Protestolar Bir Hak mıdır?
Toplumsal hareketler sisteme ve kurulu düzene yönelik siyasi ve ekonomik içerikli hareketlerdir. İnsanlar seslerini duyurma şansları olmadığında veya isteklerini duyurmaktan yoksun bırakıldıklarında, toplumsal hareketler ortaya çıkar.
“I have a dream...”
Martin Luther King
Toplumsal hareketler sisteme ve kurulu düzene yönelik siyasi ve ekonomik içerikli hareketlerdir. İnsanlar seslerini duyurma şansları olmadığında veya isteklerini duyurmaktan yoksun bırakıldıklarında, toplumsal hareketler ortaya çıkar. Bir hareketin toplumsal hareket olarak nitelendirilebilmesi için; dayanışma üzerine kurulu olması, bir çatışma içeriyor olması ve içinde yer aldığı sistemin sınırlarını zorlaması gerekir.
21.yüzyılın başından itibaren demokrasilerin gerilediği ve yerleşik liberal demokrasiler olarak bilinen Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde bile hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı otoriter rejimler çoğalmıştır. Aslında tam anlamıyla bulaşıcı hastalık gibi yayılmaya başlamıştır. Soğuk Savaş sonrasından itibaren günümüzdeki otoriter rejimlerin özelliği askeri yönetim değil de sivillerin yönetimi olarak karşımıza çıkıyor. Ama nasıl bir sivil yönetimi! Hak ve özgürlüklerin kısıtlı olduğu, seçimlere rağmen iktidar değişikliğinin engellendiği tek adam rejimlerinin ortaya çıktığı otoriter yönetimdir. Otoriter rejimler otoritenin devamlılığını sağlamak için kitlesel ayaklanmaların meydana gelmesini önlemek isterler. Bunu sağlamak için de düşük yoğunluklu baskı teknikleri uygulayarak ayaklanma ve isyanları caydırmaya çalışırlar. Basit ve gündelik denebilecek çatışma ve olaylar polis ya da diğer özel iç güvenlik birimleri tarafından bastırılır. Ancak, örgütlü ve şiddet olaylı gösteriler söz konusu olduğunda ordu kullanılır ya da Kazakistan’da olduğu gibi başka otoritelerden yardım alınır. Bu gibi durumlarda ordunun rejimi koruma istek ve gücü hayati önem taşır; yoksa otoriter rejimler büyük oranda savunmasız hale gelirler. Orta Doğu’da 1970’lerin sonundan itibaren 40 seneye yakın bir zaman tek adam rejimleri darbe tehdidiyle karşılaşmadan, ortaya çıkan muhalif ses ve protesto gösterilerini polis gücüyle bastırarak devam etmişlerdir. Buna Ürdün’de Kral Hüseyin bin Talal (1952-1999), Suriye’de Hafız Esad (1971-2000), Mısır’da Hüsnü Mübarek (1981-2011) ve Irak’ta Saddam Hüseyin (1979-2003) örnek olarak verilebilir.
Toplumsal hareketlerin, 80’li yıllardan itibaren sayıca giderek artmaya başladığını görüyoruz. Sadece sayıları artmadı, küreselleşme ve iletişim teknolojisinde yaşanan gelişmeler ile birlikte toplumsal hareketlerin örgütlenme biçimlerinde, ele aldıkları konularda, amaçlarında ve harekete katılan bireylerin profillerinde de değişiklikler oldu. Taleplerde yaşanan değişimle birlikte bireyler cinsellik, kadın istismarı, öğrenci hakları, çevrenin korunması gibi daha kişisel ve gündelik yaşama ilişkin taleplerde bulunmaya başladılar. İletişimin artması hem aynı ülke içindeki bireylerin hem de farklı ülkelerdeki bireylerin ortak bir mekâna, bir lidere ihtiyaç duymadan aynı sorun etrafında hızlıca organize olabilmelerine ve ortak tepki geliştirebilmelerine imkân sağlıyor. Son yıllarda görülen yeni toplumsal hareketler olarak protestolarda iletişime paralel olarak medya da çok etkin olarak kullanılıyor. Bir toplumsal hareket internet üzerinden organize edilerek başlatıldığı gibi hâlihazırda başlatılmış olan bir toplumsal hareketin de internet aracılığıyla daha geniş kitlelere ulaşması sağlanıyor.
Değişen toplumsal hareketler açısından, uzmanlar tarafından en çok tartışılan protestolar Ortadoğu ve Arap ülkelerindeki ayaklanmalardır. Ortadoğu ve Arap ülkelerindeki ayaklanmalara katılanlar öfkeli, hırslı ve büyük sabırlı bir şekilde ve ‘Defol Mübarek’ ve ‘Defol Bin Ali’ diye haykırışlarla kurulu düzene karşı ayaklanmışlardır. Bunu yaparken de her türlü araçla bu isteklerini dile getirmeye çalışmışlardır. The Rebirth of History” adlı kitabın yazarı Alain Badiou, devlete karşı meydan okuyan bu tür ayaklanmaları “tarihsel ayaklanmalar” olarak tanımlıyor. Mesela, Tunus ve Mısır’daki ayaklanmaları, katılanların gösterdiği kararlılık ve kullandıkları metaforun sosyo/politik anlamı bakımından “tarihsel ayaklanma” olarak değerlendiriyor. Diğer yandan, yazara göre hallerinden memnun olan Batı ülkelerinde krizler ortaya çıksa bile, onlar bunları aşabilecek güven duygusuna sahip oldukları için Batı ülkelerindeki ayaklanmalar belirsiz ayaklanmalardır. Refah seviyesi yüksek olan Batı ülkelerinde bir kriz sonucu ortaya çıkabilecek ayaklanma doğrudan ayaklanmadır yani tarihsel bir geçmişi yoktur, krizle birlikte ortaya çıkar ve kısa sürede sona erer. Badiou Ortadoğu ve Arap ülkelerindeki tarihsel ayaklanmalar ile Batı ülkelerindeki doğrudan ayaklanmaları şu şekilde ifade ediyor: “Aslında, herkes, “büyük savaşlar” hariç, yakıp yıkmanın sürüp gitmeyeceğini bilir: doğrudan bir ayaklanma azami bir ila beş gün arası dayanır. Tarihsel ayaklanma ise, polis tarafından çembere alınsa ve hırpalansa bile, yoğunlaştığı yerde ya da alışılageldiği üzere haftanın belli bir günü işgal ettiği büyük meydanlarda, kalabalık durmadan artarken, haftalar ya da aylar alır.”
Ortadoğu coğrafyasında bugüne kadar yaşanmış toplumsal hareketlerin ortak özelliği bölgenin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısı ve uzun süren otoriter rejimlerin varlığıdır. Ortadoğu bölgesindeki ülkelerde demokratik yapının olmaması, ekonomik eşitsizliğin yüksek olması ve yaşam şartlarının zor olması gibi faktörler o bölgedeki toplumsal hareketlerin daha çok ekonomik etkenli olmasına sebep olmuştur. İnsanlar yıllardır daha iyi yaşam şartları ve gelir adaletsizliğinin giderilmesi için mücadele ediyorlar. Örnek olarak; bölge ülkelerinden Mısır’da 1977’de, Tunus ve Fas’ta 1984’te, Sudan’da 1985’te, Cezayir’de 1988’de, Ürdün ve Lübnan’da 1989’da yaşanan ve “Ekmek İsyanı” olarak bilinen toplumsal hareketler, Ortadoğu coğrafyasında görülen ekonomik eşitsizliklerin ve kötü yaşam şartlarından kaynaklanmıştır.
Bu bölgedeki protesto eylemleri 70’li, 80’li, 90’lı yıllarda da birbirini etkileyerek devam etmiştir. Bu anlamda, İran’daki 2009 yılında başlayan “Yeşil Hareket” ve Ortadoğu’daki “Arap Baharı ve Arap İsyanları” ise tüm dünyada yankı uyandırmıştır.
Yeşil Hareket: İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın, 2009 yılındaki seçimlerde yeniden seçilmesinin ardından da milyonlarca insan bir araya gelerek gösteriler düzenlemiş ve seçim sonuçlarını protesto etmişlerdir. Gösterilerde reformizmi ve muhalefeti temsil eden yeşil renk kullanıldığı için bu toplumsal hareketin ismi “Yeşil Hareket” olmuştur. Gençler, kadınlar, farklı cinsel yönelimleri savunan LGBT üyeleri, rejim tarafından ötekileştirilen gruplar, eski devrimciler, dini ve etnik azınlıklardan oluşan bu toplumsal harekette demokrasi, insan hakları, düşünce özgürlüğü, ekonomik gelirlerin İran ve İranlılar için kullanılması, Batı’ya yönelik politikaların iyileştirilmesi gibi talepler için protesto gösterileri yapılmıştır. Ancak bu protesto hareketlerinde talepler karşılık bulmamış ve 14 Şubat 2011 yılında yeniden gösteriler düzenlenmiştir.
Arap Baharı ve Arap İsyanları: Dünyada büyük yankılara sebep olmuştur. 17 Aralık 2010 tarihinde, Tunus’ta sokakta arabasıyla meyve satan M. Bouazizi adlı gencin tezgâhına, belediye görevlileri tarafından şiddet uygulanarak el konulduktan sonra M. Bouazizi kendini meydanda yakmıştı. Bu olay üzerine ortaya çıkmış ve daha sonra tüm Ortadoğu’ya yayılmış protesto hareketleridir. Olaylardan ve ulaştığı boyuttan anlayacağımız gibi asıl sebep, baskıcı rejimlerin dayattığı düşük yaşam koşullarına olan tepkidir. Tunus’ta özellikle gençler arasındaki işsizlik seviyesinin yüksek olmasına bir de gelir dağılımdaki büyük adaletsizlik eklenince, küçük çapta başlayan protestolar büyümüş ve kontrolden çıkmıştır. Protestolar sonucunda Devlet Başkanı Bin Ali ailesiyle birlikte Suudi Arabistan’a kaçmak zorunda kalmıştır. Gösteriler sosyal medya aracılığıyla daha geniş kitlelere ulaşarak bütün Ortadoğu’ ya yayılmıştır. Yeni toplumsal hareketlerin ortak özelliği olan sosyal medya kullanma, bütün dünyada olduğu gibi Ortadoğu bölgesindeki toplumsal hareketler üzerinde de etkili olmuş; Cezayir, Libya, Mısır, Yemen ve Suriye’ye de protestolar yapılmıştır. Bireyler Facebook ve Twitter başta olmak üzere, internet üzerinden kurulan çeşitli sosyal ağlar aracılığıyla iletişim kurarak örgütlenmiş ve ortak bir mekânda bir araya gelerek gösteriler düzenlemişlerdir. Örnek olarak, Mısır’daki Arap Baharı gösterilerinin ortaya çıkışına zemin hazırlayan sebepler zaten vardı ve 70’li yılların ortasında başlayan ve 2000’li yılların başlarına kadar devam eden Ekmek İsyanları ve çeşitli grevler ve yönetime karşı düzenlenen birçok protesto gösterileri vardı. Mısır’da başlayan gösterilerde bir aktivist polis şiddetiyle öldürülmüş ve bu durum internet üzerinden geniş kitlelere duyurulmuş, Facebook üzerinden gruplar kurulmuş ve 25 Ocak 2011’de Tahrir Meydanı’nda protestolar başlamıştı. Tahrir Meydanı’nda toplanan ve sayıları milyonları bulan protestocuların eylemleri sonucunda, otuz seneden beri iktidarda bulunan Hüsnü Mübarek 17 gün içinde istifa etmiştir. Mısır’daki toplumsal hareketlerdeki sosyal medyanın oynadığı rolün önemini Google firmasının temsilcisi olan Wael Ghonim “bu devrim internette başladı, Facebook’ta başladı. Eğer bir toplumu özgürleştirmek isterseniz onlara sadece internet verin” cümlesiyle belirtmiştir.
Günümüzde ise otoriter rejimler devamlılıklarını sağlama yolu olarak, demokratik hayatın kurumlarını ve kültürünü geleneksel yöntemlerle bastırarak değil, yumuşak güç stratejileri ile muhalif sesleri kontrol altında tutmayı tercih ediyorlar. Geleneksel otoriter rejimlerde sivil toplumu baskılamak tercih edilirken, günümüz otoriter rejimlerinde sivil toplumun kontrolü hükümet tarafından yaratılan sözde STK’larla (GONGOs- siyasi iktidar tarafından kurulmuş olan STK’lar) sağlanıyor. Rusya, Belarus, Azerbaycan, Çin ve Venezuela gibi ülkelerde karşımıza çıkan bu yeni olgu otoriter hükümetler tarafından üç temel amaçla kullanılıyor. Bunlar sırasıyla; ülkeye giren yabancı fonları kontrol etmek, uluslararası kamuoyu önünde meşruiyet kazanmak ve ulus içindeki demokratik muhalefeti etkisizleştirmek.
Otoriter rejimler özellikle “renkli devrimlerden” sonra toplumsal hareketler ile mücadele yolu olarak şiddet yoluyla bastırma eylemlerinin yanı sıra alternatif toplumsal hareketleri ön plana çıkarmaya başladılar. Planlı bir şekilde, bir GONGO üzerinden örgütlenen bu “sözde toplumsal hareketler”, rejimi protesto eden her toplumsal muhalefetin arkasından sokağa inerek ve rejime destek mitingleri düzenliyorlar. 90’lardan itibaren Ortadoğu ülkelerinde yükselen sivil toplum hareketliliğinin, demokratik bir rejim dönüşümünü sağlaması beklenirken bunun gerçekleşmediği ve aynı zamanda sivil toplum hareketliliğinin iktidarın otoriterliğini artırdığı gözlenmiştir. Bunun sebebi hükümet tarafından kurulan sözde STK’lar yani GONGOs’lardır. Bazı otoriter rejimlerde hükümet değişikliği yönetici elitin fiziksel kapasitelerini ve iktidar kudretlerini yitirmeleri sebebiyle gerçekleşmiştir. 80’lerin sonundaki Doğu Avrupa rejim değişikliklerinin sebebi olarak artan yurttaş aktivizminin yöneticilerde bir özgüven kaybına neden olması ve toplumsal muhalefetin, iktidarın “baskı” kapasitesini zayıflatarak onları ödün vermeye zorlamasıdır. 80’lerdeki yurttaş aktivizminin sebep olduğu hükümet değişikliği yeni otoriter liderlere ders olmuş ve iktidarlar sivil toplumu kendileri için kullanmaya başlamışlardır. Arap ülkelerinde otoriter iktidarlar sivil toplumu kendi hedefleri doğrultusunda kullanarak yönetme irade ve kapasitelerini sürdürmüşlerdir. Yapılan çalışmalara göre Rusya, yabancı fonlarla desteklenen STK’ları suçlu durumuna düşürüp, apolitik ya da kendisine yakın olan STK’ları destekliyor. Mısır, insan hakları derneklerinin seyahat özgürlüğü engelleyerek, mal varlıkları dondurarak ve anti-terör söylemleri ile otoritelerce sürekli gözetim altında tutuyorlar. Etiyopya da ise iktidar STK’ların hak temelli örgütlere sıkıntılar çıkararak hizmet odaklı örgütler olmalarını teşvik ediyor.
Dünya geneline baktığımızda, otoriter rejimlerdeki en yakın tarihli siyasi protestolar; 2018 yılında Fransa’da, 2019-2020’ de Hong Kong’da, 2020-2021’de Belarus’ta ve son olarak 2 Ocak 2022’de başlayan ve hala devam eden Kazakistan’daki protestolardır.
Fransa Sarı Yelekliler protestoları: 17 Kasım 2018 tarihinde 280 binden fazla kişinin Fransa’da sokağa çıkarak hükümete karşı yapılan protestolardır. Sarı Yelekliler hareketinde göstericiler hükümetten:
- Esnafları destekleyici önlemlerin alınmasını;
- Emeklilik maaşlarının 1.200 Euro’nun altında olmamasını;
- Büyük şirketlerin vergilerini ödemesini;
- İşsiz olanlar için iş imkânlarının sağlanmasını;
- Gaz ve elektrik fiyatlarının düşürülmesini;
- Emeklilik yaşının 65 yaş olmasını;
- Referandumun anayasaya girmesini;
- Bazı anayasa maddelerinin değiştirilmesini;
- Şehir merkezlerinde ev kiralarının düşürülmesini ve
- Uluslararası anlaşmaların da halk oylamasına götürülmesini istiyorlardı. Sarı Yelekliler’ in protestoları kısa sürede sonuç almış ve Macron geri adım atmak zorunda kalmıştı. Protestolarda planlanan petrol vergisi zammının, 6 ay ertelenmesi teklifi bile tepkiyle karşılandığı için, bu zam tamamen iptal edilmiştir.
2019-2020 Hong Kong protestoları: 9 Haziran 2019’da Hong Kong’da, Pekin aleyhine faaliyet gösterdiği tespit edilen kişilerin Çin makamlarına teslim edilmesini kolaylaştıracak bir yasa tasarısını protesto eden protestolardır. Yasa tasarısına karşı başlayan protestolar, giderek büyüyen bir tepki ve genel bir demokrasi talebine dönüşmüş ve eylemler aylarca devam etmiştir. Eylemlerde ağırlığı, prekarya diye de tabir edilen genellikle iletişim, bilişim ve finans gibi hizmet sektörlerinde çalışan genç profesyoneller oluşturuyordu. Hong Kong sokaklarında başlayan küçük protestolar, Çin ve Hong Kong hükümetlerini hedef alan geniş kapsamlı protestolara dönüşmüştü. Protestocular Reddit ve Telegram karışımı diye tanımlanabilecek bir forum ve mesajlaşma uygulaması olan LIHKG’yi kullanarak protestoları yaymışlardır. Hong Kong’daki protestocular eylemlerin bitmesi için hükümetten;
- Suçluların iade yasasının tamamen kaldırılmasını,
- Tutuklu bulunan protestocuların serbest bırakılmasını,
- Hükümet tarafından isyan” suçlamasının kullanılmamasını,
- Polis müdahaleleriyle ilgili bağımsız bir soruşturma yapılmasını
- Hong Kong Baş Yönetici seçimlerinde genel oy hakkı tanınmasını istediler. Ancak, Çin yönetimi protestocular ile hem sokaklarda hem de sosyal medya üzerinde propaganda savaşı yürüterek mücadele etmiştir. Çin kendi halkı için kurmuş olduğu milyonlarca kamera ve yüz tanıma sistemiyle iç güvenlik kontrolünü sağlamaya çalışmış ve sosyal medyadaki protestoları kontrol etmek için çok sayıda hesap açmış ve karşı propaganda çalışması yapmıştır. Hong Kong ise sosyal medya üzerinden organize olan lidersiz protestoları kontrol altına almakta zorlanmıştır. Göstericiler hala ‘tek devlet iki sistem' anlaşmasının sona ereceği 2047 yılından önce 'tam demokrasi' talebini dile getiriyorlar.
2020-21 Belarus protestoları: Belarus hükûmetine ve devlet başkanı Aleksandr Lukaşenko'ya karşı yapılan siyasi gösterilerdir. Protestolar, Lukaşenko'nun görevde altıncı dönemini tamamladığı 2020 Belarus devlet başkanlığı seçimi öncesinde ve sırasında gerçekleşmiştir. Aslında, Belarus’ta benzeri protestolar 2001, 2006 ve 2010 devlet başkanlığı seçimlerinden sonra da yaşanmıştı. Ancak, Lukaşenko her defasında güvenlik kuvvetlerinin müdahalesiyle gösterilerin belli bir süre sonra sona ermesini sağlamıştı. Fakat 2020 seçimleri sırasında başlayan protestolar ülkenin tüm bölgelerinde ve toplumun tüm kesimlerinden insanların katılmasıyla daha geniş çapta olmuştur. Protestoların sekizinci gününde muhalefetin düzenlediği “Özgürlük Yürüyüşü” 200 bin kişinin katılımıyla, Belarus tarihinin en büyük yürüyüşü olmuştur. Protestoların sebebi Lukaşenko diktatörlüğündeki devletin ekonomik kaynaklarının azalmasına bağlı olarak toplumun yaşam şartlarında önemli bir kötüleşmenin yaşanması ve yirmi altı yıl boyunca toplumda derin bir öfkenin ve korkunun oluşmasıdır. Belarus protestoları, halkın artık tek adam rejimi karşısında sinmeyeceğini ve korkmayacağını göstermesi açısından önemlidir. Fakat Lukaşenko görev devri veya seçimlerin yenilenmesi gibi bir ihtimalin olmadığını, bu durumun ülkeyi istikrarsızlığa sürükleyeceğini açıkça ifade etmiş ve kalaşnikof ile bir poz vererek halka mesaj vermiştir. Önce AB, sonra da ABD, Lukaşenko iktidarını tanımadıklarını duyurdular. Batı dünyası, Belarus’ta muhalefete yapılan baskılar nedeniyle Lukaşenko rejimine ekonomik yaptırımlar uygulamaya başladı. Sadece Rusya’nın desteğiyle ayakta duran Lukaşenko, geri adım atmayarak ülkesindeki muhalefeti tamamen sindirmeye çalışıyor.
2022 Kazakistan Protestoları: Genellikle otoriter bir devlet ve istikrarlı bir Orta Asya ülkesi olarak bilinen Kazakistan’da, 2 Ocak'tan itibaren başlayan protesto eylemlerinin sebebi doğalgaza yapılan zam gibi görünse de asıl sebep ülkedeki otoriter yönetim ve halkın kötü sosyo-ekonomik durumudur. Ülkeyi ailesiyle birlikte 1990’dan bu yana 32 yıldır yöneten Nazarbayev, “Shal Ket (İhtiyar Defol!) diye bağıran protestocuların hedefindeki isimdi. Protestolar büyüyünce, kurucu lider Nursultan Nazarbayev 2019’da Cumhurbaşkanlığı’ndan istifa etti. 2019 da Nursultan’ın ülkenin başına getirdiği Kazakistan Cumhurbaşkanı Cömert Tokayev, isyanı bastırmak için Rusya’nın başını çektiği ve beş eski Sovyet ülkesinin (Kazakistan, Ermenistan, Belarus, Kırgızıstan, Tacikistan) yer aldığı Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nden (KGAÖ) protestolara karşı askeri destek istedi. Londra merkezli düşünce kuruluşu Chatham House'un Orta Asya Uzmanı Kate Mallinson Kazakistan’daki protesto olaylarının sebeplerini "Protestocular Kazak hükümetinin ülkeyi modernize edememesi ve her kademeden insanın hayatını etkileyecek reformları hayata geçirememesi nedeniyle derin bir kırgınlık ve kızgınlık içinde" ifadesiyle belirtmiştir. Kazakistan’daki protestoların nasıl ve ne zaman biteceğini tahmin edilemez, haftalar hatta aylar sürebilir. Halkın ayaklanması ve talepleri ülkedeki siyasi yapıda değişiklikle sonuçlanmayabilir. Çünkü her ne kadar Badiou Ortadoğu bölgesindeki ayaklanmalarındaki halkı kararlı olarak nitelendirse de görüyoruz ki sadece bu bölgedeki değil ister batı ister doğu olsun tüm diktatörler otoriter rejimlerinin devamlılığında kararlılar.
Bir sonraki yazımız, protesto ve yürüyüş hakkı nerden geliyor ve modern demokratik hukuk devletlerinde denektaşı işlevi olarak görülen “sivil itaatsizlik” nedir?
Kaynaklar:
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2163743
https://j-humansciences.com/ojs/index.php/IJHS/article/view/5986/3382
https://tr.wikipedia.org/wiki/2019-2020_Hong_Kong_protestolar%C4%B1
https://tr.wikipedia.org/wiki/2020-21_Belarus_protestolar%C4%B1
https://tr.euronews.com/2020/09/28/belarus-ta-protestolar-n-50-nci-gununde-binlerce-eylemci-sokakta
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-53713085
https://tr.wikipedia.org/wiki/2022_Kazakistan_protestolar%C4%B1