Kamusal Seçim Kuramının Politik Ekonomiye Katkıları (Bölüm-1)
Kamu Tercihi analizi, modern iktisadın kuramsal yöntem ve tekniklerinin politik süreçlerin çalışma alanına uygulanmasıdır. Bu nedenle iç siyasetle doğrudan ilişkilidir.
Kamu Tercihi iktisadının ortaya çıkışı 1950’li ve 60’lı yıllara rastlamakla birlikte, felsefi kökenlerinin 18. yüzyıldaki düşünürlerin görüşlerine dayandığını söylemek mümkündür. Kamu Tercihinin habercileri, kıta Avrupası bilim adamlarından Sax, Mazzola, Pantaleoni, De viti de Marco ve en önemlisi Knut Wicksell’dir. Wicksell, kamu ekonomisinin kamusal karar alma süreciyle (seçmenlerin doğrudan ya da temsilcileri yoluyla hangi kamusal mal ve hizmetlerin ne düzeyde üretileceği ve maliyetlerinin nasıl paylaşılacağına karar verilmesi) birlikte ele alınmasını savunur. Wicksell’e göre Pareto anlamında bir etkinliğe ulaşabilmek için oybirliği ya da yaklaşık oybirliği kuralı geçerlidir. Wicksell’in bu tezi kamusal seçiş ekolünün kurucusu Buchanan’ın kamu maliyesi kuramı üzerinde etkili olmuştur. Kamusal seçiş ekolüne göre, toplumda vergi ve harcamalarının düzeyine ve bileşimine nasıl karar verildiğine ilişkin kurumsal yapı ortaya çıkacak sonuçlar üzerinde etkilidir. Siyasi aktörlerin davranışları kurumların ve kuralların seçimine göre değişmektedir. (Buchanan, 1968, preface, s. 13)
Bunlarla birlikte 18. yüzyılda toplumsal tercih sorunu ile ilgilenen ve gerçekte birer matematikçi olan Jean-Charles Borda ve Marquis de Condorcet de Kamu Tercihi iktisadı açısından önemli bir yer tutar. 19. yy’da İtalyan iktisatçılardan Panteleoni, kamu kesiminin analizinin politik düzeyden bağımsız olamayacağı görüşünü savunmuştur. Marshall’ın (1890), kısmi denge yaklaşımı içindeki arz&talep modelinin, kamu ekonomisine uygulaması da çok fazla gecikmemiştir, ilk kez İtalyan iktisatçıları Viti de Marco ve Pantaleoni, 19. yüzyıl sonunda, marjinalist yöntemin kamu ekonomisine uygulanabileceğini düşünmüşlerdir. 20. yüzyılda ise R.Musgrave'in 'Gönüllü Değişim Modeli'nin (1939) ve Samuelson'ın (1954) geliştirdiği kamu harcamaları analizinin ilk temellerini oluşturmuşlardır. Samuelson (1954)'ın kamu harcamaları modelinden çok daha önce, Lindahl (1919) özel ekonomideki arz talep modelinin kamu ekonomisi versiyonunu yaratarak, kamu mallarının optimal üretim düzeyi üzerine çalışmıştır. Lindahl'in 2 bireyli modeli daha sonra Samuelson tarafından genelleştirilmiştir. Ancak her iki modelde de, kamu malları talebinin açıklanması problemi (bedavacılık sorunu nedeniyle) göz ardı edilmiştir. Etkisi günümüzde de devam eden bu 'gönüllü değişim' modellerinde, kamu mallarının fiyatı olarak kabul edilen vergi-fiyat ile kamu mallarının üretim miktarı arasındaki ilişki, bir talep fonksiyonu ortaya çıkarmakta ve kamu mallarının optimal üretim miktarı, buradan yola çıkarak, tahmin edilmektedir. Marjinalist iktisadı faydacı felsefe ile birleştirerek, toplumun faydasını azamileştirecek kamu politika araçlarını inceleyen iktisatçı Pigou (1928) olmuştur. Bunlar arasında, negatif dışsallıkların çözümü için önerilen Pigou vergisi ve artan oranlı vergileme sayılabilir. Pigou'nun kamu maliyesi teorisi, genel olarak, marjda faydaların maliyetlere eşitleneceği marjinal noktada refahın ençoklaşacağı görüşüne dayanmaktaydı. (Şeker, 1996, s.11)
20. yüzyılda ayrıca Harold Hotelling, James M. Buchanan, Kenneth Arrow, Anthony Downs, Duncan Black, William Riker, James M. Buchanan ve Gordon Tulluck, Mancur Olson ve William Niskanen’in çalışmaları Kamu Tercihi yaklaşımının temellerinin atılmasında ve gelişmesinde öncü rol oynamıştır. Bununla birlikte, Kamu Tercihi iktisadına ilişkin literatürde ön plana çıkan beş temel eser bulunmaktadır. Bunlar;
• Duncan Black’in “Grupta Karar Almanın Rasyoneli Üzerine”,
• Kenneth Arrow’un “Sosyal Tercih ve Bireysel Değerler”,
• Anthony Downs’un “Demokrasinin Ekonomik Teorisi”,
• James M. Buchanan ve Gordon Tullock’un “Oybirliğinin Hesabı: Anayasal Demokrasinin Mantıksal Temelleri” ve
• Mancur Olson’un “Kolektif Faaliyetin Mantığı” başlıklı çalışmalardır.
Duncan Black’ın komitelerde karar alma süreciyle ilgili ilk araştırması, modern Kamu Tercihi iktisadının başlangıcı sayılır. Black, ilk kez Harold Hotelling tarafından savunulmuş olan ortanca seçmen teorisini ve seçimlerde adayların ve komitelerin davranışını araştırmaya yönelik bir analiz ortaya koymuştur.
Özetle, Kamu tercihi teorisine önemli katkıları bulunan Mueller teoriyi kısaca “piyasa-dışı karar almanın ekonomik disiplini” olarak tanımlamıştır (Aktan ve Bahçe, 2007: 7). “Politika Biliminin Ekonomik Analizi” olarak tanımlanan kamu tercihi teorisi, rasyonel tercih teorisinin bir alt alanıdır (Heywood, 2006:397) ve politik süreçte alınan karar ve uygulamaları iktisat biliminin kullandığı araç, yöntem ve varsayımlara dayalı olarak açıklamaya çalışmaktadır (Çevikbaş, 2006: 283). Politika biliminin inceleme alanını oluşturan; devlet teorisi, oylama kuralları, seçmenlerin davranışları, parti politikaları, çıkar grupları ve bürokrasi kamu tercihi teorisinin de inceleme alanını oluşturmaktadır (Mueller, 1989: 1).
Kamusal Seçiş Teorisinin Temel Varsayımları Nelerdir?
Esas olarak ekonomi teorisinde oldukça ayrıntılı analizler için geliştirilmiş araç ve metotları almakta ve bu araç ve metotları politik sürece, kamu sektörüne, politikaya ve kamu ekonomisine uygulamaktadır. “Kamu Tercihi” analizi, ekonomi teorisinde olduğu gibi, kamu sektöründeki bireysel aktörlerin; örneğin seçmenlerin, yönetime aday olanların, milletvekillerinin, siyasi partilerin liderlerinin ya da parti üyelerinin ve bürokratların davranışlarını, gözlemlediğimiz ve gözlemleyebileceğimiz sonuçlarının bileşimi ile ilişkilendirmeye çalışmaktadır. Dahası, Kamu Tercihi analizi, modern iktisadın kuramsal yöntem ve tekniklerinin politik süreçlerin çalışma alanına uygulanmasıdır (Brennan ve Buchanan, 1988: 179).
Teorik olarak, iktisada katkı bağlamında kamu kesiminin sınırlarını ve kamuyu oluşturan kesimlerin birbirleriyle olan etkileşimlerini, ilişkilerini iktisat ve siyaset kapsamında incelemekte olup, kamudaki politik ve bürokratik karar süreçleri iktisadi bulgular vasıtasıyla analize tabi tutulmaktadır. (DEMİREL, 2005, s 110). Politik İktisada katkı olarak ayrıca, kamu tercihi iktisadı, özünde iktisat biliminin bazı varsayımlarını benimsemekte ve bu varsayımlara dayalı olarak ekonominin araçlarını politika bilimine uyarlamaktadır. Bu bağlamda Kamu Tercihi yaklaşımı üç temel varsayımın kabulü üzerine kuruludur:
• Metodolojik bireycilik
• Politik mübadele ve
• Rasyonalite ve Maximand İlkesi
Metodolojik Bireycilik:
Metodolojik bireycilik varsayımın kabulü ile birlikte Kamu Tercihi iktisatçıları, politika bilimine ve özellikle de devlet kavramına farklı bir bakış açısı getirmişlerdir. Bu döneme kadar, devlet bir karar alma birimi olarak görülmüş ve bireyden bağımsız bir unsur olarak düşünülmüştür. Kamu Tercihi teorisyenlerinin çalışmaları ile birlikte, devlet kavramı birey ile ilişkilendirilmiş ve bireylerin ortak çıkarları doğrultusunda oluşturdukları bir organ olarak nitelendirilmeye başlanmıştır. Yaklaşıma göre, bir toplumdaki tüm kararlar bireysel tercihlere göre belirlenir. Bireysel olmayan organik birimler değil, bireysel tercihler belirleyicidir. Bu nedenle de Kamu Tercihi Teorisinin temelinde yöntemsel olarak bireycilik vardır (Hauwe, 1999, s.609).
Politik Mübadele:
“Politik mübadele” süreci, zorunlu olarak ekonomik mübadeleden iki farklı neden dolayısıyla daha karmaşıktır. İlk olarak, temel “politik mübadele”, yani kurulu anayasal düzen altında yatan anlaşma, herhangi bir anlamlı ekonomik etkileşimden önce gelmelidir. İkinci olarak, iyi tanımlanmış ve işleyen yasal düzen içerisinde bile “politik mübadele” zorunlu olarak ekonomik mübadeleyi karakterize eden, karşılıklı alışveriş yapan iki kişiden ziyade, toplumun tüm üyelerini ilgilendirir.
Rasyonalite ve Maximand İlkesi:
Kamu tercihi teorisine göre bireyler, rasyonel ve tutarlı tercihlere sahiptirler. Bireyler, kamu ekonomisinde karar alma sürecinde, özel ekonomideki (piyasa ekonomisindeki) davranış motivasyonunun bir benzerini rasyonel seçimler yaparak gösterirler. Özel ekonomide olduğu gibi kamu ekonomisinde de “Homo Economicus” yani “özel çıkar maksimizasyonu” ilkesi geçerlidir. (Buchanan, 1987, s.245) “Özel çıkar maksimizasyonu” ekonomide, tüketici açısından “fayda maksimizasyonu”, üretici açısından ise “kâr maksimizasyonu” olarak değerlendirilmektedir. Bunu politik iktisada uyarladığımızda toplumsal tercihlerde de bu özel çıkar maksimizasyonunun yansımaları olarak seçmenlerin “fayda maksimizasyonu”, siyasal partilerin “oy maksimizasyonu”, bürokratların “bütçe maksimizasyonu” ve çıkar ve baskı gruplarının rant maksimizasyonunun ortaya çıktığı görülmektedir. Bu durum “Maximand” ilkesi olarak adlandırılmaktadır.