Kılıçdaroğlu'nun Son Çıkışı Ne Kadar Mantıklıydı?
Ama başta verdiğim örnekte olduğu gibi bu çıkış şoförün adeta aniden frene basması gibi, belki de direksiyonu aniden sert bir şekilde sağa sola çevirmesi gibi bir etki yaptı. Yani bence yöntem yanlış! Üzerinde çok düşünülmeden yapılmış bir çıkış, yanlış burada. Yoksa bu çıkışın özü yanlış değil!
Diyelim ki belediye otobüsündeyiz, içerisi çok kalabalık, özelikle kapı önü çok sıkışmış, içeriden sesler geliyor, ilerleyelim lütfen.
Şoförün bu durumu düzeltmek için, bir anlamda duruma hâkim olmak için ani bir fren yaptığını düşünün.
Herkesin neredeyse yere yıkılacağı derecede sert bir fren. Herkes neye uğradığını şaşırıyor, bir yerlere tutunabilenler sert frenden çok etkilenmese de, özellikle sıkışık bölümdekiler neredeyse yere yıkılıyorlar. Belki de aralarındaki bazıları neredeyse insanların basıncından nefessiz kalıyorlar.
Sizce şoför doğru mu yapmıştır? Hem de böyle beklenmedik anda aniden yapılan anlamsız bir hamleyle.
İşte Kılıçdaroğlu'nun son çıkışı bende bu hissi uyandırdı.
Sorun neydi? Ülke iyi yönetilemiyor, liyakat yok, ülke ekonomisi berbat olmuş, yoksulluk diz boyu. Baskı rejimi, sansür yasası, toplumsal dejenerasyon, daha başka başka sorunlar.
Ama sen bu duruma çözümler üreterek, halka çözümlerini anlatacağına, zar zor kurulmuş millet masasında daha güçlü olması gereken bağları pekiştireceğine, sanki bir faydası olacakmış gibi bambaşka bir konuyu gündeme getiriyorsun. Niye?
Bütün şimşekleri üstüne çekerek, tam da iktidarın aradığı fırsatı bir anlamda gümüş tepside sunuyorsun, zaten dertlerin gündemde olmasından bunalmış olan iktidar için bir nefes oluyorsun, tam da iktidarın istediği gibi bambaşka bir gündem için yol oluyorsun.
Bu çıkış yeterince düşünülerek mi yapılmış. Muhalefete yakın basın mensuplarının aldıkları kulis bilgilerine göre hayır!
Parti içinde bile daha dün arkamda mısınız diye teyit almana rağmen, bu çıkışla farklı seslerin yükselmesine sebep oluyorsun. Demek ki parti içinde bile bu konuda yeterince bilgi alışverişi yapmamışsın. Farklı sesler çıkmaya devam ediyor ve verilen bu ilk tepkiler bile hemen iktidar açısından kara propaganda malzemesi yapılıyor.
Millet masasında ortak kararla mı alınmış bu çıkış? Yine hayır! Hemen farklı yorumlar yapılıyor. Belli ki masada daha önce bu konu gündeme gelmemiş.
Halbuki daha geçtiğimiz haftalarda ortaya çıkan tartışmalara zar zor engel olabilmişken, nedir bu şimdi? Niye halen daha ortak karar aldıktan sonra bir açıklama yapılmıyor?
Evet, aslında niyet belli. Helalleşme diye özetleyebileceğimiz, belki de çok masum bir sebebi var.
Esnaf gezilerinde, çeşitli şekilde halk ile yapılan görüş alışverişlerinde çokça gündeme gelen bir soruya, aslında bir çekinceye cevap anlamında bir çıkış aslında bu.
Mütedeyyin kesimdeki eğer muhalefet iktidara gelirse kazanımlarının sekteye uğrayıp uğramayacağı çekincesine bir cevap. Hayır, kazanımlarınıza halel gelmeyecek!
İktidarın bunca yıl dilinden düşmeyen ve propaganda amaçlı bir korku yayma söylemi haline gelmiş olan başörtüsü konusuna artık bir ön alma, kötü propagandaya bir dur deme çabası.
Yani bu açıdan bakılırsa mantıklı bir çıkış gibi görünüyor. Geçmiş yıllarda bu konuda yapılmış yanlışların adeta muhalefet açısından bir öz eleştirisi.
Ama başta verdiğim örnekte olduğu gibi bu çıkış şoförün adeta aniden frene basması gibi, belki de direksiyonu aniden sert bir şekilde sağa sola çevirmesi gibi bir etki yaptı. Yani bence yöntem yanlış! Üzerinde çok düşünülmeden yapılmış bir çıkış, yanlış burada. Yoksa bu çıkışın özü yanlış değil!
Üstelik iktidar açısından da beklenmedik fırsat oldu!
Hadi bakalım, onlar da şimdi anayasal değişikliği gündeme getirdiler. Ama yanında da acı sosuyla. Yapmışken aile mevhumunu güçlendirecek tedbirler de alalım diyorlar. Kim itiraz edebilir ki?
Amaç bambaşka baskılar olsa da bu söylem bile yeterince güçlü bir söylem. Aile! Tüm kültürlerde kutsal!
Bu baskı rejimine itiraz ederek, yok, ben sadece başörtüsü konusunda destek veririm desen zaten kim duyar?
İktidarın farklı amaçlarına, özgürlükleri kısıtlama maksadına karşı durmak için mecbur kalacaksın, anayasa değişikliği teklifine hayır diyeceksin. Çünkü iktidar her seferinde olduğu gibi ana konunun yanında istediği başka değişiklikleri de teklifine sokuşturarak, senin hayır demene sebep olurken, söylemlerinde seni başörtüsü konusunda samimi olmamakla suçlayacak. Başörtüsü konusu yine söylemlerindeki ana konu olacak.
İnsanlar kime inanacak? Sana mı, iktidara mı? Dediğim gibi artık istediğin kadar sebep anlatmaya çalış, duyuramazsın. İktidarın bu basın ağındaki etkisi altında, sesini duyurmak istediğin çevrelere sesin gitmez.
Üstelik insanlar duymak istediklerini duyup, duymak istemediklerine kulaklarını tıkıyorlar. Adeta toplumsal bir hastalık haline gelmiş durumda bu davranış biçimi.
Evet, sonuçta bir samimiyet testi oldu bu çıkış, bir turnusol kâğıdı adeta. Ama aynı zamanda bu teste sen de tâbi tutulacaksın. Üstelik sonuç iktidar tarafından bulandırılarak topluma aktarılacak. Yani turnusol kâğıdı yanlış tespit de yapabilir, yapmasa da en azından iktidarın gösterdiği yönü, bir anlamda algı öyle olacaktır.
Peki değdi mi bu çıkışa? Amacına ulaştı mı yaptığın bu ani çıkış?
Bence neticeyi zaman gösterecek, ama şimdilik iktidarın el yükseltmesiyle ters tepti gibi görünüyor dışarıdan. En azından bu propaganda çoktan yapılmaya başlandı. Başka ne bekliyordun ki, bunca yıldır taktikleri çözemedin mi?
Belki insanların vicdanlarında bir yer bulmuştur bu çıkışın, sessiz gönüllerde belki kabul edilmiştir. Fakat yine de Kemal Bey iyi insan, iyi niyetli, ama bu CeHaPe zihniyeti bozuk algısını değiştirmeye yetmeyecek. Amaç Kemal Kılıçdaroğlu'nu yüceltmek mi, yoksa partiyi iktidara taşımak mı?
Bence kısa vadede işe yaramayacak. Çünkü şimdilik bu çıkış daha yüksek çıkan seslerce tam gollük pas olarak algılanıyor. Doğal olarak da iktidar gol atma hevesinde. Bakalım işin ucu nereye kadar uzanacak.
Benim bu konudaki şahsi görüşümün çok da önemi yok aslında, ama kıyafetler ve inançlar üzerine geçmiş yazılarımda yazdığım gibi bana göre kim ne isterse giysin, kim neye inanıyorsa inansın, hepsine saygılıyım.
Ancak bu konu özelinde asıl eleştirim, öncelikle bu tarz sert frenlere hiç ihtiyaç olmadığı yönünde.
Kalan dar sürede ortak akıl ve söylemin gücünün daha fazla olacağı, muhalefetin söylemlerinde ortak dilin ve görüşlerin toplum önünde daha çok etki edeceği yönünde.
Her zaman dediğim gibi, tane tane, herkesin anlayabileceği düzeyde, hatta benim de anlayabileceğim seviyede bir söylemle bu ülkeyi düze çıkarabilecek çözümlerin ortaya konması bence çok daha önemli.
Çözüm ortak akıl, başka çaresi yok!
Tabii ortak aklın ürünlerinin sadece millet masası sözcüleri tarafından dile getirilmesi, birlik olunduğunun topluma gösterilmesi, ispat edilmesi, bu daha önemli bence.
Buradan böyle görünüyor işte, naçizane görüşlerimi belirteyim istedim.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılar