Türk Siyasetinde Kilit ve Öcü Anlayışı
HDP, 2019 yerel seçimlerinde, “Parti olarak bazı bölgelerde aday çıkarmayacağız.” dediğinde, hem Millet, hem Cumhur, yarıştaki iki ittifak da, bu oylara talip olmuştu, hatırlayalım.
HDP, 2019 yerel seçimlerinde, “Parti olarak bazı bölgelerde aday çıkarmayacağız.” dediğinde, hem Millet, hem Cumhur, yarıştaki iki ittifak da, bu oylara talip olmuştu, hatırlayalım.
Hatta, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde benzeri olmayan şekilde, kırmızı bültenle aranan terörist başının kardeşi, resmî bir kurum olan TRT’ye çıkmış ve hepimiz şok olmuştuk.
HDP, bir tercih yaptı ve bazı bölgelerdeki desteğini Millet ittifakından yana kullandı, ama ittifaka da girmedi.
Kendi iradesini bu yönde kullandı.
Şimdi bugün, HDP’yi, başka partilerle ilişkilendirip, milliyetçi oyları konsolide etmeye çalışan akıla sorasım geliyor.
HDP, tercihini Cumhur ittifakından yana kullansa ve mesela İstanbul’da Millet ittifakı adayı Ekrem İmamoğlu yerine, Binali Yıldırım’ı destekleseydi, Cumhur ittifakı ve onu oluşturan partiler bu desteği kabul etmeyecekler miydi?
Bu HDP terörle ilişkilidir, o yüzden “Ey HDP’liler Cumhur İttifakı adaylarına oy vermeyin” mi diyeceklerdi?
Komik olmayalım.
Elbette HDP’nin desteğini, hem de güle oynaya, kabul edeceklerdi.
Zaten sırf bu desteği kazanmak için terörist başının mektubu okunmadı mı? Kardeşi, hepimizin vergilerinden pay alan, TRT’ye çıkarılmadı mı?
Antre parantez belirtelim.
Kırmızı bültenle arandığı iddia edilen Osman Öcalan’ı, TRT’ye çıkartan programın sunucusu, o programın yapılmasını sağlayan dönemin Genel Müdür’e kadar tüm TRT yetkilileri ve tabii ki TRT’den sorumlu bakan hakkında, hiçbir kanuni işlem yapılmadı.
Hatta, aranan şahıs canlı yayında TRT’deyken, bu ülkenin emniyet ve asayişten sorumlu emniyet mensupları, bu şahsı yakalamadı.
Kilometrelerce uzağa nokta operasyonu yapabilen ve bundan gurur duyduğumuz, emniyet ve istihbarat güçlerinin, Osman Öcalan’ı yakalamamasının nedeni neydi acaba?
Bilemiyoruz.
Kamuoyu olarak, kimin veya kimlerin talimatı ile böyle bir programım gerçekleştiğini de bilemiyoruz.
Sonuç olarak bu hadise, gelecekte de çok tartışılacak şekilde, nedenleri ve kimin talimatı ile gerçekleştirildiği bilinmeyen bir siyasi garabet hamlesi olarak, tarihteki yerini aldı.
Neyse, dönelim HDP konusuna.
HDP’nin seçimlerdeki desteğinin reddedilmesini beklemek, ya da bu destek sebebiyle HDP’yi Millet ittifakı içinde göstermek ne akılcı ne de mantıklı bir yaklaşımdır.
Bu politik anlayış, kanaatimce Cumhur ittifakı destekçilerinin, diğer ittifakı bel altı vurma çabasından ve karalamasından başka bir şey değildir.
HDP, önümüzdeki seçimde Cumhur İttifakı adayını destekleyeceğini açıklarsa, bugünkü siyasi konjonktür ve kafa kafaya geçeceği belli bir yarış gereği, “Hayır, biz senin oyunu istemiyoruz.” diyebilecek hiçbir babayiğit yoktur.
Evet, maalesef, HDP, terör örgütü ile arasına mesafe koymaması sebebiyle, Türkiye’nin geneline yayılabilen bir parti olamamış ve demokrasinin gelişiminde kadük kalmıştır.
HDP’nin terör örgütünün güdümüyle hareket etmekten vazgeçmemesi, diğer partilerin kendi destekçilerini kaybetmemesi adına, bu parti ile beraber hareket edilmesini ve ittifak yapılmasını önlemektedir.
HDP, bu yapısı ve politik anlayışı ile Türkiye’nin yenilenen seçim sisteminde, bir yandan “kilit”, bir yandan da “öcü” parti durumunda kalmaktadır.
Oysaki, Türkiye’nin ihtiyacı, doğusu, batısı, kuzeyi, güneyiyle bir olmak, birlik olmak, cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak, iç ve dış tüm düşmanlara karşı birlikte hareket etme iradesini göstermektir.
Ezcümle, HDP’yi Millet ittifakı içine iterek, milliyetçi oyları Cumhur ittifakına devşirme isteği beyhude çabalardır.
Merkez medya televizyonlarında her gün boy gösteren ve siyaseti bilim yerine, güce yaranma ve cambazlık haline getiren koskoca siyaset profesörlerini, doçentleri, emekli askerleri izleyince, bunları yazasım geldi işte.