Site İçi Arama

siyaset

Hollanda’da Faşizm Neden Zafer Kazandı?

Wilders liderliğindeki Özgürlük Partisi (PVV), aldığı %23,5 oyla, toplamda 37 milletvekili çıkarmayı başardı. Geert Wilders, siyasi hayatı boyunca Türkiye ve İslam karşıtlığıyla tanınan bir siyasetçi. Seçim sonucu, Wilders ve Partisi'ne Hollanda'da dümenin başına geçme fırsatı verdi.

Hollanda’da Seçimi Aşırı Sağcı Geert Wilders ve Partisi PVV Kazandı

Hollanda’da genel seçim, 22 Kasım 2023 tarihinde gerçekleştirildi. 150 üyeli Temsilciler Meclisi için Hollandalılar sandığa gittiler. Ertesi sabah seçim sonuçları açıklandığında, Hollanda halkının, yaklaşık yirmi yıldır ülkenin siyasi sahnesinde yeri olmayan aşırı sağcı, İslam düşmanı, bu yönüyle şeytanlaştırılan bir partiye ve bu partinin liderine güçlü bir şekilde destek verdiği görüldü. Aşırı sağcı lider Geert Wilders büyük bir seçim zaferi elde etti. Wilders liderliğindeki Özgürlük Partisi (PVV), aldığı %23,5 oyla, toplamda 37 milletvekili çıkarmayı başardı. Geert Wilders, siyasi hayatı boyunca Türkiye'de de yakından izlenen ve bilinen bir siyasetçi. Seçim sonucu, Geert Wilders ve Özgürlük Partisi’nin bundan böyle Hollanda'ya farklı bir rota çizmek için neredeyse eşi benzeri görülmemiş bir demokratik meşruiyete sahip olmasını sağladı. Bununla birlikte Wilders’in Başbakanlık koltuğuna oturup oturamayacağı, bunun için gereken parlamento desteğini toplayıp toplayamayacağı henüz netleşmedi. 

Bununla birlikte Hollandalıların yaklaşık dörtte birinin kendisine oy vermesinden güç alan Wilders kendisinden oldukça emin konuşuyor, başbakan olacağına kesin gözüyle bakıyor. Wilders, "PVV artık görmezden gelinemez, ülkeyi biz yöneteceğiz." dedi.

Seçim öncesinde Hollanda’nın Başbakanı Mark Rutte, seçimlerde partisinin başına olmayacağını açıklayarak siyasetten emekli olmuştu. 2017 yılındaki seçimlerde Mark Rutte’nin rakibi Geert Wilders idi. Wilders, yabancı düşmanlığı teması üzerine kurulu seçim strateji, Rutte karşısında 2017 yılında başarılı olamamıştı. Rutte’nin olmadığı 2023 seçimlerinde aynı stretjiyle Wilders oyların çoğunluğunu alarak, partisinin birinci parti olmasını sağladı.

2017 Genel Seçimleri Öncesi Yaşanan Türkiye-Hollanda Diplomatik Krizinin Etkileri

2017 yılında 15 Mart’ta gerçekleşen genel seçimde, %21,3 oy oranı ile 33 koltuk kazanan mevcut Başbakan Mark Rutte'nin partisi liberal VVD (Halkın Özgürlük ve Demokrasi Partisi) seçimin kazananı olmuştu. İslam ve Avrupa Birliği karşıtı aşırı sağcı Geert Wilders'ın partisi PVV (Özgürlük Partisi) ise ,%1 daha düşük oy oranı ile 20 milletvekili kazanarak Hollanda’nın ikinci en büyük partisi olmayı başarmıştı. 2017 yılında Türkiye ile Hollanda arasında siyasi kriz yaşanmıştı. AKP yetkilileri, Nisan 2017’de yapılacak referandum öncesi, Hollanda’da yaşayan Türk vatandaşlarının oyunu alabilmek için bir toplantı yapmayı planlamış, ancak buna Hollanda Hükümeti sıcak bakmamıştı. 

Öyle ki, 11 Mart'ta (Hollanda’daki seçimlerden 4 gün önce) Hollanda’da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun katılacağı toplantı ve uçuş iznini Hollanda iptal etti. Aynı gün Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya ise propaganda için geldiği Hollanda'da persona non grata ilan edilerek ülkeden sınır dışı edildi. Erdoğan bunun üzerine, Hollanda yönetimine "faşist ve Nazi kalıntısı" suçlamalarını yöneltmiş, o dönemde izinli olarak Türkiye dışında bulunan Hollanda'nın Türkiye büyükelçisinin bir müddet görevine dönmemesini salık vermişti.

Türkiye ile yaşanan krizde Başbakan Rutte'nin takındığı tutum, tüm anketlerde başa baş gittiği yabancı düşmanı Wilders ile beklenmedik bir şekilde arasını açarak 2017 yılında birinci parti olmasının nedeni olarak gösterilmişti. Merkez sağda yer alan muhafazakâr CDU (Hristiyan Demokratik Parti), 19 koltuk kazanarak üçüncü büyük parti olurken, liberal-ilerici D66 (Demokratikleşme 66) partisi ise yine 19 koltukla dördüncü büyük parti oldu.

Hollanda Seçim Sonuçları: Avrupa Solu için Soğuk Duş

Görünüşe göre Hollandalılar "önce Hollanda" tipi bir liderliğe daha çok prim verdi. Wilders bu nedenle onaylandı. Aynı zamanda, Rutte Hükümetinin son on yıldaki yaygın elitizmine karşı, sınırsız göçün ve tüm felaket iklim politikalarının durdurulması da dahil olmak üzere bir protesto oylamasıdır. Hollanda siyasetinde bir U dönüşü çağrısı diyenlere de rastlanıyor.

Bunun en büyük kanıtı, PVV ile diğer büyük partiler arasında seçim sonuçları açısından ortaya çıkan devasa uçurumdur. Timmermans'ın ilerici yeşilleri ikinci oldu, ancak sadece %15,5 oy oranıyla, 25 sandalye ile meclise girebildi. Rutte’nin daha önce başında olduğu VVD, %15,1 oy oranıyla, 24 sandalye ile üçüncü sırada kaldı. CDU ve D66’nin gerilere düştüğü bu seçimlerde, %12,8 oy oranıyla 20 sandalye ile yeni kurulan düzen karşıtı ancak siyasi olarak yine kendisini merkeze konumlandıran Yeni Sosyal Sözleşme (NSC) partisi takip etti. Genel olarak bakıldığında ise bu seçimde muhafazakar partiler, çoğunlukla Wilders'in yararına olacak şekilde sandalye kaybetti. 

Lahey'deki ve tüm Avrupa'daki genel atmosfer 2016 ABD seçimlerini oldukça andırıyordu. Medya ve tüm müesses nizamın gözünde başbakanlık koltuğunun iki muhtemel adayı Yeşiller'den Frans Timmermans ve VVD'nin yeni başkanı ve Adalet Bakanı Türk asıllı Dilan Yeşilgöz'dü. 2016’da Trump karşısında Demokratlar Hillary Clinton'ın zaferine tamamen odaklanmıştı. Hatta Newsweek; Madam President başlıklı özel sayısının 125.000 kopyasını erkenden dağıtmaya bile cüret etmişti. Öte yandan seçim öncesinde BBC, Yeşilgöz'ün ekibinin Hollanda'nın ilk kadın başbakanı için kadeh kaldırmaya başladığını, ancak halkın aklında çok farklı bir şey olduğunu öğrendiklerini bildiriyordu.

VVD kaybetti çünkü Yeşilgöz; partisini göçü sınırlama yönünde kanalize ederken, Wilders gerçek göçmen karşıtı kişi olarak öne çıktı. Yeşilgöz’ün, göç tartışmasının dışında kalması söz konusu olamazdı. Göç sorunu, konut krizi ve çok eleştirilen iklim önlemleri konuları bir araya geldiğinde, Hollanda seçmeninin gözünde bu üç konuda yanlış giden her şeyin faturası 14 yıldır ülkeyi idare etmekte olan VVD’ye kesildi. 

Yeşilgöz seçim sonucundan kendince ders çıkarmışa benziyor. Seçmenin yeterince VVD tarafından dinlenmediğini vurguluyor. Bir sonraki seçimde halkla daha iç içe bir seçim stratejisi izleyeceğini vaat ediyor. Öte yandan Yeşillerin lideri Timmermans ise deneyimli bir siyasetçi olarak Wilders'ı hedef aldı ve aşırı sağcı Wilders’a karşı “Şimdi demokrasiyi savunma zamanıdır" çıkışını yaptı.

Gerçekten de Avrupalı elitler bu sonuçlara bakarken giderek daha endişeli görünüyor. Wilders liderliğindeki olası bir Hollanda Hükümeti’nin Brüksel'deki mevcut statükoyu bozması bekleniyor. Örneğin Wilders ve partisi PVV, Ukrayna'ya daha fazla yardım gönderilmesine karşı olduklarını saklamıyorlar. AB'nin federalist yapısına şiddetle karşı çıkıyorlar. Daha derin bir entegrasyona yönelik çaba gösterilmesini savunuyorlar. Ayrıca göç karşıtlığını bir kimlik olarak benimseyen PVV’nin Orta Avrupa'daki göç karşıtı ülkelerin sadık bir müttefiki olması bekleniyor. 

Siyaset Bilimcilerin çoğunluğu; Hollanda seçimlerini, Avrupa genelindeki seçim eğilimlerinin doğru okunabilmesi adına bir ön gösterge olarak kabul ediyorlar. Eğer Hollandalı seçmenler en çok göç, hayat pahalılığı krizi ve yeşil dönüşümün ekonomik sonuçlarından endişe duyuyorsa, bu temalar muhtemelen gelecek yıl yapılacak Avrupa Birliği seçimlerini de yönlendirmesi bekleniyor. Bunun anlamı, Avrupa genelinde sol oylar erozyona uğrarken, özellikle muhafazakâr, milliyetçi ve göç karşıtı sağ oylar yükselişe geçecektir. Bu da Brüksel'in sol kanadı için bir felakete dönüşebilir.

Beyaz Elitizm Rüzgârı ve Hollanda

Son yıllarda Amerikan toplumunda ırksal üstünlük inançlarının, hükümet karşıtı aşırıcılığının, nefret ve hoşgörüsüzlüğün tezahürleri yayılmaya başladı. Bu konuya yönelik görüş ve değerlendirmelerimi, “Amerikan Sağı, Batı Toplumlarında Yurtiçi Terör Eylemlerini Özendiren, Dünyayı Bölen Ayrılıkçı Bir Role Neden Soyundu?” yazımda ifade etmiştim. (https://strasam.org/ua-iliskiler/uluslararasi-sorunlar/amerikan-sagi-bati-toplumlarinda-yurtici-teror-eylemlerini-ozendiren-dunyayi-bolen-ayrilikci-bir-role-neden-soyundu-2429)

Bu yazıda “Büyük Değişim Teorisi” ve önemini vurgulamıştım. Bu teori; beyaz olmayan bireylerin, beyaz seçmenlerin siyasi gücünü zayıflatmak için kasıtlı olarak ABD ve Batı ülkelerine getirildiğini iddia eden "büyük ikame (replacement)" yaklaşımı veya paranoyası olarak karşımıza çıkıyor. Amerika içinden yükselen bu ‘beyaz elitizm’ diyebileceğimiz üstünlükçülük iddiasına sarılan bu dalga, dünya toplumlarında da kendisine kültürel olarak taraftar bulabiliyor. Amerikan tarzı ırkçı, antisemitik, homofobik, İslamofobik vb. gerekçeler örnek alınıyor, terör eylemlerinde temel ideoloji olarak referans olarak kullanılıyor. 

Örneğin, 2022 yılının Ekim ayında Slovakya'nın Bratislava kentinde bir gey barda iki kişi ırkçı ve homofobik görüşleri benimseyen bir adam tarafından öldürüldü. Saldırganın silahını ateşlemeden önce yayınladığı manifesto, beyaz üstünlükçü ideoloji ile dayanışma ve yakınlık ifade ediyordu. Silahlı saldırganın 2022 başlarında New York, Buffalo'da siyahların yoğunlukta olduğu bir bölgedeki bir süpermarkete düzenlenen ve beyaz üstünlükçülüğü savunan terör saldırısının kendisine ilham verdiğini belirtmesi de dikkate değer diğer bir ayrıntıydı. 

Nitekim, beyazların üstünlüğünü ve göçmenlere karşı Hollanda coğrafyasının korunması gerektiğini savunan görüşler 2023 seçimlerinde halkta karşılığını buldu. Beyaz elitizm dalgası Hollanda’ya kadar ulaşmış oldu. 7 Ekim Hamas saldırısı sonrası yaşanmakta olan İsrail-Hamas çatışmasının da Hollanda’daki seçimler için bir katalizör işlevi gördüğü kanaatindeyim. Beyaz üstünlükçülüğü savunanlar tarafından halihazırdaki Hamas’ın çıkışı, ulusal bir kurtuluş hareketinden ziyade İsrail’i yok etmeyle eşdeğer bir hareket olarak görülüyor. Hamas’ın parti tüzüğü, programı, Gazze’de kurduğu şeriat düzeni, örgütlenme yapısı dinsel içerikli olarak değerlendiriliyor. Bu durum, Hamas’ın İsrail karşısında, Müslüman olmayan ülkeler nezdinde, özellikle de beyaz elitizmin yaygınlaşmaya başladığı Avrupa toplumlarında destek görmemesine neden oluyor. İsrail ne yaparsa yapsın, üstünlükçülerin yanında yer almak istedikleri, kültürel olarak kendilerinden kabul ettikleri tarafı temsil ediyor.

İsrail-Hamas Çatışmasının Hollanda Seçim Sonuçlarına Etkisi

Siyasal İslamcılar dünyada Hamas’a yoğun bir sempati olduğu şeklindeki kendi propagandalarına kendileri inansalar da gerçek onların sandığının aksi yönde cereyan ediyor. Batı ülkelerindeki İsrail karşıtı mitinglere katılan solcu, woke çizgisindeki ve LGBT gibi grupları referans alarak, Hamas’ın desteklendiği yanılsaması gözlerimizi boyamamalıdır. Gerçekte bu grupların motivasyonu Filistin’e destekten çok kendi ülkelerindeki sisteme karşıtlıktan kaynaklanıyor. Değilse Hamas ile uyuşan hiçbir yanları bulunmuyor.

Samuel Huntington, “Medeniyetler Çatışması” adlı eserinde “modernleşmeyle istikrarsızlaşan küresel politikanın kültürel eksende yeniden biçimlendiğini”, benzer kültürlerin birbirlerine yaklaşma eğilimi gösterdiğini iddia etmişti. Gerçekten de eğer doğru okursak, günümüz dünyasında uluslar arasındaki ortaklıkları ve zıtlıkları esasında ait olduklarına inandıkları kültürel kimlikler belirliyor. 

İsrail-Hamas savaşının ve ardından Avrupa sokaklarında yaşanmakta olan İsrail karşıtı gösterilerin, ortaya çıkan kargaşanın, Hollandalı seçmenlerin tercihleri üzerinde potansiyel bir rolü oldu. Hollanda seçimleri; 7 Ekim'den bu yana Avrupa'daki ilk büyük geri bildirim olarak da önem arz ediyordu. Filistin yanlısı mitingler; Hollanda genelinde sınırsız göç gerçeğine halkın uyanmasına neden oldu ve ‘göç karşıtı’ bir oy tercihi seçim sonuçlarını belirleyen esas faktör oluverdi.

Filistin lehine gösterilerle birlikte Avrupa’daki göç karşıtı hareketler, Hollandalılara bu seçimde kim olduklarını hatırlatan tetikleyicilerdi. Bir bakıma Hollandalılar, Wilders’a oy vererek, ülkelerinde Filistinliler dahil tüm göçmenleri istemediklerini ifade ettiler. Burada ‘beyaz Avrupalı’ imajına göre kendini konumlayarak oy kullanan Hollandalı seçmen, kendisine daha yakın gördüğü İsraillilerin tarafında yer aldığını da tescillemiş oldu. 

Geert Wilders Kimdir? Başbakan olursa Türkiye-Hollanda İlişkisine Etkisi Ne Olur?

Uzun zamandır Hollanda solunun, hatta tüm yerleşik siyasi elitin öcüsü olarak görülen 60 yaşındaki Geert Wilders, 2006 yılından bu yana Özgürlük Partisi'nin (PVV) liderliğini yapıyor. 17 yıldır Temsilciler Meclisi'nde milletvekili olarak görev yapıyor. Wilders yıllar boyunca Üst Meclis'te, Avrupa Parlamentosu'nda, Eyalet Devletleri'nde ve bazı belediyelerde görev alan aktif bir siyasetçi olarak biliniyor. Diğer partilerin aksine, PVV üyesi olmayan bir parti. Wilders, partinin tek üyesi. 

Wilders, Müslüman ülkelerden kitlesel göç yoluyla gelen İslam dalgasının yayılmasına karşı çıkan bir siyasetçi olarak ünlendi. İslamiyet’i adeta ülkesi ve halkı için bir tehdit olarak gördüğünü hiçbir zaman saklamadı. Bu yöndeki ısrarlı tutumu, söylemleri ve yüksek sesliliği nedeniyle, Hollanda’da diğer parti liderleri tarafından düzenli olarak hükümete katılımdan dışlanan bir siyasetçi oldu. Seçmenler arasındaki popülaritesine rağmen, yönetimde kendine yer bulamıyordu. Wilders; Hollanda'nın daha fazla İslamlaşmasını durdurmak için Arap ülkelerinden, Kuzey Afrika’dan Hollanda’ya ulaşan düzensiz göçün tamamen durdurulması gerektiğine inanıyor. 

Müslümanlara karşı herhangi bir kötü niyet beslemediğini ifade etse de Wilders İslam'ı “şiddet içeren bir din” ve “hoşgörüsüz ve faşist bir ideoloji” olarak nitelendiriyor olması, doğal olarak bizim gibi Müslümanlar arasında rahatsızlığa yol açıyor. İslam’ı faşist bir din olarak gösterme çabasındaki Wilders ise bu katı tutumu nedeniyle, ironik bir şekilde, Hollanda’daki siyasi rakipleri tarafından sık sık faşist olarak nitelendirildi. Şimdi bu faşist lider, Hollanda’nın başbakanı olmaya en yakın kişidir. Bu arada Başbakan olması halinde Wilders da Türkiye gibi halkının çoğunluğu Müslüman olan bir ülkeyi, AB içinde görmek istemeyeceğini, bunun için mücadele edeceğini saklamıyor. Sanıyorum, Hollanda ile Türkiye arasında 2017 yılında yaşanan diplomatik krizin daha büyüklerini yaşamaya hazır olmamız gerekiyor.

Kaynakça

Tamás Orbán, Tristan Vanheuckelom, “Geert Wilders, Bogeyman to the Left, Now in Driver’s Seat”, EuropeanConservative, 23 November 2023, https://europeanconservative.com/articles/analysis/geert-wilders-bogeyman-to-the-left-now-in-drivers-seat/

Buğra Kadir Koçer, “Hollanda Seçim Sonuçları Analizi”, Sakarya Üniversitesi Diaspora Araştırmaları Merkezi, 2017, https://diam.sakarya.edu.tr/tr/icerik/12559/58911/hollanda-secim-sonuclari

Kayahan Uygur, “Gözlerden kaçan ayrıntı... Hamas'ın asıl zararı... Adım adım işleyen plan”, Odatv, 26 Kasım 2023, https://www.odatv4.com/yazarlar/kayahan-uygur/gozlerden-kacan-ayrinti-hamasin-asil-zarari-adim-adim-isleyen-plan-120013271

Dr. Hüseyin Fazla
Dr. Hüseyin Fazla
Tüm Makaleler

  • 28.11.2023
  • Süre : 5 dk
  • 1266 kez okundu

Google Ads