İstanbul’da Taksi Ücretleri
Bugün İstanbul’da taksi terörizmi var. İstediklerini alıyorlar, istedikleri düzende çalışıyorlar ve özellikle turistler için birer kötü örnek oluyorlar ülke açısından. Buna engel olan var mı?
Geçenlerde Raquel Welch’in bir filmini izliyorum, eski bir film. 1966 yapımı, o da 66’nın aralık ayında vizyona girmiş.
Adı “Bir milyon yıl önce, One million years B.C.”
Aslında orijinal adını tam tercüme etmiş olsalar milattan önce diye eklemeleri lazım.
O zamanların film teknolojisine göre bir film, yani aslında oldukça kötü çekilmiş, ancak Raquel Welch’in gençlik yılları filmi, güzel hatundu. Maalesef geçen sene şubat ayında kaybettik kendisini.
***
Hayırdır demeyin, nedir konu diye bu filmden bahsederken. Filmin konusu tarih öncesi insan.
Ben de tarih öncesinden kalma bir konudan bahsedeyim istedim bugün.
Taksiler!
Özellikle de İstanbul’un taksileri.
Ukome toplantısından istedikleri zam çıkmamış ve gidip belediye binasını taşlamışlar.
Peki istedikleri zammı vermeyen kim?
Ukome ağırlığı kimdeyse o. Artık ulaştırma bakanlığı mı dersiniz, valilik mi dersiniz, yoksa emniyet mi, jandarma mı?
Ukome’de belediyenin ağırlığı yok ki! Olsaydı bugüne kadar on beş defa mıdır, on altı defa mıdır, taksi sayısını artıralım diye önerge getiriyor belediye, ama dediğini takan yok, her seferinde bu öneri reddediliyor. Olan da vatandaşa oluyor. Benim kızlar bile taksicilerin gazabına uğradılar İstanbul’da çok kısa süre kalsalar bile.
***
Lise yıllarında taksi dolmuşlar olurdu. Şoför yanına iki kişi, arkaya da dört galiba, belki de daha fazla, dolunca kalkardı hemen. Üsküdar Kadıköy, Üsküdar Çengelköy.
Çengelköy tarafına yoktu galiba, okula belediye otobüsü olurdu. Normal Magirüs dolmuşlar da vardı galiba.
Bugün bildiğimiz taksiler çok azdı.
Taksi parası olana tabii ki. Özel araç muamelesi görüyorsun ne de olsa, sana özel şoförüyle taksi tutmuşsun, parasını alırlar adamdan.
O yüzden de öyle her önüne gelen taksiye binemezdi. Anca taksi dolmuş, iki şoför yanına, dört ya da beş de arkaya.
Tamam mı abicim, alalım ücretleri, hayırlı yolculuklar.
***
Biz üniversite yıllarında üniversiteye kadar otostop yapardık.
Ankara’da milli kütüphane önünde servis durağı vardır. Oradan okula giden özel araba sahibi okuyanlar boş gitmezlerdi, mutlaka duraktan birilerini alırlardı yanlarına.
Biz gariban faniler de biri dursa da alsa bizi diye gözümüz yolda olurdu.
Bir seferinde motosikletli biri durmuştu ve hocam var mı gelmek isteyen demişti de, ben öne atılıp hadi gidelim demiştim.
O son sürat okula varışımızın heyecanını halen daha unutamadım.
***
Rusya’da da ilk geldiğim zamanlar otostop hayli uygulanan bir yöntemdi, ama buradaki otostop parasıyla yapılan otostoptu.
Bakın şimdi ne geldi aklıma, “pros & cons of hitchhiking” albümünü bilir misiniz Rodger Walters’in?
Üniversite yıllarında bizim hit albümümüzdü, ben halen daha çok severim.
Otostopun avantajları, dezavantajları… Albümün adı bu ama müziği dinlerken hiç aklınıza otostop gelmez.
Neyse, eskiden burada yol kenarında elinizi kaldırdığınızda hemen biri dururdu ve pazarlığınızı yapardınız, yolu üstünde bir yerlere gidiyorsanız ve vakti varsa anlaştığınız ücrete götürüverirdi sizi. Bazen de ben sizi şuraya kadar götürebilirim derdi, oradan başka biriyle daha rahat gidersiniz derdi.
Bazıları da vaktiniz var mı, şunu da alalım mı diye yoldaki bir başka el kaldıranı da alabilirdi sizin müsaadenizle.
Şimdi mi? Şimdi bir sürü taksi markası var burada, yandeks, gett, über, istediğiniz ücret aralığında istediğiniz lüks taksi ile istediğiniz zaman sizi istediğiniz yerden alıp istediğiniz yere götürebilecek, ödeyeceğiniz ücreti baştan bildiğiniz ister nakit ister kart ile, isterseniz de cep telefonunuzdaki programı bağladığınız hesabınızdan ödeme imkanıyla oldukça serbest bir taksi piyasası var burada.
Öyle eski püskü de değil hiçbiri, pırıl pırıl araçlar. Eski ve ucuz fiyata olanlar da var tabii ki, sizin tercihinize bağlı.
Ben ve hanım pek kullanmıyoruz, ama kızlar seviyor taksi kullanmayı. Ücretleri dediğim gibi her bütçeye göre mevcut.
Biz daha çok hemen yüz metre ötedeki metro ile seyahat ediyoruz. Daha önce yazmıştım, biraz ötedeki elektrikli tren, yani banliyö istasyonundan daçaya da kolayca gidebildiğimiz için benim düldülü de artık kapalı garajda, daçada tutuyorum. Yani araba bile kullanmıyorum Moskova’da.
Diğer toplu taşıma araçlarına bile ihtiyaç duymuyoruz. Evin konumu hem belediye otobüsleri hem de tramvay açısından da uygun aslında, ama biz marketlere falan daha çok yürüyerek gitmeyi tercih ediyoruz.
***
Taksi ne için çıkmış?
Vatandaşın bu seyahat ihtiyacına devlet kontrolü olsun diye.
Ücretler uygun olsun, sonra güvenli olsun, kaydı kuydu belli, küçük çocuğunuzu bile gerektiğinde emanet edebileceğiniz bir özel ulaştırma imkânıdır.
Peki bugün İstanbul’da bu dediğim olabiliyor mu?
Bugün İstanbul’da taksi terörizmi var. İstediklerini alıyorlar, istedikleri düzende çalışıyorlar ve özellikle turistler için birer kötü örnek oluyorlar ülke açısından.
Buna engel olan var mı?
Yöneticilerin bu mantığı ile maalesef.
Balık baştan kokarmış. Umarım bunu birgün bu millet anlar.
İndi bindi minimum ücreti 90 lira olmuş. Taksimetre açılış ücret 24,55 lira, kilometre başına da ücret 17,61 liraya yükseltilmiş. Milletimize ve taksicilere hayırlı olsun.
Biz halen daha Moskova’nın her yerine 54 rubleye metro ile gidebiliyoruz. Günlük kur ile 17 lira 82 kuruş eder. Üstelik metrodan çıkıp banliyö trenlerine de ücretsiz aktarım imkânı var. Kimi güzergahlarda belediye otobüslerinde de bu ücretsiz aktarım imkânı var.
Darısı İstanbul’un başına olsun. İnşallah İstanbul’da da bu düzene geçilir bir gün. Yani mesafe derdi olmadan tek bir ücrete İstanbul’da da bu millet ucuz seyahat imkanına kavuşur bir gün.
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.