Site İçi Arama

siyaset

Siyasette ve İş Dünyasında Türk Kadınının Yeri

Toplumsal alanda kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği dengelemek için kadınlara yönelik bazı pozitif ayrımcılıkların sağlanması gerektiğine inanıyorum. Kadınlar adına yapılması gereken pozitif ayrımcılık, mevcut siyasi ve ekonomik düzenin kadınları da içine alacak şekilde yeniden yapılanmasını zorunlu kılacaktır.

Türk siyasetine kadınların yer alması; seçim kampanyalarında çalışmak, mitingleri izlemek, siyasi tartışmalarda yer almak, oy vermek, bireysel ve örgütsel faaliyetlerde yer almak, siyasi kararları etkilemek, yönetimde söz sahibi olmak, siyasi statü kazanmak gibi birçok farklı amaca hizmet edecek şekilde gerçekleştirilebilir. Aynı yaklaşım iş yaşamında da geçerlidir.

Günümüzde kadınlar dünya çapında siyasi katılımlarında hâlâ birtakım engellerle karşılaşmaktadırlar. Sosyoekonomik faktörler kadınların ilerlemesinin önünde bir engel olarak görülmektedir. Kadınların siyasette güçlenebilmeleri, bir yer edinebilmeleri ancak siyasette yer almalarıyla mümkündür. Her türlü toplumsal engel, yine kadınların siyasette yükselmeleri ve aktif siyasetin bir parçası haline gelmeleriyle birlikte aşılabilir.

Toplumsal alanda kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği dengelemek için kadınlara yönelik bazı pozitif ayrımcılıkların sağlanması gerektiğine inanıyorum. Kadınlar adına yapılması gereken pozitif ayrımcılık, mevcut siyasi ve ekonomik düzenin kadınları da içine alacak şekilde yeniden yapılanmasını zorunlu kılacaktır.

Kadınların siyasetteki temsilini, parlamentodaki kadın sandalye sayısına bakarak değerlendirmek daha kolaydır. Türkiye'de 2015 genel seçimlerine baktığımızda nüfusun %50'sini oluşturan kadınların 98 kadın milletvekili ile mecliste temsil edildiği görülmektedir. 2015 seçimlerine göre kadınların parlamentodaki temsil oranı sadece %17,8'e yükselebilmiştir. 2018 yılının Haziran ayında yapılan son genel seçimde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne seçilen toplam 600 milletvekilinden sadece 103 kadın milletvekili mecliste kendine yer bulabilmiştir. Halen Meclis'teki kadın milletvekili oranı yüzde 17,2 civarındadır. Bu oranın Türkiye'de kadın temsili açısından yetersiz olduğu açıkça söylenebilir. İlginçtir ki Türkiye’nin 33 ilinde hiç kadın milletvekili bulunmamaktadır.

Hâlihazırda dünyada kadın parlamenterlerin oranı sadece yüzde 23,3'tür ki bu çok sınırlı bir orandır. Türkiye'de ise bu oran dünya ortalamasının yüzde 6 altında seyretmektedir. Dünyada birçok ülkeden önce kadınların seçme ve seçilme hakkı kazandığı ülkemizdeki kadın milletvekili oranının dünya ortalamasının oldukça üstünde gerçekleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu durumun olumlu yönde değişmesi, kadınlarımızın bunun için çaba görmesini, erkek egemen toplum yapımıza rağmen, bunun gerçekleşmesini arzu ediyorum. Kadınlar buna bir kere baş koyarsa, bunun kısa süre içerisinde gerçekleşebileceğine inanıyorum.

Türkiye'de kadınların siyasi alana katılımını artırmak ve demokraside eşitliği sağlamak için çalışan birçok sivil toplum kuruluşu var. Bunların başında KADER (Kadın Adayları Destekleme Derneği) ve KADEM (Kadın ve Demokrasi Derneği) gelmektedir. KADER, 2011 yılının Mart ayında kadınların siyasetteki temsiline ilişkin bir araştırma yapmıştır. Bu araştırma, kadınların siyasetteki düşük temsilinin kadınların geleneksel aile rollerinden ziyade siyasi partilerin kadınlara yeterli desteği vermemesinden kaynaklandığını göstermiştir. Bu nedenle kadınların siyasi alana katılımında görülen eksikliğin tek yönlü olmadığı sonucuna varılmıştır. KADER ve KADEM, Türk siyasi sisteminin pozitif ayrımcılık konusunda bir hedefe ulaşması için, tüm dünyada kritik eşik olarak tanımlanan %30 cinsiyet kotasının, tüm siyasi partiler tarafından uygulanmasının zorunlu hale getirilmesi veya yasalaşması için sürekli mücadele etmektedirler. Bu sayede kadınların parlamentoda daha etkin olacağı ve parlamentonun kadın sorunlarına ilişkin daha verimli ve etkin kararlar alacağı düşünülmektedir. 

Cinsiyet kotaları dünyada iki şekilde uygulanabilmektedir. İlk seçenek, kotanın anayasada veya siyasi partiler ve seçim kanununda tanımlanarak, o ülkedeki tüm siyasi partilerin cinsiyet kotası uygulamakla yükümlü kılınmasıdır. Diğer bir seçenek ise kotaların siyasi partilerin takdirine bırakılmasıdır. Öte yandan partiler, kadın milletvekili sayısına yönelik kota sınırını kendi tüzüklerinde kendilerine göre belirleyebilirler ya da pozitif ayrımcılık adına böyle bir uygulama içinde yer almayı, kendi siyasi düşünceleri açısından doğru bulmayabilirler. Türkiye'deki uygulamada ikinci seçeneğin gerçekleştiği görülmekte olup, pozitif ayrımcılık konusunda partileri bağlayıcı bir yasa henüz bulunmamaktadır.

Dünyadaki ve Türkiye’deki bu konuya yönelik deneyimler; kadınlara belli bir oranda temsil hakkı tanınması zorunluluğu bulunmadıkça, yerel ve genel meclisler ile siyasi parti yönetim kademelerindeki mevcut yapı ve kültürün, kadınların etkin bir temsiliyet hakkına sahip olmalarına izin vermediğini göstermektedir.

Türk toplumunda, birçok başarı ve iyi uygulama olmasına rağmen, kadın ve erkeklerin faaliyetleri ev içinde ve dışında bölünmüş durumdadır. Bu nedenle kadınların sosyal hareketliliği bir dereceye kadar kısıtlı ve kontrollüdür. Özellikle kırsal kesimde erkeklere kadınlara göre daha iyi eğitim alma fırsatı aileler tarafından öncelikli olarak tanınmaktadır. Türk toplum yaşamında, ev dışındaki kaynakların yetersizliği nedeniyle, kadınları erkeklere bağımlı kılan bir yapı mevcuttur. Bu nedenle sosyal, ekonomik ve siyasi alanlarda erkekler erk sahibi olmaktadır, iktidarın temeli haline gelmektedirler. Özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu’nun şehir ve köylerinde, hatta Doğu Karadeniz’de, ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında kadınların rolü yok denecek kadar azdır. Kadınlar karar alma organlarından uzak tutuldukları için, kaygılarını dile getirme ya da siyasete ve iş dünyasına katılımda kendilerine yeterince şans verilmemektedir. Türkiye genelinde, kamu ve özel kesimde, yönetim kademelerinin çoğunluğunda erkek yöneticiler bulunmaktadır. 

Türk anayasasına göre kadınlar, erkeklere karşı siyasi ve sosyo-ekonomik eşitlik hakkına sahiptir. Bu anayasal hak, toplumun gelenek ve göreneklerine göre değil, anayasal bir gereklilik olarak mutlaka uygulanmak durumundadır. Türk toplumunun temel taşı olarak kabul edilen kadınların toplum içinde güç kazanabilmeleri konusunda, kadınların da kendi haklarının peşinde olmalarını, paylarını talep etmeleri gerekmektedir. Bu konuda Batı Anadolu'daki bazı bölgelerde ve başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere büyük şehirlerde önemli ilerlemeler kaydedildiği bilinmektedir.

Türkiye'nin kadınları hırslı, özgüvenli, vizyoner ve her meslekte başarılı birer savaşçıdır. Kadınlarımız, sahip oldukları sonsuz potansiyel sayesinde, eğitim yeteneklerine göre her alanda ilerlemektedir. Ancak Türkiye'de kadınlar siyaset ve iş dünyasında tam anlamıyla fırsat bulmakta zorlanıyor. Büyük şirketlerin ve/veya siyasi partilerin üst yönetimlerinde ya da hükümette kadınlara nadiren, sadece birkaç isim dışında rastlanıyor. Bu durum hiç kuşkusuz Türkiye'ye yakışmıyor. Yakın gelecekte Türk kadınının siyaset ve iş hayatında daha fazla yer bulacağına inanıyorum, çünkü Türk kadını gerçekten toplumda hak ettiği konuma ulaşmak için başarılı bir mücadele veriyor. Bu mücadelenin meyvelerini de her geçen gün topluyor. Dolayısıyla Türk kadınının yakın bir gelecekte iş ve çalışma hayatı yanında siyasetteki yerinin bugünkünden çok daha parlak olacağına inanıyorum.

Araştırmacı Yazar, Ekonomist Nezaket Emine ATASOY
Araştırmacı Yazar, Ekonomist Nezaket Emine ATASOY
Tüm Makaleler

  • 11.09.2022
  • Süre : 4 dk
  • 1372 kez okundu

Google Ads