silahlı Kuvvetleriniz ihtiyaçları için sizin ürününüzü değil, devletin KİT’inin ürünü tercih edilecektir.
Bu durumda; siz iç pazarı kaybettiniz. Dış pazarda da en büyük pazarlamacınız aslında devletinizdir ve devletinizin onay vermediği bir ülkeye ürününüzü zaten satamayacaksınız. Dış müşteri sizin ürününüzü almak yerine sizin silahlı kuvvetlerinizin kullandığı ürünü alacaktır, bu; haklı sebepleri olan, neredeyse yazılı olmayan bir kuraldır.
Sonuçta; eğer tek ürün üretiyor idiyseniz, sizin şirketiniz battı. Birden fazla ürününüz olsa dahi ciddi bir darbe yediniz. Peki böyle bir ortamda kim savunma sanayisine yatırım yapmayı düşünür?
Savunma sanayisindeki şirketler; ülkemizin ve diğer ülkelerin çeşitli sanayi sektörleriyle ilişki içerisinde olan, refleksleri hızlı, eforlarında ataletin yeri olmayan, sürekli dinamik olmak zorunda olan, rekabetçi ama bir o kadar da işbirliğine yatkın kurumlardır. Sistematik bir ekosistemde süreçlerini yürütmek zorundadırlar. Yurtiçi ve yurtdışındaki rakipleri ile rekabete girerler, ancak kendi devletlerinin sanayi kurumları (KİT’leri) ile rekabet edebilmeleri mümkün değildir.
Devletin savunma sanayisi KİT’leri vasıtasıyla onlarla rekabet etmesi; özel sektör savunma sanayisi şirketlerinin önünü kapatır. Bu, dinamik ve ekonomik olabilecek, olması gereken, savunma sanayisinin de önünü tıkayacak stratejik bir hata olacaktır.