Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Üzerine Düşünceler
Ülkemizde hükümet sisteminin değişmesi, aslında 2007 referandumuyla gerçekleşmiştir. Ancak ilk cumhurbaşkanlığı seçimi 2014 yılında yapılmış ve bu tarihten sonra, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle fiili olarak bir yarı başkanlık sistemi uygulanmaya başlanmıştır.
Sevgili dostlar, ülkemizde 2017 Referandumu ile kabul edilen ve 2018 seçimleri ile uygulanmaya başlanan "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" uygulamada birçok sorunu beraberinde getirmiştir. Sorunlara kişisellikten uzak, sistematik bir bakış açısı ile yaklaşmak, konuyu siyasi tartışma ortamından bilimsel tartışma ortamına taşımaya yardımcı olacaktır. Bu bağlamda ele aldığımızda ülkemizde hükümet sisteminin değişmesi, aslında 2007 referandumuyla gerçekleşmiştir. Ancak ilk cumhurbaşkanlığı seçimi 2014 yılında yapılmış ve bu tarihten sonra, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle fiili olarak bir yarı başkanlık sistemi uygulanmaya başlanmıştır. Bunu somut olarak 2016 yılında Başbakan Davutoğlu'nun istifasının istendiği olayda görebiliriz. Bir başka boyutuyla, Türkiye 2017 yılındaki referanduma "yarı başkanlık sistemi" altında gitmiştir. Devlet gücünün bu referandum öncesinde ve sırasında ölçüsüz kullanımı, aslında sonrasından yaşanacak olanların bir göstergesi olarak görülebilir. Bununla birlikte, anayasal bir zorunluluk olarak R. Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildiğinde partisinden istifa etmiş olsa da, partisi üzerindeki etkinliğini muhafaza etmiştir. Bu durum 2018'e kadar olan süreçte fiili olarak daha çok yarı başkanlık sisteminden başkanlık sistemine yakın bir yönetim biçimi doğurmuştur. Peki bu bir sorun mudur? Sorunsa neden sorundur? Çözüm ne olmalıdır? Bu yazıda bu sorulara yanıt arayacağız.
Bir araç üretilirken, aracın ağırlığına bağlı olarak fren sistemi tasarlanır. 10 tonluk bir kamyonu durduracak fren sistemi ile bir tonluk aracı durduracak fren sistemi aynı olamaz. Ya da 300 km./saat hıza ulaşabilen araçtaki fren sistemi ile 180 km./saat hıza ulaşabilen araçtaki fren sistemi farklı olmak zorundadır. Benzer şekilde bir hükümet sisteminde de yürütmeye tanınan yetkilerin ağırlığına bakarak, onu denetleyecek sistemlerin de tasarlanması gerekmektedir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin en büyük sorunu, Cumhurbaşkanına tanınan yetkilerin ağırlığıyla ve karar alma hızının yüksekliğiyle orantılı yeterli fren mekanizmaları ile denetlenmemiş olmasıdır. Dünyada bilinen örneklerden yola çıkıldığında başkanlık sistemini demokrasinin kurumsal yapısı içerisinde etkili biçimde uygulayabilen ABD dışında bir ülke bulunmamaktadır. Sistem, uygulandığı ülkeye bağlı olarak otoriterleşme, yozlaşma, yolsuzluk ve kayırma gibi sakıncalı sonuçlar üretebilmektedir. Bunun yanında şunu belirtmekte fayda vardır ki; her toplumun sosyolojik, kültürel ve ekonomik gerçekleri farklı olduğundan, hükümet sistemlerinin her toplumda uygulanma biçimleri birbirinden az ya da çok farklılaşabilmektedir. Ancak kuvvetler ayrılığı ilkesine bağlı olmayan hükümet yönetimlerinde siyasal gücün dengelenmesi ve sınırlanması çok zor olmakta hatta çoğunlukla mümkün olamamaktadır.
Hükümet Sistemleri Denince Akla Ne Gelir?
Devlet adını verdiğimiz, belirli bir toprak parçası üzerinde bir halkın egemenlik temelinde oluşturduğu siyasi örgütlenme, kendi içerisinde bir yapı tarafından yönetilir. Devleti yönetme görevi alan yapıya hükümet denir. Bu görevin veriliş şekli, devletin yapısıyla bağlantılıdır. Yalnız burada çok önemli bir terminoloji uyarısı yapmakta fayda vardır. Hükümetlerin görevi, halkı yönetmek değildir. Halk egemenliğe sahiptir ve bu egemenlik bölünemez, devredilemez bir haktır. Halk sahip olduğu egemenliği yetkili organlar eliyle (yasama, yürütme, yargı) kullanır. Hükümet bu organlardan sadece birini, yani yürütmeyi temsil eder. Demokrasinin temel ilkelerinden biri haline gelmiş bulunan kuvvetler ayrılığı bağlamında ele aldığımızda, hükümet sistemleri dediğimizde, sadece yürütmenin yapısını ve diğer kuvvetlerle (yasama ve yargıyla) olan ilişkisini ele alıyoruz demektir. Diğer bir ifadeyle, hükümet nasıl belirlenmekte, kime karşı nasıl bir sorumluluğu olmakta, kimler tarafından denetlenmekte, nasıl karar almakta sorularının cevapları bize hükümet sisteminin yapısı hakkında bilgi verir. Buna göre hükümet sistemlerinin temel özellikleri, şu şekilde oluşur;
a. Başkanlık rejiminde, halk tarafından seçilen başkan, yürütme gücünü belirli sınırlamalarla birlikte tek başına kullanır. Katı bir kuvvetler ayrılığı vardır. Yasama ve yargı yürütmeden ayrı ve onu denetim mekanizmalarına sahip kuvvetlerdir. Başkanın görev süresi, seçildiği süre ile sınırlıdır. Başkan yasama ve yargı üzerinde bir otoriteye sahip değildir. Bakanlar, başkan tarafından atanan teknik çalışma ekibidir ve başkana karşı sorumludur.
b. Parlamenter sistemde yürütme, yasama organının içinden çıkar ve onun güvenine bağlıdır. Yürütme başbakan ve bakanlar kurulundan oluşur. Bakanların her birinin kendi bakanlığı konusunda parlamentoya karşı sorumluluğu vardır. Devlet başkanının yetkileri semboliktir ve devlet başkanını parlamento seçer. Yasama ve yürütme arasındaki işlevler yönünden sınırların net olmaması yönüyle eleştirilse de, ülkeler gelenekleri, hukuk düzeni ve demokrasi kültürleri ile bunu yönetebilmektedir. Yasama organının yürütmenin etkisi altında kalmaması için en bilinen yapı, iki meclisli parlamentolardır. Bu sistemde, yasama ve yürütmenin birbirini etkileme ve denetleme gücü mevcuttur.
c. Devlet başkanının halk tarafından seçildiği fakat bunun yanında parlamentoya karşı sorumluluğu bulunan kabinenin var olduğu sistemler yarı başkanlık olarak adlandırılmaktadır. Devlet başkanı ile başbakan arasında yürütme gücünün paylaşıldığı bu sistemde yürütme iki başlıdır. Sorun çıkmaması, büyük ölçüde, sınırların çok net çizilmiş olmasına bağlıdır.
Genel hatlarıyla hükümet sistemleri bu şekilde sıralanabilir. Ancak bu sistemler kadar önemli olan konu, hükümetin yürütme gücü olarak halk egemenliğinin sadece bir kısmını temsil ettiği gerçeğinin akıldan çıkarılmamasıdır. Egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir ve bu temel ilke, hangi hükümet sistemi olursa olsun, mutlaka denetlenmesi gerektiğinin kabul edilmesini gerektirir.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni
Muhalefette bulunan ve gelecekte parlamenter sisteme yeniden dönülmesi gerektiğini savunan altı siyasi partinin bir araya gelerek oluşturduğu "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" mutabakat metni, 28 Şubat 2022 tarihinde yayımlanmıştır. Parlamenter sistemin, daha önceki tecrübelerden yola çıkılarak, aksayan yönlerini onarmayı amaçlayan metin, birçok önemli yeniliği içermektedir. Bunlardan en önemlilerinden biri, hükümeti düşürmek için gensoru önergesi verilmesinin yapıcı/kurucu güvensizlik oyu şartına bağlanmasıdır. Buna göre; "hükümetin düşürülebilmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üye tam sayısının salt çoğunluğuyla yeni hükümetin seçilmesi şartına bağlı olacaktır". Türkiye'de parlamenter sistemde yaşanan istikrar konusundaki sorunlara böylece önemli bir çözüm önerisi getirilmiş görünmektedir.
Bir diğer önemli yenilik, Meclis İçtüzüğü değişikliğinin nitelikli çoğunlukla (2/3) yapılabilmesidir. Bu gerçekten önemlidir. Bu alanda daha önce yaşanan tecrübeler göstermektedir ki; yapılan değişikliklerle, yürütmenin yasamayı hakimiyeti altına almasının yolu açılmış ve parti grubu üzerinde mutlak otorite kurabilmiş bir siyasi figürün otoriter bir yönetim tarzına evrilebildiği görülmüştür. Bu anlamda belki de Anayasa metni kadar önemli bir yasal metin olan Meclis İçtüzüğünün kolay değiştirilmesinin önlenmesi önemli bir adım olarak görülmelidir.
Yargıya yönelik olarak adalet bakanı ve müsteşarının öngörülen sistemde hakimler Kurulu bünyesinde bulunamayacak olmasının da düzenlenmesi, yargı bağımsızlığı adına önemlidir. Yasama ve yürütme arasındaki ilişkilerde zaman zaman gri alanlar olsa da, özellikle yürütmenin yargısal denetimi açısından yargının bağımsızlığı çok önemlidir. Yine yargı konusunda Anayasa mahkemesinin üyelerinin belirlenmesi konusunda üye seçim sisteminin Mahkemenin bağımsızlığını etkilediği tespiti yapılmıştır. Ancak bunun çözümü için belirlenen seçim sisteminin yeniden gözden geçirilmesinde fayda bulunmaktadır. Cumhurbaşkanlığı tarafından doğrudan aday belirlenmesi yerine, parlamentoda kabul edilebilecek isim önerme sisteminin uygulanması daha yararlı olabilir.
Mutabakat metninde parlamentonun yapısı hakkında bir yenilik öngörülmemektedir. Kesin hesap komisyonu kurulması denetim adına çok olumlu bir adımdır. Ancak burada temel bir saptamaya yer vermekte fayda vardır. 1982 Anayasası ile senatonun kaldırılması, yürütmenin yasamayı etkisi altına alabilmesinin yolunu açmıştır. Diğer bir ifadeyle bugün yaşanan sorunların kaynağı, 1982 Anayasasıdır. Güçlü bir parlamento için senato seçeneğinin yeniden değerlendirilmesi muhalefet tarafından ortaya konan metnin itibarı üzerinde olumlu etki yapabilir. Bu nedenle çift meclisli parlamento konusunun biraz daha açılmasında fayda bulunmaktadır.
Çift Meclisli Parlamentoların Varlık Sebepleri Nelerdir?
Parlamenter sistemin en önemli özelliklerinden biri, yürütmedeki karar verici konumuna rağmen başbakanın parti üyelerine (koalisyon olması durumunda koalisyon ortaklarına) bağımlı olmasıdır. Bu yazılı olmayan kural, siyasi partilerdeki liderlik yapısına bağlı olarak bozulmaya uğrayabilmektedir. Partisi üzerinde mutlak hakimiyet kuran bir lider, mecliste tek başına salt çoğunluğu sağlaması durumunda yasama gücünü de dolaylı olarak yönetebilir konuma gelmektedir. Diğer bir ifadeyle parlamenter sisteme yöneltilen temel eleştirilerden biri olan yasama-yürütme arasındaki sınırların kaybolması gerçekleşmektedir. Tarihsel süreçte parlamenter sistemin bu sorununa getirilen çözüm, parlamentoların iki meclisli yapıda olmalarıdır. İkinci meclis yasamayı, yürütme karşısındaki edilgen konumdan kurtaracak şekilde güçlendirir ve denge-kontrol işlevi görür.
İki meclisten oluşan parlamentolarda ikinci meclisin varlık sebebi farklı gerekçelere dayanabilir. Örneğin İngiltere'de Avam Kamarası ile gücünü kaybettiğini düşünen Aristokrasi, Lordlar Kamarası bünyesinde sistemdeki varlığını sürdürebilmiştir. Bunun yanında iki meclisli yapı, federal devletlerde bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Sınıfsal farklılık kaynaklı ikinci meclisler de olabilmektedir. Ancak demokratik açıdan bakıldığında ikinci meclisler, denge mekanizması sağlamak ve yasa kalitesini artırmak için tercih edilebilmektedir. Bu açıdan bakıldığında ikinci meclisin (senatonun) varlığı, hem parlamentoda temsili güçlendirecek hem de yasa kalitesini artıracaktır. Her ne kadar çift meclisli yapıların karar süreçlerini yavaşlattığı ve uzattığı söylense de, acil durumlarda karar mekanizmalarına ilişkin yetki kanunlarıyla bu sorunun çözülmesi mümkündür. Kaldı ki; günümüzde demokrasi konusunda ileri ülkelerde çift meclisli parlamenter yapı, etkinlikle kullanılmaktadır. Bunun yanında Türkiye'de gelinen aşamada tek meclis yapısında çıkan kanunların ardından kısa süre sonra "torba yasalar" ile kanunlarda dikkatsizlik neticesinde yazılan hususlar düzeltilmeye çalışılmaktadır. Bu nedenle çift meclisli yapının Türk demokrasisi adına olumlu olacağı değerlendirilmektedir.
Bir Çözüm Önerisi
Güçlendirilmiş parlamenter sistem metninde öngörülen barajın yüzde üçe çekilmesi demokratik temsiliyet adına olumlu bir adımdır. Bunun yanında iki meclisli bir yapıda senatonun oluşumu üzerine farklı yaklaşımlar söz konusu olabilir. Burada örnek olması adına bir senato önerisinde bulunmak istiyorum. 100 senatörden oluşan bir senato kurulabilir. Bu yüz senatörün belirlenmesinde, seçimlere katılan partilerin ülke genelinde aldıkları oy oranı çerçevesinde herhangi bir baraj uygulanmaz. Yüzde biri geçen her pati (dolayısıyla ona oy veren seçmen) parlamentoda temsil imkanı elde etmiş olur. Senatör seçilebilmek için 40 yaş ve üniversite mezuniyeti şartı, senatonun işlevleri düşünüldüğünde faydalı olabilir. Senato, Yüksek yargı organlarının üyelerini atarken, cumhurbaşkanının önerdiği adayları oylar. Böylece yargı kurumlarına atanan görevliler üzerinde kişisel tercihlerin etkili olması önlenmiş olur. Senato ayrıca meclisin onayladığı yasaları yeniden görüşüp, oylar. Bu neyi sağlar? Her şeyden önce uzlaşmayı öne çıkarır. Daha sağlıklı bir yasama süreci gerçekleşmesine katkı sağlar. Birinci Meclisin senato olmaksızın gerçekleştirebileceği yasama faaliyetleri belirlenir. Böylece iş yükü dengeli olarak dağıtılabilir. Kısaca ifade etmek gerekirse, böyle bir senato; siyasette uzlaşma kültürünü destekler, yasamanın saygınlığını artırır, temsiliyeti yükseltir, yürütmenin gücünü her durumda dengeler. Bu senatonun seçimleri meclis seçimlerinden üç yıl sonra yapılır. Böylece de halkın hükümeti denetlemesi için bir fırsat daha yaratılmış olur.
Sonuç
Her toplum, kültürüne uygun bir sistemle yönetilir. Ancak sistemin belirleyicisi asla kişisel tercihler olmamalıdır. 1982 Anayasasının hazırladığı koşullarda (kendine özgü) bir başkanlık sistemine evrilen Türkiye, toplumsal yapısıyla ve demokratik geçmişi ile uyumlu olmayan bir sistemle yönetilmektedir. Üstelik bu sistem, gerekliliğine ilişkin hiç bir araştırma yapılmadan, kamu politikası süreçleri olması gerektiği gibi işletilmeden alınan kararlarla, nitelikli toplumsal mutabakat aranmadan hayata geçirilmiştir. Referandumda mühürsüz oy pusulaları ile değişen seçim sonucu hakkında, 26 Nisan 1961 tarih ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 8 Nisan 2010 tarih ve 5980 sayılı Kanunla değiştirilmiş 101’inci maddesi esas alındığında, oyların geçersiz sayılacağı açıkça belirtilmiştir. Kemal Gözler bu konuda; "Kanunun hükmü açıksa, yorum yapılmaz. ln claris non fit interpretatio" (1) diyerek aslında konunun teknik olarak net olduğuna vurgu yapmaktadır.
Burada amacımız hukuki bir tartışmadan ziyade, mevcut sistemin bilimsel ve doğal süreçlerin sonunda ortaya çıkmadığını vurgulamaktır. Türkiye, nüfusu ve jeopolitik konumunun yanında, ekonomisi ile de önemli bir ülkedir. Ülke insanını dışlamayan bir süreç içerisinde "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem"e dönüş gerçekleştirilebilirse, bu ülkenin huzuru ve geleceği için faydalı olacaktır. Bütün bu tartışmada aklımda kalan tek soru şudur; "Bütün ülkenin geleceğini belirleyen bir sistemi değiştirmek bu kadar kolay mı olmalıydı?"
Kaynakça:
(1) Kemal Gözler, "Mühürsüz Oy Pusulası Tartışması YSK’nın 16 Nisan 2017 Tarih ve 560 Sayılı Kararı Hakkında Bir İnceleme", Türk Anayasa Hukuku Sitesi, 19 Nisan 2017. https://www.anayasa.gen.tr/muhursuz.html