Kışkırtıcı Düşünceler, Yeni Ufuklar (3)
İnsanoğlunun anlama çabasındaki en verimli araçlarından birisi benzetmedir. Yeni bir şeyi, bildiği şeylerle kıyaslar, benzerliklerini ve farklılıklarını arar, ona göre değerlendirir. Gelin şu anda izlemekte olduğumuz Rusya-Ukrayna savaşını bu açıdan inceleyelim. Sizi bilmiyorum ama ben bu benzetme macerasını İŞİD ile kıyaslamaktan yanayım.
Sosyal Medya:
İŞİD örgütü ilk kurulduğu günden beri en büyük varlığını sosyal medya ve internet alanında sergiledi. İletişim araçlarını son derece etkili biçimde kullandı. Gerek korku salmak gerekse taraftar toplamak adına öncelikli çabasını internet ortamında sergiledi.
Ukrayna'nın da aynı konsepti kullandığını görüyoruz. Her türlü operasyon görüntüleri sergileniyor. İŞİD aksine korku değil merhamet ve batılılık kavramını merkeze alan bir söylem benimsiyor. Elbette düşmanın öldürülen askerleri ve imha edilen / ele geçirilen askeri araçları bu ortamda bir ‘malzeme’ olarak bol bol kullanılıyor. Fakat esir alınan ya da teslim olan Rus askerlerinin görüntü ve söyleşileri de paylaşılıyor.
Sosyal Medyanın Profesyonelce Kullanımı:
Sosyal medyada yapılan paylaşımların bir diğer farklılığı ise profesyonelliği. İŞİD örgütü paylaşımlarında istemsiz de olsa birçok istihbarat verisi barındırıyordu. Jeolokasyon incelemeleri yapıldığında, yayın yapılan bölgelere yönelik başta birçok verinin elde edilmesi mümkün hale geliyordu.
Ukrayna ise bunca gönüllü acemi er ve sivil katılımına rağmen çok profesyonel bir medya kullanım politikası takip ediyor. Dron görüntüleri hariç kolay kolay kaynağa yönelik veya istihbarat açısından karşı tarafa veri olarak kullanımda fayda sağlayabilecek paylaşımlar yapmıyorlar. Dolayısıyla bu da nehrin kaynağını tutan güçler tarafından desteklendiklerine dair insanda bir algının oluşmasına neden oluyor.
İŞİD’in Sempatizan Kazanma Politikası:
İŞİD örgütü dünyanın her köşesinden sempatizan toplamak, bunların hâkim olduğu coğrafyaya çeşitli vasıtalarla ulaşmalarını sağlamak, kendi sisteminde belirli bir süre eğitmek ve nihayetinde küresel çapta bir hareket olmayı hedeflemek durumundaydı.
Uluslararası Lejyonlar:
Benzeri şekilde savaşın ilk günlerinden itibaren Ukrayna'nın da "Uluslararası Lejyonlar" kavramını ortaya çıkardığını ve saflarını tüm uluslardan katılımcılara açtığını görüyoruz. Elbette tecrübeli batılı eski askerler, paralı savaşçılar ve savaş köpeklerinden oluşan bir karma güç ortaya çıkıyor. (War Dogs savaşın vahşetinden zevk alan ve bu alanda kendisini gerçekleştiren kişilik yapılarını tarif eden bir Amerikan deyimidir.) Sonuçta bu kişiler sayesinde sorun daha da uluslararası bir kimlik kazanıyor.
Coğrafyanın Kullanımı:
İŞİD örgütü kuvvet yapısını tüm coğrafyaya yayıyor ve ancak bir saldırı için belirli bir bölgeye topluyordu. Saldırısını da genellikle en beklenmedik zaman ve şekilde, en sürpriz biçimde ve minimum personele yapıyordu. Bu sayede kocaman milis birliklerini ya da şehirleri ele geçiriyor, teslim olanları topluca infaz ediyordu.
Ukrayna ordusunun da benzeri biçimde tüm ülke coğrafyasına yayıldığını gözlemliyoruz. Şehirlere, ormanlara, diğer yer altı müsait noktalara. Doğal olarak düşmanın düzenli ordusuna karşı düzenli birliklerini çıkarmıyor, çıkarmak istemiyor. Rusları şehir savaşına çekmeyi amaçlıyor. Açık sahada, Ukrayna düzlüklerinde savaşa girmekten kaçınıyor. Onlarca kilometrelik konvoylara müdahale etmiyor. (Kanaatimce askerî açıdan doğrusunu yapıyorlar. Uygun bir strateji. Bizim yorumcuları hayretlerle dinliyorum.) Düşmanın otobanları ya da terk edilmiş ordu kışlalarını ele geçirmesini umursamıyorlar. Onları beklemedikleri alanda beklemedikleri şekilde vurarak sürekli yıpratıyorlar. Bunda topçu ateşini ve havan silahlarını de etkin biçimde kullanmaları etkin bir rol oynuyor.
Savaş İçinde Askeri Yetenek Geliştirme:
İŞİD; dron ve envai çeşit insansız hava aracı kullanan ilk asimetrik örgüt yapılanması olarak tarihe geçmiştir. Hatta bu gibi araçları üretecek atölyeler ve küçük Ar-Ge merkezleri bile kurmuştur.
Ukrayna ise bu işi dünyada en iyi yapan kuvvetlerden biriyle yani ülkemizle birlikte çalışıyor. Çok daha teknolojik, etkili ve karıştırılması zor bir dron kuvvetini sürekli Rus birliklerine karşı sistematik taarruzlarla kullanmayı tercih ediyor.
Savaşın Liderliği:
İŞİD karizmatik, gizli, enigmatik ama etkisi kesin bir liderliğe sahipti. Tüm coğrafyalarda dağılan güçleri, "Darbe atarken yumruk, darbe alırken bulut ol." prensibine uymasına rağmen, askeri hareketlerinde emir komuta zincirinin etkinliği açıkça belliydi.
Ukrayna ise açık seçik, insancıl, karizmatik, başka bir tür liderliğe sahip. Rusya tarafından açıkça hedef alınan ve devre dışı bırakılmaya çalışılan Yahudi asıllı bir liderin öncülüğünde tüm dünyanın gözü önünde Ruslara karşı milletçe direniş gösteriyorlar. İşin güzel tarafı aynı İŞİD misali bu liderliğin de askeri alanda net bir emir komuta zincirini, ülke sathına yayılmış dinamik ve acı bir savaş alanına rağmen, elinde tuttuğu açıkça görülüyor. Yani iki harekette de sembol isimlerin varlığı göze çarpıyor.
Amerikan ve İngiliz İstihbaratının Sahaya Yansıyan Rolü:
Bu benzerliklere onlarca farklı madde ekleyebilirim fakat. Gelin işin özünü oluşturan son ve en önemli maddeye geçelim. İŞİD terör örgütünün, Irak işgali sırasında ABD istihbaratı tarafından kurulan ve şekillendirilen bir varlık olduğu artık açık bir şekilde biliniyor. Ardından aynı konsept PKK terör örgütünün farklı isimler altında yeniden organizasyonunda Amerikalılar tarafından özellikle Suriye’de kullanılmıştır.
Ukrayna Ordusu ise Kırım'ın işgalinden sonra yeniden şekillendirilen, aynı güç yani ABD ve Birleşik Krallık tarafından organize edilen, aynı konsept ile eğitilen daha büyük ve düzenli bir askeri yapıdır. İşin en dikkat çekici tarafı da bu yapı, milli bilince ve ayrı bir kimliğe sahip ülke topraklarında yeşertildiği için, çok daha dayanıklı ve köklü bir yapı görüntüsü vermeye başlamıştır.
Rusya’nın Suriye Tecrübesi Neden Ukrayna’ya Yansımıyor?
Anladığım ama açıklamakta zorluk çektiğim husus şu: Suriye coğrafyasında savaşmış olma tecrübesine sahip Rusya kurmaylığı, büyük resmi neden hiç göremedi? Alışkanlık mı? Bıkkınlık mı? Eğitim sisteminin ve kültürel yapının kısırlığı mı? Analiz darlığı mı? Dünyadaki gelişmeleri okuyamamak hatta dinlememek mi? Devlet ve düşünce adamı kıtlığı mı?
Sonuç:
Türk milleti, sadece Suriye coğrafyasında değil, Irak ve kendi ülkemiz coğrafyasında da aynı kaynaktan beslenen örgütlere karşı on yıllardır savaş halindedir. Onlardaki değişim ve dönüşümü görebilecek, analiz edebilecek, çıkarımlar yapabilecek zekâ ve tecrübeye fazlasıyla sahiptir. Bu birikimimizden gerçekten istifade edebilecek bir anlayış birliğine sahip miyiz?
Ekranlara yansıyan askeri yorumlar bunu söylemiyor. Gerçek askerler neden konuşmuyor veya konuşturulmuyor?