Kamunun Borçlanması ve Politik İktisada Göre Kamu Tercihi Yaklaşımı Nasıl Gerçekleşir? (Bölüm-5)
Kamu tercihi kuramcıları siyasal alanda yer alan aktörlerin kendi çıkarlarına hizmet etme anlayışı sonucu ortaya çıkan ekonomik ve siyasi yozlaşmayı önleme noktasında anayasal iktisat anlayışını savunmaktadır
İktisat bilimini siyaset bilimiyle birleştirerek sistematik analizler geliştiren yaklaşımlar da söz konusudur. Kamu Tercihi Teorisi ve Bağımlı Gelişme Teorisi bunlar arasındadır. Ancak iktisat ve siyaset bilimini birleştiren her iki yaklaşım, bu yöntemsel ortaklığın dışında ne temel varsayımlar konusunda ne de vardığı sonuçlar ve politika önerileri konusunda uyuşmamaktadır. Geleneksel kalkınma iktisadına bir tepki olarak doğan bağımlı gelişme teorileri (veya kimi kaynaklarca Neo-Marksist yaklaşım), azgelişmişliği sadece içsel değil aynı zamanda dışsal nedenlere de bağlamakta ve uluslararası sömürü ilişkilerini de dikkate alarak politika önerilerinde bulunmaktadır. Neo-Marksist bağımlı gelişme teorileri 1950’lerde kendini göstermeye başlamış olmakla birlikte Latin Amerika Yapısalcılığından ve Marksizm’den etkilenmiştir. (KAYNAK, 2005, s. 114).
Bağımlılık yaklaşımı analizini azgelişmiş dünyayı temsil eden “çevre” ve gelişmiş dünyayı temsil eden “merkez” kavramlarıyla açıklar. Bağımlılık okulu teorisyenlerini ortak bir noktada buluşturan en önemli payda azgelişmişliğin nedenlerini, azgelişmiş ülkelerin dışında tutuyor olmalarıdır (Yavilioğlu, 2002: 62). Dünya üzerinde bir ülkenin geri kalmışlığı ancak o ülkenin yarattığı artı değerin gelişmiş ülkeler tarafından kendi çıkarları doğrultusunda kullanılmasıyla mümkün olabilir. Baran’a göre azgelişmişliğin nedeni, bugünün azgelişmiş ülkelerinin kendi gelişmelerini tamamlayamadan kapitalist sistemin buyruğuna yakalanmaları ve yıllar içerisinde sömürge durumuna gelmeleridir. Başka bir deyişle gelişmiş ülkeler gücü elinde bulundurarak az gelişmiş ülkelerin kaderlerini tayin etmişlerdir (BARAN, 1974: 319). Emperyalist ülkeler, azgelişmiş ülkelerin sanayileşmeleriyle birlikte tekelci kârın ortadan kalkacağının bilincindedirler. Azgelişmiş ülkelerden elde edilen hammaddelerin işlenip tekrar üretim sürecinde bu ülkelere satılması, sömürge ülkeleri vazgeçilmeyecek bir pazar niteliğine getirir.
İki yaklaşım da ekonomi-politik analize dayalı teorik yaklaşımlardır. Ancak bu yaklaşımların dünyayı algılayış biçimleri, ekonomik olaylar arasında kurdukları neden-sonuç ilişkileri birbirilerinden oldukça farklıdır. Bağımlı Gelişme Teorisi, Marksizm ve Yapısalcılığa dayalı bir teorik analiz geliştirmişken, Kamu Tercihi Teorisi’nin yol haritasını Neo-klasik iktisat belirlemiştir. Bağımlı Gelişme Teorisi toplumsal ve ekonomik yapıyı Marksist analizin can alıcı argümanı olan “sınıf” temelinde ele almakla birlikte, dünya üzerindeki ülkeleri çevre-merkez olarak ayırarak uluslararası sömürü ilişkilerine odaklanmıştır. Kamu Tercihi Teorisi için ise ekonomik ve sosyal hayatı oluşturan dört temel grup vardır: politikacılar, bürokratlar, seçmenler, baskı ve çıkar grupları. Kamu Tercihi Teorisi dört grubun da kendi fayda maksimizasyonlarına yönelik tutum sergileyeceklerini ve politik dengeye her grubun kendi çıkarını sağlayacağı bir mübadele ile varılacağını vurgular.
Kamu Tercihi Teorisi’ne göre siyaset bilimi iktisat bilimi gibi bir mübadele bilimidir. Buna göre, tıpkı iktisatta olduğu gibi siyasette de mübadele, fayda fonksiyonun optimal dağılımını sağlayacaktır. Grupların kendi faydaları için diğer gruplarla yapacakları çıkar anlaşmaları toplum refahını sağlayacak güce sahiptir. Kamu Tercihi Teorisi bireylerin rasyonel olduğu gerekçesiyle karar almalarında yalnızca kişisel fayda fonksiyonlarını düşüneceklerini varsayar. Bağımlı Gelişme Teorisi ise siyaset bilimini bu kadar indirgemeci bir bakış açısıyla ele almaz. Bireylerin karar verirken dikkate aldıkları tek unsurun bireysel fayda fonksiyonu olmadığını; siyasi karar alma süreçlerini arz-talep ve oy ticareti mekanizmasından öte, toplumsal yapılar ve ideolojileri de içeren çok daha karmaşık bir ilişkiler ağının etkilediğini öne sürer.
Nitekim bu yanıyla Bağımlı Gelişme Teorisi’nin söylemleri Yeni Kurumsal İktisat Okulu’nun söylemleriyle benzerlik göstermektedir. Kamu Tercihi Teorisi bireysel tercihlerin akılcı ve birbirinden bağımsız olduğunu iddia ederken, Bağımlı Gelişme Teorisi insanların toplumsal bir varlık olduğunu ve bu nedenle de tercihlerinin toplumsal süreçlerden bağımsız olmadığını iddia etmektedir. Buna göre sistemde yer alan firmalar reklam vb. araçları kullanarak bireylere tüketim tercihleri konusunda bir dayatmada bulunmaktadır. Bir başka ifadeyle, farklı ürünler arasında bir tercih yaptırarak değil de, telkin ve beyin yıkama yöntemleri kullanılarak tüketicilerin tercihlerine müdahale edilmektedir (BARAN ve SWEZY, 1970, s. 147).
Yeni Kurumsal İktisat Okulu’nun öncülerinden North (1986, s.230) da bireylerin tercih setlerinin belirlenmesinde sadece fiyat ve miktar gibi iki boyutlu analizin yeterli olmayacağını, kurumların ve organizasyonların etkisinin olduğu çok boyutlu bir analizin gerektiğini söyleyerek, Bağımlı Gelişme Teorisi’yle benzerlik taşımaktadır.
Kamunun Borçlanması ve Politik İktisada Göre Kamu Tercihi Yaklaşımı
Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat Teorisinin Mali Anayasa yaklaşımı, 18. yüzyıl klasik liberal akımının ‘mali ihtiyat’ anlayışını kabul ederek, esas itibariyle teorik iktisadın oldukça detaylı analitik araç ve metotlarını, devlet sektörü, siyasi alan ve kamu ekonomisi için kullanmakta ve teorik iktisattaki bireysel yaklaşımın benzerini, kamu sektörüyle çeşitli şekillerde ilişkisi olan bireylerin davranışlarına uygulamaktadır. (BUCHANAN, 1999, s.48). Keynesyen kamu borçlanması teorisi olarak adlandırılan kamu borç yükü teorisi, borcun gelecek dönem vergi mükellefleri üzerinde bir yük olarak kalacağı fikrini reddetmiştir. Teorinin temel savı şu şekildedir: Eğer kamu harcamaları her zaman yapılıyorsa ve gerekliyse, kamu hizmetlerinin vergi veya borçlanma ile finanse edilip edilmeyeceğine bakılmaksızın, kamu hizmetlerinin maliyetine tüm vatandaşlar dönemine bakılmaksızın katlanmak zorundadırlar (BUCHANAN ve WAGNER, 197, s.14). Fakat güçlü bir vergi geliri olmadığı durumlarda bütçe açıkları ve borçlar, iktidarları çok zor durumda bırakabilir. Örneğin, 1970'lerde ve 1980'lerde İtalyan yerel yönetimlerinin bütçelerini sık sık aştığını ve ek transferler için ulusal hükümete başvurduğunu ve aksi takdirde hastaneler ve okullar gibi kritik kamu hizmetlerini kapatmakla tehdit ettikleri de bir gerçektir. (WEINGAST ve WİTTMAN, 2008, s.467) Bu itibarla, “Ekonomik Anayasanın” oluşturulmasında dikkate alınacak en önemli hususlardan bir tanesi mali hesabın (bütçe) iki yönüyle (vergiler ve harcamalar) ilgili kararların politik süreç içerisinde alındığının göz önünde bulundurulması ve hükümetlerin keyfi harcama yapmaması adına her iki yönü de birlikte değerlendirilmeleridir (BUCHANAN, 1991, s 34).
Kamu Ekonomisinin Gelişimine Kamu Tercihi Teorisinin Katkıları Nelerdir?
Kıta Avrupa’sında ekonomistlerin kamu kesimi faaliyetlerine ekonomik yaklaşımı İngiltere’de başlamış, A. Marshall'ın "dışsal ekonomilerin rakip işletmelerin optimum üretim düzeyine ulaşmalarına engel olacağı" şeklindeki tanımını A.C. Piqou geliştirmiş ve dışsal ekonomilerin varlığında sosyal refahı geliştirmek için kamu müdahalesinin gerekli olduğunu marjinal analiz tekniklerini kullanarak anlatmaya çalışmıştır. (AMACHER-TOLLISONWILLET; 1976, s.406). Ancak, esas itibariyle dikkati çeken ve bugün kamu tercihi teorisinin en önemli konularından biri durumunda olan karar alma sürecini inceleyen ve marjinal fayda kavramını siyasal sürece uygulayan İsveçli iktisatçılardır. (SÖNMEZ; 1987, s.145)
Keynesyen politikalarla devletin başarısızlığı söz konusu olunca, Keynezyen Makro Teoriye yöneltilen eleştiriler 1960 ve 1970’li yıllarda ortaya çıkmıştır. Keynezyen Makro Teori özellikle gelişmiş sanayi ülkelerinde büyüme hızının düşmesi, prodüktivite krizi ve enflasyonla birlikte işsizliğin artması gibi sorunlara çözüm bulamamıştır. Tartışmalarda Keynezyen Makro Teorinin prodüktivite konusunu ele almaması, sermaye birikimini göz ardı etmesi ve devamlı objektif bir iktisatçının olduğu varsayımına dayandığı tartışılmıştır (SAVAŞ; 1984, s. 8).
Sözkonusu ekonomik sorunların çözümünde Keynezyen ekonomik politikaların yetersiz kalması karşısında klasik iktisadi düşünce yeni versiyonlarla yeniden politikalar üretmeye başlamıştır. Örneğin, ABD Demokratlar iktidara geldiğinde veya kongrede mali konularda kilit noktaları ele geçirdiklerinde veya İngiltere’de İşçi Partisi yada Yunanistan’da sol partiler veya OECD ülkelerinde yine sol partiler yönetime geldiklerinde ciddi parasal genişlemelerin ve dev bütçe açıklarının oluştuğunu örnek gösterebiliriz. (MUELLER, 2003, s.448)
Bu doğrultuda “Monetarizm”, "Arz-Yönlü İktisat”, “Rasyonel Beklentiler Teorisi” “Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat” gibi yaklaşımlar Neo-klasik çağdaş iktisadi yaklaşımlar olarak gündeme gelmiştir. Bilhassa Kamu Tercihi yaklaşımı içinde yer alan birçok iktisatçı ekonomik sorunlar karşısında ilgisini ekonomik kararların alındığı politik sürece çevirmiştir. Özellikle 1970’li yılların başlarında açıkça bir sorun halini alan kamu kesiminin aşırı genişlemesi karşısında, piyasa ekonomisinin işlerliğini kaybetme tehlikesi hükümetleri bazı tedbirler almaya zorlamıştır. Temsili demokrasinin yerleşmiş olduğu bu ülkelerde kamu kesiminin bu şekilde önlenemeyen genişlemesi, seçimle işbaşına gelen hükümetlerin ve politikacıların bütçe açıklarını sorumsuzca artırmaları yeni arayışları beraberinde getirmiştir. Buchanan, Tullock, Downs, Breton, Dahl, Lindblom ve Niskanen gibi iktisatçılar seçmen tercihlerini tam olarak yansıtmayan ve politik karar alma süreci içerisinde rol oynayan aktörleri inceleyerek geniş analizler yapmışlardır.
Kamu Tercihi ve Anayasal Politik İktisat
Kamu tercihi teorisi esasen anayasal iktisat teorisinin alt yapısını oluşturmaktadır. Kamu tercihi teorisinin gelişimi II. Dünya Savaşı'nı takip eden 1940’lı ve 1950’li yıllara rastlarken, anayasal iktisadın bir disiplin olarak doğuşu ve önem kazanması 1970’li yılların sonlarına rastlamaktadır (UZUN ve TOK, 2009: 223). Anayasal iktisat teorisinin temelleri de metodolojik bireyselcilik, rasyonalite ve “maximand” ile politik mübadele ilkelerine dayanmaktadır (DEDE, 2010: 5). Kamusal karar alma sürecinin iktisadi analizini yapan Anayasal İktisat teorisi, ekonomik sorunların çözümüne yönelik politik davranışları sınırlayan anayasal sınırların nasıl bir içerik taşıması gerektiğini belirlemektedir. Devletin harcama, vergilendirme ve borçlanma yetkilerinin sınırlandırılmasını savunan anayasal iktisat teorisi ekonomik alandaki birçok hususun anayasa ile düzenlenmesi gerektiğini savunmaktadır (IŞIK vd., 2010: 2).
Kamu tercihi kuramcıları siyasal alanda yer alan aktörlerin kendi çıkarlarına hizmet etme anlayışı sonucu ortaya çıkan ekonomik ve siyasi yozlaşmayı önleme noktasında anayasal iktisat anlayışını savunmaktadır. Devletin ve bireylerin hem siyasal hem de ekonomik yetki, hak ve özgürlüklerinin anayasalarda belirli kurallara bağlanmasını öngörmektedirler (AKILLI, 2010: 30-31). Amaç devletin ekonomi alanındaki yetkilerini kısıtlamak ve devletin anayasal haklarını bireylerin hak ve özgürlüklerini güvenceye alarak kullanması gerektiğine vurgu yapmaktadır.
Sonuç
Kamu tercihi teorisi, politik süreçte alınan karar ve uygulamaları iktisat biliminin kullandığı araç, yöntem ve varsayımlara dayalı olarak açıklamaya çalışmaktadır. Buchanan’ın katkılarıyla yeni politik iktisat olarak adlandırılan bu disiplin, ekonomi ile politika bilimi arasında bir bağ kurmaya çalışmaktadır. İktisatçıların politik karar alma sürecine farklı pencerelerden bakmasını sağlayan ve pozitif yönü ağır basan bu yeni paradigma siyasal alana yeni bir bakış açısı getirmiştir. Kamu tercihi teorisi kamu ekonomisinin başarısızlığını; seçmenlerin bilgisizliği ve ilgisizliğine, çıkar ve baskı gruplarının rant kollama faaliyetlerine, oy ticareti uygulamalarına, politik miyopluk ilkesine, oybirliğinin sağlanamamasına, kamusal mal ve hizmetlerin bir bütün halinde arz edilememesine ve ortanca seçmen teorisine dayandırmaktadır.
Kamu tercihi teorisinin alt yapısını oluşturduğu 1970’li yıllarda gelişmeye başlayan Anayasal İktisat Teorisi ise "devletin gücü ve yetkilerinin nasıl sınırlandırılabileceğini ve nasıl sınırlandırılması gerektiğini" inceleyen bir disiplindir. Kamu tercihi teorisinin yanı sıra bu teoriye de eleştiriler yöneltilmiştir. Anayasanın sadece siyasi hayata yönelik düzenlemeler yapması gerektiğini savunanlara, güçlerinin ve yetkilerinin anayasa ile sınırlandırılmasını kabul etmeyen bürokratların yapmış olduğu eleştiriler bunlardan bir kaçıdır.
Kamu tercihi teorisi ayrıca, mikro ekonomi yöntemi ile karar alma sürecini analiz etmektedir. Bu süreç içerisinde belli varsayımlardan hareket edilmektedir. Bu varsayımlardan temel olanlar bireylerin homo-economicus olduğu, politik sürecin bir mübadele olduğudur. Politik süreç bu kurallara göre işlemektedir. Bu kuralların politik süreçte var olduğunun kabul edilmesi politik sürecin “piyasa benzeri” bir işleyişe sahip olduğunu göstermektedir. Piyasa benzeri, bu işleyiş içerisinde her aktör kendi çıkarını en çoklaştırmak için çabalamaktadır. Bu ise doğal olarak belli sorunları beraberinde getirmektedir.
“İddia ettiğim şey, kamu tercihinin, herkesin her yerde gözlemleyebileceği gibi tutarlı bir şekilde anlaşılma ve yorumlanma da büyük etki yarattığıdır. Hükümetler, bütüncül aşırı devlet destek programlarda başarısız oldular ama düzetme konusunda kamuoyuna bir söz vermediler. Halktan destek almadan yaptıkları piyasaya müdahalelerde işleri daha da kötü yaptılar.” (BUCHANAN, Politics Without Romance, s.18)
Bunlardan başka, kamu ekonomisi teorisindeki son gelişmeler tamamıyla devlet müdahalesi sonucunda ortaya çıkan sorunlar şeklindedir. Nitekim incelenen konular; aşırı kamu harcamaları, aşarı vergileme, kamu kaynaklarının rasyonel kullanımı, bütçe tercihlerinin oluşmasında seçmen tercihlerinin rolü, baskı gruplarının bütçe tercihlerini saptırıcı etkileri, bürokratların fayda maksimizasyonuna yönelik davranışları, politik karar alma sürecindeki ekonomik ve siyasal yozlaşmalar, kamusal kararların alınmasında oyçokluğu ilkesinin yetersiz kalması ve sonuçta demokrasinin ekonomik teorisi üzerinde durulmaktadır. Kamu kesimi performansı ve etkinliğine ilişkin yapılan değerlendirmelere baktığımızda daha sosyal bir devlet ve beraberinde daha iyi bir gelir dağılımı mı yoksa daha küçük fakat daha etkin bir devlet mi olması gerekir sorunu ortaya çıkmaktadır. Tabii böyle bir seçim yapmak ülkelerin kendi tercihlerine kalmış bir durumdur. Ancak, şu an dünyada genel eğilim devletin daha küçük ve daha etkin olunması yönündedir. Kanaatimizce, böyle bir şeye karar verilirken ilk önce göz önünde tutulması gereken husus her ülkenin kendi sosyo-ekonomik koşullarıdır. Bu koşullar göz önüne alınarak uygun bir tercih yapılması yerinde olacaktır.
Bu sebeplerle, kamu tercihi yaklaşımının geliştirmiş olduğu önermelerin daha sonra “Anayasal İktisatta” normatif önermeler haline gelmesiyle, devletin meşruiyeti ve demokratik toplumlarda kamu harcamalarının seviyesi üzerinde tartışmalar yoğunlaşmıştır. Ayrıca, devletin aşırı kamu harcaması-aşırı vergileme-aşırı borçlanmaya yönelik kamusal tercihlerinin vatandaşların egemenlik haklarını ne ölçüde zedelediği tartışmaların bir başka boyutunu oluşturmaktadır. Devletin görevi, bu nedenle yeniden tanımlanmalıdır. Devletin büyümesi beraberinde politik yozlaşma ve ekonomik yozlaşmayı getirmektedir. Bunun önüne geçmek için, belirtildiği gibi, devlet küçültülmeli, asli görevlerini yerine getirmelidir.
Kaynakça
AKILLI, S. (2010). Neoliberalizm ve Neoliberal Popülizmin Yükselişi: Adalet ve Kalkınma Partisi Örneği, Kamu Yönetimi Anabilim Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
AKTAN, C. C., Bahçe A. B. (2007). Kamu Tercihi Perspektifinden Oyun Teorisi. http://www.canaktan.org/ekonomi/oyn-teorisi/makaleler/aktanabdbahce.pdf. Erişim Tarihi: 25.12.2007.
AKTAN, C.C ve DİLEYİCİ, D. Siyasal Süreçte Enformasyon Sorunları ve Demokrasinin Başarısızlığı, Modern Politik İktisat Kamu Tercihi, Ed. Coşkun Can AKTAN ve Dilek DİLEYİCİ, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2007, s. 97.
AMACHER, Ryan C. -R.D. TOLLISON-T.D.Wıllet (1976); “Risk Avoidance and Political Advertising : Neclected Issues in the Literature on Budget Size in a Democracy”, The Economic Approach to Public Policy, Cornel University Press, London .
BAARY R. Weıngast ve DONALD A. Wıttman, (2006). The Oxford Handbook of political Economy, University of Oxford.
BARAN, P. (1974) “Büyümenin Ekonomi Politiği”, (Çev. E. Günçe), İstanbul: May Yayınları.
BARAN, P. A. ve SWEEZY, P. M. (1970) “Tekelci Kapitalizm”, Ankara: Doğan Yayınevi.
BRENNAN, G. ve BUCHANAN, J. M. (1988) “Is Public Choice Immoral? The Case for the ‘Nobel’ Lie”, Virginia Law Review, 74(2): 179-189.
Buchanan, J. M. (1954b). Individual choice in voting and the market. Journal of Political Economy, 62,
334–343
Buchanan, J. M. (1954b). Individual choice in voting and the market. Journal of Political Economy, 62,
334–343
Buchanan, J. M. (1954b). Individual choice in voting and the market. Journal of Political Economy, 62,
334–343.
BUCHANAN, J. M. (1954), İndividiıul Choice İn Voting and the Market, Journal of Political Economy, 62, 334-343.
BUCHANAN, J. M. (1987) “The Constitution of Economic Policy”, The American Economic Review, 77(3): 243-250.
BUCHANAN J. M. and Richard E. WAGNER; (1977 a), Democracy in Deficit The Political Legacy of Lord Keynes, Center for Study of Public Choice, Academic Press Inc,.
BUCHANAN J. M, (1968), Demand and Supply of Public Goods,
BUCHANAN, J. (1999), The Logical Foundations Of Constitutional Liberty, The Collected Works of James M. Buchanan, Volume 1, Indianapolis: Liberty Fund.
BUCHANAN, j., (2003), Politics Without Romance, Policy • Vol. 19 No. 3 Spring.
BUCHANAN, J. (1991 b), Constitutional Economics, Basil Blackwell, IEA Masters Of Modern Economics, Series Editor: Cento Veljanovski.
BUCHANAN, j. and TULLOCK G, (1962) The Calculus Of Consent: Logical Foundations Of Constitutional Democracy, LIBERTY FUND, INC
C. Yavilioğlu, (2002) “Geri Kalmışlık Olgusu ve Ekonomistik Kalkınma Teorileri (Eleştirel Bir Yaklaşım)”, Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 3(2): 49-70
ÇEVİKBAŞ, R. (2006). Yönetimde Etik ve Yozlaşma, Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 20 (1), 265-289.
DEDE, M. E. (2010). Anayasal İktisat Perspektifinden Maliye Politikası Kuralları ve Avrupa Birliği Ülkelerinde Uygulamanın İncelenmesi. T.C. Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı Mesleki Yeterlilik Tezi. http://www.sgb.gov.tr
DEMOKAN DEMİREL, (2005) “Kurumsal Retorikte Moda Trend: Yeni Kamu Yönetimi”, Sayıştay Dergisi, Ankara, Temmuz-Eylül, Sayı 58, s 110.
HAUWE, Ludwig Von den (1999) “Public Choice, Constitutional Political Economy and Law and Economics”, B. Bouckaert ve G. De Geest (Eds.). “The Encyclopedia of Law and Economics” içinde, 603-659, Cheltenham: Edward Elgar.
HEYWOOD, A. (2006). Siyaset. Ankara: Liberte Yayınları.
IŞIK, A., Sakal, M., ve MERİÇ, M. (2010). Anayasal İktisat Teorisi ve Mali Kurallar: Türkiye’de Uygulanabilirliği. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 15 (2), 1-25.
JAYATİ, Sarkar vd., (1998), “Does Ownership Always Matter? Evidence from the Indian Banking Industry”, Journal of Comparative Economics, 26, pp 263.
KAYNAK, M. (2005) “Kalkınma İktisadı”, Ankara: Gazi Kitabevi.
NORTH, D. (1986) “The New Institutional Economics”, Journal of Institutional and Theoretical Economics, 142(1): 230-237.
MİTCHELL, W. C. (1988) “Virginia, Rochester and Bloomington: Twenty-five Years of Public Choice and Political Science”, Public Choice, 56 (2): 101-119.
MİCHELS, R. [1911] 1968. Political Parties: A Sociological Study of the Oligarchical Tendencies of Modern Democracy. Trans. Eden and Cedar Paul. New York: Free Press.
MUELLER, D. C. (2003), Public Choıce 3, United States of America by Cambridge University Press, New York.
MUELLER, D. C. (1989). Kamu Tercihi Teorisi. (Çev.) Nurlane Ahundzade ve Geray.
SAVAŞ, Vural (1986); Keynesyen İktisat Yıkılırken, Fatih Yayınevi, İstanbul .
SÖNMEZ, Sinan (1987); Kamu Ekonomisi Teorisi, Teori yayınları, Ankara .
ŞEKER, Murat, (1996): Kamusal Tercihler, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul.
T. Uzun ve S Tok. (2009). Kamu Tercihi Kuramı ve Anayasal İktisat Yaklaşımı Üzerine Bir Değerlendirme. Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (İLKE). 23. 223-247.