Site İçi Arama

siyaset

Sığınmacılar Sorunu

Kendini Türk hisseden herkes Türk’tür! Türk olmak demek Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olmak demektir. Son günlerin anlamsız tartışması, yani Türk değil de Türkiyeli diyelim diyenleri sözün en basit tabiriyle kınıyorum.

Biz bir Amerika olsak ne olur?

Nasıl yani? Amerika koskoca bir ülke, biz Amerika olamayız ki!

Yok, yok, ülkenin büyüklüğü açısından değil, demografisi açısından bir Amerika olsak diyorum.

Amerikalı denildiğinde İngiliz midir, Fransız mısır, İskoç mudur, ya da bir Türk müdür bir farkı var mı?

Amerikan vatandaşlığı almış herkes Amerikalıdır!

***

Ne mutlu Türküm diyene!

Bu da aynı motto değil midir?

Kendini Türk hisseden herkes Türk’tür!

Türk olmak demek Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olmak demektir.

Son günlerin anlamsız tartışması, yani Türk değil de Türkiyeli diyelim diyenleri sözün en basit tabiriyle kınıyorum. İçimden daha kötü şeyler söylemek geliyor bu düşüncede olanlar için, ama burası yeri değil.

***

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Türk denir!

Bu bir etnik aidiyet değildir!

Evet, başka devlet sahibi Türkler vardır dünyada, umarım bir gün tüm koşulları ile bir Türk birliği kurulur ve biz Türkler de dünya devletleri arasında birlikteliğimizden kaynaklanan gücümüzle daha duyulur bir söz sahibi oluruz.

Günümüzde sadece kültür birliği olarak kurulmuş olan Türk Birliği’nin ilerde çok daha kapsamlı bir birlik olmasını canı gönülden diliyorum.

Ancak bu birlikteliğin tek bir devlet şeklinde olmasına gerek yoktur.

Tarihimiz bize bizim bizden başka dostumuz olmadığını göstermiştir, ancak devletlerimizin devamlılığını engelleyenler de farklı Türk kavimleri olmuşlar.

Yani kurulan Türk devletlerini yıkanlar da yine biz Türkler olmuşuz.

Dolayısıyla tarihten aldığımız tecrübe ile tek bir Türk devletine gerek olduğunu ben şahsen düşünmüyorum.

Bu bir güç birliği olmalı! Her anlamda bir birliktelik!

En başta da kültür birliği!

***

Dolayısıyla biz kendi devletimize, yani Türkiye Cumhuriyeti’ne odaklanacak olursak:

Etnik olarak Türkiye Türklerin yurdudur mu diyeceğiz?

Yoksa Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Türk denir mi diyeceğiz?

Sanırım bu durum kafaların biraz karışık olduğu bir durum oluyor.

Türklüğü Atatürk milliyetçiliği kapsamında yorumlayacak olursak “Ne mutlu Türküm diyene!” hepimizin kabul ettiği Türklük tanımı olmalı.

Bu da ulus devlet demek! Yani ırki açıdan bir Türklük değil, siyasal açıdan bir Türklük söz konusu olmalı.

Kendi içinde etnik ayrımcılık yapmak isteyenlere her türlü tepkiyi  ve cezayı göstermek, biz hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız kardeşim, dolayısıyla hepimiz Türküz diyerek millet olarak birlik olmanın yoklarını aramak en önemli amacımız olmalı.

Ama etnik açıdan kendini farklı hissedenler var, kimilerinin dil olarak da farklı ana dilleri var!

Bunlar ne olacak?

Evet, bu da doğru.

Ancak devletin dili Türkçedir ve herkes eğer bilmiyorsa bu dili okullarda öğrenmek zorundadır!

Çünkü özellikle devlet katındaki her türlü işini ancak Türkçe ile halledebilecektir.

***

Gerçi günümüz teknolojileri ile insanlar arasında dil bariyerleri de neredeyse kalkmış durumda!

Sen telefona konuşuyorsun, telefon sen ne dilde ne diyorsan anında çevirerek senin söylediğini istenilen dilde söylüyor.

Bu akıllı programlar biraz daha geliştirildiğinde muhtemelen artık kendi sesimizde de çeviri yapabilecektir.

Yani dil farklılıkları da bir zaman sonra sorun teşkil etmeyecek bence.

Böyle olunca da kim ne dilde istese o dilde konuşsun!

Aslında ben burada biraz da alıştım galiba bu konuya, garipsemiyorum. Daha bugün markette Çinli bir çift alışveriş yapıyordu ve kendi aralarında Çince konuşuyorlardı.

Ben Çince bilmiyorum, ama rahatsız da olmuyorum.

Burada insanlar kendi aralarında çok farklı dillerde konuşurlar.

***

Ama devletin resmî dili her halükârda Türkçe olduğu için eğitimin de Türkçe olması gerekli!

Bakın bu konuda da farklı görüşler var.

Çocuk beyninin küçük yaşta bir kaç dili birlikte öğrenmeye çok meyilli olduğu söyleniyor.

Ben bizim kızlarda bu hatayı yaptım, biraz da meslek gereği iş ile çok yoğun olunca kızlar sadece ana dillerini öğrendiler. Yani Rusça!

Ben kendi adıma ana dilimle birlikte üç dil konuşabiliyor olmanın rahatlığını yaşıyorum diyebilirim, bazı Amerikan filmlerinde orijinal haliyle izlerken filmde Amerika’da yalayan Ruslar varsa ve kendi aralarında Rusça konuşmaya başlamışlarsa mesela farkına bile varmıyorum diyebilirim, sonradan sonradan fark ediyorum Rusça konuştuklarını.

Diyeceğim o ki, bence kim ek olarak hangi dilde de eğitim almak istiyorsa alsın. Böyle bir isteği olanlara yeterli imkanlar sağlanabilir. Bırakın isteyen iki dilde birden aynı anda eğitim alsın. İnanın çocuklar için bu sorun olmayacaktır. Her iki dili de çocuk yaşta anadili gibi öğrenmek mümkün. Bırakın iki dili, dört beş dili ana dili gibi konuşabilen çocuklar var.

Devletin bu konuda öğrenimi yapılması istenilen her iki dili de konuşabilen eğitmenleri ile özel okullar açması yeterli olacaktır.

Çekinilecek bir şey yok bence.

***

Ancak yazının başında biz bir Amerika olsak ne olur diye bir soru sormuştum farkındaysanız.

Bu sorudan kastım biraz da şu göçmen konusuna değinmekti.

Amerika’ya yılda ne kadar göçmen geliyor ve bunların ne kadarı Amerikan vatandaşı oluyor biliyor musunuz?

Tam olarak kaçını vatandaş yapıyorlar doğrusunu istiyorsanız ben tam olarak bilmiyorum, ancak her yıl ortalama bir milyon daimî ikamet sahibi göçmen vatandaşlığa başvuruyormuş ve bunların büyük çoğunluğu vatandaşlık alıyormuş.

Bir önceki başkanları Donald Trump’ın Meksika sınırına duvar öreceğim dediği konu ise kanunsuz girişlerin engellenmesi amacıyla söylediği sözler. Kanuni yollardan zaten her yıl oldukça çok vatandaşlık dağıtıyor Amerika!

Kayıt dışı göçmenler ise her ülke gibi Amerika için de sorun teşkil ediyor anladığım kadarıyla.

www.usdebtclock.org diye bir site var, bu site Amerika ile ilgili hem finansal konuların hem de nüfus konusu da dahil olmak üzere hemen her türlü ilgili bilginin online olarak sürekli güncellendiği bir site.

İşte bu siteye girip bakacak olursanız neredeyse her saniye Amerika Birleşik Devletleri’nin nüfusunun arttığına siz kendiniz de şahitlik edebilirsiniz.

Bu hızlı artışın sebebi olarak yeni doğumları sayabileceğimiz gibi, aynı zamanda yeni vatandaşlık alınmasını da dikkate almalıyız, çünkü hemen hemen yine her saniye aynı zamanda vergi yükümlüsü sayısı da artıyor.

Amerika korkmuyorsa yeni vatandaşlıklar vermeye, biz niye çekiniyoruz?

Sistemimizi doğru dürüst kuralım ve vatandaşlık vermenin koşullarını kesin kurallara bağlayalım. Şimdiki gibi öyle parayla falan dağıtmayalım vatandaşlığı, vatandaş olmanın yükümlülükleri nelerse, tümüyle zorunlu kılalım vatandaş olmak isteyenlerin bu yükümlülüklere uymalarını.

Ondan sonra da isteyen kurallara uymak kaydıyla vatandaş olabilsin!

En baştaki kural da neydi?

Ne mutlu Türküm diyene!

Bunu hazımsamış olanların elde edebilecekleri bir şey olmalı Türk vatandaşlığı!

***

Öyle sığınmacıdır, geçici göçmendir, tüm bunları da dünya devletlerinin bu konulardaki kuralları ne ise o boyutlara çekelim.

Mesela sınırlarda kamlar kurulacaksa kamplar kuralım ve henüz kaydı kuydu olmayanları sadece bu kamplarda tutalım. Parasını da Avrupa versin, tamam, ama ülke içinde kim olduğu belli olmayan sığınmacılar gezinmesin.

Oturum izni vereceklerimize oturum izni vererek kanunu, kuralı neyse uymaları koşuluyla ülke içinde dolaşımlarına izin verelim.

Rusya’da bile camdan her gün görüyorum ben, polisler sürekli birilerini metroda falan tutmuş oluyorlar ve polis merkezine götürüyorlar.

Muhtemelen eski Sovyet döneminde birlikte olsalar da bugün ayrı ayrı devletler oldukları için burada SNG dedikleri Bağımsız Devletler Topluluğu vatandaşları bir çoğu. Yani Rusya’ya bir şekilde çalışmaya gelmiş olan Özbek ve Tacikler bir çoğu.

Burada zorunlu olarak yaptırmaları gereken iş izni evraklarını yaptırmadıkları için, ya da evraklarının süreleri bitmişse mesela, bir çoğunu kendi ülkelerine geri yolluyorlar her gün.

Yani bu işlerin insani boyutu vardır, ihtiyaç boyutu da vardır, ancak kontrolsüz ülkeye sığınmacı sokmak her şeyi daha kötü yapar.

Ucuz iş gücüne ihtiyaç duyuyorsanız gerekli izinlerini verirsiniz ve ona göre kayıt altında iş gücüne katkıda bulunmalarını sağlarsınız.

Öyle saldım çayıra Mevla’m kayıra dediğinizde, işte bizde olduğu gibi dağ taş kayıtsız göçmen kaynar.

Sonra da bin türlü dert! Burada bahsetmeyeyim şimdi kendi aralarında nasıl birbirlerini cezalandırdıklarını.

İlave iş gücüne ihtiyaç duyuyorsanız önce göçmenleri entegre edersiniz, sonra belki vatandaş yapmadan da iş verebilirsiniz.

Ama böyle bunlar savaş mağdurları, biz insanlık ediyoruz diyerek kontrolsüz göçe müsaade etmezsiniz. Etmemeniz gerekir.

Vatandaşlık vermenin bile belli kuralları olur.

Evet, ben ihtiyacımız olduğunu düşünmüyorum, ama gerekiyorsa Amerika gibi düzenli vatandaşlık da verebilirsiniz. İhtiyacınız varsa neden olmasın?

Bu ülkeyi kendi ülkesi olarak kabul edecek, bu ülke için senin benim gibi hizmet edecek ve en önemlisi de ben de Türküm diyecek herkese kapınızı açabilirsiniz istiyorsanız.

Sadece kuralları olacak böyle şeylerin!

***

Göçmen sorunu şu anda Türkiye’nin ekonomi sorunu ardından en önemli ikinci sorunu.

Bu sorunu insani boyutları ile en güzel çözebilecek ülke Türkiye’dir.

Çünkü dünyada bizim gibi İmparatorluk geçmişi olan çok az ülke vardır.

Yani biz biliriz birlikte yaşamanın kurallarını.

Ayrıca biz bir çok Avrupa devletinin aksine vicdan sahibi bir millete sahibiz.

Ancak dediğim gibi her şey kuralına uygun olmalı, bu iktidarın yaptığı şekliyle yarın altından kalkılamayacak sorunlar ile uğraşmak zorunda kalacağız.

En hafif şekliyle bu sorunu atlatmanın yollarını şimdiden aramaya başlamamız gerekli diyerek bitireyim yazıyı.

Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 28.06.2024
  • Süre : 5 dk
  • 301 kez okundu

Google Ads