Yunanistan’a F-35 ve Rafale Satan Batı Dünyası, F-16 ve Eurofighter’ları Türkiye’ye Neden Satmıyor?
NATO üyesi Yunanistan'ın kolaylıkla F-35 ve Rafale jetlerini satın alırken, ABD ve onun gibi düşünen müttefiklerinin, diğer bir NATO üyesi olan Batı müttefiki Türkiye'ye karşı “çifte standart” uygulamasını oldukça manidar buluyorum.
Rus yapımı S-400 hava savunma sistemini satın alması nedeniyle Türkiye'nin ABD'den beşinci nesil F-35 savaş uçağı satın alması 17 Temmuz 2019 itibariyle engellendi. O günden bugüne Türkiye, Hava Kuvvetlerinin önümüzdeki 10 yıl içinde sahip olması beklenen ama artık kesinkes rafa kalkan 100 adet F-35’ten oluşan paketin yerini alacak savaş uçağı tedarik süreci mehteran marşı eşliğinde devam ediyor.
Yunanistan Türkiye’nin Rakibi midir?
Rusya Federasyonu, NATO çatısı altında müttefiklerle birlikte hareket edildiğinde Türkiye için birinci tehdittir. Ama konumuz Rusya değildir. Rusya-Türkiye rekabeti tarihsel bir gerçeklik olsa da şimdiki şartlarda barış içinde dış ticaret ağırlıklı bir ikili ilişki, Ankara-Moskova hattının yakıtı olmaya devam etmelidir. Türkistan ve Kafkas-ötesi coğrafyalardaki gelişmeler ise karşılıklı dengeler gözetilerek tatlı bir rekabet içinde bugün olduğu üzere yürütülmek durumundadır.
Öte yanda, ister kabul edelim ister etmeyelim, Türkiye için bölgesindeki geleneksel birinci tehdit, haydi tehdit demeyelim, rakip kesinlikle Yunanistan’dır. İkincisi de İsrail’dir. İran, Suriye ve Irak ise Türkiye için ‘suni tehdit’ olarak zaman zaman köpürtülen ancak hiçbiri Türkiye ayarında olmayan, olamayacak ülkelerdir. Politikası komşularıyla ‘durumu idare etmek’ üzerine kurgulanmış kâğıttan kaplan İran da Türkiye için rakip olamaz. Bu ülkeden Türkiye’ye 1979 sonrası rejim ihracı korkusu pompalansa da, Türkiye’nin ‘imparatorluk kültürü’ ve Anadolu medeniyeti, hiçbir dinin ve mezhebin bu topraklarda dominant hale gelmesine izin vermez. Hele ki turizm gelirlerini kendine can simidi haline getirmiş bir Türk ekonomi modelinde, halkın önceliği ‘para’ iken, hiçbir rejim bu topraklarda kök salamaz.
Dolayısıyla, Türkiye’nin kendi öz güvenliğini teminen referans alacağı, kısmen kendisine rakip göreceği ülkeler Yunanistan ve İsrail’dir. Gerçekte Türkiye’nin ölçeğinde olmayan her iki ülke de Batı’nın hamiliğinde palazlanıyorlar, semiriyorlar. Bu nedenle, bu iki ülkeyle ilişkiler, çoğunlukla ikili ilişkilerin ötesine geçen bazı dinamiklerle bağımlı olarak yürütülüyor. Karşımızda sadece Yunanistan veya İsrail değil, bazen tüm Batı dünyası olabiliyor. Örneğin, Filistin Sorunundan bağımsız bir Türkiye-İsrail ilişkisini sürdürmek pek olası değildir. Ya da Kıbrıs’tan veya Ege’deki sorunlardan yalıtılmış bir Türk-Yunan ilişkisi de olmaz, olamaz da! Her şeyden önce tarih olamayacağını biz Türklere söylüyor. NATO müttefikliği bile bu noktada bir anlam ifade etmiyor.
Batı Dünyasında Türkiye ile Yunanistan Arasında Çifte Standart Oyunu Oynanıyor
Türkiye’nin “geleneksel rakibi” Yunanistan, Ankara’dan çok daha önce Rus yapımı S-300 hava savunma sistemine sahip olmasına rağmen Atina’yı Washington kırmadı ve F-35 satmayı kabul ediverdi. Hem de bunu S-400 sistemini satın alma bahanesine sığınarak Türkiye’ye F-35 satışını rafa kaldırdıktan sonra yapabildi. ABD Savunma Bakanlığı yetkilileri, F-35 savaş uçaklarının, Washington'un Rus “istihbarat toplama platformu” olarak sınıflandırdığı S-400 ile “bir arada var olamayacağını iddia ederken, Yunanistan’ın elindeki S-400’ün düşük versiyonu S-300 ise görmemezlikten gelindi, gündem bile olmadı.
Türkiye 1999 yılında F-35 Lightning II geliştirme programına katılarak Lockheed Martin firmasından 100 adet F-35A satın alacaktı. Bir geliştirme ortağı olarak Türkiye 1,4 milyar dolar büyüklüğünde bir meblağı programa aktarmıştı. Endüstriyel üretim ortaklığı bağlamında yaklaşık 900 parça Türk savunma sanayisi firmalarında üretilmeye bile başlanmıştı. Bununla birlikte Rus S-400 hava savunma sistemini satın alma konusundaki ısrarı nedeniyle Washington tarafından 2019 yılında Türkiye F-35 programından resmen “atıldı”.
F-35’in dışına itilen Türkiye’nin tersine şimdilerde Yunanistan da programına içine çekiliyor. Geçen gün Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias, bölgede güçlü ve caydırıcı bir hava gücü oluşturmak amacıyla 3,5 milyar dolar değerinde 20 adet F-35 savaş uçağı alımını Biden yönetiminin giderayak onayladığı bildirildi. Lockheed Martin’le görüşmelerin başladığı biliniyor. Satın alma antlaşmasının imzalanma sürecinin çok kısa süre içerisinde tamamlanması öngörülüyor. Bu çerçevede Yunanistan'ın 20 adet F-35 jetini, satın alma anlaşmasından dört yıl sonra, 2028 yılına kadar teslim alması ve ilave 20 jet daha alma opsiyonunu ise istediği zaman devreye sokması bekleniyor.
ABD daha önce Yunanistan'a toplamda 8,6 milyar dolar büyüklüğündeki 40 adet F-35 savaş uçağı paketinin satışını onaylamıştı. Söz konusu alım, halihazırda Fransız yapımı Rafale savaş uçaklarını kullanan Yunanistan'ın hava kuvvetlerini daha da güçlendirmeyi amaçlıyor.
ABD ve bir diğer önemli NATO ülkesi Almanya, Türkiye’nin F-35, F-16 Viper ve Eurofighter Typhoon gibi modern savaş uçaklarını satın almasını engellerken, Yunan Hava Kuvvetlerini F-35 ve Rafale gibi gelişmiş jetlerle modernize etme konusunda Biden ve Emmanuel Macron liderliğindeki Paris tarafının Atina’ya tam destek vermesi, Ankara’yı doğal olarak rahatsız ediyor. Etmesi de gerekiyor.
Türkiye, şüphesiz alternatif hâl tarzlarını üretme gayretini devam ettiriyor. Öncelikle, Yunanistan'ın 2028 yılına kadar envanterine kazandırması beklenen 20 adet F-35'le rekabet edebilmek için Ankara da TUSAŞ’ta geliştirilme aşamasında olan beşinci nesil savaş uçağı MMU KAAN’dan 2028 yılında kadar asgari 20 adet üretmeyi hedefliyor.
NATO üyesi Yunanistan'ın kolaylıkla F-35 ve Rafale jetlerini satın alırken, ABD ve onun gibi düşünen müttefiklerinin, diğer bir NATO üyesi olan Batı müttefiki Türkiye'ye karşı “çifte standart” uygulamasını oldukça manidar buluyorum. Şirinyer semtinde bulunan ve NATO’nun tek Müttefik Kara Komutanlığı Karargahına ev sahipliği yapmasında sakınca görülmeyen Türkiye’nin şimdilerde hem F-35 satın alması hem de Eurofighter Typhoon alması nedense sudan bahanelerle engellenmek isteniyor. Türkiye’nin 40 uçaklık F-16 Viper paketini satın alma çabaları ise ABD'nin siyasi manevraları nedeniyle yıllarca süren gecikmelerin ardından ancak yakın zamanda ‘onaylanmış’ gibi yapılsa da, tünelin ucundaki ışık henüz gösterilmiyor.
Ocak ayında Washington; Ankara'nın İsveç'in NATO üyeliğini onaylaması şartına bağlı olarak Türkiye'ye 23 milyar dolar değerinde (bu arada normalin neredeyse üç katı bir fiyat etiketiyle) 40 adet F-16 Blok 70 jetini ve beraberinde 79 adet modernizasyon kitini, çeşitli füze ve mühimmatı satmayı kabul etmişti.
Washington, Rus yapımı S-300 hava savunma sistemini de kullanan Yunanistan'a karşı harekete geçmedi. Atina’ya 20 uçaklık F-35 satışına izin verdi. Böylece “geleneksel düşmanlar” Türkiye ve Yunanistan arasındaki hava kuvvetleri kabiliyetleri farkı daha da açıldı.
Almanya, Türkiye’nin Eurofighter Typhoon jetlerini satın almasını neden engelliyor?
ABD ile F-16 anlaşması ‘onay’ açıklamalarına rağmen henüz ilerlemiyor. Paketin içeriği ve fiyatı ise ayrı bir tartışma konusu olarak devam ediyor. ‘Belki 40 Viper yerine 20 Viper satın alınabilir’ deniyor. Son tahlilde Türk Hava Kuvvetlerinin en az 40 gelişmiş savaş uçağına ihtiyacı var. Seçenekler arasında yüksek birim maliyetine rağmen Ankara’nın tercihi Alman, İngiliz, İspanyol ve İtalyan ortak yapımı Typhoon oldu. İngilizlerin aktif desteğine ve İspanyollar ile İtalyanların oluruna rağmen görüşmelerden sızan haberlere göre Almanya henüz bu satışı onaylamaya hazır değil. Daha önce Suudi Arabistan’a da Typhoon satışına engel çıkaran Berlin, daha sonra satışı onayladığını açıklamıştı. Şüphesiz Riyad-Berlin arasındaki pazarlıklar sonucu bu satış gerçekleşti. Şimdilerde Ankara-Berlin arasında Londra merkezli bir pazarlık sürecinin işletilmekte olduğunu anlıyoruz. Geçen hafta Muharip Hava Kuvveti Komutanı Hava Orgeneral İsmail Güneykaya İngiltere’deydi. Bu ziyaretle birlikte savunma diplomasisi kulislerinde ‘Eurofighter geliyor’ söylemi konuşulur olmuştu.
Öte yandan yine geçen hafta Eurofighter CEO'su Giancarlo Mezzanatto, İngiltere'de düzenlenen Farnborough Uluslararası Havacılık Fuarı'nda (FIA) gazetecilerle bir araya geldiğinde, “Türkiye'nin Eurofighter'a ilgisi olduğunu, satışın Almanya tarafından engellendiğini” açıkladı. Mezzanatto’nun yeni bir şeyden bahsetmediğini, bugüne kadarki durumu özetleyen bir cümle sarfettiğini, Londra’da ilerleme sağlandığını ancak Almanya’nın çeşitli nedenlerle henüz ‘satışa izin verdiğini’ açıklamaya hazır olmadığını değerlendiriyorum. Dolayısıyla Eurofighter satışındaki Alman gizemi bir süre daha devam edeceğe benziyor.
Türkiye’nin Eurofighter Israrı Neden?
Türkiye, F-35 ve F-16 tabanlı bir hava kuvveti yapısına MMU Kaan’ı entegre edecek şekilde bir kuvvet geliştirme planı çerçevesinde hareket ediyordu. Yukarıda özetlediğim gelişmeler paralelinde hem F-35 hem de F-16 tedariki/modernizasyon süreci tehlikeye girdi. Çıkmaz sokak görülüyor. Sokağa duvarı Washington’un anlamsız bölge politikaları ördü, yıkılması ise yine Washington’un keyfine bağlı olarak zamanı gelince mukadder görülüyor. Arada geçecek zaman zarfında, Türkiye bölgesel dengeleri gözeterek kendi Hava Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu modern savaş uçaklarını bir şekilde başka kaynaklardan temin etme arayışını sürdürüyor.
Ankara S-400 satın alma ısrarının bir Washington paranoyası dönüşeceğinden habersizdi. Müttefikini ikna edemeyen Türkiye, ister istemez işi Rus yapımı savaş uçaklarını satın almaya kadar götürmek zorunda kalmıştı. Ancak Türkiye’nin S-400 savunma sisteminden sonra savaş uçaklarında da rotayı Rusya’ya döndürme ihtimali, Rusya-Ukrayna Savaşında kötü bir performans sergileyen Rus silahlarının Türkiye'nin gözündeki itibarı derinden sarsıldı. Bu nedenle Rus savaş uçağı alım seçeneği neredeyse tamamen ortadan kalktı. Ayrıca Moskova ile herhangi bir satın alma anlaşma imzalanması halinde Batı'nın Türk savunma sanayisine yönelik olası yaptırımlarının devreye sokulma olasılığı da Ankara’yı endişelendirdi, muhtemelen bu nedenle Rus defterini kapatmasına neden oldu.
Bu durumda Türk Hava Kuvvetleri'nin Eurofighter'ı, ABD'nin F-16 satışı ve modernizasyon paketini yavaşlatması ya da bloke etmesi olasılığına karşı, ara bir çözüm olarak ve bir tür sigorta poliçesi olarak değerlendirmesine yol açtı.
Biden yönetiminin 23 milyar dolarlık F-16 anlaşmasını ilerletmek için acele etmediği ve bunu Türk parlamentosunun İsveç'in NATO teklifini onaylamasına bağladığı görülürken, Savunma Bakanlığı kanalıyla alternatifler aranmaya başlandı. Bir yönüyle Ankara'nın 40 adet Eurofighter talebi, 40 adet F-16V tedarik süreciyle eşlenik ilerledi. Bu konuda geçen yıl bütçe görüşmeleri esnasında Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler mecliste yaptığı açıklamada Ankara'nın hem F-16'ları hem de Eurofighter'ları aynı anda almakla ilgilendiğini beyan edince, Türkiye’nin tedarik planı daha de netleşmiş oldu. Türkiye açısından F-16 satın alma maliyetine 10 milyar USD üzerinde yeni bir maliyetin eklenmesi anlamına gelen Typhoon tedarik süreci, dış dünya açısından maliyetli ve beklenmedik bir taahhüt olarak değerlendirildi.
Bakan Güler bu konuda: “Eurofighter satın almak istiyoruz. Çok etkili bir uçak. Bu uçaklar İngiltere, Almanya ve İspanya tarafından ortaklaşa üretiliyor. Hem İngiltere hem de İspanya 'evet' diyor ve şimdi Almanya'yı ikna etmeye çalışıyorlar” dedi. “İngiltere ve İspanya 'Biz bu sorunu çözeceğiz' diyor.” açıklamasıyla Türkiye’nin öncelikle İngiltere ile anlaşmayı müzakere etmeye devam ettiğini deklare etmişti. Böylece Ankara’nın Eurofighter tedarik etme tercihi; Rus ya da Çin seçenekleri yerine Avrupa çözümüne yönelmek, Amerikan yaptırımlarına ya da savunma alanındaki diplomatik baskılarına maruz kalmaktan Türkiye’yi kurtarması yönüyle Türkiye’yi ‘Batı’ yanında tutan bir yönelişe işaret etmişti.
Tercihi Batı dünyası olmaya devam eden Ankara’nın Londra’yla temasları hep olumlu seyrederken, olası bir tedarik antlaşmanın önündeki en büyük engellerden biri Berlin'in muhalefeti olmaya devam ediyor. Jetler Almanya, İspanya, İtalya ve İngiltere'den oluşan bir konsorsiyum tarafından üretildiği için, Alman şerhini aşmak gerekiyor. Alman hükümeti; geçmişte Leopard tankları benzeri Türk Ordusunun elindeki Alman yapımı silahların iç güvenlik ve/veya Suriye'deki operasyonlarda kullanmasına sıcak bakmıyorlar. Olaf Scholz'un koalisyonundaki Yeşiller Partisi Türkiye'ye ihracata karşı olan parti olarak ön saflarda ikna edilmeyi bekliyor. Almanya daha önce de Suudi Arabistan'a benzer bir Eurofighter jet satışını engellemiş ve İngiliz yetkilileri kızdırmıştı. Alman işçi sendikası IG Metall de Manching'de bir gösteri düzenleyerek Alman hükümetine Avrupa dışındaki ülkelerden büyük ölçekli alımlara ve Eurofighter gibi programların sona erdirilmesine karşı çıkmasının bir hata olduğunu hatırlatmıştı.
Sonuç
Türkiye, 2019 yılında ABD tarafından F-35 program ortaklığından çıkarılmıştı. Gerekçe olarak da Ankara’nın Moskova’nın dümen suyunda hareket etmesi, S-400 savunma silah sistemini satın alması gösterilmişti. Bu manada Türkiye’nin Rusya’dan geçmişte S-400 almasına sıcak bakmayanlardan olduğumun altını çizeyim. Bu strateji bir hataydı ve belki bazı palyatif kazanımları olmasına rağmen Türkiye’yi Batı ile Rusya arasında guguklu saatin pandülü veya sarkacı gibi gidip gelmesine hizmet etmekten öteye bir işe yaramadığını değerlendiriyorum.
Öte yandan olan olmuştur. Batı, F-35 ile orantısız bir faturayı Türk savunma sanayisine kesmiştir. F-16V paketine engellemeler çıkarmakla meşgul Washington, Biden’ın yerini alacak yeni Başkan gelinceye kadar Ankara’yı oyalamaya devam edeceğe benziyor. Bu durumda Yunanistan’ın elindeki F-16 Blok 50/50+ savaş uçaklarını Viper seviyesine çıkaran, üstüne 24 adet Rafale ve 20 adet de F-35 veren Washington ve destekçisi Paris karşısında Ankara’nın tutunacağı tek dal olan Batı sacayağındaki Londra ile çıkarlarını aynı potada birleştirmekten öteye yol gözükmüyor. İngilizlerin ikircikli ve zamanı geldiğinde ‘satıcı’ bir dış politika izlediğini yakın tarihimiz bize fazlasıyla söylüyor. Bu gerçeklik unutulmadan, Londra merkezli bir savaş uçağı tedarik sürecine devam edilmesinin nihayetinde Berlin-Londra hattındaki köprünün işlevselliğini sağlayacağını değerlendiriyorum.
Almanya’nın engeli bir gün mutlaka kalkacaktır. Bilebildiğimiz kadarıyla Berlin; sattığı silahların üzerindeki ipoteğini devam ettirmek istiyor. Herhalde Türkiye’nin satın alması halinde Eurofighter’ları PKK ya da uzantısı YPG unsurlarına karşı kullanmasını istemiyor. Ne müthiş müttefiklik. Teröristle mücadele eden Türkiye’nin karşısında teröristle yan yana duran bir Alman silah satış politikasının nasıl bir haklılığı olabilir, anlamakta zorlanıyorum. Erdoğan’ın deyişiyle, kimsenin Türkiye'yi savaş uçağı satışıyla tehdit edemeyeceğini ve Ankara'nın bu tür alımlar için başka ülkeler bulabileceğini düşünenlerdenim. Bununla birlikte Londra’nın Brexit sonrası Türkiye ile örtüşen politikalarını doğru okuyarak ilerleyebileceğimize de inanıyorum. Batı’nın Türkiye ile Yunanistan arasında silah tedarikinde çifte standart uygulamasının doğru bulmuyorum. Bu çifte standardı bahane ederek hepten Moskova’yı kıble yapmayı da gerekli görmüyorum. Ayrıca son tahlilde henüz Batı ile yolları kesinkes ayıracak noktada olmadığımızı değerlendiriyorum. Bazı açmazlarına rağmen, Londra üzerinden gitmeye devam etmemizde, kısa vadede beklentilerimiz açısından fayda, görüyorum.
Kaynakça
Craig Hoyle, “Eurofighter chief executive hails Typhoon’s sales renaissance”. Flightglobal. 24 Temmuz 2024. https://www.flightglobal.com/defence/eurofighter-chief-executive-hails-typhoons-sales-renaissance/159340.article
OdaTv. “Eurofighter CEO'su açıkladı: Türkiye'ye satışı Almanya engelledi”. 24 Temmuz 2024. https://www.odatv.com/guncel/eurofighter-ceosu-acikladi-turkiyeye-satisi-almanya-engelledi-120055592