Türkiye Dünyanın En Büyük Beşinci Nesil Savaş Uçağını Üretmeyi Nasıl Başardı?
F-35 müşterek program ofisi örnek alınarak, Türk Hava Kuvvetleri öncülüğünde TUSAŞ Balgat yerleşkesinde yapılan ön değerlendirme, konsept geliştirme ve fizibilite (yapılabilirlik) çalışmaları; TUSAŞ, Hava Kuvvetleri ve SSB personelinin ortak çabasıyla zamanla şekillendi ve MMU projesine dönüştü.
21 Şubat 2024 tarihi sadece Milli Muharip Uçak (MMU) Kaan’ın ilk uçuşunu yaptığı tarih değildir. Aynı zamanda, Türk havacılık ve uzay sanayisinin katettiği aşamayı, ulaştığı seviyeyi gösteren, önemli bir eşiğin aşıldığını bize hatırlatan bir tarih olmuştur.
MMU Kaan’ı Geliştirme Kararı Nasıl Alındı?
2005 yılından itibaren özgün ve egemen hava platformlarını geliştirmeye soyunan Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı (TSKGV) ortaklık şirketi Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ) yönetimi; 1984 yılından itibaren demlenmekte olan fabrikadaki mühendislik birikiminin artık beşinci nesil bir savaş uçağını da geliştirebileceğine inanıyordu. Başta F-16 olmak üzere uçak üretim sürecinde erişilen seviyeye duyulan güvenle, TUSAŞ’ın bunu yapabileceğine duyulan inançla, 2010 yılı Aralık ayında Savunma Sanayii İcra Kurulu (SSİK) kararı ile MMU projesi başlatıldı. SSİK kararı öncesinde Hava Kuvvetleri koridorlarında, toplantı salonlarında yapılan ön değerlendirmeler ve tartışmalar neticesinde, ‘beşinci nesil milli bir muharip uçak yapabiliriz’ fikri hayat bulmaya başladı. Öte yandan karargahtaki rütbeli personelin çoğunluğu, “Bizimkiler daha Anka’yı yapamadılar. Hürkuş’ta bir ilerleme yok. Beşinci nesil bir savaş uçağını nasıl yapacaklar?” endişesiyle bu fikre sıcak bakmamıştı. Ancak, bu projeyi çocuğu gibi gören, olabileceğine inanan asker kökenli mühendislerin, bu proje olacaksa ‘havayolu şirketlerinde gidip ticari pilot olarak çalışmak yerine, Hava Kuvvetlerinde kalıp, gerekirse para almadan çalışırım, yeter ki bu proje hayata geçsin” diyen pilotların, karargâhtaki proje subaylarının ve astsubaylarının topyekûn inanmışlığı karargâhtaki birçok ön yargının kırılmasını sağladı. Olası dirençleri ortadan kaldırdı. Böylece TUSAŞ ve SSB ile bir dizi görüşmeler yapılarak, bu öncü fikir en nihayetinde SSİK kararı ile bir devlet projesi haline gelebildi.
F-35 müşterek program ofisi örnek alınarak, Türk Hava Kuvvetleri öncülüğünde TUSAŞ Balgat yerleşkesinde yapılan ön değerlendirme, konsept geliştirme ve fizibilite (yapılabilirlik) çalışmaları; TUSAŞ, Hava Kuvvetleri ve SSB personelinin ortak çabasıyla zamanla şekillendi ve MMU projesine dönüştü. Bu arada Türkiye’de ilk defa proje odaklı bir proje yönetim ofisi MMU ile hayata geçirildi.
MMU proje yönetim ofisinde görev yapan personelin ortak çabası, MMU projesinde normalden daha hızlı yol alınmasını sağladı. 13 Mart 2013 tarihinde İsveç’in SAAB firmasıyla, ‘teknoloji geliştirme, tasarım desteği alma’ boyutunu içeren bir mutabakat metni imzalandı. Ancak sonrasında bu ortaklık modelinden arzu edilen çıktıya ulaşmak mümkün olamadı. Bununla birlikte 2014 sonuna kadara yapılan çalışmalar neticesinde, üç farklı uçak tasarım seçeneği ortaya çıktı ve karar için SSİK’e bu seçenekler taşındı.
Birinci Seçenek: FX-1, Çift motorlu, Lockheed Martin tarzı gövde yapısı
İkinci Seçenek: FX-5, Tek motorlu, F-16 benzeri bir gövde yapısı
Üçüncü seçenek: FX-6, Tek motorlu, Saab JAS-39 Gripen benzeri kanartlı gövde yapısı.
8 Ocak 2015 tarihli SSİK toplantısında, FX-1 seçeneği ile devam edilmesi kararı verildi.
Türk Hava Kuvvetleri Nasıl Bir MMU İstiyor?
Bu karar neticesinde diğerlerinden daha maliyetli olmasına rağmen FX-1 seçeneğine ağırlık verilmek suretiyle, geliştirilecek muharip uçağın daha fazla yük taşıma kapasiteli, daha yüksek süratli, daha geniş harekât yarıçaplı, daha yüksek durumsal farkındalıklı olarak üretilmesinin önü açılmış oldu. SSİK kararını hayata geçirmek için 13 Mart 2015 tarihinde MMU motorunu geliştirmek üzere Teklife Çağrı Dokümanı yayınlandı. Türkiye’de motor altyapısının geliştirilmesi, olabildiğince yerlilik oranının yükseltilmesi amaçlandı. Bu çerçevede üç firmadan (General Electric, Snecma ve Eurojet) olumlu dönüş yapıldı. Ancak bu firmalarla görüşmelerde Türk tipi jet motoru altyapısını geliştirmek için bu firmaların yeterince istekli olmadıkları görüldü.
Bu arada, 2015 yılı son ayında İngiltere’nin önde gelen havacılık ve uzay sanayisi şirketi olan BAE Systems ile TUSAŞ arasında ‘tasarım geliştirme desteği’ için anlayış birliğine varıldı. Aynı dönemde İngiliz Rolls-Royce da Eurofighter Typhoon savaş uçaklarında kullanılmakta olan EJ200 motorunu Türkiye’de üretmeyi teklif etti. Neticede 2017 yılının Ocak ayında BAE Systems ile TUSAŞ arasında 100 milyon sterlin tutarında ‘uçak geliştirme desteği’ antlaşması imzalandı. Burada dipnot olarak belirtmem gerekiyor: Güney Kore’nin havacılık ve uzay sanayii şirketi KAI (Korean Aerospace Industries) de KF-21 beşinci nesil savaş uçağını geliştirilme süreci için Lockheed Martin (LM) ile özel bir antlaşma imzalamayı gerekli görmüştür.
Bu kapsamda, yaklaşık 200 kadar İngiliz mühendisin de geçici olarak TUSAŞ yerleşkesinde görev yapması hedeflenmişti. Ancak hiçbir zaman 200 mühendis sayısına ulaşılamadı. İngiltere’de BAE Systems tesislerinde Türk mühendislerine yerinde eğitim verme yöntemini ise yeteri kadar iki taraf verimli kullanamadı. Bazı pürüzler çıktı, zamanla bunlar aşıldı ancak kanaatimce KAI ile LM arasındaki sıkı ilişkinin bir benzerini TUSAŞ ile BAE Systems tesis edemedi. TUSAŞ beklediği kadar büyük bir faydayı elde edemedi.
Bununla birlikte MMU projesi 2019 yılında Paris’deki fuarda sergilenen mock-up (bire bir kopyası) ile görücüye çıkmış oldu. Henüz ortada uçak yoktu ancak bu öncü platform fazlasıyla ses getirdi. TUSAŞ’ın beşinci nesil bir savaş uçağı yapmakta olduğu tüm dünyaca bilinir oldu. MMU’nun nasıl bir şey olacağının ortaya çıkması, projeye ilgiyi artırdı ve bu da TUSAŞ’taki mühendislik çalışmalarına bir anlamda ivme kazandırdı. Hedef tarihler belirlenmeye, yapılması gerekenlere ilişkin toplantılar yapılmaya, MMU projesinin ihtiyaç duyduğu mühendislerin istihdam edilmesine başlandı. MMU mühendislik, geliştirme ve uçuş hattı tesisleri yapıldı.
2020 yılı Mayıs ayında HAVELSAN da projede rol almak için TUSAŞ’la işbirliğine gitti. MMU özelinde, gömülü eğitim yazılımları, simülasyon ortamı, eğitim ve bakım simülatörleri, mühendislik test ortamı, yazılım geliştirme, siber güvenlik gibi alanlarda iki firma birlikte çalışma kararı aldı.
30 Haziran 2021 tarihinde Hava Kuvvetleri Komutanlığının basına açık bir ortamda verdiği ‘Hava Kuvvetleri MMU Projesinden ne bekliyor?’ isimli brifing ses getirdi. Brifingte, Hava Kuvvetleri Komutanlığının MMU isterleri genel hatlarıyla şöyle sıralanmıştı:
Yüksek manevra kabiliyeti
Süper seyir yeteneği
Geniş (uzun) harekât yarıçapı
Düşük görünürlük (stealth)
Sensör füzyonu, gelişmiş aviyonikler
Gelişmiş veri bağı yetenekleri
Hassa mühimmat atabilme
Dahili yük haznesine sahip olma
Esasında bunların hepsi beşinci nesil bir savaş uçağından beklenen isterlerdi ve TUSAŞ için aralarında sürpriz olarak nitelendirilebilecek bir istek bulunmuyordu. Bu isteğin tek anlamı vardı: “Hava Kuvvetleri TUSAŞ’ın yanındadır!” Nitekim bu brifingle birlikte; SSB, Hava Kuvvetleri ve TUSAŞ, artan bir işbirliğine gitmenin önemini yakından kavramış oldu. Projeye Türkiye çapında gösterilen ilgi arttı.
21 Şubat 2024’te MMU Kaan İlk Uçuşunu Yaptı
Çalışmaların ivme kazanmasıyla birlikte TUSAŞ yönetimi de 29 Ekim 2023 tarihinde ilk uçuşu gerçekleştirebileceğini öngördü ve MMU’ya tam destek verdi. MMU binasında Hava Kuvvetleri ve SSB personelinin de görev yapabileceği bir ortam sağlandı. Böylece birtakım bürokratik süreçler rafa kaldırılarak, anında MMU binasındaki ‘çözüm (kick-off)’ toplantılarıyla sonucu gidilmesi bir çalışma kültürü olarak tüm paydaşlar tarafından benimsendi ve uygulandı.
Bu sinerji, beraberinde 4 Kasım 2021 itibariyle MMU’nin ilk parçasının (ünlü kalorifer peteği) üretilmesi sürecini tetikledi. Uçağa 2022 yılının Aralık ayında iniş takımları takıldı. Artık uçak ‘ayağa kalkmıştı!’ Bu arada motor geliştirme süreci arzu edilen seviyenin çok gerisinde kalmıştı. Ara çözüm olarak Amerikan yapımı, Türk savunma sanayii ile Hava Kuvvetlerinin yakından tanıdığı F-16 motoru (F110-GE-129) ile devam edilmesine karar verildi. General Electric (GE) ile yapılan görüşmeler neticesinde gereken destek alınmıştı. Dolayısıyla parça üretim süreçleriyle paralel olarak motor tedariki de gerçekleştirildi ve uçağa entegre edilen F-110 motorlarıyla 12 Şubat 2023 tarihinde ilk motor çalıştırma testi başarıyla geçildi.
16 Mart 2023 tarihinde bu tür projelerde geleneksel bir uygulama olan ‘hangar çıkışı’, nedense çok sönük bir faaliyet olarak gerçekleştirildi. Yine de uçak 17 Mart’ta pist üzerinde ilk taksi testini yaptığında medyaya sızan görüntüler bir anda tekrar objektiflerin MMU projesine çevrilmesini sağladı. Esasında hangar çıkış töreni için üretilen P0 isimli prototip, 7 Ocak 2023 tarihinde alınan karar doğrultusunda ‘uçabilir’ bir platforma dönüştürülecekti. Bunun için ilk uçuş öncesinde uçağın bazı parçalarının değişmesi, gerekli güçlendirmelerin yapılması gerekiyordu. Artık P0 yerine ‘P0 Star’ ismi verilen ilk prototipin ilk uçuş testine hazır edilebilmesi için MMU proje ofisi ve mühendisler gece gündüz çalışmaya başladılar.
Taksi ve yer testlerinde uçağın uçurulmasına hiçbir engel olmadığı iyice gün yüzüne çıktı. Ancak uçağın henüz ilk belirlenen tarihe, 29 Ekim 2023 Cumhuriyetin 100. Yıldönümü kutlamasına yetişmeyeceği anlaşıldı. Daha sonrasında yeni hedef tarih olarak 27 Aralık 2023 belirlendi. “İstikbal Göklerdedir!” diyen Büyük Atatürk’ün Ankara’ya geliş tarihinin yıldönümünde ilk uçuşun yapılması hedeflendi. Ancak çeşitli sorunlar baş gösterince, bu tarihte de ilk uçuşu yapma hedefinden vazgeçildi. Böylece 2023 yılını uçuş yapamadan arkasında bırakan MMU, “uçmak için hazırım!” dediğinde, 21 Şubat 2024 tarihinde Mürted ana pistinde ilk kalkış koşusuna başladı. Yerden kesilme anında yatay stabilizenin (elevatör) ‘anomali’ derecesindeki hareketliliği uçağın kalkışını izleyenleri biraz tedirgin etse de, kalkış gerçekleştiğinde elevatördeki hareketlilik de son bulmuştu. 11 dakika (kalkış saat 08.50, iniş 9.01) süren test uçuşu; bir adet F-16 uçağının eşliğinde başarıyla gerçekleştirdi.
21 Şubat’taki Uçuşla MMU Kaan Geliştirme Takviminde Önemli Bir Eşik Aşıldı
Bu uçuş ‘altın vuruş’ kıymetinde bir uçuş olmuştu. Projeye canı gönülden inananların, emek verenlerin yanında bir yönüyle projeye inanmayan, ‘burun kıvıranlar’ bile büyük bir gurura ortak oldular. Türk uçak mühendisliği büyük bir başarıya imza atmıştı. TUSAŞ, SSB ve Hava Kuvvetleri, arkalarına aldıkları siyasi iradenin desteği ve sağlanan finansal kaynakları yerinde kullanarak, bu büyük projenin en önemli aşamasını başarıyla geçmişti. Gerçekten ‘Ben Türküm’ diyen herkese ‘Ne Mutlu Türküm Diyene!’ dedirten bu başarı, Türkiye’yi Beşinci Nesil Uçak Üreticileri Ligine (ABD, Rusya, Çin, Güney Kore) yükselmesini sağladı. Tüm emeği geçenlere tebrik ve takdirlerimi sunuyorum.
MMU ekibi için şimdi sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından gösterilen hedef var: ‘2028 yılına kadar F-16 uçaklarından daha iyi özelliklere ve yeteneklere sahip olacak 20 adet MMU’yu üretip Hava Kuvvetlerine teslim etmek’
Bunun TUSAŞ açısından erişilebilir bir hedef olduğuna inanıyorum. Zaten bu tarihe kadar beşinci nesil Türk yapımı bir jet motorunun geliştirilmesini kimse beklemiyor. Mevcut F-16 motorlarıyla da beşinci nesil bir uçak hedefinin realize edilemeyeceği biliniyor. Dolayısıyla bu ara hedef, nihai erişilmesi gereken her yönüyle beşinci nesil MMU Kaan için önemli bir aşama olarak görülmelidir. Nitekim TUSAŞ Genel Müdürü de verdiği beyanda, 20 uçağın 2028 yılına kadar üretilebileceğini, TUSAŞ’ın gerekeni yapacağını ifade etti.
Bu ara hedef ve nihai beşinci nesil uçağı üretme hedefi için TUSAŞ’ın öncelikle mevcut prototipe ilave olarak 7 adet daha prototip üretmesi gerekiyor. Ayrıca 3 adet statik test uçağı ile yerdeki yapısal ve yorulma testlerinin tamamlanması öngörülüyor. Başlangıçta öngörülen 35 adet entegrasyon laboratuvarının hepsinin 7/24 çalışmasına ihtiyaç bulunuyor. Tahminen 6-7.000 uçuş test sortisinin uçulması, 100 bin civarındaki test noktasının bu uçuşlar ile doğrulanması, uçan test laboratuvarları ya da platformları ile bazı ilave testlerin yapılması, bu arada AESA radarı, EOTS benzeri uçağa entegre edilecek birçok sensör ve sistemin uçuş testlerinin tamamlanması gerekiyor. Şüphesiz bu büyüklükteki bir uçuş test paketinin 2028’e yetişmesi söz konusu değil. Ancak üretilmesi öngörülen 20 adet erken duhul MMU Kaan’ın Hava Kuvvetlerinin limitli isterlerini karşılayabilecek yeterlilikte askeri kalifikasyon ve sertifikasyon süreçlerinden geçebilmesi de gerekiyor.
Sonuç
Türkiye, beşinci nesil savaş uçağı üreten ülkeler kulübüne 21 Şubat 2024 itibariyle katılmaya hak kazanmıştır. Türkiye, boyutları itibariyle, dünyanın en büyük beşinci nesil savaş uçağını üreten ülke unvanına da böylece sahip olmuştur. Şimdi TUSAŞ ve paydaşlarından (ASELSAN; HAVELSAN, ROKETSAN; Alp Havacılık, Altınay, ANDAR, ANOVA, Aspilsan, BOTEK, C2TECH, EMGE, KIM Technologies, KOLT, Masterdefence, Milpower savunma sistemleri, PAVELSIS, PAVOTEK, Petlas, STG, STM, Udea, TÜBİTAK, VOLO, VOLT, UDEA, TRM TRMOTOR, TAAC, TASECS vb.) beklentimizi; daha sıkı bir işbirliği içerisinde, 2028 hedefini gerçekleştirme odaklı çalışırken, aynı zamanda nihai çözüme, her yönüyle beşinci nesil savaş uçağı isterlerini karşılayan MMU Kaan’ı geliştirmeye, üretmeye tüm mesailerini kanalize etmeleridir. Başaracaklarının göstergesi, benim için 21 Şubat’ta gerçekleştirdikleri ilk uçuştur. En büyük referans noktası bu olacaktır.