Site İçi Arama

siyaset

Canım Benim

Sayın bakanımız "canım benim" deyip muhabirin yüzünü okşayınca bu anım aklıma geldi nedense. Siyasilerimiz arasında da çok candan insanların olması ne güzel! Gerçi devamında sorulan soruya cevap vermeden yoluna devam etmesi pek hoş olmamış. Üstelik sorulan soruya garip bir karşı soru hiç hiç anlaşılır değil.

Suzan abla, Ankara'da komşumdu, çok sıcak kanlı, güler yüzlü, pek de hoş bir hanımdı. Hep canımlı cicimli konuşurdu. Bir süredir görmediği biri olsun, uzaktan canııım, canım canım, nasıl da özlemişim seni diyerek hemen sarılır, sokak ortasında özlem giderirdi. Hiç çekinmezdi burası sokak diye, çok içtendi, hayat dolu biriydi. 

Bir keresinde bana da öyle bina kapısının önünde sarılmıştı, tam da yaz tatilinden dönmüştüm, elimde valiz. 

Özlemiş, canım benim demişti, hoş geldin, nasıl özlemişim seni, hemen gel, bekliyorum, balkonda beraber çay içelim demişti. 

Eşi Ahmet abiyle arada tavla oynardık onların balkonda, severdim, iyi insanlardı. 

Özlettin, anlatırsın neler yaptın yazın, seni gidi kaçak seni demişti. Yorgunum sonra geleyim deyince, ah canııım, kıyamam sana demişti. Tamam öyleyse, git dinlen sen, ama sonra uğra mutlaka canımın içi diyerek gözlerinde bir ışıltı mutluluk içinde merdivenlerden evine çıkmıştı. 

İkinci katta oturuyorlardı. Genellikle asansörü kullanmazdı Suzan abla, asansörde bunalıyorum derdi. 

Ben daha yukarıda oturduğum için asansörün düğmesine basıp asansörü beklerken arkasından bakakalmıştım. İyi gelmişti bu sıcak karşılama.

Çok iyi insandı, herkesi de tanırdı, bir derdi olan olursa ona gider, dertleşirdi. Sırf sohbeti bile yeterdi, eğer biraz canın sıkkın olsa bile, onunla iki laf ettiğinde hemen bir enerji dolardı içine. Ahmet abi de mülayim insandı.

Kim bilir ne yapıyorlardır şimdi!

Bakın şimdi aklıma biri daha geldi, bir de İbrahim abimiz vardı orada. 

Ama o çok ters insandı, adeta Suzan ablanın tam zıttı. 

Selam verirsin almaz, belki de görmez, ama hayır, bence görse de almaz, ters mi ters biriydi.

Bir seferinde yolda gördüğümde merhaba İbrahim abi demiştim, yüzüme bile bakmadan geçerken bir omuz vurmuştu bana, arkasından hayırdır abi diye seslensem de dönüp bakmadan yoluna devam etmişti. 

Bakın onu pek sevmezdim, ama ben tersliği dışında bir zararını görmemiştim. Aslında o da işinde niyazında biriydi. Sabah işine gider, akşam evine döner, normal sakin bir hayat yaşardı. Bekardı, kendi başına biriydi, kimseye bir zararı olduğu kulağıma gelmemişti.

Hadi dedikodusunu yapayım biraz, bu İbrahim abim gençliğinde Suzan ablaya aşıkmış, ama nedense Suzan abla o kadar içten ve candan biri olsa da İbrahim abime yüz vermemiş. O gün bu gündür İbrahim abim için aksi bir adam oldu diyordu apartmanın eskileri. Erken yaşta ebeveynlerini de kaybettiği için apartmanın büyükleri yardımcı olmak istemişler, onca gelin adayı göstermişler, ama o hiçbirini istememiş. Belki de doğrudur, aksiliği Suzan abla yüzündendir.

İnsanlar farklı farklı oluyor işte, kimi çok candan, kimi aksi, kimi mülayim. Hepsinin doğası farklı, karakteri farklı. Ama hayat da değiştiriyor galiba insanları. 

Ankara güzel şehirdir, yerine bağlı, ama komşuluk ilişkileri, insanların içten olması, samimiyetleri, özledim aslında Ankara'yı.

Uzun yıllar oldu gitmeyeli, hemen her köşesinde anılarım vardır, çok da arkadaşım, kimileri arkadaştan öte. 

Üniversite yılları ve daha sonraki Ankara'daki çalışma yıllarımı da katınca, hayatımda en uzun yaşadığım ikinci şehirdir başkentimiz.

Sayın bakanımız "canım benim" deyip muhabirin yüzünü okşayınca bu anım aklıma geldi nedense. Siyasilerimiz arasında da çok candan insanların olması ne güzel!

Gerçi devamında sorulan soruya cevap vermeden yoluna devam etmesi pek hoş olmamış. Üstelik sorulan soruya garip bir karşı soru hiç hiç anlaşılır değil. 

Ben yine de sayın bakanımızın basına bu kadar içten davranışını takdir ettim doğrusu! 

Soru neydi? Hatırlayanınız var mı? Ben hatırlatayım. Adreslerimize tanımadığımız insanlar kaydolmuşlar. Henüz inşaat aşamasındaki boş adreslerde bile oturan birileri görünüyormuş.

Bence önemli bir sorun. Hem de yine seçim öncesi dönemlerdeyken! 

Neden acaba? Sehven hata mı olmuş dersiniz? Belki de gerçekten sehven hata olmuştur. Bunca insan var, her gün birileri adres değişikliği talebinde bulunuyordur mutlaka. Onca işlem arasında bazılarının hatalı olması normal karşılanabilir. Üstelik bizde sokak cadde isimleri değiştirmek de alışkanlık haline getirilmişken. 

Moskova'da özellikle şehir merkezinde sokak ve cadde isimleri Sovyetlerin başlangıç zamanından beri aynıdır. İçinde haritaların olduğu bazı eski kitaplarda bile bugünküler ile aynı sokak isimleri var, hiçbiri değişmemiş, aynı kalmış.

Sonuçta adres bilgilerinde hatalar varsa belki de nüfus idareleri kendileri bu hataları düzeltecektir. Sonuçta adres bildirimi artık muhtarların sorumluluğunda değil, merkezi sistem kuruldu, bilgisayar ortamına aktarıldı, artık değişiklikleri nüfus idarelerinden yapmak zorundasınız.

Yine de kontrol edin derim ben, kötü kokular gelmeye başladı yine seçim öncesinde. İnsan geçmişte yapılanları hatırlayınca işkilleniyor.  

Bir zamanlar da birileri nasıl yaparsanız yapın, bu seçimi kazanın demişti hatırlarsanız, gerekiyorsa ölülere bile oy kullandırın demişti. 

Ah iktidar koltuğu ah, sen nelere kâdirsin. Niye bu ülkede hep bu tarz kaçak yollara başvurulur ki, bu kadar mı önemli o koltukta oturmak? Galiba önemli!

Dediğim gibi, bence siz de kontrol edin adreslerinizi, bu şekilde ayyuka çıkmışsa yine bu konu, gerçekten sehvenin ötesinde bir şeyler olmuş olabilir. Hiçbir şey olmamışsa bile bir şeyler olmuş olabilir.

Hatırlatayım istedim.

Moskova'dan herkese sevgi ve saygılar.

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 18.10.2022
  • Süre : 3 dk
  • 1235 kez okundu

Google Ads