Site İçi Arama

siyaset

Bölgesel Ölçekli Sivil Toplum Hareketleri

Patinaj yapan hemşeri dernekçiliğinde ortaya yeni bir trend çıktığını, bu trendin bölgesel sivil toplum hareketlerine yöneliş şeklinde olduğunu görüyoruz.

Patinaj yapan hemşeri dernekçiliğinde ortaya yeni bir trend çıktığını, bu trendin bölgesel sivil toplum hareketlerine yöneliş şeklinde olduğunu görüyoruz.

1. SİVİL TOPLUM ve ÜÇÜNCÜ SEKTÖR İÇİNDE HEMŞERİ DERNEKLERİ

Dünya da sivil toplum, geniş bir alan olarak yorumlanır. Daha çok devlet/hükümet dışı örgütler (NGO) ve yardım kuruluşları adıyla anılmakta ve geniş uygulama alanları bulmaktadır.  Türkiye’de de kamu ve özel sektör dışında kalan tüm alanlar daha çok “sivil toplum kuruluşu” olarak adlandırılmaktadır. Vakıflar ve dernekler en yaygın olanlarıdır.

Türk Dil Kurumuna göre “toplumdaki çeşitli sorunları bağımsız olarak ele alıp kamuoyunu bilgilendirme ve aydınlatma görevi yapan, öneriler sunan her türlü birlik, sivil toplum örgütü” olarak tanımlamaktadır ON BİRİNCİ KALKINMA PLANI (2018).

  • Hemşeri Derneklerinin İlk Kuruluş Amacı:

Hemşeri dernekleri kentsel ortamda taşranın var olma ve güven arama çabasıdır. Büyükşehir ya da başka ülkelerin kent ortamı zayıf ve korumasız kalan hemşerileri bir araya itmiştir. Yabancı ve güçsüz hisseden hemşeriler bir araya gelme ihtiyacı hissetmişlerdir. Böylece “Dernek kanalıyla kendine iş, çocuğuna burs temin edebilenler olduğu gibi yine dernek sayesinde bürokraside, siyasette söz sahibi konumuna gelenleri de görmek mümkün” (Aktürk 2017).

  • Hemşeri Derneklerinin İlk Kuruluş Zamanı:

Ülkemizde çok köklü geçmişe sahip vakıflar ve 20. Yüzyılda hayat bulan dernekler bulunmaktadır. Bunlar içinde hemşeri dernekleri görece yenidir. “1947 yılında kurulan Türkiye’nin ilk hemşeri Derneği”, Bayburt Kültür ve Yardım Derneği’nden beri (Bayburt Gündem 21 Ocak 2019) artan oranda hemşeri dernekleri kurulmuştur. Ancak yükselen görünürlük ve önemi 1980 sonrasıdır (Aktaş, 2012:101). Son dönemde en baskın milliyetçilik, hemşericilik olarak görünmekledir (Kayar 2004).

  • Sivil Toplum da Dernekler:

Bundan 5 yıl önce “Türkiye’de faal dernek sayısı 111 bin 850 iken feshedilen dernek sayısı ise 174 bin 230... Yani; kurulan 286 bin 80 derneğin yarısından fazlası ayakta duramayıp kapısına kilit vurmak durumunda kalmış” (Aktürk 2017). Bugün itibariyle rakamlara bakıldığında Faal Dernek Sayısı 121 bin 963 iken Fesih Dernek Sayısı 199 bin 895, Toplam Dernek Sayısı ise 321 bin 858 olmuş. Son beş yılda net 10 bin faal dernek artışı oluşurken, kapanan dernek sayısı 25 bin den fazla olmuş.  Tüm kurulan derneklerin neredeyse yüzde 63’ü ölü dernek. Yaşamıyor. Yaşayan yüzde 37 oranındaki derneklerin büyük kısmı da ya tabela derneği olmakla ya da şatafatlı balolar ve beş-yedi yıldızlı otellerde yemekler vermesine karşın etkin olamamakla itham ediliyor.

  • Bölgelere Göre Kurulan Dernekler ve Bölgelere Göre Hemşeri Dernekleri

Ülkemizde bulunan 121.963 derneğin bölgelere göre dağılımında İstanbul’u kuşatan Marmara Bölgesi açık ara lider: 35,27%.  Diğer bölgeler ise sırasıyla şu şekilde: İç Anadolu 18,30% Ege 13,04% Karadeniz 11,70% Akdeniz 9,69% Güneydoğu Anadolu 6,49% Doğu Anadolu 5,51% (DERBİS 2022).

Türkiye’de hemşeri dernekleri de hızla artmaktadır. 1989’da 416 olan hemşeri derneği sayısı, 2001’de 2 bin 228’e, 2004’ün başında da 3 bin 325’e yükseldi (Kayar 2004). DERBİS kayıtlarına göre (2022) 16 bin 665 hemşeri derneği bulunmaktadır: Marmara 9.045- 54,28%, İç Anadolu 3.600 21,60% Karadeniz 1.378- 8,27% Ege 1.189- 7,13 % Akdeniz 847-5,08% Güneydoğu Anadolu 307-1,84% Doğu Anadolu 299-1,79%. Türkiye’nin hemşeri derneği başkenti ise İstanbul’dur. Burada sadece Kastamonuluların 500 civarı hemşeri derneği olduğu söylenmektedir. Batı Karadeniz Bölgesi dernekleri ile bu sayının 1.500 civarında olduğu söylenebilir.  

Türkiye de Batı Karadeniz kökenli hemşeri derneklerinin 3.000 civarında olabileceği tahmin edilmektedir. Bu azımsanacak bir sayı değildir.

2. HEMŞERİ DERNEKÇİLİĞİNİN EVRİMİ ve PATİNAJ NEDENLERİ

  • Hemşeri Derneklerinin Evrimi:

İstanbul başta olmak üzere hızla kurulan hemşeri dernekleri, öncelikle köy dernekleri olarak kuruldu ve muhteşem bir iş yaptı: hemşerilerine yalnız değilsiniz diyerek güven verdi. Yalnızlık ve yok olma korkusunu sildi. Daha sonra pastoral bir aşkla memleket sevgisi aşıladı.

İkinci aşamada kasaba ve şehir dernekleri kuruldu. Özellikle şehir derneklerinin kurulmasıyla köy derneklerinin vazifeleri yanında “biz de varız” çıkışı yapıldı. Ekonomide, toplumda ve siyasette “biz de varız”. Ancak yeterli kalabalıklar toplansa da istenen netice hasıl olmadı.

Köy dernekleri birleşti, ilçe, ilçeler birleşti, il çapında federasyonlar oluştu. Belli ilerlemeler sağlandı ama birçok faktöre dayalı arayışlar bitmedi.

Bir üst yapı oluşturuldu: Konfederasyonlar.

“Dernek yönetiminde daha aktif faaliyet gösterenlerin belediye meclis üyesi, belediye başkanı hatta milletvekili olmaları da mümkün” hale geldi (Aktürk 2017).

Doğrusunu söylemek gerekirse Sinop, Kastamonu, Çankırı, Çorum, Bartın, Zonguldak, Karabük, Bolu ve Düzce gibi Batı Karadeniz bölgesinin İstanbul, Ankara, Bursa ve Kocaeli gibi büyükşehirlerinde il dernekleri, federasyonları ve konfederasyonlarından bazen biri, bazen ikisi popüler oldu. Biri diğerine göre A partisinin, diğeri de birine göre B partisinin arka bahçesi olarak görüldü ve arada husumet değilse de rekabetler oluştu. Güçlü olan güçsüzü haksız bir rekabet ortamına sürükledi. 

Öte yandan tıpkı siyasette olduğu gibi İstanbul’da da Trabzon-Rize hattı (TR) en güçlü STK’lara sahip oldu. Sivas-Erzincan Hattı ve Güney Doğu Anadolu’nun aşiret merkezli doğal STK’ları da güçlerini ekonomi, sanat ve siyaset dünyasında korumayı başardı.

SONUÇ?...

Sonuç olarak Batı Karadeniz halkı gelinen noktadan hoşnut değil. STK’ların yönetimleri de bu eleştiriye bulundukları eleştirel ortam altında katılıyor.

  • Hemşeri Derneklerinin 2022 Yılı sorunları:

Hemşeri derneklerinin sorunları dikkate alındığında, Türkiye yerel ve merkezi yönetim sorunlarının siyasi ve yönetsel yansımalarının burada da var olduğu görülecektir. Şeffaflık, hesap verilebilirlik ve hukukun üstünlüğü yanında karar alma süreçlerine halkın katılımın da sorunlar bulunmaktadır. Görüldüğü üzere, yetkiyi sorumlulukla harmanlayan iyi yönetişim yaklaşımı en demokratik örgütler olması gereken sivil toplum kuruluşlarında yeterince yer bulamamaktadır. Oysaki bu model doğru işi doğru yapmak için siyasa belirleme, üretme ve sunma aşamaları ile değerlendirme ve kontrol süreçlerine halkı ve ilgili aktörleri katarak, yöneten-yönetilen ayrımını de en aza indirmeyi ve böylece verimliliği ve etkililiği artırmayı hedefliyor (Ateş, 2021). Ancak, burada bunun gibi genel eleştirilerden çok uygulamada yaşanılan son sorunlardan bahsedeceğim. Son bir hafta içinde STK’ların içinden gelen üç-dört ayrı kişiden gelen farklı eleştirileri sizinle paylaşacağım:

-- Bir Sanatçının İstifa Mektubu:

Batı Karadeniz Bölgesinin sevilen sanatçılarından birisi “tarafına yapılan teklifle isteyerek ve büyük bir hevesle”, “özellikle İstanbul’da yaşayan tüm hemşerilerin menfaatlerini korumak, uzak yakın demeden kaynaşmasını sağlamak, birçok sosyal sorumluluk projelerine katkıda bulunabilmek ve özellikle sanatçı kimliğiyle bu amaçlara hizmet edebilmek, destek verebilmek için” onur ve gurur duyarak” katılmış olduğu dernekten ve yönetim kurulu üyeliğinden bir yıl içinde istifasını talep etmiştir. Amaç-Süreç-Sonuç çatışmalarını bir sanatçı duyarlılığıyla ortaya koyan talep sahibi önemli tespit ve analizlerini de dilekçesinde belirtir: “Derneğin düzensiz yapısından”, “kuruluş amacına artık hizmet etmediğini düşündüğünden”, “Yönetim Kurulu Asil Üyesi olmasına rağmen kendisinin de fiilen içinde bulunduğu kimi organizasyonlarda fikir alışverişi dahi yapılmadan tarafının ve ekibinin organizasyona sayılı günler kalmasına rağmen saf dışı edilmesinden”, “bu durumun oldu bittiye getirilmiş olmasından” ve “maddi, manevi yaşanan veya yaşanabilecek sıkıntıların görmezden gelinmesinden” ve “bu haliyle de bireyi olmaktan gurur duyduğu, çok küçük yaşlardan itibaren memleketi ve hemşerileri için her türlü fedakarlığı yaptığı” ayrıca “ övünç kaynağı olan vilayetine”  ve “hemşerilerine” artık bir fayda sağlanamayacağını düşündüğünden dolayı istifa etmiştir.

“İyi niyetle çalışmaya devam eden yönetim kurulu üyelerine başarılar” dileyen dilekçe sahibi hanım sanatçı “hemşerileri için canla başla çalışan arkadaşlarına bireysel olarak her türlü yardımı yapmaya hazır olduğunu” belirterek Şubat ayının ikinci haftasında istifasının ivedilikle kabulünü talep etmiştir.

Yukarıda sayılan iyi yönetişim eksikliği yanında, profesyonel ve kurumsal yapıdan uzak bir örgüt eleştirisi açıktır. Yönetim yapısı demokratik olmaktan çok otokratik özellikler izlenimi vermektedir. Ayrıca üstü kapalı da olsa çıkar ilişkileri ve dar bantta karar alma eleştirileri bulunmaktadır. Amaçtan sapma eleştirisi ise kitabın ortasından bir eleştiri…

-- Bir Kadın Sivil Toplum Gönüllüsünün Serzenişi:

Sosyal medya üzerinden telefonumu bulan bir hemşeri sevdalısı kadın sivil toplum gönüllüsü Şerife Bacı ilginç eleştirileri ile dikkatimi çekti. Bir kısmı diğer örneklerinde söylendiği için tekrar etmeyeceğim: “Geçen gün Kastamonulu bir değerimiz ölmüş” diyerek sözü aldı. “Keşke Bolu’nun İzzet Baysalı gibi olaydı da biz kendisini ölmeden tanısaydık”. Kendini anlatıyor biraz “Annem ve babam ben çok küçük yaştayken öldüler, dayım beş kardeş bize bakmak için evlenemedi bile. Kim kız verir beş çocuğu olan bir erkeğe?” İç çekti, sanki çocukluğundan günümüze kadar ömür boyu fırsat eşitliğine ne kadar ihtiyacı olduğunu dışarı da bırakmak istemiyor, havayı ciğerlerine üzüntülerini yüreğine hapsediyordu. Devam etti: “Biz de el işlerinde, apartman görevlisi olarak çalıştık. Okuyamadık. Ama okuttuk çocuklarımızı… Çocukları büyütünce kitap okumaya merak sardım. Okudukça daha çok öğrendim, öğrendikçe merakım arttı.” Bu Anadolu kadınının ilinin geriye gitmesini, fakirliğin bir miras gibi nesilleri takip etmesini hazmedemediği açıktı: “Dedim ki bu memleket sorunlarına, fakirlik virüsüne bir çare bulunmalı… ve karar verdim. Sivil toplum gönüllüsü oldum. Keşke okuyabilseydim. Çok sorunu çözeceğimden eminim” Zengin Kastamonuluların ilin ve bölgenin sorunlarına duyarsız kaldığını, etkin derneklerin de halktan ve sorunlarından uzak kaldığını düşünen aktivist hanım devam etti. “Ne yaparsam kendi paramla yaparım. Ama derneğimin düzenlediği önemli bir kutlama yemeğine davet bile almadım. Alsam bile 500 lira bir yemeğe veremezdim. Çok ulvi bir amaçla bir yere gidiyoruz, dernektekiler 20 TL ye rozet satıyor. O zaman ben sorarım bu paralar ne oluyor? Onlarca otobüs 2 gün boyunca binlerce kadın etkinliğe gidiyoruz, böyle şeyler satılması kadınların cesaretini ve arzusunu kırıyor”. Açık bir ekonomik sınıf farkı oluştuğunu, bunun da hemşerilik bilinci ile sağlanan kaynaşmayı ortadan kaldırdığını kendi cümleleriyle ifade ediyor.

Neredeyse 20 yıl önce (RİDEVA-Rize Dernek ve Vakıfları Birliği Başkanı Hasan Ekşi) hala Kastamonu derneklerinin bir kısmında yapılan bir hatayı çoktan terk ettiklerini ifade ediyor: “Eskiden lüks geceler düzenlerdik, artık yöresel özellikleri ön plana çıkarıyoruz” (Kayar 2004).

-- Bir Genel Başkan Yardımcısının Yaşadıkları Üzerinden Yön Göstermesi:

Yörenin coğrafi topoğrafyasına hâkim bir genel başkan yardımcısı katıldığı bir programdan yola çıkarak Batı Karadeniz sivil toplum eleştirisi yapıyor: “Ben oraya şahsım adıma gitmedim, kurumsal kimliğimle davet aldım ve ısrar üzerine gittim. Yanımda da 13 iş adamı arkadaşımı götürdüm. Hiç adı duyulmamış dernekleri bile anons ettiler ama beni ve derneğimi anons etmediler. Beni ve derneğimi yok saydılar. İtibar vermek istemediler. O kadar eski dernekler böyle bir yapıdan çekiniyorsa, biz doğru yoldayız. Oysaki çok yakın bir mevkidaşım. Üzüldüm. Başkanı olduğu derneğin programında bunu yapmamalıydı. Yarın hem bana hem de derneğimize ihtiyaç duyacağından eminim”.

Büyüyen kol bizden olsun diyemeyenlerin küçük ama benim olsun diyerek vizyon ve çap küçültmeye gittiğini söyleyen başkan yardımcısı, ayrıca  bu tür davranışların hemşeri dernekleri arasına fitne ve husumet sokmak suretiyle, başka bölgelerin hak ettiklerinin onlarca katını almalarına zemin hazırladığını ısrarla vurguluyor: “medeni ve kibar ilişkiler geliştirmek yerine baskıcı ve bencil yaklaşımları tercih etmek,  memleketimizin kalkınmasının  ve hemşerilerimizin  gönencinin önündeki en büyük  engeldir”. Vilayetin ve hatta bölgenin sivil toplum örgütlerinin ben-sen, eski-yeni, büyük-küçük dernek sınıflandırmaları yerine katkıya odaklanması gerektiğini söyleyen başkan yardımcısı; “herkes istihdam edilirse, dostluk gelişir, başkalarının ellerini sürmeden içeriden bizleri dengelemesi, bizim aleyhimize, başkalarının ise zahmetsizce lehlerine pozisyonlar kapmasına neden olur.”

Son olarak yabancılaşma ve itibarsızlaştırma çabalarının coğrafya kaderdir sözüne yardım ettiğini söyleyen hemşerimiz bir başka sorundan da bağlantılı olarak söz ediyor: “yabancılaşma sadece dernek üyesi olanlarla başka dernekler ya da sivil toplum dışındaki bireyler arasında yaşanmıyor, ayrıca ata yurdunda kalanlarla, diasporaya çıkanlar arasında da yaşanıyor. Özellikle de anayurduna yerleşme isteği olanlarla yerel de kalanlar arasında.” tüm buradan küçük, şahsi ve yakın çıkarların orta vadede, büyük ve toplumsal çıkarlara tercih edildiğini vurgulayan hemşerimizin bir de tespiti var: “çıkar ilişkileri ekonomik çıkarlar olabildiği gibi siyasi vaatler de olabiliyor. Ama özellikle İstanbul’da ağza çalınan vaat balı bir kaşık bile değil. Yarım parmak, yarım yamalak. Biz o muz kabuğuna hep basıyoruz.”

-- Bir Müstakbel Sivil Toplum Aktivistinin Eleştirileri:

İyi yetişmiş, yurt içi ve yurt dışında önemli görevler ifa etmiş şimdilik mütereddit sivil toplum gönüllüsü önemli eleştiriler yapıyor: “Bakıyorum başkanlar ve yönetimden birleri siyasi parti liderleriyle pozlar veriyor. Bir kısmının kibrinden de geçilmiyor” diyor ve soruyor: “kibirlenecek ne yaptılar ki, bakan mı çıkardılar, birkaç belediye başkanı mı çıkardılar?” 70 yaşına yaklaştığını ve dünyevi arzularının kişisellikten çok toplumsal nitelik kazandığını söyleyen bu deneyimli hemşerimizin keskin ve önemli eleştirileri var: “elit bir toplum parayla değil eğitimle ortaya konulabilir. Şa’şalı balolar, lüks oteller, pahalı yemeklerle 20-30 yıldır ne sağladınız? Kimlerin derdine derman oldunuz? Hangi adaletsizliğe dur dediniz? Yörenin hangi sorunlarını çözdünüz? Vilayetin kendi milletvekili söylüyor: son beş yılda kapalı bir spor salonu ve 10-15 kilometre yol dışında bir şey yapılmadı vilayete diye, hangisini dile getirdiniz?” Son günlerdeki pandemi ve pahalılık yüzünden ailelerin geçinemediğini söyleyen hemşerimiz en yakınından örnek veriyor:

“Ben yardımcı olmasam emekli ablam 3.000 TL ile geçinemiyor, en yakınımdaki oğlum aldığı para ile ailesini geçindiremiyor, babası olarak ben destek veriyorum. Soruyorum atası, babası olmayan ya da destek olamayacak hemşerilerimiz, vatandaşlarımız ne yapacak? Bu sorunları görmüyor musunuz, yoksa cesaretiniz mi yok ya da siyasi ikbal beklentisi ile hemşerilerinizin sorunlarını saklıyor musunuz, ya da halktan tamamen mi koptunuz?”

3. HEMŞERİ DERNEKÇİLİĞİNDE YENİ TREND- BÖLGESEL HEMŞERİ DERNEKLERİ:

İlber Ortaylı birtakım mahsurlarını zikretse de Türkiye’de siyasetin dinamiğinin bölgesel bir düzeye indiğini söylüyor. Bunda özellikle Kuzeydoğu ve Güney Doğu bölgelerinin ilk başlardaki muhacir aktörlerin yerini alarak uzun dönemli iktidarlar ve kabineler oluşturmalarının rolü yadsınamaz.  

Sinop’un, Kastamonu’nun, Çankırı’nın, Bartın’ın, Karabük’ün, Zonguldak’ın, Bolu’nun ve Düzce’nin Çanakkale’de sessiz kahramanlar, İstiklal Harbinde yıkılmaz kaideler oluşturmasına rağmen her alanda ciddi geri kalmaları Anayasa ve kalkınma planlarında adı geçen bölgesel eşitsizliklerin giderilmesi amacı etrafında toplanmalarına neden olmaktadır. Aslında diğer bölgelerin siyasi ve ekonomik alanlardaki dominantlığı Batı Karadeniz kimliği oluşmasında itici bir rol oynamaktadır. Bölgenin, Türkiye Cumhuriyeti devletine giden yolda dış düşmanlara karşı verdiği muazzam mücadele ve şehitlerine rağmen geri kalması da bölge insanının bu kimliğin oluşmasında cazibe merkezini oluşturmaktadır. 

Hiç kuşkusuz Doğa harikası bölgenin yaşayarak yaşatılmaya, şanlı ve kahraman insanımızın tamamına fırsat eşitliği sağlanmasına, bu surette bölgemizin ve ülkemizin refah ve huzur içinde yaşamaya ihtiyacı açıktır.  Böylece devletimizin mali olarak bütçe açığını, örgütlerde performans açığını ve halk ile olan güven açığını kapatmasında bölgesel kalkınmanın önemli bir rol üstlenmesi sağlanacaktır. Öte yandan köy ve il sınırlarına sıkışan hemşeri dernekçiliği, bölge çapında etkinliklerle nefes alarak verimliliğini sağlayacak, ulusal düzeyde tüzel kişilikli aktörler haline gelebilecektir.

Batı Karadeniz küresel ısınma ile bölgenin lehine bir iklim kazanmıştır.  Akdeniz iklimi Egeye, Ege iklimi de Batı Karadeniz’e kaymaktadır. Hem de dört mevsimi yaşayarak. Bilindiği gibi Batı Karadeniz Acil Eylem Planı Kızılcasu Nevruz Bildirgesi’nde yer almıştır. Buna göre Bölgeye fırsat eşitliği sağlamak için, “Kabinede bölgeden bakanlar olması”, “bölgenin tamamının turizm bölgesi ilan edilmesi” ve “Batı Karadeniz Kalkınma Planı” yapılması talep edilmiştir. (Ateş, 2021).

Hemşeri derneklerinin realist olması gerekir. Batı Karadeniz Bölgesi işbirliğini yapması aklın gereğidir. Nefis gösterilerine feda edilemeyecek kadar da değerlidir.

Düşünün bir kere…. Sinop’un, Kastamonu’nun, Çankırı’nın, Bartın’ın, Karabük’ün, Zonguldak’ın, Bolu’nun ve Düzce’nin hemşerileri bir araya gelmiş. İstanbul örneğinden yola çıkmışlar: “Dünya başkentinin 8 ilçesinde, 31 Mart 2024 yılı yerel seçimlerine 8 aday çıkarılmış ve partisi ne olursa olsun bu adaylar desteklenerek bu illerin her birinden sekiz Batı Karadenizli belediye başkanı çıkarılmış. 31 Mart 2029 seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı Batı Karadeniz’den çıkmaz mı? 2033 seçimlerinde şu anda kabinede tek bir bakanı dahi bulunmayan Batı Karadenizli hemşerilerimizin ilk defa Türkiye de ve Dünyada Cumhurbaşkanı (Başbakan-Başkan) çıkardığını hayal edin…. NEDEN OLMASIN?

Kaynakça:

Aktaş E (2012). Türkiye’deki Hemşeri Derneklerinin Kırsal Yapıdaki Rolü. Ankara: Mülkiye dergisi, 36(3), 101-132.

Aktürk M (19 Aralık 2017). Hemşehri Dernekleri, İstanbul Times Haber Merkezi

İstanbul Times Haber Merkezi Haberihttps://www.istanbultimes.com.tr/hemsehri-dernekleri-makale,1173.html

Ateş S (2021).  a) https://strasam.org/stratejisiyaset/siyaset-bilimi/islamic-governance-islami-yonetisim-hak-ve-hurriyet-hareketi-173 b) https://strasam.org/ekonomi/kalkinma-iktisadi/bati-karadenizlilerin-firsat-esitligi-talebi-286
Bayburt Gündem (21 Ocak 2019).
http://www.bayburtgundem.com/dernekler/turkiyenin-ilk-hemseri-derneginin-yeni-genel-baskanligina-hicabi-h6829.html

Çiçek M. F. (2009).  Hemşeri Derneklerinin Sosyo-Kültürel Uyuma Etkisi. Adana: xxii-189.

Derbis (2022). https://www.siviltoplum.gov.tr/hemsehri-derneklerinin-bolgelere-gore-dagilimi  (19 Şubat 2022).

Kayar A (28 Şubat 2004). En Baskın Milliyetçilik Hemşericilik .

https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/en-baskin-milliyetcilik-hemsericilik-205911

ON BİRİNCİ KALKINMA PLANI (2018).  Kalkınma Sürecinde Sivil Toplum Kuruluşları Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Yayın No: KB: 3020 - ÖİK: 801. Ankara: Kalkınma Bakanlığı.

Doç. Dr. Selahattin ATEŞ
Doç. Dr. Selahattin ATEŞ
Tüm Makaleler

  • 21.02.2022
  • Süre : 8 dk
  • 3236 kez okundu

Google Ads