Demokrasi Çoğunluğun Kuralları mı Demektir?
Her şeyin bir kuralı var. Kurallar dünyasında yaşıyoruz. Ailemizin öğrettiği, biraz da ailevi bakış açısıyla ilgiliyse görgü diyoruz. Daha geniş bir kitle, toplumun belli bir kısmının, biraz da yöresel olarak tarih içinde kendi kendine yavaş yavaş koyduğu kurallarda töre diyoruz, yine toplumun davranışlar üzerine koyduğu genel kurallara ahlak diyoruz. İnançlarımıza dair ise din kuralları diyoruz. Kurallar biraz daha resmi olunca adı yine değişiyor ya yönetmelik oluyor ya da tüm toplumu ilgilendiriyorsa artık yasa diyoruz. Daha da temel kurallara ise anayasa diyoruz.
Her şeyin bir kuralı var. Kurallar dünyasında yaşıyoruz.
Ailemizin öğrettiği, biraz da ailevi bakış açısıyla ilgiliyse görgü diyoruz. Daha geniş bir kitle, toplumun belli bir kısmının, biraz da yöresel olarak tarih içinde kendi kendine yavaş yavaş koyduğu kurallarda töre diyoruz, yine toplumun davranışlar üzerine koyduğu genel kurallara ahlak diyoruz. İnançlarımıza dair ise din kuralları diyoruz. Kurallar biraz daha resmi olunca adı yine değişiyor ya yönetmelik oluyor ya da tüm toplumu ilgilendiriyorsa artık yasa diyoruz. Daha da temel kurallara ise anayasa diyoruz.
Dediğim gibi yaptığımız her şeyin bir kuralı var. Spor dallarının da kendince kuralları var. Futbolunki başka, voleybolunki başka, tüm spor dallarının başka başka kuralları var.
Okula gitmeye başlıyoruz, okulun kuralları var, çalışmaya başlıyoruz, işyerinin kuralları var. Sinemaya gidiyoruz, film izlemenin bile kuralları var.
Her bir yandan kurallarla sınırlandırmışız kendimizi. Sağa baksan bir kural, sola baksan bir başka kural. Adeta ne yöne dönsen başka bir kurala denk geliyorsun.
Doğanın bile kuralları var. Hem de öyle kolay kolay çiğneyemeyeceğin kuralları var. Kolaysa uç bakalım durup dururken, yeryüzü izin vermez ki, anca zıplarsın, o da bir saniyeliğine, tekrar düşersin yere.
Kendi kendimize kural koymuyor muyuz? Hepimizin prensipleri vardır. Prensipler de kural değil midir?
Türkan (Şoray) hanımın da kuralları vardı film dünyasında. Pazar günleri çalışmaz, öpüşme, sevişme sahneleri olan filmlerde oynamaz, kurallar kurallar. Buradan sevgiler olsun kendisine, Türk sinemasının bu günlere gelmesinde çok emeği geçmiştir.
Peki askeriye, ordu? Ordu disiplin demektir, mutlak itaat, kuralların had safhada uygulanmasının gerekli olduğu bir düzen. Mecbursun böyle olmasına, yurdu koruyor sonuçta ordumuz.
Polis teşkilatımız da aynı, yine kurallar çok önemlidir polisimiz için. Yurttaş ile iççice sonuçta, hepimizi koruyacak. Mecbur disiplin öncelikli olacak polis için de.
Peki bu kadar kural içine doğup, kurallarla yaşıyorsak, niye herkes alışamamış kurallara? Niye itiraz edenler çıkıyor, niye kuralları çiğneyenler oluyor?
Konulan kurallarda mı sorun var, yoksa insan yapısında mı?
Niye insanlar kurallara uymazlar?
Herkes bir punduna getirip birtakım kuralları çiğnemeye meyleder nedense.
Kimi trafik kurallarına uymaz mesela. Hız yapmak yasak diye bilir, ama hız yapmayı sever.
Fark etmeyecekler sanıyor ya, basar gaza, radara yakalanınca da mecburen öder cezasını. Ama uslanmaz, yine de aynı hatayı bir daha, bir daha yapar.
Suçlular mesela, suç işlerken bilmiyorlar mı suç olduğunu yaptıklarının? Yine de işlerler o suçu. Cezaevleri suçlularla dolu!
Dediğim gibi kurallar dünyasında yaşıyoruz, o kadar çok kural var ki, insan bazen gerçekten sıkılıyor bu kadar kuraldan. Biraz daha özgürlük istiyor.
Ama özgürlük derken kendi kendimize de kısıtlıyoruz özgürlüklerimizi. Yani kendimiz de farkındayız özgürlüklerin sınırsız olamayacağının.
Peki bizi kendimizden bile sınırlayan nedir öyleyse? Utanma duygusu mu? bir şeylerden çekince mi? yoksa korku mu?
Evet, galiba korku önemli bir duygu. Hepimiz bir şeylerden korkuyoruz. Şöyle yaparsam başım belaya girer diye kendi kedimizi engelliyoruz birtakım konularda. Ama kimimiz de korkudan ya da başka bir şeyden falan değil, böylesi daha doğru diye düşündüğü için kurallara uyuyor.
Kural koymuşlar, çoğunluk nasıl istiyorsa, azınlıkta kalanlar çoğunluğun istediği gibi yaşayacak!
Çoğunluk dediğin de %50 +bir kişi. Toplumun yarısından bir eksik sayıda onca kişi yarıdan bir fazla olanların istediği kurallara göre yaşamak zorunda.
Bu adil mi peki? Günümüz kurallarına göre evet. Çoğunluk nasıl istiyorsa öyle olacak!
Değil yarı çoğunluk, bir kişi hariç herkes aynı şeyi istese, o bir kişinin kendince nasıl istiyorsa öyle yaşama hakkı yok mudur? Bence belki de olmalıdır! Hatta kesin vardır.
Eğer diğerlerine bir zararı yoksa, diğerlerinin özgürlük alanına karışmıyorsa, bırakalım kendi bildiğince yaşasın o bir kişi.
Ama hayır, çoğunluk böyle istiyor, o yüzden o da çoğunluğun istediği gibi yaşayacak! Kural kuraldır!
Demokrasi bu değil midir? Çoğunluğun isteğine uyacaksın!
Çoğulcu demokrasi ve çoğunlukçu demokrasi diye ayırıyorlar demokrasiyi. Aslında benzer sözcükler olduğu için karışır hep, ben olsam azınlık hakları demokrasisi ve mutlak çoğunluk demokrasisi gibi farklı şekilde tanımlardım.
Çoğulcu yani azınlık hakları demokrasisi, çoğunluğun aldığı kararlar azınlıkta kalanların temel haklarını gasp edemez demektir.
Çoğunlukçu demokrasi ise mutlak çoğunluk kararlarına herkesin uymasını zorunlu kılar.
Bizim sorunumuz sanırım demokrasiyi yanlış algılamamızdan kaynaklanıyor. Hepimiz ne yapalım, çoğunluk böyle istiyor demeyi özümsemişiz ve gerisini dert etmiyoruz. Dert etsek de belki de korkuyoruz ve ses etmiyoruz.
Halbuki hepimiz insanız ve ne kadar kurallar içinde yaşamaya alışkın olsak da neticede yaşamımızı ilgilendiren kuralları biz kendimiz koyuyoruz.
Bu kurallar çoğunluğun istediği şekilde mutlak kurallar olmamalıdır. Çoğunluğun aldığı kararlar azınlıkta kalanların da temel haklarını gözetmek zorundadır. Bunu toplum olarak içselleştirmemiz gerekli.
Bu çok ince bir ayrımdır, ama insan olmaktan ötürü hepimizin hakkıdır bahsettiğim.
Muhalefet partileri birlikte ortak olarak hazırladıkları yeni anayasa tekliflerini açıkladılar. Ama bu konuya bence yeterince yüksek sesle değinmemişler. Bilmiyorum, belki de değinmişlerdir ve ben atlamışımdır.
Sanırım toplumdaki bu çoğunluğun dediği olur bakış açısının yanlış bir şey olduğunu çocuk yaşta okullarda yeni nesillere öğretmemiz gerekli. Mevcut topluma bu bakış açısını öğretebilmek belki de artık mümkün değil.
Okullarda bu bilinci yeni nesillere öğretebilirsek, hiç olmazsa gelecek nesillerimiz rahat eder belki.
Biz ise şimdilik mecburen çoğunluk nasıl istiyorsa öyle yaşamaya çalışacağız gibi görünüyor.
Umarım ne demek istediğimi anlatabilmişimdir.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla