Site İçi Arama

Savunma

Türk Ordusunun Tank İhtiyacı

Türkiye’nin ortasını ve batısını birinci bölge olarak düşünelim. Bu bölge için Altay AMT çözümü idealdir. Türkiye’nin doğusu ve güney doğusunu ise ikinci bölge olarak nitelendirelim. Bu bölge için Altay gibi ağır ve pahalı bir platform israftır.

Ukrayna – Rusya savaşı, birçok açıdan büyük gelişmelerin işaretçisi oldu. Örneğin bu cephede yaygın kullanıma başlayan dron teknolojileri öylesine benimsendi ki; her iki cephe ülkesinin de, yıllık yüz binlerle ölçülen bir üretim hedefi koyduğunu gördük. Evet, teknolojik yenilik açısından çok şey gördük ama geleneksel teknolojiler açısından da durum oldukça enteresandı. Zira yüzlerce yıldır savaş meydanına hükmeden topçu sistemleri için, milyonluk rakamları aşan mühimmat talebi de ortaya çıktı. Kısacası hem en yenilikçi hem de en geleneksel savaş araçlarına talepkar gerçek muharebe sahası; savunma ve havacılık endüstrisinin değişimini ve gelişimini, pek beklenmeyen nitelik ve nicelik boyutlarına rotalandırdı.

İhtiyar Kıtanın Yeni Ana Muharebe Tankları

Bu kapsamda en enteresan gelişmelerin bir odağını da, Ana Muharebe Tankları (AMT) alanında görüyoruz. 2. Dünya Savaşında; yıldırım harbi (blitzkrieg) konsepti ile, anahtar bir rol üstlenen bu platform; soğuk savaş yıllarında da önemini arttırmaya devam etmişti. Kara savaşlarında zırhlı ve hareketli ateş gücünü sağlayan AMT’ler; özellikle düz arazilerle dolu potansiyel Avrupa savaş alanlarında, zaferin anahtarı olmaya namzetti. Fakat önce ATGM (güdümlü anti-tank füzeleri) alanındaki gelişmeler, ardından tek kutuplu dünyada giderek artan asimetrik savaş alanlarının EYP (el yapımı patlayıcı) başta zırh karşıtı önlemleri, AMT platformunun geleceğini sorgulanır hale getirmişti. Ayrıca artık nizami ordular arasında gerçekleşecek büyük savaşlara dair riskler de azalmıştı.

Ayrıca bu süreçte AMT’nin kimliğinde de ciddi değişimler görülmüştü. 2. Dünya Savaşında bir tanka karşı en etkili silah yine tanktı. Yani tasarımsal açıdan tanklar, öncelikle düşman tanklarıyla savaşmak ve onları yenmek önceliğiyle ele alınıyordu. Bu durum ateş gücü unsurunu sağlayan tank toplarının çapında sürekli bir artışa ve karşısında da zırh kabiliyetlerinin sürekli güçlendirilmesine yol açtı. Kısacası AMT platformları daha büyük mermileri, daha az sayıda taşıyan; giderek daha ağır, hantal ve pahalı hale gelen platformlara dönüştü. Bu nedenle bazı ülkeler AMT’leri envanterden çıkarmaya, bazıları daha hafif ve hesaplı alternatiflerle değiştirmeye, bazıları ise sayısını azaltıp asimetrik harp başta yeni tehdit yelpazesine karşı daha pahalı ve güçlü hale getirmeye başladı. İşte tam bu sırada Avrupa, yeniden büyük bir savaşı müşahede etmeye başladı.

Avrupa kıtasında düzenlenen askeri- endüstriyel fuarlar ve etkinlikleri takip ediyorsanız, AMT’ler hususunda çok sayıda gelişme olduğunu gözlemişsiniz demektir. Tüm ülkelerin bu alanda birden fazla projesi olduğu gibi, kıta dışından gelerek Avrupa pazarında yer edinmek isteyen çok sayıda yabancı üretici de bulunuyor. ABD’li üreticiler satışlarını arttırdığı gibi; Güney Kore K2 Black Panther tankı, Polonya tarafından tercih edilmenin verdiği avantajla, diğer ülkeleri de yokluyor. Oldukça hareketlenmesi düşünülen pazarda hem köklü Avrupalı üretici firmaların, hem siyasi erkin etkisiyle oluşturulan konsorsiyumların, hem de ülkeler arası işbirliği kapsamında yaratılan projelerin var olduğunu görüyoruz. AMT’leri tamamlayacak ZMA, ZPT ve diğer tüm zırhlı araçlarda da ciddi bir hareketlilik gözleniyor. Kısacası otomotiv alanında köklü bir endüstriyel zemine sahip olan Avrupa, tank diğer tüm zırhlı araçlarda kapsamlı bir atılım sürecine girmiş bulunuyor.

Türkiye’nin bu süreçten 4X4 gibi hafif zırhlı araçlar alanında, oldukça kısıtlı bir fayda çıkardığını söyleyebiliriz. Nurol Makina’nın Macaristan ihalesini almasıyla başlayan süreç, geçtiğimiz günlerde Otokar’ın Romanya ihalesini kazanmasıyla devam edecek gibi görülüyor. Bununla birlikte şimdilik üstün olduğumuz hafif zırhlı tekerlekli araçların dışında, ciddi bir gelişme gözlemleyemiyoruz. Aktif olduğumuz bu pazar da, AB üyeliğinin avantajlarını kullanan Avrupalı üreticilerin baskısı altında sürekli daralıyor. Şüphesiz bu pozisyonumuzun sebepleri arasında; yılan hikayesine dönüşen ve sürekli geciken, Altay AMT projemizin de büyük bir rolü bulunuyor.

Türkiye’nin AMT İhtiyacının Genetik Kodları

Açıkçası AMT alanında içler acısı bir durumda olduğumuzu söyleyebiliriz. Envanterimizde bulunan platformların büyük çoğunluğu eski. Modernizasyona elverişli platform adedimiz oldukça kısıtlı. Bunlar arasında modernize edilen platform sayımız ise oldukça yetersiz. Karşı karşıya bulunduğumuz tehditlerin nitelik ve niceliğini göz önüne aldığımızda, modern ve etkili tanklara ihtiyacımız olduğu açıkça görülüyor. Altay AMT projesi ise, uzun yıllardır sürmekte olan bu ihtiyaca, yerli ve milli bir çözüm üretmek üzere gündeme alınmış idi. Fakat yaşanılan süreçlerden bağımsız olarak, söz konusu ihtiyaç da sürekli değişiyor, gelişiyor ve dönüşüyor...

Yazılarımdan ve sosyal medyadan beni takip eden eski okuyucularım, Türkiye’nin tank ihtiyacının tek bir Altay AMT projesiyle kapsanamayacağına dair düşüncelerime aşinadır. Zira ülkemiz oldukça zengin bir coğrafi yapıya sahip. Bu yapı sadece bizim değil, düşmanlarımızın da güç algısını ve askeri organizasyonunu biçimlendiriyor. Altay AMT projesi, farklı tehdit algılarını kapsayacak biçimde farklı türevlere sahip olsa dahi; yapısı itibariyle ideal olmanın oldukça uzağında ve pahalı bir çözüm olarak göze çarpıyor. Bu kapsamda şunu öneriyordum:

Türkiye’nin ortasını ve batısını birinci bölge olarak düşünelim. Bu bölge için Altay AMT çözümü idealdir. Türkiye’nin doğusu ve güney doğusunu ise ikinci bölge olarak nitelendirelim. Bu bölge için Altay gibi ağır ve pahalı bir platform israftır. Oldukça dağlık bu alanda, zırhlı ateş gücünü hem direkt hem de dolaylı ateş desteğiyle sağlayabilecek, gövde ve kule yapısı farklı, başka bir tür tank gerekiyor. Güney bölgemiz ise hem dağlık hem düzlük, çöl şartlarına yakın, asimetrik harbe boğulmuş bir görünüme sahip. Bu üçüncü bölgede, Altay AMT ile ikinci bölge için tanımladığımız bir başka tür tankın birlikte kullanılması önem kazanıyor.

Yeni ve AMT’den Başka Bir Tür Tank Tanımı

Tanklar muharebe sahasına çıktığı günden veri, onları üç özelliğine göre değerlendirmek adet haline gelmiştir. Bunlar; ateş gücü, zırhı ve hareket kabiliyetidir. Ben bir dördüncü unsuru ilave etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu bilgi ve iletişim teknolojilerinin tanklara ilave ettiği yeni özelliklerdir. Bunu şu şekilde kısaltalım: Teknolojik yetenekler. Bu yetenekleri kimi zaman çevresel görüntü tarama ve tanımlama, kimi zaman aktif koruma, kimi zaman ağ merkezli harp, kimi zamansa insanlı-insansız sistemlerin ortak harekât kabiliyeti olabilir. Yani diğer üç alanla da kesişen bir yapıya sahip olabilir ama kendi başına değerlendirilmesi gereken alandır.

İkinci bölge olarak tanımladığımız coğrafi alanda, bir başka tür tanka duyulan ihtiyaçtan bahsetmiştim. Gelin bu ihtiyacın ana detaylarına odaklanalım. Öncelikle oldukça dağlık bir arazi yapısı görüyoruz. Bu arazide bir tankı düşman tarafından güçlendirilmiş bir binaya karşı da, bir tepenin üstündeki mevziye de karşı kullanılması gerekeceği aşikardır. Yani söz konusu araçta alışık olduğumuz -10 ila +20 derece aralığında hareket edebilen bir namlu yetersiz kalacaktır. Bizim hem direkt hem de oldukça üst açılardan atış yapabilen, oldukça hareketli bir namlulu sisteme ihtiyacımız doğar.

Bu bölgede karşılaşılacak tehditlerin çoğunluğu asimetriktir. Ülkeler arası savaşlar cereyan etse bile, düzenli ordular bile arazi şartlarında ötürü asimetrik muharebe tarzını kullanmak zorunda kalacaktır. Dağlık bir arazide, üstün bir ateş mevzisini tutmak ve muharebenin ardından çözülmek. Bir şehirde barikat vb. elemanlarla güçlendirilmiş bir muharebe hattı kurmak ve ardından çözülüp bir başka hat oluşturmak. Bu gibi durumların yaygınlığı sizin ateş gücünüzü hem direkt ateş etkisi yaratmak, hem mevzideki düşmanı etki altına almak, hem de çözülmekte olan düşmanı etki altında tutmak gibi çoklu ihtiyaçlara sahip kılar. Her ihtiyaç kalemi için ayrı bir silah sistemi ve platform kullanıma almak ise, günümüz ekonomisine de trendlerine de aykırı olur. Bu sebeple top, obüs, havan topu, tank topu ve deniz topu gibi farklı kullanımları birleştiren hibrit çözümlerde; anlamlı bir artış görülmektedir. Bununla birlikte

RG41 GT7: Bir Başka Tür Tankın Ateş Gücü

Bu gerçek Alman Rheinmetall firmasını, satın almış olduğu Güney Afrikalı Denel firması üzerinden, yeni nesil bir top sistemi yaratmaya itmiştir. RG41 GT7 105 mm self-propelled howitzer olarak tanımlanan bu sistem hem dikey hem de yatay mermi yollu atış yapabiliyor. Yüksek basınçlı kinetik enerjili mühimmat da kullanabiliyor. Dolaylı atış yani görmeyerek ateş destek vazifesindeki menzili ise 30 km mesafeye ulaşabiliyor. Bu niteliğiyle Belçikalı Cockerill firmasının maksimum 17 km mesafeye ulaşan 105 mm topundan, çok daha nitelikli bir çözüm oluşturuyor. Bu çözüm sayesinde oldukça geniş bir alanı, daha az sayıda platform kullanarak kapsamak mümkün. Evet, sabotlu anti-tank mühimmatı da kullanılabiliyor. Bununla birlikte asıl yeteneği, top/obüs niteliği taşıyan mühimmat ailesinin çeşitliliğinde ve mevzi üstünde ya da bina içinde paralanabilen akıllı mühimmatlara da izin vermesinde yatıyor.

Açık konuşmak gerekirse, şu an bu top sistemini barındıran Denel taret prototipini beğenmedim. Yerli firmalarımız taret geliştirme hususunda oldukça yetkin durumdalar. Fakat, gelişim sürecinin henüz başında olan bu sisteme şimdiden müdahil olmamız gerektiğini düşünüyorum. Almanya ile iyileşme sinyalleri veren ilişkiler ve Güney Afrika Cumhuriyeti ile iyi ilişkilerimiz; bu konuda politik direnç görmemizi önleyebilecek kabiliyettedir.

Kundağı motorlu bir top sistemine benzerliği dikkate alınırsa, aklınıza gelen sorulardan ilki; tank topunun ve modern mühimmat yelpazesinin bazı özelliklerinden fedakârlık edilip edilmediği olacaktır. Bu sistem; APFSDS, HEAT, HE, APERS, ATK gibi kısaltmalarla ifade edilen, mevcut ve gelişim aşamasındaki tüm NATO standardı 105 mm tank mühimmat tiplerini de ateşleyebilmektedir. Bunların içerisinde Roketsan’ın 120 mm TANOK namludan sevk edilen güdümlü mühimmatının benzeri, 105 mm çapında farklı çözümler de bulunmaktadır. Ayrıca obüs tipi kullanımda; farklı barut haklarına elverişlilik, güdüm ve hata düzeltme sistemlerini kullanım imkânı, roket destekli ya da yanar tabanlı (Base Bleed) uzatılmış menzilli mühimmat kullanımı mümkün olabilmektedir. Bu nedenle söz konusu sistemin düz kovanlı 105 mm topçu mühimmatının tüm avantajlarının, tank topunun yüksek sevk barut enerjisi elde etmek için çapı arttırılmış kovan gövdesiyle bütünleştirilmiş bir versiyonu olduğunu söyleyebiliriz.

Altay AMT projesindeki gecikmeleri, olumlu yönleriyle görmek isteyebilirsiniz. Bu gecikme sürecinde gelişimini tamamlayan birçok yerli ve milli alt sistemimiz var. Böylece proje hayata geçtiğinde çok daha yüksek bir yerlilik oranına sahip olacak. Bu gecikmenin endüstriyel açıdan olumlu yanları bulunsa da, askeri açıdan olumsuz yanlarının ağır bastığı muhakkak. Hal böyle iken gündeminize, henüz gelişim aşamasında olan RG41 GT7 top sistemini taşıyorum. Bu top sistemi gelişim sürecini tamamlayacak, akıllı olanlar başta mühimmat ailesi de istenilen seviyeye oturacak. Bu iş için zaman gerekiyor diye düşünebilirsiniz. Haklı olsanız da şu hususu vurgulamak isterim: 105 mm zaten NATO ülkelerinde uzun süredir kullanılmakta olan bir çap. Bu topların kullanacağı mühimmatlara dair oldukça nitelikli bir zemin mevcut ve birçoğu sadece gelişim sürecini tamamlamakla kalmamış, muharebe deneyimi de elde etmiş bulunmakta. Yani bu konuda yapacağımız yatırımları, hızlı bir geri dönüşe sahip olarak nitelendirebiliriz.

İhtiyacın Aciliyeti Zamana Yayılmış Çözümleri Şart Koşuyorsa

Acil ihtiyaç ve ideal çözüm arasındaki dengeyi nasıl oluşturacağız? Bu hususta da düşüncelerimi filtresiz aktaracağım efendim. Malum T155 Fırtına obüsü uzun süredir envanterimizde. Şu anda ikinci versiyonu seri üretime devam ediyor. Ayrıca Fırtına güç grubunu yerli ve milli hale getirmek hususunda çalışmalar da sonuca ulaşmak üzere. Yani acil ihtiyaç kapsamında Fırtına şasisi üzerinden bir çözüm geliştirmek olasıdır. Söz konusu şasinin arka kapağı ve yüksek mühimmat ikmal kapasitesi, düşük yoğunluklu ve genellikle dolaylı ateş gücü sağlamak açısından idealdir. Hareket kabiliyeti ve hesaplılık göz önüne alınır ise de, acil ihtiyaçların 8X8 tekerlekli zırhlı araçlar ya da paletli ZMA’lar kullanılarak giderilmesi de mümkündür. FNSS firmasının Pars ailesi, Otokar firmasının Arma ya da Tulpar ailesi, BMC firmasının Altuğ ailesi bu kapsamda müsaittir. Fakat bu çözümlerin, ikinci bölgede AMT yerini alacak bir tank olarak; amaca özel yaratılmış bir şasi kadar değerli olamayacağı da aşikardır.

Türk savunma ve havacılık endüstrisinin; tekerlekli örnek olarak İtalyan Centauro veya Japon Type 16 MCV gibi, paletli bir örnek olarak ise ABD’nin M10 Booker’ı gibi, amaca adanmış bir şasi tasarlaması gayet mümkündür. Bu şasi üzerine yine amaca uygun bir kule tasarımı ile RG41 GT7 topu ilave edilebilir. Bu tip özgün bir çözümün, dünyanın tüm ordularında kapsayabileceği ihtiyaç aralığı oldukça geniş ve dikkate şayan olacaktır.

Meskûn Mahal Muharebelerine Yönelik Çözüm Yöntemleri

Bir kara kuvvetinin en önemli müşküllerinden birisi ister düzenli bir ordu ister gayri nizami bir kuvvete karşı savaşsın, tüm yerleşim birimlerinin bir savaş alanına dönüşmesidir. Bu sebepledir ki şehir savaşları ihmal edilemeyecek bir sıklıkla karşımıza çıkan ve kendine özgü çözümler talep eden bir muharebe türüdür. Fakat şu bir gerçektir; piyade şehir savaşlarında dahi zırhlı ağır ateş gücüne ihtiyaç duymaktadır. Elindekiyle savaş prensibi çerçevesinde bu ihtiyaç genellikle; yapısal açıdan uygun olmasa bile, AMT’lerin sokaklarda arzı endam etmesiyle sonuçlanmaktadır. Bu sebeple birçok tank üreticisi Urban Warfare Kit gibi, meskun mahal müşküllerini hafifletmeye yönelik paket modernizasyon çözümleriyle karşımıza çıkmaya başlamıştır. (Aynı dönemde hatırlarsınız, Altay tankının üretim ihalesi, geliştirici firma Otokar’dan çıkıp BMC’ye verilmemişti. Bu sebeple Otokar öz kaynaklarını kullanarak, Altay AMT’nin Asimetrik Harp Tankı versiyonunu da geliştirmiş ve fuarda sergilemişti.)

Önce El-Bab operasyonu ardından Afrin harekatı sırasında, bolca TSK personeli de barındıran nitelikli ve kapalı bir tartışma grubunda gerçekleşen düşünce fırtınalarını hatırlıyorum. Konuyla alakalı birçok farklı çözüm önerisi üzerinde tartışmış idik. Bunlardan sadece birini paylaşmak isterim. Afganistan cephesinde Kanada’lıların yaptığı ve asimetrik harbe odaklı Leopard 1 modernizasyonunu, şehir savaşlarına yönelik nasıl yükseltebileceğimizi konuşmuştuk. Özellikle ön ve yan gövdeleri, çoklu RPG ve ATGM isabetine karşı, boşluklu zırh gibi unsurları da kullanarak nasıl daha dayanıklı hale getirebileceğimizi çalıştık. Keskin nişancı isabetine karşı optik sistemleri nasıl yedekli hale getirebileceğimizi düşündük. Tüm bu güçlendirmelerle bile tank topunun boyu dolayısıyla birçok alanda hareket kabiliyetimiz kısıtlanmakta idi. Leopard 1’in 105 mm tank topunu keserek boyunu kısaltmayı, bu boya uygun olacak şekilde sevk barut hakkını azaltmayı, değişen balistik özellikler doğrultusunda atış kontrol sistemini düzenlemeyi etüt ettik. Ulaştığımız sonuç tüm bu çalışmaların mecburiyet doğrultusunda anlam ve önem ifade edebileceği idi. Bununla birlikte gerçekten meskûn mahal muharebeleri için tasarlanmış, yani bu amaca adanmış bir zırhlı ateş gücü kadar etkin olamayacağıydı.

Aradan yıllar geçse de bu tartışma üzerine sürekli yeni şeyler biriktirdim ve bazı düşüncelerimi rafine ettim. Ayrıca konuyu değerlendirirken sadece AMT ve diğer tür tankları değil; 76, 90 hatta 105 mm çapa uzanan farklı zırhlı araç formlarını da ele aldım. Ulaştığım sonuç şu oldu: Meskûn mahal muharebeleri için en ideal platform; insansız, uzaktan kumandalı, ağır zırhlı, mümkün olduğunca yüksek ateş güçlü, yıkıntı ve barikatların üzerinde da hareket edebilecek, adanmış bir sistem olmalıydı. Bu sisteme ulaşmak adına şöyle bir yol haritası çizdim.

Malum tank personelinin eğitimine yönelik simülatörler oldukça uzun süredir kullanımdadır. Gelişen teknolojiler sayesinde artık tank personelini, kendi aracında eğitebilecek, platforma entegre simülatör özelliği de kullanıma girmiştir. Yani tank personeli kendi ekran ve sensörlerine yansıyan sanal düşmanlarla muharebe tatbikatı icra edebilmekte, hatta bunu ağ merkezli ve toplu bir yapıda da gerçekleştirebilmektedir. Bu simülasyon modunu benzeri bir insansız aracı uzaktan kumanda edebilme imkanıyla güçlendirmek fikri edindim.

Suriye harp alanında tank ve zırhlı muharebe araçlarımızın en ön cephede savaştığına, sıkça şahit olduk. Zırhlı ateş gücünün açtığı yoldan ilerlemek ve arazi hakimiyetini sağlamak piyadenin doğasındadır. Gayet doğal olarak nitelendirebileceğimiz bu durum, söz konusu platformların tasarım amaçlarının ötesindeki bir yoğunluk ve çeşitlilikte tehditle karşılaşmaları sonucunu doğuruyor. Bu sebeple asıl tanklarımızı muharebenin biraz gerisine çekerek, önden amaca uygun tasarlanmış insansız platformları sürmekle, zayiat oranımızı oldukça azaltabiliriz. Bu insansız platformların yapay zekâ ile değil; piyadenin yüzünü tanıdığı, ismini bildiği, konuşarak iletişim kurabildiği, cephenin hemen gerisinde yardıma hazır bekleyen tankçı personel tarafından, uzaktan kumanda ile kullanılmasının; güven ve moral unsurunu yükselteceği sonucuna ulaştım.

Söz konusu uzaktan kumandalı platformun CONOPS’undan, tanımından, tasarımından, silahlarına kadar anlatabilecek çok fazla doneye sahibim. Fakat bu malumunuz olduğu üzere ayrı bir detaylı çalışmanın / makalenin konusu olmaya namzettir. Zamanla bu hususta da düşüncelerimi paylaşmayı yapmayı tercih edebilirim. Bununla birlikte şimdilik meskun mahal muharebeleri hususunu boş bırakmadığımı bilmeniz amacıyla, bu kadar yazmakla yetineceğim.

Bir İnovasyon Önerisi

Aklınıza şu soru gelebilir: Bu yeni tank, düşman AMT’leri ile karşılaştığında, nasıl karşı koyacak? Öncelikle şunu vurgulamak gerekir ki; 105 mm çaplı yivli setli bir top sistemi, eski nesil tüm tankların ve tüm modern ZMA’ların zırhına nüfus etmek için yeterlidir. Konu bir önceki nesil AMT’ler ve bunların modernize türevleri olduğunda, düşman platforma hangi cepheden ateş ettiğiniz önem taşır. Modern AMT’ler için ise, büyük ihtimalle bu top etkili olamayacaktır. Fakat bu topun, düşman tankının imhasında önemli bir araç olabileceği gerçeğini değiştirmez. Açıklayayım efendim:

Üzerinde her türlü modern zırha nüfus edebilen, hem düz hem de üst açıdan düşmanına saldırabilen, OMTAS füzelerini taşıyan bir tank düşünün. Bu tankın atış kontrol sistemi de yerli ve milli olsun. 4 km etkili menzile sahip OMTAS füzesi, ses altı hızla hareket ederken; tank topundan çıkacak daneler sesin 3 katı hıza sahip olacaktır. Atış kontrol sisteminiz OMTAS’ın hedefle buluşacağı zamanın öncesinde ulaşacak planlamayla, iki adet top mermisini hedefe yollayabilir. Düşman tankı aktif koruma sistemine sahipse bu top mermilerine angaje olacak ve OMTAS tarafından hedefin imha edilme ihtimali artacaktır.

Evet, İsrail’in Trophy’si ve Aselsan’ın AKKOR’u gibi bazı aktif koruma sistemleri; birden fazla mermiyi önleyebilecek şekilde tasarlanmıştır. Bununla birlikte dolum süreleri arasında düşük de olsa zaman gerekmektedir. Bu konseptte ilk top danesi yüklü birinci savunma mühimmatını harcar. İkinci top danesi lançerde kalan ikinci mühimmatı neredeyse ATGM’nin isabetinden önceki birkaç milisaniye öncesinde tüketir. Aktif savunma sistemi tekrar dolum sürecinde iken elde edilecek OMTAS isabeti ile tankın savaş dışı bırakılması amaçlanmıştır. Birçok başka ülkenin kullandığı, farklı önleme mantıklarıyla kurgulanan, aktif savunma sistemleri de mevcuttur. Bununla birlikte alanının en iyisi ve mantıklısı olarak nitelendirilen; AKKOR ya da Trophy sistemini aşabilecek bir saldırı yönteminin, diğer sistemler üzerinde de etkili olacağını varsaymak mantıklı olacaktır. Hatta ilk olarak hedefe ulaşacak top mühimmatına bazı sürpriz unsurlar ilave edilerek, söz konusu sistemin etkinliği arttırılabilir. Detayları bir sonraki paragrafta bulacaksınız efendim.

Yeni tank topundan sevk edeceğiniz mermilerden ilkinin gerek tankınızın gerekse füzenizin optik algılayıcısını bozmayacak, fakat hedef tankın radar sistemini bozacak, chaff benzeri bir yapı taşıdığını düşünelim. Bu yapı sayesinde düşman tankının üzerinde direkt bir bulut oluşturulacak ve imha ihtimali arttırılacak; aktif korumanın cephanesini tüketmesi durumu da, komşu düşman tanklarının sensörlerinin köreltilmesi de sağlanacaktır. Kısacası bu yeni tank türünde top, sadece düşman araçlarını imha etmek amacıyla değil, imha olasılığını kuvvetlendirmek amacıyla da kullanılabilen, omnipotent bir yapı taşıyacaktır. Ağ merkezli harp çerçevesinde bu yapı, birden çok ve farklı platformlarla, eş güdümlü hareket yeteneğine de sahip olabilir.

Çeşitliliği Arttırmak ile AMT’nin Üstlendiği Yükü Hafifletmek Ayrı Kavramlardır

Şu anda NATO genelinde, bir önceki AMT neslinin standart tank topu olan, yivli-setli 105 mm kullanımı devam etmektedir. Kullanılan tank toplarının büyük çoğunluğu ise 120 mm çaplı, yivsiz-setsiz (kaval) namluya sahip, modern silahlardır. NATO ülkerinde 130 mm, 140 mm ve hatta 155 mm gibi çapların da çalışılmakta olduğunu görüyoruz. Rusya ve Çin bloğundaki ülkeler ise, 125 mm çaplı ve kaval namlulu tank toplarını tercih etmektedir. Bu ülkelerin kullandığı mühimmatın ise, çekirdek ve sevk barutunu ayıran, iki parçalı bir mühimmat olarak tercih edildiğini görüyoruz. Hem bu tercihin hem de daha düşük nitelikli materyal ve mühendislik kalitesinin etkisiyle, söz konusu tank toplarının ekseriyeti, istenen deliciliğe ulaşamamaktadır. Bununla birlikte Rus cephesinde de tank topunda çap büyütme eğilimi ve buna yönelik çalışmalar gözlenmektedir.

Harbin altın kurallarından birisi de, elde ne varsa onunla savaşmaktır. Yani elinizde sadece AMT varsa, zırhlı ateş gücü gereken her yerde AMT platformunu kullanırsınız. Bu sebepledir ki ABD, yeni geliştirdiği M10 Booker platformunu hafif ya da orta ağırlıkta bir tank veya AMT olarak değil, Mobile Protected Firepower (MPF) olarak nitelendirmiştir. Japonlar da, Type 16 MCV (Maneuver Combat Vehicle) platformunda aynı şeyi yapmıştır. Bu durum Ukrayna savaşındaki gözlemlerimizle de uyum sağlar. Tasarım prensibi olarak manevra yeteneğini ön plana alan eski Leopard 1 tankları, 70 tonluk yani kendisinden iki kat ağır Leopard 2 AMT’lerden daha az kayıp vermektedir. Çünkü incecik zırha sahip tankları hakkında iyice eğitilen mürettebat, isabet almanın ölmek anlamına geldiğini bildiği için; ihtiyaç anında hızlıca mevzi almakta, ateş gücünü yani topunu kullanmakta, sonra da hızlıca kaçmaktadır.

Bu gerçekler ışığında şunu görüyoruz: Birinci, ikinci ya da üçüncü bölgede yer alsın; Türkiye’nin AMT platformunun yükünü hafifletecek ve birçok görevde onun işlevini görecek bir destek unsuruna ihtiyacı bulunmaktadır. Eski askeri yapılanmalarda bu görev, Zırhlı Muharebe Araçları (ZMA) tarafından idare ediliyordu. Bu araçların da üzerinde; 20, 23, 25, 27, 30, 35, 40 mm gibi çeşitli çap ve etkilerde otomatik top sistemleri bulunuyordu. Geleceğin ZMA’ları için ABD 50 mm, Ruslar ise 57 mm çapları üzerine çalışmaktadır. Ruslarda BMP-1 aracıyla gelen 73 mm, BMP-3 aracıyla birlikte ise 100 mm çapında; düşük basınçlı top sistemleri de görülmektedir. Bununla birlikte ateş gücü ve esnekliği dengeleyen hibrit sistem arayışlarında, dikey mermi yollu atışların dışında yatay mermi yolu da kullanabilen modern havan sistemleri göze çarpmaktadır. Söz konusu havan sistemleri özellikle düşük profilli bir kule içerisinden kullanıldığında, birçok ihtiyacı rakip sistemlerden daha iyi kapsayabilecek bir yapı sunar.

Yükü Hafifletecek Ateş Gücü Çözümü

Çiçeği burnunda NATO üyesi Finlandiya'nın, savunma alanında köklü bir geçmişe sahip olan Patria firması tarafından üretilen, 120 mm çapındaki NEMO sistemi, buna ideal bir örnektir. Bu yeni nesil sistem hem zırhlı araçlar üzerinde kullanılacak hem de deniz platformlarına entegre edilecek versiyonlarıyla, ihracat başarısı da göstermiştir. ABD ordusu tarafından da test edilen sistemin oldukça beğenildiğine dair haberler tazedir. Malum demir tavında dövülür, ağaç da yaşken eğilir. Bu sistemin lisansının alınması ve Türk zırhlı / mekanize kuvvet yapısına kazandırılması, imkan dahilindedir. Bu kapsamda sadece kara kuvvetlerimizin değil, yeni kurulan Amfibi Piyade Kolordumuzun da değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Her iki kuvvet, tercih ettiği farklı platformlara entegrasyon yoluyla; ateş hattında ve hemen gerisinde AMT’ye yakın bir etki sağlayacak, alternatif ve modern bir ateş gücüne kavuşabilir.

(Birkaç önemli soru: Roketsan’ın 120 mm TANOK mühimmatının, NEMO ile birlikte kullanılabilecek şekilde uyarlanması, mümkün olabilir mi? Hatta günümüzde yerli ve yabancı birçok firma, 120 mm havanlar için güdümlü mühimmatlar üretiyor. TANOK mühimmatı ile elde edilen tecrübe, dikey mermi yolu bu akıllı danalerle harmanlanıp, alternatif / hibrit çözümler de üretilebilir mi?)

Hatta NEMO (Kısaltma aslında NEw MOrtar’dan geliyor) birikimi üzerine; daha yüksek çaplı, milli, SİHA ya da başka bir platformdan güdümlenerek kullanılacak, çok daha ağır ve akıllı ateş gücü alternatifleri kurgulanabilir. Bu alternatif ateş gücünün navalize kullanım alanları dikkate şayan zenginlikte olacaktır.

Endüstriyel Dipnot:

Altay AMT konusunu uzun süredir takip edenler, TSK kullanımı için kesinleşen ilk parti siparişin 250 adet olduğunu hatırlar. Bu 250 adetlik sipariş daha sonra üç ayrı blok halinde ele alınacak biçimde dönüştürülmüştür. İlk 85 adetlik T1 bloğu, Güney Kore üretimi motor ve transmisyona sahip olacaktır. İkinci 165 adetlik T2 bloğunda ise, yerli güç grubunun kullanılması planlanmaktadır. İkinci blokla birlikte elde edilmesi hedeflenen tek avantaj yerli güç grubu kullanımıyla sınırlı değildir. Daha fazla yerli ve milli alt sistem kullanımının yanında, tankın değişen muharebe koşulların ve elde edilecek kullanıcı deneyimleri ışığında, daha rafine bir versiyona ulaşması hedeflenmektedir.

Hatırlarsanız bu makalenin başında Türkiye’yi üç bölgeye ayırmıştık ve üç bölge için de farklı çözümler önermiştik. Bu önerimi bir ileri seviyeye taşımak isterim. TSK’nın yetkin lojistik, bakım, ikmal, istihkam kurmaylarının gözetimi altında; bu bölgelerin de alt gruplara ayrıldığını hayal ediniz. Dolayısıyla tüm tank siparişlerinin, tehdit durumu da değerlendirilerek, lojistik öncelikli bloklara bölündüğünü düşünelim. Altay tankında gördüğümüz yaklaşımın bir ötesine geçelim ve toplam tank ihtiyacı üzerinden toplu bir sözleşmeden kaçınalım. Her alt bölgeyi ayrı bir üretim bloğu haline getirelim, siparişlerimizi de zamana yayılımını da buna göre planlayalım. Buna ileride eklenecek, modernizasyon ve rotasyon döngülerini de hesap edelim.

Bu sayede, üretici ekosistemimizi en ideal biçimde yapılandırabilir ve önümüzü görebiliriz. Ayrıca bildiğiniz üzere günümüzde; her muharebede yeni bir teknolojik, taktik ve teknik uygulama ortaya çıkıyor ve en son teknoloji tanklar bile yetersiz kalarak modası geçmiş hale geliyor. Belirli bir mantığa göre bölünen üretim blokları ile; gelişmeleri en güncel biçimde takip edecek, her blokta yeni tanklara ilave edilecek özelliklerle rakiplerinin önüne geçecek bir güç kurgusu yaratılabilir.

Bu askeri ihtiyaçlara göre özelleştirilmiş blok üretim mantığını uygulayabilir isek, dış satışlarımızda da sürdürülebilir bir başarı yakalayabiliriz. Malum alternatif çözümler sunsak da tank pahalı bir silah. İhtiyacın tamamını tek bir modelden tek bir seferde temin etmek, ülkeleri kısa süre sonra elinde artık yetersiz hale gelen bir sürü tank sahibi yapacaktır. İç ve dış pazara sadece farklı tipler, türevler, platformlar sunmakla yetinmeyip; yavaş yavaş değişen ve sürekli yenilenen bir envantere sahip olacak şekilde yeni bir endüstriyel modelden ürün temin edebilmek imkanı da sunmalıyız. Bunun için de her kademede tecrübeli ve nitelikli personeli ile TSK’yı, Tank ve diğer tüm zırhlı araçlarda örnek alınacak bir rol model haline getirmeliyiz.

(Bu bölüm başta tüm katkıları için, uzun süredir takip ettiğim Dr. Mehmet ÇANLI’ya teşekkürü bir borç addederim. Benim de faydalandığım çok sayıda makalesine ulaşmak için, linkler kısmına göz atabilirsiniz.)

Sonuç

Türkiye hem nizami hem de gayri nizami harbi aynı anda yürütmeye hazır olmak zorundadır. Birden fazla cephede savaşması muhtemel ordumuzun ana vatanı da muhtemel harekat alanları da, coğrafi açıdan oldukça farklı özellikler içerir. Bu durumun ülkemizi, birden fazla tip ve özellikte Modern Tanka sahip olmasını zorunlu kılar. AMT bu ihtiyaçlardan sadece birini kapsayabilen; pahalı, niş ve teknolojiyle güçlendirilmesi gereken bir platform çeşididir.

Önerimin iki ayağı bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Altay AMT platformuyla yetinmeyerek, RG41 GT7 top sistemi üzerine şekillenecek ikinci bir Tank tipi geliştirmektir. Direkt ve dolaylı ateş gücüne sahip olacak bu Tank tipi, dağlık doğu bölgemizin özel ihtiyaçlarını kapsayacaktır.

İkinci ayak olarak ise, AMT ya da Tank platformunun birçok görev yükünü hafifletecek, alternatif bir sistem ile tüm cephelerin desteklenmesi gereğini vurguluyorum. Bu yeni nesil ateş gücü çözümüne örnek olarak, Patria NEMO sistemini seçebiliriz. Elbette benzeri bir sistemi, yerli ve milli olarak geliştirmeyi de tercih edebiliriz. Bunun sadece ekonomik değil, zaman bazında da bir maliyeti olacaktır.

Avrupa da dahil dünya piyasasından daha fazla pay almak, savunma ve havacılık endüstrimizi geliştirmek, ihracat kapasitemizi yükseltmek istiyorsak; başkalarının yaptığını yapmakla yetinmemeliyiz. Bir silah ya da mühimmat satmak, birçok farklı dış etkenin etkisi altındadır. Ama özgün bir fikri, yeni bir ideali satmak; karşılaşabileceğiniz birçok iç ve dış direnci, kolayca aşmanıza sebep olacaktır.  Saygılarımla...

Linkler:

https://strasam.org/yazar/dr-mehmet-canli

Tüm makalelere buradan ulaşabilirsiniz

https://armyrecognition.com/news/army-news/army-news-2024/south-africas-new-rg41-gt7-105mm-self-propelled-howitzer-strengthens-fire-support-for-infantry-units

https://armyrecognition.com/news/army-news/army-news-2024/us-army-tests-and-demonstrates-capabilities-of-patria-nemo-mortar-system

https://strasam.org/savunma/kara-silah-ve-sistemleri/altay-tanki-olmazsa-olmaz-tek-cozum-mudur-374

https://www.mke.gov.tr/Urunler/105-mm-Tank-ve-Obus-Muhimmatlari/198

https://en.wikipedia.org/wiki/Patria_NEMO

https://www.roketsan.com.tr/tr/urunler/tanok-120-mm-lazer-gudumlu-tank-topu-muhimmati

https://www.defenceturk.net/tanklar-yerli-muhimmat-ile-vuracak

https://www.mke.gov.tr/Urunler/120-mm-Tank-Muhimmatlari/197

https://www.c4defence.com/dergiler/

Sayı 117 ve 118

https://ostimteknopark.com.tr/tr/company/firmalar/avci-sanayi-savunma-ticaret-as

https://www.defenceturk.net/bakan-gulerden-altay-tankina-yonelik-aciklamalar

Serbest Araştırmacı Yazar Aybars MERİÇ
Serbest Araştırmacı Yazar Aybars MERİÇ
Tüm Makaleler

  • 11.10.2024
  • Süre : 7 dk
  • 36839 kez okundu

Google Ads