Site İçi Arama

siyaset

Ülke Yönetmek Oyun Oynamak Değildir

Koskoca bir ülkenin yönetimi elinizde diyelim, ne yaparsanız? Sonuçta seçimle başa geçmişsiniz. Yani o koltukta oturabilmek için görev sürenizce iyi bir şeyler yapmanız beklenir.

Koskoca bir ülkenin yönetimi elinizde diyelim, ne yaparsanız?

Sonuçta seçimle başa geçmişsiniz. Yani o koltukta oturabilmek için görev sürenizce iyi bir şeyler yapmanız beklenir.

İyi bir şeyler yapın ki, bir sonraki seçimlerde millet yine sizi seçsin!

***

En başta da insanlar sizden karınlarını doyuracakları iyi bir kazanç ortamını oluşturmanızı beklerler herhalde.

Bu da ekonomi demek! Ülke ekonomisinin insanların yaşam için yeterli kazançları olabilecek bir düzende tıkır tıkır işlemesi gerekir.

Ekonominin devlet ayağı nedir?

Merkez bankası, maliye, bankalar, vergiler ve benzerleri şeyler.

Devletin kasasında yeterince para olacak, böylece devlet millet için vermesi gereken hizmetleri birtakım yatırımlarla verecek, bu yatırımlar aynı zamanda ekonominin lokomotifi olacak, millet hem hizmet elde edecek hem de ekonominin düzgün işlemesinin düzeni kurumuş olacak.

Devlet yatırımları için ekonominin lokomotifi diyorum, ama bir yandan da özel teşebbüsler var, serbest piyasa kuralları dahilinde bir yanda üreticiler, yani arz edenler, diğer yanda da tüketiciler, yani talep edenler bu serbest piyasada fiyat dengesini kurarak ekonominin düzgün işlemesini sağlıyorlar.

Serbest piyasa demek dengenin bir şekilde kendi kendine kurulması demek.

Peki serbest piyasa şartlarında fiyatlarda bir denge oluşabiliyorsa, niye bizim ekonomimiz bu kadar kötü?

Niye enflasyon oluşuyor?

Niye fiyatlar bu kadar dengesiz ve niye artıyorlar?

Serbest piyasa ekonomisi uygulanmıyor mu bizde?

Uygulanıyorsa nedir sorun?

Fiyatlar arttığına göre dengeyi bir şeyler bozuyor. Acaba ne bozuyor dengeyi?

***

Devletin gelir kaynakları nelerdir?

En başta vergi!

Bu bir döngüdür ve en başta piyasaya sürülen para geriye devlete dönerek tekrar piyasaya girer.

Daha önce çeşitli örneklerle bahsetmiştim bu para döngüsünden.

Sonra? Başka bir şey yok mu? Sadece vergi ile devlet parayı sirküle edebilir mi?

Eh işte, vergi yetmediğinde devlet açıktan para da basabiliyor. Enflasyonun sebebi de çoğu zaman bu açıktan basılan paralar oluyor.

Ama sadede vergi almakla ve para basmakla olmaz herhalde, devletin bir takım başka gelirleri olması da beklenmez mi?

Var tabii ki, mesela devlet kuruluşları var direkt geliri devletin kasasına giren kamu kuruluşları.

Gerçi son zamanlarda ne var ne yok özelleştirme adı altında özel sektöre aktarılmış olsa da, halen daha epey bir devlet kuruluşu var.

Mesela Devlet Malzeme Ofisi var, DMO.

Mesela Toprak Mahsulleri Ofisi var, TMO.

Mesela Türkiye Taşkömürü Kurumu var, TTK.

TKİ var sonra, Türkiye Kömür İşletmeleri kurumu.

Mesela ETİ Maden İşletmeleri var.

EÜAŞ var, TEİAŞ var, TEDAŞ var, TEMSAN var. Bunlar enerji kurumları.

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, yani TPAO var.

TCDD var, ÇAYKUR var, TİGEM var.

Et ve Süt Kurumu var, ESK.

TŞFAŞ, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. var.

Savunma amaçlı bir sürü devlet kuruluşu var.

Devlet bankaları var.

Daha bir sürü devlet kuruluşu var da, eskisi kadar çok değiller. Çok büyük kısmı özelleştirildi.

Hem de haraç mezat satıldı birçoğu. Yeter ki elden çıkartılsın, yeter ki devlete yük olmasın daha fazla denildi.

Zaten adı duran kimi mevcut kurumların da aslında içleri boşaltıldı.

Mesela Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. bünyesinde düne kadar bir sürü şeker fabrikası varken bugün sanırım 15 fabrika kaldı. Yakın zamanlarda birini daha sattılar galiba.

Kömür işletmelerinin de büyük bölümü özelleştirildi.

KİT’ler, yani Kamu İktisadi Teşebbüsleri. İktidarların başa geçer geçmez oldukça çok çalışan ile doldurdukları, bir yandan da arpalık yaptıkları kamuya ait kuruluşlar.

Çoğu zarar yazan, doğru dürüst bir gelir de getirmeyen, ama siyasilerin elinde arpalık olan kuruluşlar.

Halbuki normal şartlarda bunlar da devletin gelir kaynakları olması gereken kuruluşlar.

***

Başka ne geliri var devletin?

Mesela kamu arazileri var, hazineye ait araziler.

Sayın bakanım, siz bana şuradaki araziyi satın almam için yardımcı olun, ben de oraya bir otel kurayım ve zengin olayım!

Devletin ne çıkarı olacak bu işten?

Satın alma bedeli ödüyoruz ya, vergi de vereceğiz. Sizi de unutmayız, merak etmeyin, yeterki ayarlayın siz şurayı bize.

***

Başka?

Ormanlar var mesela, işletme amaçlı ormanları da kiralayabilir devlet. Kiralayan kuruluş hem ormanın bakımını yapar hem de orman ürünlerinden gelir elde eder.

Dağ taş altın, gümüş ve değerli maden kaynıyor. Maden çıkartsınlar diye de istediğiniz yeri kiralayabilirsiniz. Devlet hem kira bedeli alır, hem çıkarılan madenden anlaşmaya bağlı olarak pay alır, hem de işletmeden vergi gelirleri elde eder.

Üstelik bölge insanına da işletme istihdam sağlamayı garanti ederse, ne güzel işte, alan memnun, satan memnun.

Turizmdendir, çıkarılan madenlerdendir, kiralanan yerlerin gelirleri, satılan yerlerin bedelleri, sonra devlet dairelerindeki harçtır, işlem bedelidir, alınan onca bedel, vergileri de koy üstüne, devlet toplar parayı geriye, siz hiç merak etmeyin.

***

Atatürk zamanında devletçilik denilmiş, özel sektörün gücü olmadığı için devlet el atmış hemen her şeye ve bir sürü devlet kuruluşu ile kısa sürede belli bir kalkınma hamlesi yapılabilmiş.

Ama artık liberal ekonomi modeli var, devlet bir çok konudan elini eteğini çekmiş durumda ve ne var ne yoksa özel sektörün üretmesi esas amaç edinilmiş durumda.

Ama böyle de kontrol elden kaçıyor!

Eskiden devlet hesap edip, şunun fiyatı bu olacak dedikten sonra kimse ben o fiyattan değil, bu fiyattan satıyorum diyemezdi.

Hemen her şeyin fiyatı devlet tarafından belirlenirdi. Çünkü devlet bir yandan da üreticiydi.

Şimdi ise küreselleşmenin de etkileriyle fiyat kontrolü devletin elinden çıkmış durumda.

Fiyatların dengelenmesi için devletin elinde başka ekonomi araçları var, ama o araçların da piyasayla linkleri kopmuş durumda.

Çünkü bir akıllı kendince tüm dünyaya ters bir şey denedi ülkede.

Hepimiz kobay olduk bu denemede ve ekonomiyi de batırdılar bu sayede.

Şimdi de güçlerinin yettiklerine kabadayılık yapıyorlar.

Simit ve ekmek fiyatları devletin onayıyla belirlenecekmiş!

Ya ben bu işi yapmıyorum kardeş derse simit ve ekmek fırınları?

Zararına satacak halleri yok herhalde simidi ekmeği?

Devlet olarak şu fiyattan yukarıya izin vermiyorum desen ne olacak?

En fazla simit ve ekmek fırınlarının batışına sebep olursun, başka da bir şey yapamazsın.

Halk simit açalım! Halk ramazan pidesi de açalım!

Halk ramazan pidesi var galiba bu arada.

***

Devlet yönetmek kolay iş değil, ancak bir yandan da kurallarına göre yönetirsen kolay.

Amaç ne, ona bakacaksın!

Baştakilerin amacı hakkaniyetli olarak gelir dağılımını yapmak olsa, bunca senede yolunu yordamını bulurlardı, bilmiyorlardıysa bile öğrenirlerdi.

Amaç başka!

Elimizde kalan üç beş devlet kurumu, eh işte biraz hazine arazisi, o da değerli olanlar çoktan talan edildi, düne kadar orman olan yerde önce yangın çıkarıldı, sonra da o yere oteller dikildi.

Zaten olayın döviz ayağına hiç girmedim bu yazıda, ne olursan ol gel, yeterki döviz getir yasası çıkardıkları için ülke tüm dünyanın mafya babaları, uyuşturucu baronları kaynıyor. Mafya liderleri kendi aralarındaki hesaplaşmaları bile Türkiye’de yapmaya başladılar. Uyuşturucu baronları aralarında yaptıkları plan toplantılarını bile Türkiye’de yapıyorlarmış artık, toplantı için tüm dünyadaki uyuşturucu baronları Türkiye’ye ziyarete geliyorlarmış.

Kısacası döviz ayağı kim olursan ol gel, ne kadar döviz getirebilirsen getir, başımız üstünde yerin var modunda olunca, ülke de gri listelere giriyor tabii ki. Kara listeye almadıklarına dua edin.

***

Başta ne dedik?

Koskoca ülkenin yönetimi elinizde dedik.

Hem de tek başınıza, ne talimat verirseniz yerine getirecek kadroları da siz seçip oturtuyorsunuz o koltuklara.

Ülke ekonomisi bu kadar berbat durumdaysa, acaba ne bozuyor dengeyi, hiç bunu düşündünüz mü?

Siz mi yönetemiyorsunuz acaba ülkeyi?

Yönetebilecek başka birini mi bulmalı acaba bu ülke vatandaşları?

Yoksa bırakın soysunlar ülkeyi mi diyeceğiz hep birlikte?

Hadi bir ucundan da biz tutalım, belki bize de bir pay düşer mi diyeceğiz?

Düşünün derim bu dediklerimi.

Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 16.03.2024
  • Süre : 5 dk
  • 651 kez okundu

Google Ads