İtalya’nın İlk Kadın Başbakanı Meloni Başarılı Olabilecek mi?
Meloni Hükümetinde, ortaklarından Forza Italia’nın başkan yardımcısı, Avrupa Parlamentosu eski başkanlarından Antonio Tajani'yi Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev yapacak. İttifak’a dahil olan Lig Partisinin lideri lideri Matteo Salvini de Başbakan Yardımcılığı ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı oldu. Meloni’nin partisi FdI'den ise Savunma Bakanlığını Guido Crosetto ve Adalet Bakanlığını Carlo Nordio yapacak.
İtalya 25 Eylül'de gerçekleştirilen seçimlerin galibi Giorgia Meloni’nin İtalya'nın Kardeşleri Partisi (Fratelli d'Italia) oyların %26’sını almış ve hükümet kurmaya hak kazanmıştı. Nitekim, 22 Ekim'de Meloni ülkenin ilk kadın başbakanı oldu.
Meloni Hükümetinde, ortaklarından Forza Italia’nın başkan yardımcısı, Avrupa Parlamentosu eski başkanlarından Antonio Tajani'yi Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak atadı. İttifak’a dahil olan Lig Partisinin lideri lideri Matteo Salvini de Başbakan Yardımcısı ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı olarak görev yapacak. Meloni’nin partisi FdI'den ise Savunma Bakanı Guido Crosetto ve Adalet Bakanı Carlo Nordio oldu.
Kabinenin oluşumuna ilişkin hararetli tartışmalara ve İtalyan siyasetinin karmaşık yapısına rağmen, Meloni ilk hükümetini kurmayı başardı. Şimdi yeni hükümetin içerde ve dışarda yapacağı icraatların neler olacağı merak ediliyor.
Meloni, İtalyan siyasetinde yeni bir lider sayılıyor. FdI, on yıl önce Silvio Berlusconi'nin Özgürlük Halkı partisinden kopan merkez sağ parti olarak kuruldu. Berlusconi’nin çizgisinden daha sağda yer alan Meloni’nin partisinin, Mussolini’nin çizgisine daha yakın bir yerde konumlandığı iddia ediliyor.
Siyasi yelpazeye yönelik bu çarpıcı iddialara rağmen Meloni, değişim vaat eden düzen karşıtı bir profile sahip olduğu için İtalyanların tercih ettiği bir lider oldu. Böylelikle İtalyan sağ oylarının çoğunluğunun kendisine yönelmesini sağladı.
Meloni'nin her şeyden önce pragmatizmle ülkesini yönetmesi ve durağan seyreden, yüksek borçluluk oranıyla dikkat çeken İtalya ekonomisine dinamizm kazandıracak pratik reformlar yapması bekleniyor. Öte yandan sergileyeceği yönetim tarzı henüz bilinmiyor, sadece spekülatif yorumlar yapılıyor. Bu nedenle, Meloni’nin ‘bilinmezliği’ hakkında soru işaretlerini gündeme taşıyor. Nasıl bir başbakan olacağı, performansı merakla bekleniyor.
Meloni, zaman zaman başını ağrıtan ve kendisinin üzerine adeta yapışan “faşizm” yakıştırmalarını bir kenara bırakmış gözüküyor. Yine de siyasi rakipleri işler kötüye giderse kendisine bu etiketi yapıştırmak çekinmeyeceklerdir. Faşizmin en yıkıcı ve tehlikeli unsurları (tek parti yönetimi, iç siyasi şiddet, militarizm ve emperyalizm), üç partinin ittifakı ile kurulan Meloni hükümeti için geçerli olmayacak faktörler olarak gösteriliyor. Ayrıca Meloni, seçim öncesinde defalarca anti-demokratik aşırı sağ ideolojileri kınayan açıklamalar yapmıştır. Öte yandan, Meloni’nin göçmen karşıtı duruşu, laik solu ve radikal İslam'ı İtalya'nın "köklerine" yönelik tehditler olarak eleştirmesi, aşırı milliyetçiliğe varan görüşleri ve LGBTQ+ değerlerine karşı çıkması faşist olduğunun kanıtı olarak gösteriliyor. İtalyan aşırı sol kesiminde yer alan siyasi partilerin sahiplendiği bu konuların çoğunda Meloni bir uzlaşı göstermeye yanaşmıyor. Bununla birlikte Meloni’nin bu duruşunu faşistlikle bağdaştırmanın doğru olmadığını savunanlar çoğunluktadır.
Meloni, kurduğu hükümetin Batı'ya ve Batı değerlerine sıkı sıkıya bağlı kalmaya devam edeceğini deklare etti. Parlamentoda yaptığı ilk konuşmada da bu hususları özellikle vurguladı. Zaten Batı dünyasının önde gelen ülkelerinden olan İtalya’nın Avrupa dışında bir siyaset izlemesi beklenmiyor. Ancak, 2019 yılında dönemin Başbakanı Giuseppe Conte’nin Çin yanlısı adımlar atmış olması da unutulmuyor, Batı toplumunda İtalya’ya karşı güveni sarsan bir yöneliş olarak gösteriliyor. Çünkü bu yönelik bir anda Atlantik'in iki yakasında büyük bir tedirginliğe neden olmuştu. Sonraki Başbakan Mario Draghi döneminde İtalya, Çin yanlısı tutumundan geri adım atarak, bir bakıma durumu düzeltmeye çalıştı. Üstelik Draghi, Çin'in İtalyan ekonomisine daha fazla nüfuz etmesinin de önüne geçti. Her yerde altın hisse kuralını devreye soktu. Böylece İtalyan-Çin iş birliğinin hızla soğumasına neden oldu. Bununla birlikte Draghi’den sonra Meloni'nin klasik Batı yanlısı bir ekonomi politikası yerine sıkışan ekonomiyi kurtarmak için Çin yatırımlarına yönelip yönelmeyeceği konusu yine de merak uyandırıyor.
Tüm Avrupa ekonomilerine benzer şekilde İtalyan ekonomisi de pandeminin ve Rusya-Ukrayna Savaşının dinamiklerinden ağır bir şekilde etkilendi. Meloni muhtemelen AB’den kırılgan ekonomisini ayakta tutabilmek için daha fazla mali destek talebinde bulunabilir.
Meloni’nin AB içinde şahin kanadı temsil edecek bir dış siyaseti izleyeceğini düşünüyorum. Zira Meloni, Ukrayna'ya desteğini, Putin'e karşı olduğunu ve koalisyon içindeki hassas dengeyi bozma pahasına da olsa İtalya'nın diğer Avrupalı güçler gibi yaptırım uygulamaya devam etmesi gerektiğine inandığını belirtiyor. Hollanda’nın, son dönemde yaptırımların gevşetilmesi yönünde AB kararlarına aykırı ulusal karar almasının aksine, Meloni liderliğindeki İtalya'nın bu tür yaptırım karşıtı çıkışlara sıcak bakmayacağını söyleyebiliriz.
Bu arada Ruslara karşı Meloni’nin elini bozabilecek bir siyasi unsur bulunmaktadır. İtalya'nın en büyük muhalefet partisinin lideri Enrico Letta, Putin'in haksız savaşını şiddetle eleştirse de ittifakın diğer üyeleri Enrico gibi Meloni'nin yanında yer almayabilir. İttifak içinde yer alan partilerden Lega lideri Matteo Salvini ve Forza Italia lideri eski başbakanlardan Silvio Berlusconi yaptırımlara karşı bir duruşa sahipler. Hatta açık açık Putin’i haklı gördüklerini ifade ediyorlar, Putin’i savunuyorlar. 89 yaşına giren ve Putin’in dostu olarak ünlenen Berlusconi’nin tutumu daha da öne çıkıyor, Meloni hükümeti için erken baş ağrısı olmaya aday gösteriliyor. Berlusconi; İtalyan kamuoyu önünde, Putin'in (demokratik yollarla seçilmiş) Ukrayna hükümetini alaşağı etme isteğini makul gördüğünü, Ukrayna Hükümet üyelerinin “iyi insanlarla" değiştirilmesi gerektiğini, Putin’in bu nedenle Ukrayna’yı işgal etme teşebbüsünü başlattığını öne sürecek kadar ileri gitmişti. Eski başbakanın bu kişiselleştirilmiş politikasının tonu ve varlığı, Meloni için rahatsızlık unsuru olarak önünde duruyor.
Meloni’yi rahatlatacak tek şey, ittifak mutabakatında Batı kurumlarına, AB’ye, NATO’ya tam bağlılık ifadesinin yer alıyor olmasıdır. Ukrayna tarafında olmak bu kapsama giriyor. Nitekim yeni Başbakan 28 Ekim'de Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ile görüşerek Ukrayna'ya yeni yardım sözü verdi.
Meloni’nin kurduğu yeni İtalyan hükümeti, bölünmüş bir parlamento ve çok sayıda ulusal politika önceliği konusunda iç görüş ayrılıklarıyla karşı karşıya bulunuyor. Yine de Meloni, mali açıdan daha temkinli bir muhafazakâr yaklaşım benimsemeye yatkın duruyor. İttifak ortakları ise geleneksel olarak daha geniş kapsamlı bir popülist ekonomiye yönelmesi için Meloni’yi sıkıştırmak isteyeceklerdir. İdeolojik benzerliklere rağmen, göç politikaları da ittifak üyeleri arasındaki farklı yaklaşımların ortaya çıkabileceği bir alan olarak gösteriliyor.
Tüm sorunlara rağmen, İtalya’nın ilk kadın Başbakanı olarak tarihe geçen Meloni’nin güçlü bir kabine kurduğu biliniyor. Bu hükümete güven duyulmasını sağlıyor. Hatta yapısal reformlara imza atabilecek bir hükümet bile olabileceği konuşuluyor. Bu yönüyle İtalya’nın Demir Leydisi olmaya aday olan Meloni’nin ülkesini demir yumrukla yöneteceğini ve mali açıdan İtalya’yı beklenen düzlüğe çıkaran bir siyasi lider olabileceğini değerlendiriyorum.