Absürdistan’da Gündem
Sosyal medyada izlediğim bir Absürt vatandaşı “Anamızı bellediniz be!” diye bağırıyordu. Bu tür durumlar için vatandaşın ağzına sürmek için acı biber ihalesinin her yıl artan oranlarla yapıldığı da medyada haber olarak yer alıyordu.
Bazen hayat bize garip sürprizler yapar. Gerçek sandığımız şeylerin rüya olduğunu görebildiğimiz gibi, rüya sandığımız şeylerin de gerçek olduğuna şahit olabiliriz. Ben de Absürdistan rüyamı arkadaşıma anlatınca öyle bir an yaşadım. Arkadaşım bana gerçekten öyle bir ülke olduğunu söyleyince önce çok şaşırdım, ardından bu enteresan ülkeyi daha yakından tanımak ve izlemek için büyük bir istek duydum. Hemen seyahat planlarımı ve hazırlıklarımı yapıp yola koyuldum. Yola çıkmadan önce arkadaşımın uyarısını da hiç aklımdan çıkarmadım. Arkadaşım bana şunu söylemişti; “Absürdistan’da gündem çok hızlı değişir. Başka ülkelerde hükümetleri yerle bir edecek skandallar, bu ülkede vaka-i adiyeden sayılır ve çabucak unutulur. Kendini gündeme fazla kaptırma, ruh sağlığını kaybedebilirsin”.
AHY (Absürd Hava Yolları) dünyada bilinen bir havayoluymuş. Ancak dünya çapındaki bu şirketin yöneticilerinin çapı konusunda muhtelif söylentiler mevcut. Dünyada özelleştirme furyasının geçer akçe olduğu zamanlarda Absürdistan yöneticileri özelleştirmeleri yürütmek amacıyla, özelleştirmelerin birilerini güzelleştirdiğinden yola çıkarak Güzelleştirme İdaresi Başkanlığı diye bir örgüt kurmuşlar. Bu idare AHY’nin %50’den az fazla hissesini borsada satışa sunmuş. Ancak kalan %49 hisse, Absürt hükümetlerine arka bahçeleri olarak tepe tepe kullanabilecekleri bir alan açmış. Bazı hükümet yetkililerinin AHY uçuşlarında yolcuları beklettiği, şirketi babasının şirketi gibi gördüğü, hatta ülkenin başbakanına çıkıp “Uçağı üstüme yapıcan mı?” diyerek görgüsüzlükte tavan yaptığı halk arasında dilden dile konuşulur olmuş.
Absürdistan’ın garip adetleri var. AHY’nin yöneticilerinden birisinin, “mademki sayın haşmetlim bana deveyi havuduyla yutma fırsatı verdi, ben de bunu bir deve ile kutlayayım” deyip apronda deve kestiği, basında bile yer almış. Siyasal iktidarı ele geçirmiş olan Absürt Uçuş Partisi (AUP) ve onun karizmatik lideri Şendoğan, bu dünya çapındaki şirkete kendilerine sadakat ve aşkla bağlı insanlardan atama yapmakta bir sakınca görmemiş. Başbakana sadakat ve aşkı dışında herhangi bir vasfı olmayan bu çapsızlar, bir anda koskoca şirkette yönetici olunca strese girmişler. Bu stresin karşılığı olarak huzur bulabilmeleri için onlara ortalama bir Absürt emeklinin on yıldan fazla zamanda alabileceği maaşı, bir ay için huzur hakkı olarak bahşetmişler.
Son seçimlerde 20 yıldan fazla zamandır her seçimin birinci partisi olan AUP, birinciliği Absürt Halk Partisi (AHP)’ye kaptırmıştı. Burada Absürdistan’ın bir siyasi gerçeği her lider tarafından tekrar kanıtlanıyordu. Yerle bir olan partiler bile kendilerini başarılı görüyordu. “Absürdistan siyasetinde başarısız siyasetçi yoktur, mesaj veren seçmen vardır” diye bir deyiş bile mevcut. Her lider gerçeklikle yüzleşmek yerine başarı hikâyeleri yazıyor, halkın verdiği mesajdan bahsedip bu mesajı kendince yorumluyordu. Bu arada sokaktaki vatandaşa mikrofon uzatıldığında halk mesajı daha doğrudan, daha içten verebiliyordu. Sosyal medyada izlediğim bir Absürt vatandaşı “Anamızı bellediniz be!” diye bağırıyordu. Bu tür durumlar için vatandaşın ağzına sürmek için acı biber ihalesinin her yıl artan oranlarla yapıldığı da medyada haber olarak yer alıyordu.
Aslında seçim sonuçları açısından çok daha nesnel değerlendirmeler yapabilmek mümkün olmasına rağmen, siyasetçiler kendi konumlarını kaybetme korkusuyla halkın basitçe anlayabileceği konuları tumturaklı sözlerle ifade etmeyi tercih ediyorlardı. Ortada somut bir gerçek vardı, ekonomi hiç iyi değildi. Ülkede ortalama ücret düşerken, emekli maaşları enflasyonun sorumlusu gibi gösterilip budanıyordu. Çalışanlar dâhil ülkede belirli bir ücretle geçinmeye çalışan kim varsa alım gücü düşmüştü. Yirmi yıllık iktidarın hatalı politikaları sonucu, dünyada azalan gıda fiyatları Absürdistan’da artıyordu. Baştakilerin çözüm olarak gördüğü ithalat ise sadece ithalat yapan ve sabah akşam Şendoğan’a dua eden, işi bilen iş insanlarına yarıyordu.
Yirmi yıl boyunca halkın Hotizm dinine olan bağlılığını istismar eden AUP, adeta halktan tamamen kopmuş, görgüsüz bir zenginlik yaşıyordu. Lüks arabalar, lüks mekânlar, lüks partiler derken bir milletvekilinin yurt dışı seyahatinde ıstakoz yiyip bunu da sosyal medyada paylaşması, halkta büyük tepkilere neden olmuştu. AUP’ye oy veren seçmen bile yapılan eyleme değil, bunun paylaşılmasına takılmıştı. Kimse milletvekillerinin ne yapıp da o derece yüksek maaşları hak ettiği konusunda fikir sahibi değildi. Üstelik Hotin Başı (ülkemizdeki Diyanet İşleri Başkanı’na denk), elinde kılıçla ibadethanede fakirliğin en yüce mertebe olduğu yönünde konuşurken izleyenler gözyaşlarına hâkim olamıyordu. Tam da halk, milletvekillerinin bu anlamda cennetlik olduğuna inanıyorken ıstakoz da neyin nesiydi? Tarhana çorbası neyine yetmiyordu? Oysa o milletvekili ıstakozu Absürdistan halkına tanıtmak gibi yüce ve önemli bir görev almış da olabilirdi. Ama bütün bunlar, eylemin görgüsüzlüğü gölgesinde tartışılmadan kaybolup gitti.
Aslında Şendoğan açısından bakılacak olursa, seçimin kaybedilmesinin birçok nedeni vardı ama O da tipik bir Absürt siyasetçi olarak başarısızlığı kabul etmeyi ve neyi yanlış yaptığını düşünmeyi tercih edeceğine halkın verdiği mesajı kendince yorumlamayı seçti. Bütün bunlar olurken, adeta Şendoğan’ın hakaret işleri bakanı olarak çalışan Tarlalı ile Şendoğan arasında soğuk rüzgârlar esmeye başlamıştı. Tarlalı, sosyal medyada yalnız başına arabesk müzik eşliğinde yürüdüğü videosunu yayınlayınca ülkenin bilim ve basın erbabı kim varsa bu mesajı yorumlamaya çalıştı. Mesajın kendisi kadar yorumlanması da arabesk bir tavırdı aslında ama Absürt halkının hissiyatına uygundu.
AHP seçimde kazandığı belediyeleri devralmaya başlayınca başka bir şey daha oldu. Her zaman halkın Hotizm dinine ölümüne bağlı olarak gördüğü AUP yöneticilerinin, halkın parasıyla nasıl bir şatafat ve lüks hayat düzeni kurdukları ortaya çıktı. Elbette her zaman her duyguyu uçlarda yaşayan halk, buna da hayret etme gafletine düşmüştü. Halkına hizmet için yanıp tutuşan AUP yöneticileri, o kadar yanıp tutuşmaya ve terlemeye bir jakuzide yıkanmasa mıydı? Sanki AHP yöneticileri de biraz abartıyordu. AUP’liler bal tuttuktan sonra o yapışık elleriyle mi gezecekti, elbette ki hayır. Yapılması gerekeni yapıp bal tuttukları ellerini yaladılar. Bundan daha insani ne olabilirdi? Zaten Absürdistan’da dünyada başka hiçbir millette göremeyeceğiniz yüksek ahlak ürünü deyimler boşuna mı oluşmuştu? “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” bunlardan bir tanesiydi. Ahlak karın doyurmuyordu ama yetim hakkı ile yedi sülaleyi doyurmak mümkündü. Yeter ki o sülale siyasetçinin kendi sülalesi olsun.
Seçimlerden sonra, önceden çok rastlanmayan bir şey daha oldu. Şendoğan ile seçimlerden birinci parti olarak çıkan AHP’nin lideri Tüzel arasında nezaket ziyareti ötesinde siyasi bir görüşme planlandığı ortaya çıktı. Dedim ya Absürt halkı her şeyi uçlarda yaşamaya yatkın olduğu için bu görüşmeye de özel önem atfedildi. Oysa gerçekte olan, kötü ve kırılgan durumdaki ekonominin uçurumdan aşağı yuvarlanmaması için tutunduğu dalın yeşil kalmasını sağlama çabasıydı. Yoksa kırk yıllık Kani olur mu Yani? Siyasette yapılan bütün hataları bir hareketle ortadan kaldıracak bir sihirli değnek arayışı, İsviçreli bilim insanlarının da gündemindeydi ama diş fırçası üzerindeki çalışmaların bitmesini bekliyorlardı.
Size bir itirafta bulunmak istiyorum, benim bu Absürdistan’a çok kanım kaynadı. Burada sürekli bir aksiyon var. Gün geçmiyor ki, “ yok artık” deyip şaşırmayayım. Dışarıdan baktığımda bana çok eğlenceli geliyor ama Absürt halkı benim gibi düşünmüyor. Oldukça gerginler ve her an her yerde gereksiz kavga çıkarma potansiyelleri bir hayli yüksek. Sanırım buradaki araştırma ve incelemelerimi biraz daha uzatacağım. Bakarsınız dünya siyaset bilimi yazınına çok değişik deneyimler aktarma fırsatı bulurum. Şimdilik bilgisayarımı kapatıyorum. Şu köşedeki polis bana kötü kötü bakıyor. Hafif bir ürperti hissettim. Sağlıcakla kalın, sevgiyle kalın…