Anlayan Beri Gelsin: Özerklik…
Özerklik kelimesinin TDK sözlüğündeki anlamı bir topluluğun, bir kuruluşun kendi kendini, oluşturduğu yasalara göre, özgürce yönetme hakkı, durumu ve bir kişinin, bir topluluğun kendi uyacağı yasayı kendisinin koyması olarak ifade edilmiştir. Özerklik kelimesinin yabancı dildeki karşılığı “otonomi” kelimesi ise Fransızca kökenlidir ve kendi kendini yönetme durumu olarak ifade edilir. Biz otonomi kelimesini teknolojide kendi kendisini idare eden araç ve cihazlar olarak da kullanıyoruz ama konumuz siyaset.
Özerklik kelimesinin TDK sözlüğündeki anlamı bir topluluğun, bir kuruluşun kendi kendini, oluşturduğu yasalara göre, özgürce yönetme hakkı, durumu ve bir kişinin, bir topluluğun kendi uyacağı yasayı kendisinin koyması olarak ifade edilmiştir. Özerklik kelimesinin yabancı dildeki karşılığı “otonomi” kelimesi ise Fransızca kökenlidir ve kendi kendini yönetme durumu olarak ifade edilir. Biz otonomi kelimesini teknolojide kendi kendisini idare eden araç ve cihazlar olarak da kullanıyoruz ama konumuz siyaset.
Anayasanın 123'üncü maddesinin 2'nci fıkrası, "İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır’’ demektedir. Demek ki “merkezden yönetim (merkeziyet)" ve "yerinden yönetim (âdem-i merkeziyet)" ilkeleri "anayasal ilkedir’’. Yani Anayasamız yerinden yönetime cevaz vermektedir. Sistemimizde "yerinden yönetimin" üç adet varlık şartı vardır: Yani bir kurumun yerinden yönetim kurumu olabilmesi için o kurumun,
• Kamu tüzel kişiliğine sahip olması,
• Merkezi idare karşısında özerk olması ve
• Merkezi idarenin vesayet denetimine tabi olması da gerekir.
Mevcut sistemde mahalli idareler yani belediyeler yerinden özerk yönetimin en somut halidir. Anayasal ilke ile yerinden yönetim imkânı sağlanmış olsa da uygulamada Türkiye’de merkezi idarenin oldukça güçlendirilmiş ve katı olduğunu, merkezi idareye tanınan yerel yönetimler üzerindeki idari vesayet yetkisini neredeyse hiyerarşik şekilde kullanıldığını görmekteyiz. Bunun sebebi ise ülkemizin yıllardır karşı karşıya kaldığı bölünme sorunudur. Ancak diğer taraftan bu sert, merkezin katı ve hiyerarşik vesayeti yurttaşların yönetime demokratik katılım ve kamu hizmetlerinin hızlı ve usulüne uygun yürütülmesine ilişkin sorunlara yol açmaktadır.
Burada tartışılması gereken yerinden yönetimlerin gerçek anlamda özerk olup olmadığı hususudur. Özerklik kelimesinin tanımını vermiştik. Yönetme ve yasa çıkarma hakkı demiştik. Diğer taraftan yerinden yönetimin varlık şartlarından birisi de özerklik demiştik. Peki bu tanımları yaparken özerklik kelimesini aynı anlamda mı kullanıyoruz? Sanırım yanlış anlaşılmalar bu noktada başlıyor.
Özerk kelimesinin siyasi ve idari anlamı vardır. Federalizm, özerk bölge gibi tanımlar egemenliğin kullanımına yönelik siyasi özerklik tanımlarıdır. Bizim yerinden yönetimin özerkliği olarak tanımladığımız ise idari özerklik tanımıdır. Mahalli idareler ile ilgilidir. Özerklik ile ilgili yorum yaparken siyasi mi yoksa idari tanım mı yapıldığı mutlaka belirtilmelidir. Çünkü bu noktadan itibaren tamamen farklı şeylerden bahsetmiş oluyoruz.
Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 5 Eylül 2014 tarihinde yapılan 18. CHP kongresindeki konuşmasına başlarken, 19 Mayıs 2011 tarihinde Tunceli mitinginde söylediği “Yerel yönetimler özerklik şartını kabul ettik, bazı maddelerine çekince koydular. Yerel yönetimler özerk olsun, özel yasa çıkaralım bütün belediyelerin gelirleri olsun ve başkanlar hizmet etsin. Buna da yanaşmadılar. Çünkü bunlar demokrat ve özgürlükçü değil" sözünü destekleyerek “İktidarında Avrupa yerel yönetim özerklik şartını mutlaka getireceğiz” diyerek yineledi, sözünün arkasında olduğunu söyledi. Bu husus CHP tarafından değişik platformlarda da gündeme getirilmektedir.
Avrupa Belediyeler Birliğinin hazırlığı ve teklifiyle Avrupa Parlamentosu, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı, 15 Ekim 1985 tarihinde imzaya açılmış ve Şart 1 Eylül 1988 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye, Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı 21 Kasım 1988 tarihinde imzalamıştır. Şartın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 8 Mayıs 1991 tarih ve 3723 sayılı Kanun, 21 Mayıs 1991 tarih ve 20877 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Şart’ın onaylanmasına ilişkin 6 Ağustos 1992 tarih ve 92/3398 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Şart’ın resmi Türkçe çevirisi, 3 Ekim 1992 tarih ve 21364 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Onay belgeleri 9 Aralık 1992 tarihinde tevdi edilmiş ve Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, Türkiye bakımından 1 Nisan 1993 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Özerklik Şartı Türkiye tarafından onaylanırken (R.G.: 3.10.1992) pek çok maddeye çekince konulmuştur: Çekinceler, Şart’ın daha çok aşağıdaki “idari özerklik”le ilgili maddeleri üzerinedir.
• Merkezi idare, yerel yönetimleri ilgilendiren tüm konularda planlama ve karara bağlama sürecinde yerel yönetimlere danışacaktır.
• Yerel yönetimler, örgütsel yapılarını kendileri belirleyecektir.
• Merkezi idare tarafından yerel yönetimlerin denetlenmesinde gözetlenecek ölçüt, korunmak istenen yararla orantılı olacaktır.
• Mali kaynakların kullanımında yerel yönetimler, kendi politikalarını uygulama konusunda özerk olacaktır.
Özetle; Kılıçdaroğlu’nun Yerel Yönetimler Özerklik Şartının 4, 6, 7, 8, 9, 10, 11. nolu maddelerine konulan çekinceleri kaldırma vaadi, yanlış değerlendirilmekte ve Türkiye içerisinde ‘federal devlet’e yeşil ışık şeklinde yansıtılmaktadır. Oysa yukarıda da belirttiğimiz gibi bahsedilen maddeler tamamen idari özerklik ile ilgili olup özerkliğin siyasi özerklik tanımıyla ilgisi bulunmamaktadır.
Nitekim Millet İttifakı tarafından Ortak Mutabakat Metninde Yerel Yönetimler başlığı altında mahalli idarelere Şart’tan daha da geniş idari özerklik sağlayan aşağıdaki somut öneriler taahhüt edilmiştir. Buradan nasıl federalizme, özerk bölge yönetimine gidiliyor ben anlamadım, anlayan beri gelsin!
• Yerel Yönetimler Reformunu hayata geçireceğiz.
• Tüm yerel yönetim mevzuatını yeniden değerlendirecek, yerel yönetimleri idari ve mali açıdan yeniden yapılandıracağız.
• Bazı bakanlıkların taşra kuruluşlarını görev alanlarına göre yerel yönetimlere devredeceğiz.
• Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki aşırı vesayetine son vereceğiz.
• Seçimle gelenin seçimle gitmesini güvence altına alacak, yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkını yok sayan kayyum uygulamalarına son vereceğiz.
• Seçilmiş yöneticilerin görevlerine bir yargı kararı olmadıkça son verilememesini güvence altına alacağız.
• Görev suçları sebebiyle hakkında soruşturma başlatılan yerel yöneticilerin geçici olarak görevden uzaklaştırılmalarını da ancak yargı kararı ile mümkün kılacağız.
• Seçilme yeterliliğini kaybeden ya da görevden uzaklaştırılan belediye başkanının yerine gelecek kişinin belediye meclisi tarafından seçilmesini sağlayacağız.
• Yerel yönetimlerin öz gelirlerini artırma kapasitelerini güçlendireceğiz.
• Belediyelerin genel bütçe vergi gelirlerinden aldığı payları artıracağız.
• Belediyelerin genel bütçe vergi gelirlerinden aldıkları payların belirlenmesinde illerin üretim ve ihracata olan katkısını ve yaz-kış ile gece-gündüz nüfus farkı ile düzensiz göçü dikkate alacağız.
• Muhtarlık Temel Kanunu’nu çıkaracağız.
• Büyükşehir Yasası’yla mahalleye dönüştürülen köylere tüzel kişiliklerini iade edeceğiz.
• Bütçe yetersizliği nedeniyle gerekli gelişmeyi göstermekte ve hizmet götürmekte zorlanan büyükşehir statüsünde olmayan illerimizdeki belde belediyelerini proje bazında destekleyeceğiz.
• Daha önce kapatılan belde belediyelerinin yeniden açılması ve yeni belediye ihdasını ihtiyaçlar doğrultusunda değerlendireceğiz.
• İl Özel İdareleri’nin durumunu kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması çerçevesinde ele alacağız.
• Türkiye Belediyeler Birliği’ni yeniden yapılandırarak belediyeler arasında ayrım yapan, partizan ve hakkaniyetsiz uygulamalara son vereceğiz.
• Yerel yönetimlerin karar mekanizmalarına muhtarları, ilgili sivil toplum kuruluşlarını ve meslek odalarını dahil ederek katılımcılığı artıracağız.
• Demokratik katılımı önceleyecek, kent konseylerini güçlendirecek, kurulmamış kent konseylerinin ivedilikle kurulmasını zorunlu hale getireceğiz.
• Yerel yönetim mekanizmalarına nitelikli katılımın sağlanabilmesi için yerel yönetimlerde fırsat eşitliği birimleri kuracağız.
• Yerel yönetimlerin verilerini topluma açmasını sağlayacak, bu verilerin üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve meslek odaları tarafından yerel çözümlerin geliştirilmesinde kullanılmasına imkân tanıyacağız.
• Yerel yönetim hizmet standartlarını oluşturarak karar ve iş süreçlerini şeffaf, anlaşılır ve takip edilebilir hale getireceğiz.
• Meclis toplantıları, imar planı değişiklikleri, kaynak kullanımları, borçlanma, ihale ve satın alma kararları ile denetim raporlarına ilişkin hususları kamuoyu tarafından canlı yayın dahil şeffaf ve anlaşılır bir şekilde izlenebilir hale getireceğiz.
• Belirli nitelikteki projelerde e-devlet oylamaları (halk oylaması) yapacağız.
• Belirli miktarları aşan ihale ve ödemelerde belediye başkanlarına imza sorumluluğu getirecek, belediye başkanlarının bu konuda uzun süreli hastalık durumu hariç yetki devri yapamamasını sağlayacağız.
• Belediye başkan ve yardımcılarının birinci ve ikinci derece kan ve sıhri akrabalarının, özel kalem müdürlüğü, müşavirlik, danışmanlık görevlerine getirilmesini yasaklayacağız.
• Belediyelerin büyük ölçekli projelerinin iç ve dış finansmanıyla ilgili objektif kriterler belirleyecek, merkezi yönetimin belediyelerin finansmana erişimini geciktiren veya engelleyen onay yetkisinin kullanımında süre şartı getireceğiz.
• Yerel yönetimlerin kurdukları şirketler ve iştirakleri görev, fonksiyon, ihtiyaç, etkinlik, verimlilik ve kamu ihale yasasına uymak gibi kriterlere göre kapsamlı bir değerlendirmeye tabi tutacağız.
• Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) üyelerini ulaşımla ilgili kurumları içerecek ve temsil ağırlığı büyükşehir belediyelerinde olacak şekilde yeniden belirleyeceğiz.
• Yerel yönetimlerde etkin bir iç denetim ve Sayıştay denetimini hayata geçirecek, denetim bulgularının yerine getirilip getirilmediğini titizlikle takip edeceğiz.