Seçim sonuçları, Erdoğan, Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Değişim
Muhalefet adına eleştirilen konuların dikkate alınması, değişimin gerçekleşmesi ve bir sonraki seçim için şimdiden hazırlıklara başlanması gerekmektedir. Ancak, son 20 yıllık süreçte her seçim sonucunda aynı tartışmaların sürüyor olması, genel anlamda değil, ufak tefek yapılan değişiklikler, gerekli derslerin alınmadığının bir göstergesidir.
Seçimlerden sonra nedense hemen bir yorum yapmak içimden gelmedi. Sebebi sanırım bir değişimin olmaması ve rutin yönetilmeye devam etme keyifsizliği.
Neticede, aylardır tartışılan ve ikinci tura kalan Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonuçlandı. Değişim bekleyen kitlelerin değişmeyen hayal kırıklığı yeniden tecelli etti. Milletin %52’lik kesimi, halinden memnun olsa gerek ki, değişimi istemedi ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir 5 yıl daha ülkeyi yönetmesine onay verdi. Özellikle ekonomik şartların bu şekilde devam etmesi durumunda bu sürenin azalma ihtimali olsa da, gerçek şu ki, Erdoğan 2028 yılına kadar ülkeyi yönetme yetkisini almış oldu. 21 yıllık iktidarına bir 5 yıl daha koyacak olan Erdoğan, toplamda çeyrek asrı geçecek iktidar olma süresiyle ileri demokrasilerde sıklıkla görülmeyen, ancak otoriter rejimlerde sıklıkla görülen uzun süreli iktidar sahipleri kulübünün yeni bir üyesi oldu. 81 ilin 52’sinde ipi önde göğüsleyen Erdoğan’ın, özellikle İç Anadolu, Karadeniz ve deprem bölgesindeki bariz üstünlüğü dikkate değer bir durum olarak karşımıza çıktı. Başta bu bölgelerdeki halk olmak üzere, 27 milyondan fazla vatandaş ne yaşanırsa yaşansın, ne olursa olsun, başlarına ne gelirse gelsin, durumlarından şikayetçi olsalar bile, yaşadıklarının sorumluluğunu iktidarda değil muhalefette görmüş olmalılar ki, Erdoğan’a destek olmaya devam etme kararı aldılar. Artık şu gerçeği kesinlikle ortaya koyabiliriz. Son dönemdeki seçimlerde oylarında git gide azalma olsa da, iktidarı devretmeyecek şekilde belli bir kitleyi konsolide edebilen ve ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın seçim kazanmayı başarabilen, ister sevin, ister sevmeyin, Erdoğan, Türk siyasi tarihine ismini çok önemli bir politik figür olarak yazdırmıştır.
Ülkenin sorunlarını tek tek yazıp iç karartmaya gerek yok. Herkesin farkında olduğu bu sorunları, yine bu sorunları yaratan iktidar ve liderinin çözeceğine inanmış olanların bu ülkede çoğunlukta olduğu görülmüştür. Bu çerçeveden bakıldığında, Erdoğan’a destek olarak iktidarının devamını sağlayan destekçileri, Türkiye’de yaşanabilecek her türlü olumsuzluktan, ekonomik, hukuki ve özgürlük bağlamında olası geriye gidişten veya düzelmeyen her husustan artık bireysel olarak sorumlu olma durumundadırlar. Bunu da hatırlatmakta fayda var. Sonra, “Pişman oldum, elim kırılsın!” tarzı söylemlerin hiçbir manası olmayacaktır.
Gelelim Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na. 29 ili önde göğüsleyen Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ın bugüne kadarki tüm rakiplerinden daha yüksek bir oy oranı olan %48 bandına ulaşması önemli bir başarıdır. Öte yandan, kendisinin sonuç itibarıyla %50’nin altında kalması, dolayısıyla seçimi kaybetmesi, başarısız olduğu anlamına gelmektedir.
Aslında Kılıçdaroğlu gerçekten çok uğraşmış, önemli bir strateji geliştirmiş, didinmiş, çabalamış ama neticede rakibini yıkamamıştır. Rakibiyle arasındaki makası iyice daraltmış, ama kapatamamıştır. Dolayısıyla ortada hem bir başarı hem de bir başarısızlık söz konusudur. Makasın her seçimde daralması, muhalefet ve onun adayı Kılıçdaroğlu için önemli bir başarıdır. Devletin tüm imkanlarını kullanan iktidar ve onun lideri Erdoğan karşısında 25 milyon oy alabilmek, azımsanmayacak bir sonuçtur, ama bu seçim sisteminde öne geçemiyor ve seçilemiyorsan bu da başarısızlık demektir. Kılıçdaroğlu gibi birinin başkanlığını görememiş olmak destekçileri için üzücü olsa da, bir sonraki seçimde adaylığında ısrarcı olmak, bu kişilerin üzülmeye devam edeceği anlamına gelmektedir.
Üç büyük kent, İstanbul, Ankara ve İzmir’de Kılıçdaroğlu’nun önde çıkması, kendisinin seçilebilmesi için yeterli olmamıştır. Özellikle Millet ittifakının içinde bulunan oy oranları düşük partilerin, kendi logolarıyla değil de CHP logosuyla milletvekili seçimlerine girmesi, düşünülen ivmeyi yaratmamış, bu durum hem CHP’nin kemikleşmiş seçmenini rahatsız etmiş, hem de AKP’den kopan seçmenin, kendi ittifakı içinde kalmasına yani YRP, MHP gibi partilere yönelmesine sebep olmuştur. Kılıçdaroğlu, ikinci turda 25 milyona yakın oy almış olmasına rağmen, milletvekilliği seçiminde yapmış olduğu bu yanlış tercih sebebiyle, neticede başarısız olmuş ve ana muhalefette değişim tartışmaları başlamıştır.
Muhalefet adına eleştirilen konuların dikkate alınması, değişimin gerçekleşmesi ve bir sonraki seçim için şimdiden hazırlıklara başlanması gerekmektedir. Ancak, son 20 yıllık süreçte her seçim sonucunda aynı tartışmaların sürüyor olması, genel anlamda değil, ufak tefek yapılan değişiklikler, gerekli derslerin alınmadığının bir göstergesidir.
2024 yerel seçimleri öncesi, Kılıçdaroğlu minör değişikliklerle belediyelerde kazanımlarını korumayı, bu kazanımlara yenilerini eklemeyi planlamaktadır. Bu hedefin gerçekleşebilmesi için büyük çaplı bir değişime gitmeyeceği düşünülebilir. Büyük bir değişimin ilk göstergesi Kılıçdaroğlu yerine başka birinin CHP’nin başına geçmesidir. İkinci gösterge ise değişim için adı geçen bazı kişilerin yeniden belediye başkanlığına aday olup olmayacağıdır. Bu konuda en çok öne çıkan kişi ise, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’dur.
İmamoğlu, İstanbul’un fethinin 570’nci yıldönümü kutlamasındaki konuşmasıyla değişim isteğini dile getirmiştir. Konuşmasında hitabet olarak “Sevgili gençler” ifadesini sıklıkla kullanması, yola gençlerle devam edilmesi gerektiğinin üstü kapalı olarak ifade edilmesidir.
Yine konuşmasında geçen; “Cumhuriyet, yöneticilerin haddini bildiği rejimdir.” ifadesi, muhalefetin iktidar üzerindeki kontrolünün gereğini vurgulamak adına söylenmiştir. İmamoğlu, muhalefetin liderliğine soyunduğunun bir göstergesi olarak Erdoğan’a “Öyle her istediğinizi yapacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz.” mesajı vermektedir.
İmamoğlu’nun üzerinde durduğu hususlara baktığımızda, adaletsiz koşulların, kutuplaştırmanın, hakaret dilinin, terörist, hain tarzı ifadelerin kullanılmasının kendisinde yarattığı rahatsızlığı vurguladığı görülmüştür. 28 Mayıs seçim sonuçları için beklenmeyen bir sonuç olduğunu söylemesi ve gönül seferberliği kuramadık demesi, tam anlamıyla hem partisine hem liderine hem de diğer parti liderlerine yönelik bir eleştiridir.
İmamoğlu’nun konuşmalarında öne çıkan hususlara bakarsak:
“Değişim iradesini sil baştan kurmalıyız.”
“Geldikleri gibi giderler.”
“Devlet, herkese eşit ve adil davranmalı.”
“Doğru olduğuna inandığımız bu yolda hep birlikte yürümeye devam edeceğiz. O yolda daha hızlı koşacağım.”
“Öğrenilmiş çaresizlik bende yok.”
“Milletin değişim iradesi başarıya ulaşmıştır. Bu topraklarda değişim isteyen seslere kulak vermemiz lazım. Koşullar zor olsa da değişimi başaracağız.”
“Değişim için kalpleri fethetmeliyiz.” tarzı söylemler öne çıkmaktadır.
Yine Erdoğan’ın politikalarına karşı söylediği;
“Birisi İstanbul’un iradesine saygı duymayabilir. Ne sen ne de uydurma yargı kararları İstanbul’u teslim alamayacak. Biz İstanbul’un gönüllerini fethettik. Asla vazgeçmeyeceğim.” ifadeleri, önümüzdeki süreçte İmamoğlu’nun, Erdoğan’a rakip olarak öne çıkma isteğinin göstergesidir.
Ezcümle; Erdoğan, yasal olarak bu son döneminde yapabileceği ve eksik kaldığını düşündüğü ne varsa onları yapma adına çabalarken, karşı taraf değişmeyen tek şey değişim için uğraş verecektir.
Değişimin gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Ancak bu değişimin kavgalı ve gürültülü değil, uzlaşmacı bir şekilde gerçekleşmesiyle, bugünkü iktidar değişebilir. Değişim gerçekleşmez, ya da itiş, kakışlı, kavgalı, gürültülü olursa, Erdoğan bundan faydalanacaktır. Muhalefetin olması gereken değişimi yapamaması durumunda, Erdoğan yeni bir yasa değişikliği yapabilir ve iktidarını rahatça 2033’e sarkıtabilir.
Son söz; ana muhalefette değişim olmadığı sürece, Erdoğan iktidarda kalmaya devam edecektir.