Türk Siyasetinde ‘Asker Düşmanlığı’ mı var?
Türk siyasetinde (iktidar ve muhalefet dahil) adı konulmamış bir asker düşmanlığı var! Haydi düşmanlık demeyelim, hissedilir derecede ağır ve eski askerlerin çoğunu hakikaten rencide eden bir ‘dışlama’ ve 'dışlanma' durumu var.
Amerikan Ara Seçimlerinde Eski Askerlerin Durumu
Amerikan ara seçimleri 8 Kasım’da yapıldı. Senato ve Temsilciler Meclisi üyeleri seçildi. Senato’ya toplamda 100 senatör seçilirken, meclise ise 435 temsilci girdi. Seçimlerin galibi, senatoda Demokrat Parti iken, Temsilciler Meclisinde Cumhuriyetçiler oldu. Aynı zamanda eyalet valileri de seçildi.
Senatörler, Meclis Üyeleri ve Valiler dikkate alındığında, bu yıl Amerikan seçimlerine iştirak eden eski asker sayısı 196 olmuş. Bu sayı, ön seçimlerde yarışanları kapsamıyor. Onlar da dahil edilirse Amerikan seçim sürecine katılan eski asker sayısı toplam aday olarak muhtemelen bin civarında gerçekleşmiştir.
Henüz bazı eyaletlerdeki seçim sonuçları kesinleşmemiş olsa da, sonucu etkileyecek bir sürpriz beklenmiyor. Bu kapsamda, asker kökenli adaylara baktığımızda, seçimlere katılan bu 196 kişiden 86’sının Kongre’ye (Senato + Temsilciler Meclisi) girmesi kesinlik kazandı. Seçimin kesin sonuçları belli olduktan sonra, bu sayıya birkaç kişinin daha eklenebileceği değerlendiriliyor. Ayrıca, vali olmak için seçimlere katılan toplam 10 asker kökenli adaydan beşi vali seçilmeyi başarmış.
Halihazırda Kongre’de 91 eski asker var. Eğer seçim sonuçları değişmezse, nihayetinde 3 Ocak 2023 itibariyle Kongre’de kendine sandalye bulacak asker kökenli temsilci sayısı 89 ve senatör sayısının 17 olması bekleniyor. Neredeyse bir önceki döneme göre %12 civarında artış olmuş. Bu durumda, 2022 yılı 8 Kasım seçim sonuçlarına göre, Senato’nun %17’sinin ve Meclis’in %20’si asker kökenlilerden oluşacağı ortaya çıkıyor.
Böylece, Kongre’de yer alan asker kökenlilerin sayısı Vietnam Savaşı’ndan bu yana ilk defa bu kadar artış göstermiş oluyor. Bu büyük değişimin arkasında, Amerikan Ordu’suna çok olumlu bakmayan Vietnam Savaşını görenlerin sayısının ihtiyarlık ve ölümler nedeniyle genel nüfus içinde azalmasının ve aynı zamanda 11 Eylül 2001 terör saldırısı sonrasında doğanlarda ise askerlere karşı yeniden olumlu bir bakışın yükselişe geçmesinin, nihayetinde bu yeni neslin seçimlerde eski askerleri tercih edecek şekilde oy kullanmaya başlamasının olduğu gösteriliyor.
Peki Türkiye’de Durum Nedir?
Son yıllarda Türkiye’deki siyasi partilere baktığımızda, seçmenin karşısına milletvekili adayı olarak çıkarılan kişilerin meslekleri göz önüne alındığında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girmeyi başaran asker kökenli milletvekili sayısının olması gerekenin çok altında olduğu görülecektir. Sadece OYAK üye sayısı temel alınırsa, 430.000 civarındaki OYAK üyesi ile üyeliğini iptal edenler beraber düşünülürse, yaklaşık 800.000 civarında profesyonel askerin (emekliler + gaziler + muvazzaf subay/astsubaylar ile uzmanlar) varlığından söz edebiliriz. Bu kişilerin aileleriyle, yakın akrabalarıyla birlikte olaya baktığımızda, tahminen bu sayının 4-5 katını ‘seçmen’ olarak düşünebiliriz. Buna göre, 2023 seçimlerine katılması beklenen 63-64 milyon seçmenden en az 3-4 milyonun asker kökenlilere ‘sıcak bakan’ kişiler olacağı tahmininde bulunabiliriz. Her 100.000 kişiden neredeyse 1 kişi meclise girebiliyor. Bu durumda, Yüce Meclisimizde asgari asker kökenli milletvekili sayısının 8, idealinin ise 30-40 civarında olması gerektiğini düşünüyorum.
27. Dönem Milletvekili Genel Seçimi sonrasında, TBMM'ye mesleği avukatlık olan 123 milletvekili girmiş. Avukat milletvekillerini 100 serbest meslek sahibi, 64 mimar ve mühendis, 46 doktor ve diş hekimi izlemiş. Devamında 45 iş insanı, 33 akademisyen, 33 kamu ve özel şirket yöneticisi, 24 eğitimci, 24 siyasetçi, 17 mali müşavir, 10 gazeteci… sayılıyor. 600 kişilik meclisimize, sadece ve sadece 2 asker kökenli milletvekili girebilmiş. Yani %1 bile değil, %0,33.
Asker kökenli kaç milletvekili adayı vardı bilemiyorum ama herhalde bir elin parmaklarını geçmiyordur? Peki, siyasi partilerimiz neden asker geçmişi olanları aday göstermiyor? Ya da soruyu başka türlü soralım: Türkiye’de asker kökenliler neden siyasi partilerden uzak duruyorlar ve/veya durmaları kendilerine telkin ediliyor? Ya da hiç istenmiyor?
Bu sorunun gerekçeleri neler olabilir?
Olası Gerekçeler?
Bunun birinci gerekçesi 15 Temmuz Darbe Girişimi olabilir mi? Eğer gerekçemiz buysa, niye sadece askerlere ‘ters’ bakılıyor? Kaldı ki darbeye teşebbüs edenler/FETÖ ile iltisaklı görülenlere cezai müeyyideler uygulandığına göre, diğer askerlerin siyasi kurumlardan bir bakıma ‘ötekileştirme’ yöntemiyle ‘uzak tutulması’ ne derece doğru olabilir? Siyaseten bu darbe girişiminin faturası neden tüm eski askerlere kesiliyor? Kesilmiyor ise neden ülkemizde böyle bir hava hâkim?
Belki bu tespitime itiraz edenleriniz olabilir. Ancak ben rakamlara (maalesef sayılara değil!) bakıyorum zira TBMM’de sadece 2 asker kökenli milletvekili var. Sayın Şirin Ünal ve Sayın Mehmet Ali Çelebi. Üçüncü bir asker kökenli milletvekili varsa da ben bilmiyorum. Varsa, kendisinden affımı istirham ediyorum.
İkincisi, mevcut şartlarda Türk toplum yaşamında sivil-asker ilişkisinde bir problem mi var? Şüphesiz herhangi bir ülkedeki sivil-asker ilişkilerine göre, o ülkenin kendine özgü şartları da hesaba katılmak suretiyle, askerin devlet içindeki ağırlığı ve rolü belirlenir. Türkiye Cumhuriyeti’ni asker ağırlıklı bir kadro kurmuştur. Hatta kökeni asker olmayan ama eli silah tutan, bir birliğe komutanlık yapabilecek yetenekleri olan herkes o dönemde ‘asker’ sayılmış ve bu toprakları vatan yapmak için gözünü kırpmadan mücadele etmiştir. Türk tarihi bunu yazar. Milli Marşımız bunu söyler… Nihayetinde milletçe bir Kurtuluş Mücadelesi verilmişti. Türkiye’de 2000’li yıllara kadar Meclis’e giren milletvekili sayısı genelde yüksek seyretmişti. Hizmetinde olduğu milletinin askeri güvenliğini sağlamakla görevli olan, kendi alanında profesyonelleşen subay ve astsubay kadrosunun, siyasi erkle ilişkisi ve konumuz yönüyle Yüce Meclis’te kendisine yer bulması, günümüz itibariyle sorunlu bir seyir izlemektedir. Türk milletinin güvenliğini emanet ettiği ordu mensuplarına meclis sandalyesini emanet etmemesi düşünülebilir mi?
Üçüncüsü, Türkiye’de bir dönem ayyuka çıkan ‘askerî vesayet’ söyleminin etkisi olabilir mi? Muhtemelen evet. Burada 12 Eylül Davası, 28 Şubat Davası benzeri hukuk alanına giren ve bugün bile tartışmalı olan konulara girme niyetinde değilim. Eğer konumuz askeri vesayet iddiası ise, bugün böyle bir şeyin varlığını kim iddia edebilir? Doğal olarak, bu milletin yetiştirdiği askerlerimizin, ordumuzun, kendisini ulusun özünün ve kalıcı çıkarlarının garantörleri olarak gördükleri ve hami rolünü ister istemez üstlendikleri dönemler olmuştur. Bu hamilik rolünün; seçilmiş hükümet üzerinde ‘nüfuz alanı oluşturmak’ veya ‘etki altında bırakmak’ gibi yansımaları olduğunu da rahatlıkla ifade edebiliriz. Türk siyasi tarihi literatürü zaten bu bağlamdaki yazılarla doludur. Şüphesiz, askerler kendi alanlarını içeren konularda fazlaca hassasiyet göstermiş olabilirler. Bu sadece Türkiye’de değil, neredeyse, ABD dahil tüm dünyada böyledir. Türkiye’mize özel olarak, geçmişte, zamanın ve/veya dönemin ruhu (zeitgeist) çerçevesinde, siyasi kurumlara yönelik yanlış uygulamalar ve tutumlar (darbeler dahil) askerler tarafından sergilenmiş olabilir. Bu türden sayısız örnekler sıralanabilir. Bunların hepsi doğru olsa da, en az bir avukat kadar değerli bir meslek icra eden, devleti ve milleti için ölmeye hazır neferler olarak yetiştirilen ve böyle de bir ömür boyu yaşam süren, sürmekte olan askerler için emekli olduklarında tüm hayatın bitmesi mi gerekiyor?
Diğer gerekçeleri sıralayıp, konuyu dağıtmak istemiyorum. Zira konunun özü net: Türk siyasetinde (iktidar ve muhalefet dahil) adı konulmamış bir asker düşmanlığı var! Haydi düşmanlık demeyelim, hissedilir derecede ağır ve eski askerlerin çoğunu hakikaten rencide eden bir ‘dışlama’ ve 'dışlanma' durumu var.
Sonuç
Dışlama eyleminin öznesi olan siyasi partilerimizin, 2023 genel seçimlerinde eski askerlerimizi dışlamadıklarını gösteren sembolik de olsa birer adım atmalarının şık bir hareket olabileceğini ve bunun esasen gerekli olduğunu düşünüyorum.
Eğer siyasi partilerimiz “Eski askerler arasında milletvekili olmaya liyakati ve ehliyeti olan hiç kimse yok!” diyorlar ve buna yürekten inanıyorlarsa, buna diyecek bir sözüm olamaz. Takdir makamına sual olunmaz!
Eğer, siyasi partilerimiz, “Eski askerleri aramızda görmek istiyoruz. Asker düşmanı değiliz! Kendilerini dışlamıyoruz.” diyorlarsa, hodri meydan, 2023 seçimleri yaklaşıyor. 600 milletvekiline ev sahipliği yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde hiç olmazsa 2023’ün hatırına, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 100. kuruluş yıldönümünü temsilen, mesleği avukatlık olan sayısı (100 + 23) kadar olmasa da, 23 asker kökenli milletvekili sokalım. Bu arada avukatlarımızı sadece örnekleme olarak burada zikrediyorum. Mesleği askerlik olmayan başka meslek erbabı için de bu örnekleme geçerlidir.
Bu önerime ne dersiniz Siyasi Partilerimizin Değerli Genel Başkanları? Parti gruplarınıza, aranıza önümüzdeki genel seçimlerde, 23 asker kökenli milletvekilini almaya var mısınız? Eski askerlerle hakiki bir kucaklaşmaya ne dersiniz?