Temsilde Adalet Nasıl Olabilir?
Her iktidar olan sürekli bir şeyleri değiştiriyor ya seçim kanununda, nedense bu durum aklıma takıldı bu aralar. Hep iktidar olanlar iktidarda kalmak için kendi avantajlarına olacak şekilde seçim kanunu üzerinde oynayıp duruyorlar.
Epeydir düşünüyorum, şu D'hondt sistemi üzerine bir yazı bile yazmıştım.
Bu sistemin seçimlerde az oy alan partilerin hakkını yediğini biliyorsunuzdur.
Her iktidar olan sürekli bir şeyleri değiştiriyor ya seçim kanununda, nedense bu durum aklıma takıldı bu aralar. Hep iktidar olanlar iktidarda kalmak için kendi avantajlarına olacak şekilde seçim kanunu üzerinde oynayıp duruyorlar.
Muhalefette olanlar ise sürekli bir arayış içinde oluyor. Nasıl yaparız da, iktidarın seçim yolunda döşemiş olduğu mayınlara basmadan biz iktidar oluruz diye uğraşıp duruyorlar.
Başa geçtiklerinde de bu sefer de kendileri aynı şeyi yapıyorlar. Yine seçim kanunu üzerinde oynayarak çoğunluğu elde tutmanın farklı yöntemlerini arıyorlar.
Temsilde adalet diyoruz ya, demokrasi dediğimiz çağımızın yönetim sistemi.
Ama demokrasi bir temsili yönetim sistemidir.
Her seferinde seni beni rahatsız edecek değiller ya, devletin yönetimi için vekiller tayin ediyoruz ve bir sonraki seçimlere kadar oturuyoruz oturduğumuz yerde. Bir şeye karışmıyoruz.
Seçtiğimiz vekiller ülkeyi yönetiyorlar ve biz de ya izliyoruz olan biteni ya da seçtiklerimizin gölgesinde yaşamaya çalışıyoruz diyelim.
Bu vekiller de en çok oyu kim almışsa, yani bizlerin verdiği oy oranlarına göre belirleniyor.
Ne var bunda?
Tabii ki kimin oyu daha fazlaysa o seçilecek!
Daha adil bir yöntem var mı?
Mantıklı tabii ki. Senin fikrini destekleyen yoksa, susacaksın.
Sana söz düşmez!
Ama bu çoğunluğun az olanlar üzerindeki baskısı değil mi bir anlamda?
Az olanlar seslerini nasıl duyuracaklar?
Duyurmasınlar!
Zaten yeterinden çok ses çıkıyor! Mevcut sesler bile yeterinden fazla! Ses çıkaranı susturmak lazım!
İnsan hakları diyoruz, doğan her insanın insan olduğu için birtakım hakları doğal olarak vardır diyoruz.
Ama az isen, bir yandan da sen sus ve durumu kabul et diyoruz!
Tamam, demokrasi!
Demosun sözünün geçtiği sistem!
Demos, yani Latince halk! Krasi ise yine Latince egemenlik demek!
Demokrasi, halkın egemenliği!
Ama sen halkın az olan kısmısın, sen susacaksın! Çoğunluk ne diyorsa öyle yaşayacaksın!
Ya adalet? Böyle adaletli oluyor işte!
Peki, sence başka nasıl olabilir ki?
En azından az olanın sesini duyurabileceği bir düzen olamaz mı?
Bunu nasıl yapacağız ki?
Mesela "anti" D'hondt sistemi kursak olamaz mı?
O nasıl olacak ki?
Mesela, tabii belli bir sınır dikkate alınarak, en düşük oy almış partiye de bir milletvekili verecek bir sistem kursak?
Olabilir mi böyle bir şey?
Tamam, en düşük oy alanın milletvekili olamayabilir, ama en azından daha dengeli bir milletvekili dağılımı yapılabilir bence.
En yüksek oy alan partiden başlasak ve bir milletvekili ona verdikten sonra, sonraki milletvekilini sıradaki en yüksek oy alan partiye, ve sonra bir sonraki partiye ve bu şekilde o bölgeden kaç milletvekili çıkıyorsa artık, herkes birer milletvekili alsa olmaz mı?
Ama yine de az olan milletvekili çıkaramaz ki bu şekilde!
Haklısınız, ama en azından olabildiğince farklı görüş bu şekilde meclise taşınmış olur.
Ama o zaman her önüne gelen bir parti kurar ve meclise milletvekilini sokar.
Sonra da ver elini dokunulmazlık, siyasetin avantajları! Okkalı maaşlar!
Olmaz öyle şey!
Siyaset dediğin kişisel avantajlar için yapılması öngörülen bir şey değil ki!
Avantajı falan olmamalı milletvekillerinin!
Tamam, kürsü dokunulmazlığı olmalı, her türlü görüşü kürsüden dile getirebilmeli milletvekili.
Ama bu bir kazanç kapısı olmamalı!
Böyle olursa milletvekili olmak isteyeni bulamazsın ki!
Millet niye milletvekili olmak istiyor zannediyorsun.
Tabii ki siyasetin açtığı engelsiz yollardan ilerlemek ana amaç.
Yoksa bir getirisi olmasa yapılacak iş mi siyaset?
Evet, haklısınız, herkesin amacı bu belki şu anda.
Ama siyaset bir iş değil ki zaten! Bir meslek değil ki!
Zaten öncelikli olarak değiştirilmesi gereken şey bu olmalı!
Ama kurulu düzen gereği kimileri siyaseti meslek edinmiş!
Oturdukları koltuklara sıkı sıkıya sarılmış durumdalar. Kaldırmak mümkün değil ki!
Bahaneleri de belli, ben milletime hizmet etmeyi prensip edindim!
Kalk da ben de biraz prensip sahibi olayım!
Hayır olmaz!
İstiyorsan sen de topla benim kadar oy, o zaman geç sen otur bu koltukta!
Ülkemizde demokrasi var! İtirazın mı var?
Ne itirazım olacak!
Zaten bir de istikrar denen bir şey var. Başka türlü istikrarı nasıl sağlayacaksınız ki?
Çok oy alan yönetir ülkeyi!
Kural bu!
Oyu az olanlar ise oyu çok olanlar ne diyorsa öyle yapacak! Öyle yaşayacak!
Ne diyeyim, söyleyecek bir şey gelmiyor insanın aklına.
Haklısınız. İstikrar! Çoğunluk! Demokrasi! Temsilde adalet! Temsili demokrasi!
Peki ortak akıl?
Ortak aklı başka nasıl oluşturacağız ki? Demokrasi dedik ya?
Yoksa sen tek bir kişinin aklına mı inanıyorsun?
Yok, yok. Haşa, ben de demokrasiden yanayım, yanlış anlaşılmasın.
Benimkisi sadece beyin jimnastiği. Lisede jimnastik takımındaydım ben. Benimkisi sadece jimnastik!
Benim demek istediğim, sistem böyle olunca, çoğunluğun tercihi esas olunca, bir gün çoğunluğun oyu tek bir kişinin aklına ulaşıyor, otokrasi oluyor. Örneği gözümüzün önünde işte!
Ben onu diyorum.
Neyse, önümüz yine bir seçim. Bakalım nasıl sonuçlanacak bu seçimler. Bakalım bizleri kimler temsil edecekler.
Bekleyip hep birlikte göreceğiz yakında.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla