Türkiye’nin 2024’te NATO Hedefinin Üstünde, %2,09 Oranında Savunma Harcaması Yapması, Güçlü Bir Orduya Sahip Olmak İçin Yeterli midir?
Yunanistan, Türkiye’ye karşı silahlanmaya devam ediyor. 2021 yılına göre savunma harcamalarında biraz gerilese de 2024 yılı itibariyle Yunanistan %3,08 oranında bir harcama yapmaktan geri kalmadı. Türkiye ise %1,61’den %2,09’a ancak çıkabildi.
NATO Washington Zirvesi’nin Önemi
Müttefikler hükümet ve/veya devlet başkanlarının katılımıyla bir araya geldiler. İttifak'ın yetmiş beşinci yıldönümünü kutlamak üzere Washington DC’de düzenlenen tarihi zirvede müttefikler buluştular. İttifak, kuruluşundan bu yana çeyrek asır aralıklarla simgesel önemi olan bu tür zirvelerini Washington’da gerçekleştiriyor. 1999 yılındaki 50. Yıl zirvesinde tarihi kararlar alınmıştı. İttifak’ı gerçek manada alan dışı operasyonlar yapmaya iten stratejik konsept müttefiklerce 50. Yıl zirvesinde kabul edilmişti. 2001 yılında 11 Eylül sonrasında ABD liderliğindeki Afganistan Harekâtında NATO rolünü işte 1999 yılında kabul edilen bu stratejik konsept çerçevesinde oynayabilmişti.
75. yıl zirvesinde bu derece önemli bir karar alınması beklenmiyor. Son konsept 2022 Madrid Zirvesi’nde müttefiklerce imzalanmıştı. Bu yılki zirvede, Ukrayna’ya yardım haricinde müttefiklerin yapmakta olduğu savunma harcamalarının NATO’nun belirlediği hedef doğrultusunda artırılması için belki bazı bağlayıcı kararlar alınabilir. ABD’nin yıllardır savunduğu ve Trump’ın ‘artık diğer müttefikler de taşın altına ellerini koymalılar, gayri safi milli hasılalarının en az %2’sini savunma için harcamalılar” çıkışını kimse göz ardı etmiyor. Trump’ın tekrar başkanlık koltuğuna oturmasının beklendiği 2025 Ocak ayından önce bu zirvede gündemi işgal edecek konuların başında gelen savunma harcamalarının artırılması, bilhassa Avrupa ülkelerinin silahlanma için harcama yapması ve Rusların Avrupa’ya yayılmasının önlenmesi gibi başlıklarda müttefikler arasında icra edilmekte olan Washington Zirvesi’nde konsensus aranıyor.
Müttefiklerin çoğu, ABD’nin İttifak genelinde yük paylaşımı adına daha fazla savunma yatırımı yapılması için baskı yapmasını bir dereceye kadar anlayışla karşılıyorlar. Galler’de 2014 yılında belirlenen müttefiklerin on yıl içinde gayri safi yurtiçi hasılalarının (GSYİH) yüzde 2'sini savunmaya ayırma yönündeki NATO hedefini tarihsel olarak bugüne kadar henüz birçok üye ülke tutturamamıştı. Bu hedefe ulaşmayı ülkelerin çoğunluğu gerekli görmüyordu. Bir bakıma NATO’nun bu hedefi kağıt üzerinde kalmaya mahkûm bir hedef gibi görünüyordu.
Bununla birlikte Rusya’nın 2022 yılındaki Ukrayna’yı işgal teşebbüsü ve halihazırda Ukrayna topraklarında devam eden savaş, İttifak üyelerini harekete geçirdi. Nitekim bu yıl rekor sayıda ülke %2 hedefini geçme doğrultusunda adım attı. Otuz iki NATO müttefikinden yirmi üçü şu anda yüzde 2 hedefini karşılıyor; bu sayı 2021 yılında sadece altı ülkeydi. Türkiye de daha önce %2 hedefinin altında savunma harcaması yapan ülkeler arasında yer alırken, %2,09 ile bu yıl istenen hedef çizgisinin üzerinde harcama gerçekleştirmeyi başaranlar arasına adını yazdırdı.
Böylece Ukrayna'daki savaş, NATO müttefiklerinin savunma harcamalarında bu yıl daha önce görülmemiş bir şekilde yüzde 18'lik bir artışa neden oldu. Toplamda NATO ülkeleri GSYİH'lerinin yüzde 2,71'ini savunmaya harcayarak yüzde 2 hedefini topluca tutturmuş oldular. Bu durum İttifak'ın kolektif gücünün vurgulanması ve Ukrayna ile daha derin bir entegrasyona odaklanılması beklenen Washington zirvesi için olumlu bir adım olarak yorumlanıyor.
Bu arada İttifak içinde bazı ülkeler yaptıkları savunma harcamalarıyla daha fazla dikkat çekiyorlar. Örneğin Polonya, GSYH'sinin yüzde 4,12'sini savunmaya ayırarak en fazla harcama yapan ülke olarak İttifak içinde bu yıl açık ara öne çıktı. İttifak’ın yeni üyesi İsveç de 2022 yılında Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden bu yana savunma harcamalarını önemli ölçüde arttırmasıyla dikkatleri çekiyor. Baltık ülkeleri de savunma harcamalarını arttırdı. Aşağıdaki tabloya bakıldığında, müttefikler arasında Rusya’yı ‘tehdit’ olarak görenler, Ukrayna’dan sonra sıranın kendisine de gelebileceğini değerlendiren müttefikler, NATO hedefinin üstünde harcama yapma eğilimine girdiler. Bu durumu Avrupa'daki stratejik ortamın kötüleştiğinin açık bir göstergesi olarak okumak gerekiyor.
Öte yandan İtalya’nın batısında kalan ülkelerin ise istenen bandın altında kaldıkları ve savunma harcamalarını artırma yönünde bir gayret göstermedikleri görülüyor. Tehdit algısına göre NATO içinde de savunma harcamaları eğiliminin ülkeden ülkeye değişiklik arz etmesi ilginç bir görüntü sunuyor. Bu eğilimden farklı bir tutum benimseyen birkaç ülke, kendi milli beklentileri doğrultusunda hareket etmeyi yeğliyorlar diye değerlendiriyorum.
Örneğin ABD küresel hegemonyasını devam ettirecek büyük bir askeri güç yapısına sahip olmayı gerekli ve zorunlu görmeye devam ediyor. Yunanistan ise tarihsel olarak kendisi için en büyük ‘tehdit’ olarak gördüğü ya da algıladığı Türkiye’ye karşı silahlanmaya devam ediyor. 2021 yılına göre savunma harcamalarında biraz gerilese de 2024 yılı itibariyle Yunanistan %3,08 oranında bir harcama yapmaktan geri kalmadı. Türkiye ise %1,61’den %2,09’a ancak çıkabildi.
Türkiye Savunma Harcamalarını Neden Arttırmak Zorundadır?
Türkiye’nin mevcut NATO mekanizmasını ve hedefini benimseyerek savunma harcamalarını revize etmesi gerektiğini, milli harp imkân ve kabiliyetlerinin caydırıcı bir askeri güç seviyesinde Türk Ordusunu tutabilme zorunluluğunun bulunduğunu sanıyorum bu alanda çalışan herkes görüyor. Devletlerin koşar adımlarla büyük bir savaşa doğru gitmekte olduğu günümüz dünyasında Türkiye’nin kendi öz savunmasını kendi imkân ve kabiliyetlerine dayanarak gerçekleştirebileceği güçlü bir orduya sahip olması gerekiyor. Müttefiklik, bu manada NATO, Türkiye için elzem bir uluslararası örgüttür. Bununla birlikte dış politikasında çok taraflı ve çok yönlü bir arayış içinde olan Türkiye için sadece NATO’ya güvenerek milli hak ve menfaatlerini koruması artık her geçen gün zorlaşıyor. NATO’nun düşmanlarıyla ‘konuşabilen’ bir Türkiye belki bugün için İttifak platformlarında bir kazanç olarak görülüyor olsa da, yarın farklı değerlendirmeler olabilir, Türkiye’yi İttifak dışına itme yönünde adımlar atılabilir. Bu gerçekliği kimse göz ardı edemez.
Bu nedenle Türkiye’nin kendi savunma sanayisini inşa ederken, henüz birçoğu prototip aşamasında olan savunma ürünlerinin (MMU Kaan, Hürjet, Kızılelma, Anka-III, TB-3, Hisar, Siper vb.) olgunlaşmalarını bekleyecek kadar vaktinin olmadığına inanıyorum. Prototip ürünlerin seri ürünlere dönüşüm yolculuğunun hızlandırılması yanında elzem olan (örneğin savaş uçağı) savunma ürünlerinin de savunma sanayimizin gelişimini engellemeyecek şekilde kısa vadeli ihtiyaçlarımızı karşılayacak kadar sayıda ve miktarda dış alım yoluyla Türk Ordusunun envanterine kazandırılmasına, bunun için de savunma harcamalarına ayrılan payın artırılmasına, en azından yıllık bazda 30 milyar USD büyüklüğünde bir bütçenin TSK için bulunmasına, ‘daha güçlü bir ordu yapılanmasına geçiş’ için gerekenlerin yapılmasına ihtiyaç bulunduğunu değerlendiriyorum.
Bu kapsamda atılacak ilk adımın ise, ABD’den sonra NATO’nun en büyük ordusuna sahip Türkiye’nin yıllık 12-15 milyar USD bandında değişen bir savunma bütçesiyle gerçek manada güçlü bir orduya sahip olamayacağının devlet katında değerlendirilmesine ve samimi olarak bu ihtiyacın kabul görmesine bağlı olduğunu görüyorum. Milli Savunma Bakanlığımızı Güçlü bir Türk Ordusu için bu adımı atmaya, mevcut savunma bütçesini iki katına çıkaracak bir politika değişikliğine öncülük etmeye davet ediyorum.