Retorik
Kaynağı antik Yunan olup Fransızcadan dilimize geçen bir kelime olan “retorik hakkında Türk Dil Kurumu Sözlüğünde iki açıklama bulunmaktadır: Retorik; - Edebiyatta kullanılmakta olan hitabet sanatı ile güzel söz söyleme eylemi - Söz sanatları ile alakalı inceleme yapmakta olan bilim dalı, yani belagat.
Kaynağı antik Yunan olup Fransızcadan dilimize geçen bir kelime olan “retorik hakkında Türk Dil Kurumu Sözlüğünde iki açıklama bulunmaktadır:
Retorik;
- Edebiyatta kullanılmakta olan hitabet sanatı ile güzel söz söyleme eylemi
- Söz sanatları ile alakalı inceleme yapmakta olan bilim dalı, yani belagat.
Retorik edebi eserlerde, yazında karşılaşılan bir söz sanatıdır. Edebi eserlerde güzel söz söyleme ve ifade etme durumları için retorik kullanılır. Bazen kendi başına bir eser olan retorik bazen bir roman hikâye ya da yazılı bir metnin içerisinde ye alabilmekte ancak sıklıkla politik, hukuksal metinlerde ve törensel söylevlerde kullanılmaktadır. Kutsal kitapların dili de retoriktir.
Aristoteles Retorik isimli yapıtında retoriği “belli bir durumda elde var olan inandırma yollarını kullanma yetisi" şeklinde tanımlamaktadır. Retoriğin amacı, söz söylenen kişi ya da kişileri yani muhatabını ikna etmektir. Mantık tutarlı ve doğru düşünmenin yoludur. Ancak ikna için sadece mantıksal dizgi yetmemekte aynı zamanda sözün güzel ifade edilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda retorik mantıksal sözlerin düzgün ifade edilmesidir diyebiliriz.
Bu yazımızda antik çağlardaki safahatından ve felsefi boyutundan ziyade metinler içerisindeki retorik kullanımlarına başyapıtlardan örnekler vererek bahsedeceğiz. İnsanlık tarihinde yazılmış önemli retorik metinler vardır. Magna Carta, Sokrates’in Savunması, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Hz. Muhammed’in Veda Hutbesi, Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi, İngiliz Haklar Bildirgesi (Petition of Rights), Karl Marks ve Friedrich Engels tarafından kaleme alınan Komünist Manifesto, Emile Zola’nın Dreyfus davasına ilişkin yazdığı “Suçluyorum” diye başlayan mektubu bunlardandır. Her çağı, tarihsel dönemeçleri ifade eden retorik metinlerin günümüze yansıması daha çok hukuki metinler şeklinde ortaya çıkmaktadır. Özellikle insan hakları kapsamında değerlendirdiğimizde, söylendiği dönemlere göre devrimci metinler sayılabilecek retorik örnekleri aşağıda sunulmuştur.
1628 yılında parlamento tarafından Kral Charles’a kabul ettirilerek ilan edilen İngiliz Haklar Bildirgesi Magna Carta’nın ilk kez dile getirdiği haklar krala tekrar hatırlatılmış ve kabul ettirilmiştir. Magna Carta ruhuyla yazılmış Haklar Bildirgesi, İngiltere’nin günümüzde demokratik geleneklere ve güçlü bir parlamentoya sahip olmasının yolunu açan en önemli belgedir.
"Aşağıda sıralanan tüm özgürlüklere bizim ve varislerimizin sahip olmasını ve olmaya devam etmesini krallığımızın bütün özgür insanlarına kabul ettirdik."
"Kendi zümresinden olanlar ya da ülkenin ilgili yasalarına uygun olarak verilen bir karar olmadıkça hiçbir özgür kişi tutuklanamaz, hapse atılamaz, mal ve mülkü elinden alınamaz, sürgüne yollanamaz ya da herhangi bir biçimde kötü muameleye maruz bırakılamaz."
Veda Hutbesi İslam peygamberi Hz. Muhammed tarafından, 632 yılında kendisinin ilk ve son haccı olan veda haccında sayısı yüksek Müslüman kalabalıklara karşı yaptığı konuşmaların metnidir. Peygamber bu son hutbesinde, bundan sonra bir daha hac edemeyeceğini bildirip ölümünün yaklaştığını ima etmiş ve Müslümanlara önemli tavsiyelerde bulunmuştur.
“Ey insanlar! Bilmiyorum, belki de bugünden sonra burada sizinle bir daha buluşamayacağım. Allah’ın rahmeti bugün sözümü işitip onu iyice kavrayanların üzerine olsun! Benim bu sözlerimi burada bulunanlar bulunmayanlara bildirsin. Olabilir ki bildirilen kimse burada bulunandan daha iyi anlar ve itaat eder. Ey insanlar! Biliniz ki rabbiniz birdir, atanız da birdir. Bütün insanlar Âdem’den gelmiş, Âdem de topraktan yaratılmıştır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın da beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur.”
Yunanlı filozof Sokrates "gençlerin ahlakını bozmak ve dinsizlik" suçlamalarıyla hakkında açılan dava sonucunda 500'ler Meclisi kararıyla 70 yaşındaki Sokrates MÖ 399’da ölüme mahkûm edildi. Sokrates’in Atina’da mahkemeye karşı yaptığı savunma Platon tarafından kaleme alınmıştır. Sokrates’in retorik içeriği zengin konuşmasının son bölümü aşağıdaki gibidir:
"Sizden dileyeceğim bir şey daha kaldı. Çocuklarım büyüdükleri zaman, Atinalılar, erdemden çok zenginliğe yahut herhangi bir şeye düşkünlük gösterecek olurlarsa, ben sizinle nasıl uğraşmışsam, siz de onlarla uğraşınız, onları cezalandırınız. Kendilerine, kendilerinde olmayan bir değeri verir, önem vermeleri gereken şeye önem vermez, bir hiç oldukları halde kendilerini bir şey sanırlarsa, ben sizi nasıl azarlamışsam, siz de onları öyle azarlayınız. Bunu yaparsanız, bana da, oğullarıma da doğruluk etmiş olursunuz. Artık ayrılmak zamanı geldi, yolumuza gidelim: ben ölmeye, siz yaşamaya. Hangisi daha iyi? Bunu Tanrı'dan başka kimse bilemez."
Ünlü yazar Emile Zola artış gösteren Yahudi düşmanlığının etkisiyle 1894 yılında casusluk suçlamasıyla Fransa’da haksız yere gözaltına alınan Fransız ordusunda Yüzbaşı Yahudi asıllı Dreyfus olayıyla ilgili olarak açık bir mektup yayınlamıştır. Suçluyorum (J’Accuse) diye başlayan ve 13 Ocak 1898 tarihli L'Aurore gazetesinde yayınlanan ve Emile Zola tarafından Fransız Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Félix Faure'a ithafen kaleme alınan mektup Fransa’da büyük bir yankı uyandırmış ve davanın seyrini değiştirmiştir.
“Bu gerçeği namuslu insan başkaldırımın tüm gücüyle size haykıracağım, Sayın Başkan. Sizin onurunuza saygım nedeniyle bu gerçeği bilmediğinize inandım. Ayrıca, ortalığa kötülük saçan gerçek suçlu yığınını size, ülkenin en yüksek yöneticisine değil de kime bildirecektim?”
“Suçladığım insanlara gelince; onları tanımıyorum, hiçbir zaman görmedim, kendilerine ne hıncım var ne de kinim. Benim için önemsiz varlıklar, toplumsal kötülük ruhlarından başka bir şey değiller. Burada yerine getirdiğim edimse, gerçeğin ve adaletin patlamasını çabuklaştırmak için başvurduğum devrimsel bir yol yalnızca. Benim tek bir tutkum var, öylesine çok acı çekmiş ve mutluluğu hak etmiş olan insanlık adına, ışık tutkusu. Ateşli karşı çıkışım ruhumun çığlığından başka bir şey değil.”
Amerikan Bağımsızlık Bildirisi, 13 koloninin Büyük Britanya Krallığı'ndan ayrılarak bağımsızlıklarını ilan ettikleri belgedir. Kongre tarafından 4 Temmuz 1776 tarihinde ilan edilmiştir. Bu tarih Amerika Birleşik Devletleri'nde her sene Bağımsızlık Günü olarak kutlanmaktadır.
“Biz şu gerçeklerin açık olduğu görüşündeyiz: bütün insanlar eşit yaratılmışlardır, onları yaratan Tanrı kendilerine vazgeçilemez bazı haklar vermiştir, bu haklar arasında yaşama, özgürlük ve mutluluğu arama hakları yer alır, bu hakları korumak için insanlar arasında meşru, iktidar hak ve yetkilerini yönetilenin rızasından alan hükümetler kurulmuştur. Herhangi bir hükümet şekli, bu amaçları tahrip eder bir nitelik kazanırsa, onu değiştirmek veya kaldırmak ve temelleri kendi güvenlik ve refahlarını sağlamaya en uygun görünecek ilkeler üzerine dayanan, güç ve yetkiyi aynı amaçla örgütleyen yeni bir hükümet kurmak o halkın hakkıdır.”
Karl Marks ile Friedrich Engels tarafından Komünistler Birliği'nin programı olarak kaleme alınan Komünist Manifesto'nun ilk basımı 1848 Şubat’ında Londra'da 23 sayfa hâlinde yayınlandı. Son cümleleri aşağıdadır:
“Kısacası, komünistler, her yerde, mevcut toplumsal ve siyasal düzene karşı her devrimci hareketi destekliyorlar. Bütün bu hareketlerde, o andaki gelişme derecesi ne olursa olsun, mülkiyet sorununu o hareketin esas sorunu olarak ön plana çıkarıyorlar. Son olarak, her yerde, bütün ülkelerin demokratik partileri arasında birlik ve anlaşma sağlanması için çalışıyorlar. Komünistler, kendi görüşlerini ve amaçlarını gizlemeye tenezzül etmezler. Hedeflerine ancak tüm mevcut toplumsal koşulların zorla yıkılmasıyla ulaşılabileceğini açıkça ilân ediyorlar. Varsın egemen sınıflar bir komünist devrim korkusuyla titresinler. Proleterlerin zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri yok. Kazanacakları bir dünya var.”
Modern dünyanın en önemli insan hakları metni olarak kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, ırk, dil, din ayrımı gözetmeksizin dünya üzerindeki bütün insanların temel haklarını beyan eden bir bildiridir. 10 Aralık 1948 tarihinde, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edildi. Kurula 56 ülke katıldı ve bu ülkelerden 48'i bildirgeye olumlu oy verdi. Sovyetler Birliği, Lübnan, Çekoslavakya (şimdi Çek Cumhuriyeti ve Slovakya), Suudi Arabistan ve Ukrayna çekimser oy kullandı. Türkiye de kurula katılan ve bildirgeye olumlu oy veren ülkeler arasında yer almaktadır. Başlangıç (önsöz) bölümü aşağıdadır:
İnsanlık ailesinin bütün üyelerinin doğal yapısındaki onuru ile eşit ve devredilemez haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu,
İnsan haklarını göz ardı etmenin ve hor görmenin, insanlığın vicdanında infial uyandıran barbarca eylemlere yol açtığını ve insanların korku ve yoksunluktan kurtulması, konuşma ve inanma özgürlüğüne sahip olacağı bir dünyanın ortaya çıkmasının sıradan insanların en yüksek özlemi olarak ilan edilmiş bulunduğunu, insanın zorbalık ve baskıya karşı son çare olarak başkaldırmak zorunda kalmaması için, insan haklarının hukukun egemenliğiyle korunmasının önemli olduğunu,
Uluslararasında dostça ilişkiler geliştirmenin önemli olduğunu,
Birleşmiş Milletler halklarının, Birleşmiş Milletler Kuruluş Belgesinde, temel insan haklarına, kişinin onuruna ve değerine, erkekler ile kadınların hak eşitliğine olan inançlarını teyit ettiklerini ve daha geniş özgürlük içinde toplumsal gelişme ve daha iyi bir yaşam düzeyini sağlamaya kararlı olduklarını,
Üye Devletlerin, Birleşmiş Milletlerle işbirliği içinde, insan haklarının ve temel özgürlüklerin evrensel olarak saygı görmesi ve gözetilmesini sağlamayı taahhüt ettiklerini,
Bu hak ve özgürlüklerde ortak bir anlayışa sahip olmanın, bu taahhüdün tam olarak gerçekleşmesi için büyük önem taşıdığını göz önüne alarak,
Genel Kurul, Bütün halklar ve uluslar için bir ortak başarı ölçüsü olarak bu insan Hakları Evrensel Bildirgesini ilan eder;
Retorik kullanımının önemini en iyi bilenlerden ve en etkili şekilde kullananlardan birisi de Mustafa Kemal Atatürk’tür. Atatürk için rahatlıkla bir retorik ustasıdır diyebiliriz. Gençliğe Hitabe, Onuncu Yıl Nutku, Türk Ordusuna Mesaj gibi retorik söylevlerinin yanı sıra kendi yazdığı, Mecliste okuduğu Nutuk’un içerisinde ve demeçlerinde de retorik metinlere sıklıkla rastlanmaktadır. Bir başka yazımızda bu konuyu ele alacağız.