Tupolev Tu-144 Dünyanın İlk Süpersonik Yolcu Uçağıydı Ama Concorde’un Gölgesinden Hiç Çıkamadı
Tu-144, Concorde'un Mach 2,04'üne kıyasla Mach 2,15 hıza ulaşabiliyordu. Ancak, Concorde; Tu-144’den daha yavaş olmasına rağmen, 3.900 deniz mili gibi daha uzun bir menzile sahipti ve bu da onun transatlantik rotalarda uçabilmesine olanak tanıyordu.
1960-1970’ler; Batı Bloku’nun lideri ABD ile Doğu Bloku’nun lideri SSCB arasındaki Soğuk Savaşın dikte ettiği; uzay, askeri, teknolojik, endüstriyel vd. alanlardaki rekabete dair her konuda “ön alma, lider olma” amaçlı amansız bir mücadelenin içinde geçiyordu.
Bu stratejik yarış kulvarlarından birisi de süpersonik yolcu uçuşu yaptırabilecek, süpersonik yolcu uçağı tasarımı ve inşasıydı. Süpersonik (sesten hızlı) hızlarda seyahat hedefi Batı ile Doğu Bloku arasında şiddetli bir gövde gösterisine vesile olmuştu.
Bu yarıştan iki ikonik uçak ortaya çıktı; İngiliz-Fransız ortak yapımı Concorde ve Sovyet Rusya yapımı Tupolev Tu-144. Nedense ABD bu yarışta Batı Bloğuna öncülük etmedi. Her iki uçak da birer mühendislik harikasıydı, adeta birbirlerinin kopyası gibi görünüyorlardı ama aralarında önemli farklar da vardı.
Tupolev Tu-144, ilk uçuşunu rakibi Concorde’den birkaç ay önce, 31 Aralık 1968'de gerçekleştirdi. Concord ise; ilk uçuşunu 2 Mart 1969’da yaptı (Concorde ile ilgili Detaylı Bilgi için Bknz.Ref.-1).
Tu-144, Concorde'un Mach 2,04'üne kıyasla Mach 2,15 hıza ulaşabiliyordu. Ancak, Concorde; Tu-144’den daha yavaş olmasına rağmen, 3.900 deniz mili gibi daha uzun bir menzile sahipti ve bu da onun transatlantik rotalarda uçabilmesine olanak tanıyordu.
Tupolev Tu-144 ile ilk sesüstü yolcu uçağını uçurma başarısını elde etti, ancak bunu bazı teknolojik kolaylıkları uygulamaya koyma zahmetine katlanmadan yaptı. Çünkü, Sovyet havacılık endüstrisi Avrupa ve ABD'deki seviyenin epey gerisindeydi.
Concorde'un tasarım ve gelişimi, karbon fiber frenler ve kısmen kablolu uçuş kontrol sistemi (Fly-By-Wire) gibi bazı gerçekten ileri teknolojilere öncülük etti.
Ayrıca, İngiliz-Fransız tasarımının bilgisayar kontrollü uçuş kontrol sistemleri; verimliliği en üst düzeye çıkarmak için uçağın hava girişlerinin şeklini sürekli olarak değiştirmesine olanak tanıyordu. Hatta uçuş sırasında sürtünmeyi azaltmak için kanatların şekli de daha başarılı tasarım süreci sayesinde değiştirilmişti.
Buna karşılık Sovyetler Tu-144'de; o zamanlar ellerindeki teknoloji neyse onu uyguladılar, ellerinde olan teknoloji aslında askeri havacılık teknolojisiydi ve Tu-144’e has yeni bir şeyleri geliştirmek için zaman kaybetmediler. Aslında SSCB’nin böyle bir uçağı üretebilmesi bile inanılmaz bir başarıydı.
Ancak Tu-144'ün tasarımında bazı çok ciddi aksaklıklar da vardı. Concorde'dan daha büyük ve daha güçlüydü ama 20 ton daha ağırdı. Motor kontrolü Concorde’nin teknolojisinin gerisindeydi, uçağın aerodinamik mükemmeliyeti yoktu, uçuşta gövdede ciddi sürtünme oluşuyor ancak bu sürtünmenin negatif etkisi motor gücüyle bertaraf ediliyordu. Bu da gövdenin yapısal bütünlüğünü çok yıpratıyor, ayrıca yolcu kompartımanının içinde muazzam bir gürültü yaratıyordu. Tu-144’ün içinde seyahat eden yolcuların birbirleri ile konuşabilmeleri, yanındakinin ne söylediğini duyabilmesi pek mümkün değildi, ayrıca uçağın fren sistemi de Concorde’den daha kötüydü.
Bu sistemlerindeki kritik teknolojik farklılıklar onun Concorde’a hiçbir zaman gerçek bir rakip olamayacağı anlamına da geliyordu ama çok daha kötü bir şey Tu-144’ün kaderini belirledi.
1973’deki Paris Hava Gösterisi, Tu-144’ün Concorde’la Çıktığı Yarışı Kaybediş Sürecinin Dönüm Noktası Oldu.
Tu-144 projesinin sonu, 1973 yılında, her iki süpersonik uçağın da Paris Hava Gösterisinde kalabalığı hayrete düşürecek şekilde sergilenmesiyle başladı. Concorde, 200.000 seyircinin önünde havalandı ve Paris semalarında kusursuz bir uçuş gösterisi gerçekleştirdi. Concorde’den sonra sıra Tupolev Tu-144'e geldi.
Tu-144 havalandı ve 360 derecelik başarılı bir dönüş yaparak dik bir yükselişe geçti. Önce düz uçuşa geçti ve akabinde alçalmaya başladı. Amaç, hızlı ivmelenmeyi göstermek için alçak irtifada uçmaktı. Ancak uçak bu strese dayanamadı ve gösteriyi izleyen kalabalığın yaklaşık 5.000 feet üzerinde parçalanmaya başladı ve yakındaki bir köye düşerek külli hasara uğradı. Düşen Tu-144, kendi altı mürettebatın tamamının yanı sıra yerdeki sekiz Fransız sivilin de ölümüne sebep oldu.
Tu-144'ün neden düştüğüne dair çeşitli iddialar ortaya atıldı. Bazıları kazayı, düşük hızda sert manevralar yaparak uçağın kontrolünü kaybetmesine neden olan pilotun hatasına bağladı. Diğerleri, pilotun kontrolü kaybetmesine neden olan şeyin yakında uçan bir Mirage savaş uçağının hatası olduğunu söyledi. Her durumda, bu kaza herkesin uçağa olan güvenini sarstı ve tasarımının kalitesine ilişkin şüpheleri ve güvensizliği gündeme getirdi.
Aeroflot, Tu-144'ün hava yolu operatörüydü. Aeroflot Tu-144’ü 1975 yılında Rusya-Moskova ve Kazakistan-Almatı arasında uçurmaya başladı, ancak bu ilk uçuşlarda Tu-144 yalnızca posta taşıdı. Bunlar aslında test uçuşlarıydı ve Tu-144 birçok rekor kırmış olsa da Aeroflot'un yolcu taşıma konusunda bu jete olan güvenin oluşması için biraz zamana ihtiyaç vardı.
1977’de Tu-144 yolcu taşımaya başladı. Uçağın yolcu kabini; uçağın yüzeyindeki hava sürtünmesinden dolayı tehlikeli derecede aşırı ısınmasını önleyen ve hayati önem taşıyan klima üniteleri ve dört çok güçlü motorlar nedeniyle inanılmaz derecede gürültülüydü. Bu nedenle; yolcular uçakta konuşamıyorlar, iletişim kurmak için birbirlerine yazılı notlar iletiyorlardı. Tu-144 ile yapılan uçuşun konforu, Condorde’daki konforun yakınında bile değildi.
Aeroflot, 1976'dan 1982'ye kadar sürecek beş yıllık bir plan yaptı. Tupolev tarafından modifiye edilerek geliştirilmiş bir Tu-144 varyantı, 1978'de Aeroflot'a teslimat öncesi uçuş sırasında düştü ve bu, bardağı taşıran son damla oldu. Aeroflot, yalnızca 55'i yolcu taşıyan 102 ticari uçuştan sonra, programın fişini çekti.
Tu-144'ün üretimi 1982'de sonlandırıldı. Toplam 14 adet Tu-144 imal edilmişti.
Çok süratli olması haricinde; sesten iki kat hızlı gidebilen bir süpersonik yolcu uçağı olarak Tupolev Tu-144’ün Soğuk Savaşın sonlarına gelindiği bu yeni dünyada SSCB’ye sunabileceği pek fazla bir şey yoktu. Başından beri rekabet içinde olduğu, çok da başarılı bir süpersonik yolcu uçağı olan ve genellikle çok ünlü ve çok zengin yolcuların tercihi olan Concorde bile; ekonomik faktörler nedeniyle azalan yolcu talebinden negatif etkilenmeye başlamıştı. 1991’de dağılacak olan SSCB’de ekonomik zorluklar kendini çok ağır bir şekilde hissettiriyordu. Bu ülkenin insanlarının sesten iki kez hızlı seyahat etme hayali kalmamıştı, bu hayal ile birlikte Tupolev Tu-144’de kayboldu gitti.
Kaynakça:
1. Concorde, Çağının İlerisinde Bir Uçaktı. Gökyüzüne Vedası Hüzünlü Oldu