Shiba Inu. Hayvan Sevgisi.
Şeftali geçenlerde bizden ayrıldı. Şirin şeydi, sabahın köründe neşeli bir surat ifadesiyle oradan oraya koşturmaya başlayıp ne güzel uyandırıyordu beni. Şeftali bir Shiba Inu, Japon ırkı.
Ben hayvanları çok seviyorum. Bu sevgi sanırım aileden gelen bir şey. Annem de çok severdi hayvanları.
Tabii onu anlamak mümkün, çocukluğu ve gençliği köyde geçmiş.
Ben öyle köyde falan yaşamadım, ama bana da geçmiş işte bu sevgi.
Ailenin diğer fertlerinde de var aynı sevgi, hatta belki de bizimkilerin kimilerinde fazlasıyla var demeliyim.
Nereden aklına geldi şimdi bu konu derseniz benim Şeftali adını koyduğum ve büyük kızın bir arkadaşından geçici olarak bir ara eve getirdiği sevimli köpeğin evden ayrıldığı bir haftayı geçti.
Birden Şeftali’yi özlediğimi hissettim.
Arkadaşı seyahatten dönmüş ve doğal olarak Şeftali geçenlerde bizden ayrıldı.
Şirin şeydi, sabahın köründe neşeli bir surat ifadesiyle oradan oraya koşturmaya başlayıp ne güzel uyandırıyordu beni.
Şeftali bir Shiba Inu, Japon ırkı.
Bence köpekten çok bir tilkiye benziyor. Ama kuyruğu tilkiler gibi öyle uzun ve tüylü değil, nedense yukarıya doğru kıvrık bir kuyruğu var.
***
Tabii evde köpek beslemek kolay değil, sabah akşam gezdirmeye çıkaracaksın dışarıya. Maması özel, sonra parçaladığı terliklerim de cabası.
Bu pek akıllı da değildi bence, otur desen anlamıyor, yat desen anlamıyor, ama oyuna bayılıyordu.
Bir de kapıya kim gelse hemen koşturup kendini sevdirmeyi çok seviyordu. Oldukça şımarıkça davranırdı ve kim olsa fark etmez, herkese şirinlik yapardı.
Unutmadan söyleyeyim, bir de oyun esnasında arka bacakları üzerinde kalkarak zıplaması da çok hoşuma gidiyordu.
Adeta insan gibi arka ayakları üzerinde yürümesini biliyordu.
***
Biz kedilerimiz vefat ettiğinden beri artık evde hayvan beslemiyoruz.
Hanım da benin gibi çok sever hayvanları, ama sanırım kedilerin zamansız ölümleri onu çok etkiledi, artık evde hayvan istemiyor.
Şeftali’ye karşı da başta biraz tepki göstermişti, ama o da çabuk alışmıştı Şeftali’ye.
Sonuçta Şeftali çok şirindi.
***
Evde artık hayvan beslemiyoruz diyorum, çünkü evde hayvan beslemek zordur.
Kediler de pek sevimli olurlar, pek derdi de olmaz derler, ama onların da kendince derdi çoktur. En azından tüy dökerler, sürekli evi süpürmen gerekir.
***
Hayvan besliyorsan onun da evin bir bireyi olduğunu bileceksin. Onun da senin benim gibi ihtiyaçları oluyor. İhtiyaçlarını gidereceksin, ilgi ister ev hayvanları.
Öyle seni eğlendirmek için değil, onların hayat biçimi öyle olduğu için varlar hayvanlar süs hayvanları olsalar da.
Şeftali yapısı sevimli olduğu için güler yüzlü bir hayvandı. Yüzündeki gülücüğün amacı bizi eğlendirmek değildi yani. Doğal hali sevimliydi.
***
Kimileri haline çok acıdığı için, yardıma muhtaç diye alır getirirler sokaktan eve hayvanları.
Gerçekten de sokaklarımız yardıma muhtaç, belki yaralanmış, en azından kendi kendisini beslemeye alışkın olmayan sokağa atılmış ev hayvanları ile dolu.
Sokaklarda besleyenler de var bu sokağa atılmış ev hayvanlarını. Ama nereye kadar, sürekli artıyor sokaklarda hayvanlar.
***
Rusya’da henüz böyle bir durum yok.
Çoğu Rus vatandaşının evinde beslediği bir köpeği vardır mesela ve bizdeki gibi kedi besleyeni de pek yoktur.
Ama sokaklarda öyle başıboş hayvana rastlamazsınız.
Soğuk memleket olduğu içindir belki, belki de belediye hemen topluyordur, pek dikkat etmedim.
Nedense buralarda öyle sokaklarda başıboş dolaşan hayvan görmezsiniz. Anca daçada belki, o da arada dışarı gezmeye çıkmış ev hayvanları gelir kendini sevdirir ve biraz yanınızda durduktan sonra giderler.
***
Türkiye ise hayvan cenneti, nereye baksan bir kedi, bir köpek çıkıyor karşınıza.
Bizim insanımız hayvanları çık sever, ama daha çok çocukları için eve bir hayvan alır getirir ve çocuk ya büyüdüğünde bakmak zor gelir ya da bir süre sonra evde hayvan bakmak dert olur ve salıverir sokaklara o hayvancağızı.
Hayvan sevgisi bu kadardır bizim insanımızın.
Sanki o köpek kendisini ormanda besleyebilecek yetilere sahipmiş gibi bir de çoğunu da ormanlık yerlere salarlar.
Ormanlarda canlı mı bıraktık ki, hadi diyelim bir şekilde vahşi hayata alışacak olsun o ev hayvanı, avlanacak da karnını doyurabilecek mi o ormanda?
Aç kalıyorlar tabii ki!
***
Kimileri de bu ormanlara salınmış ev hayvanlarından özellikle köpekler kendi aralarında çete kurup insanlara saldırıyorlar diye şikayetçi oluyorlar.
Evet, köpeklerin doğasında sürü olmak vardır.
Aç kaldıklarında da sürüler halinde şehre inenler de vardır mutlaka.
İnsanlara da saldırırlar tabii, aç hayvan, ne yapsın?
Ama çoğunluğu zavallı durumdalar.
Öyle kendilerini avlanarak besleyebilecek yetilere sahip değiller ve açlıktan ölüp gidiyor orman yerlerde bir çoğu.
Açlıktan bir deri bir kemik kalmış durumdalar.
Şehir yerlerde ise özellikle kediler dolu parklarda, sokaklarda çöpleri karıştırıp karnını doyurmaya çalışıyor zavallı kediler.
***
Uzun zamandır düşünüyorum, hayvanları kendi yaşamlarında serbest mi bıraksak acaba?
Evlerimize falan hiç süs hayvanı alıp beslemesek mi?
Şu anda beslediklerimizden bahsetmiyorum, prensip olarak insanların ev hayvanı besleme alışkanlığından vaz geçmesinden bahsediyorum.
Sanki bana anlamsız yere ev hayvanlarını çok fazla sahipleniyormuşuz gibi geliyor.
Bırakalım onları.
Doğa bir şekilde dengesini kuracaktır mutlaka.
Evet, çok sevimli oluyorlar. Ben kendi adıma mesela Şeftali gibi bir hayvan evde olduğunda mutlu oluyorum.
Ama olay benim mutlu olmam değil ki!
Onun da kendince bir hayatı var.
Belki o da kendince kendi hayatını yaşamak istiyor. Bunu biliyor muyuz?
Bırakalım nasıl biliyorlarsa öyle yaşasınlar.
Evlerini o zavallı, bu zavallı diye bir sürü hayvanla dolduranlara pek söyleyecek sözüm yok, yaptıkları oldukça kutsal bir şey bence.
Ancak benim bu bakış açımla aslında onlar da hayvanlara iyilikten çok kötülük ediyorlar sanki. Hayvanların doğalarına müdahale ediyorlar.
Eğer bir sakatlığı olup da iyileştirmek için ise bu yaptıkları tamam, ama en azından iyileştikten sonra bence doğal yaşamına dönmelerine müsaade etseler daha iyi olabilir.
Böyle diyorum, ama sakatlığı kalıcı bir hayvansa mecbursunuz evde bakmaya, bunu da anlıyorum.
En azından sağlıklı bir hayvan ile zamanı geldiğinde vedalaşmak iyi olabilir.
Evlerde hayvan besleme alışkanlığımızı yavaş yavaş terk etmeliyiz bence.
***
Peki doğal ortamları diyorum da, büyük şehirlerde öyle doğal ortam diye bir yer yok ki! Ormanlara bırakılan süs hayvanlarının halini biraz önce yazdım zaten.
Büyük şehirlerde gerçekten doğal ortamda yaşasın diye ev hayvanları ile vedalaşmak istesek bile ne yapacağız?
Kırsal bir yerlere gidip oralara salalım!
Bu bir çözüm olabilir mi?
Doğrusunu istiyorsanız ev ortamına yeterince alışmış bir ev hayvanının tekrar doğal ortama alışması da o kadar kolay değil.
Hatta bir de küçücükten bize alışmışlarsa bence imkânsız.
Sanırım mecburuz fazla abartmadan bir ikisini evde beslemeye.
Madem ailenin bir ferdi olmalarını istemişiz, öyleyse bir aile ferdi gibi davranışı hakkediyorlar demektir aile dostlarımız.
Öyle sıkılınca ormanlara sokaklara salmak olmaz. Mecburuz bakacağız.
Ama öyle evi hayvanat bahçesine dönüştürmek de bizim kendi ruh sağlığımız için iyi bir şey değil bence.
***
Yavaş yavaş bırakalım evcil hayvan bakmayı.
Doğal yaşam ortamları kuralım onlar için. Bırakalım neyse hayatları öyle yaşasınlar.
Çok istiyorsak doğal yaşam ortamlarında gidip sevelim. Bana böylesi dağa doğru olurmuş gibi geliyor.
Bilmiyorum, ben böyle düşünüyorum.
Tüm hayvansever dostlara selam olsun buradan.
Ama ben Şeftali’yi gerçekten özledim.
Büyük kıza söyleyeyim bir sorsun, arkadaşı yine bir yerlere seyahate gitmeyi düşünmüyor muymuş acaba bu aralar.
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.