Site İçi Arama

siyaset

Dunning Kruger Etkisi Nedir? Patagonya Halkı Kifayetsiz İhtiraslı Politikacılardan Kurtulabilir mi?

Patagonya'nın da başına böyle kifayetsiz muhterisler musallat olmuşlar. Ülkeyi yönetmeye başlamışlar. Kendini yönetmekten aciz muhterisler, cahil cesaretleriyle her şeyi yapabiliriz edasıyla ülkenin her işine el atmışlar. Ülkenin tüm ayarlarını bozmuşlar.

Patagonya, Şili ve Arjantin'in güneyindeki bölgedir. Arjantin'deki Rio Colorado ile Şili'deki Bio Bio nehirlerinin güneyi ile Macellan Boğazı'nın kuzeyi arasında kalır. Magellan Boğazının güneyindeki Ateş Toprakları da Patagonya'ya dâhil edilebilir. Şimdi size burasını değil de, hayalimde gittiğim ama hiç gitmediğim insanların ülkesi Patagonya'dan bahsedeceğim. 

Bunu bir hayal ülkesinde geçen bir masal olarak görün lütfen. Biliyorsunuz, masallar çok tatlıdır. Biz insanların hayal ettiklerini zaman zaman gerçek gibi algılamamıza da sebep olabilirler. İşte bu Patagonya böyle bir ülke. Masalın ismi, "kifayetsiz muhteris kimdir?" 

Bu ülkede evvel zaman içinde hem kifayetsiz hem de muhteris olan bir adam yaşarmış. Ağzı laf yapar, kelimelerin sihirli dünyasında sörf yapma becerisi çok iyiymiş. Bu sayede etrafına bir sürü insanı da toplayabiliyormuş. Zaman içinde ülkesinde çok popüler hale gelmiş, sevenleri çiğ gibi büyümüş, toplanan kalabalıkları meydanlar almaz olmuş. İşte felaket de böyle gelmiş zaman içinde. Kifayetsiz muhteris ve avenesi neredeyse ülkenin ticaretini, para getiren her türlü piyasasını gerektiğinde her türlü hileye başvurarak bir güzel ele geçirmişler. 

Bu masalın bu bölümüne geldiğimde bir anda aklıma "Dunning-Kruger" etkisi geldi. Gittim daha önce okuduğum bu isimdeki kitaba tekrar baktım. Kitapta Amerikalı psikiyatristler Justin Kuruger ve David Dunning, “cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır” diye bir tez ortaya atmışlar. Bunu kitaplarında bilimsel verilere, istatistiklere dayandırmak suretiyle kanıtlama yoluna gitmişler. Buna göre, zihinsel alanda yapılan bir dizi uygulamanın sonucunda bu cehaletten mütevellit haddini bilmezlik durumunun ihtirasla birleşmesi halinde mesleki açıdan müthiş bir itici güç ortaya çıkıyormuş. 

Evet, işte bizim Patagonya'nın da başına böyle kifayetsiz muhterisler musallat olmuşlar. Ülkeyi yönetmeye başlamışlar. Kendini yönetmekten aciz muhterisler, cahil cesaretleriyle her şeyi yapabiliriz edasıyla ülkenin her işine el atmışlar. Ülkenin tüm ayarlarını bozmuşlar. Patagonya, Patagonya olalı böyle bir yönetim görmemiş. Anlayacağınız kitapta anlatılan Dunning-Kruger etkisini kendi halklarına yaşatmışlar. Yaptıkları iyi şeyleri kendi hanelerine yazmışlar, kötü şeyleri ise dış güçler yapıyor diyerek halkı kandırma yoluna gitmişler. Böylece halk da neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayamayacak hale gelmiş. Neticede, niteliksiz politikacılar, güç sahibi oldukça ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark etmeden Patagonya’yı yönetmeye devam etmişler. Patagonya’nın nitelikli insanları ise ‘biz bunu hak etmiyoruz’ diye sağda solda konuşsalar da, halk bunları hiç anlamamış, anlamak istememiş. Zira bunların iktidardakilerle mücadele edecek ihtirasları yokmuş. Böylece niteliksiz, kifayetsiz ama ihtirası yüksek olanlar nitelikli, kifayetli ama ihtirası olmayanları saf dışı bırakmış. Halka da kifayetsizlerin eline avucuna bakmak kalmış. 

Patagonya masalının sonu nasıl bitmiş bilemiyorum ama, gerçekten de niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir. Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler. Eğer nitelikleri belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin biraz da olsa farkına varmaya başlarlar. Aslında Dunning-Kruger etkisini formülüze eden iki yazar, bizim bilmediğimiz bir şey söylememişler. Sadece bunu güzelce herkesin anlayacağı şekilde anlatmışlar ve genelleştirmişler. Bu sendromun veya etkinin sadece Patagonya’ya özgü bir şey olmadığını, eğer dikkat edilmezse tüm dünya ülkelerinde olabileceğini, bundan da kifayetsiz muhterislere oynama alanı veren kifayetli ama ihtirası olmayanlar suçlu olacağını söylemişler. 

Türkçemizde konuyla ilişkili bir dizi deyim ve atasözümüz var: “boş kap, dolu fıçıdan çok ses çıkarır”, “cahilin cüreti çok olur”, “kifayetsiz muhteris (yetersiz ihtiraslı)”, “cesaret cehaletten gelir”, “ihtirası aklından (yeteneğinden) önde gelir” gibi. Bir de ‘'hem kel hem fodul’' olma durumu vardır ki, bence o da cehaletle yakın akrabadır. Bu, cehalet ve onun getirdiği ihtiras bencillikle de birleşti mi, ölümcül bir karışım oluşur. Ama madem bu durum bilimsel bir gerçeğe dönüşmüş, biz de irdeleyelim.

Kifayetsiz muhterisler hayatta çoğu zaman öne çıkar, şahsi olarak kifayetlilere nazaran daha başarılı olurlar. Fakat buradaki başarı, neyin başarısıdır? Kendilerinden başkasına, insanlığa bir faydası olur mu? Cevabı soruda gizli. Diğer taraftan gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar genellikle çalışma hayatında fazla alçakgönüllü davranarak öne çıkmaz, hatta ihtirassızlıkla suçlanırlar. Bu kariyer açısından belki bir eksikliktir. Zira iş yaşamında ihtiras ve cesaret olmadan bir şey başarmak mümkün değildir. 

Bununla birlikte iş yapma, üretim ihtirasıyla, kişisel hırsları birbirinden ayırmak lazım. Ne var ki gerçekten bilgili ve yetenekli insanların ekseriyeti cesur ve ihtiraslı bir duruş sergilemezler. Hem nitelikli hem hırslı, azimli insanları bulmak, hatta bunları siyasetin üst basamaklarında görmek, neredeyse kuyruklu yıldızın kayması ya da yabani otların arasından dört yapraklı yoncanın hayat bulması gibi bir şeydir. Öte yandan, ihtiras ve cesaretle donanmış vasıfsız cahiller ayrık otu gibi her tarafımızda değiller mi, dört bir yanımızda at oynatmıyorlar mı? 

Peki gerçekten ihtirassızlık bir suç mudur? Ceza, vasıfsızların yeteneklilerin önüne geçmesiyse, belki de suçtur! Suç ve Ceza’yı yazmak da ihtiras ister, küllerinden bir ülke kurmak da. Bu arada büyük Rus yazarı Dostoyevski’yi ve ülkemizin kurucusu Aziz Atatürk’e saygıyla anıyorum. Voltaire “İhtiraslar, geminin yelkenlerini şişiren rüzgârdır. Bazen gemiyi batırdığı olur, ama onsuz gemi yerinden kımıldamaz” diyor. 

Demokrasi, kifayetli ihtiraslı, bilgi insanları politika sahnesini taşımadığı müddetçe, kifayetsiz ihtiraslılar popülizmle ülke siyasetine, ülkelerin geleceğine yön vermeye başlarlar. Nitelikli insanları köşelerine çekilmemeye, Patagonya’yı kurtarmaya davet ediyorum. Patagonyalıları kifayetsizlerin ihtiraslarına mahkûm etmeyin. Belki bu çağrıma nitelikli birileri, biraz ihtiras yapıp cevap verir de Patagonyalılara bir yararımız dokunur. Masalın sonu da güzel biter.

Saygı dolu sevgiyle

Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Tüm Makaleler

  • 22.01.2024
  • Süre : 3 dk
  • 958 kez okundu

Google Ads