Site İçi Arama

siyaset

Cumhurbaşkanını İllaki halk mı seçmeli?

Cumhurbaşkanı meclisten çıksa olmaz mı? Parlamenter sistemle yönetiliyoruz desek, yeni seçimleri de yaptık diyelim. Partilerin milletvekilleri ya da bağımsız milletvekilleri belli oldu. Aralarından biri cumhurbaşkanı olacak. Biri de başbakan, hatta biri de meclis başkanı olacak. Bu kararı da milletvekilleri verecek. Aralarında seçim yapacaklar ve bu üç kişiyi belirleyecekler. Olamaz mı?

Cumhurbaşkanı meclisten çıksa olmaz mı?

Parlamenter sistemle yönetiliyoruz desek, yeni seçimleri de yaptık diyelim. 

Partilerin milletvekilleri ya da bağımsız milletvekilleri belli oldu. 

Aralarından biri cumhurbaşkanı olacak. 

Biri de başbakan, hatta biri de meclis başkanı olacak. 

Bu kararı da milletvekilleri verecek. Aralarında seçim yapacaklar ve bu üç kişiyi belirleyecekler. 

Olamaz mı?

Hepsi milletin seçtiği vekiller olduğu için hepsinin ardında seçilmişlik meşruiyeti var.

Meclisin kendi içinden seçtiği cumhurbaşkanının sadece devleti temsil görevi olacak. Görevini yaparken eğer bir yanlış yaparsa, meclis görevi alıp bir başkasına verebilecek.

Başbakanın ise kanunlara uygun olarak sadece yürütme görevi olacak. Meclis içinden ya da uygun görüyorsa dışarıdan uzman bakanları başbakan önerecek, ama meclis hepsini onaylayacak.

Meclis başkanının ise sadece tüzüğe göre meclisi yönetme görevi olacak. 

Böyle olsa olur biter. 

Kimse kimsenin yetki sınırlarına karışmaz. Karışamaz, çünkü anayasal olarak kararı veren meclis. 

Birbirinin yetki alanına karışmaya kalkan olursa meclisteki milletvekillerinin denetleme yetkisine takılır. 

Çünkü tüm bu görevleri bu makamlara meclis verdiği gibi, gerekiyorsa almaya anayasal olarak hakkı da olacak. 

Meclisin denetleme görevi de anayasal olarak belirleneceği için, meclis de denetleme ve kanun çıkarma dışında yürütmenin görevini ifasına karışamaz.

Böyle bir düzen kurulamaz mı?

Niye olmasın? Bence olabilir.

Tabii bu durumda milletvekilleri gerçek milletvekilleri olmalılar.

Gerçek milletvekilinden kastım parti başkanları tarafından hazırlanmış liste vekillerinden, yani parti başkanları vekillerinden bahsetmiyorum.

Toplumun bilerek, tanıyarak seçtiği milletin vekillerinden bahsediyorum.

Peki bu gerçek milletvekilleri dediklerimi toplum nasıl seçecek? Nereden bilecek kim kimdir? Milletvekili olmak isteyenler kendilerini topluma nasıl tanıtacaklar?

Tabii burada seçimlerin finansmanı çok önemli oluyor. Herkesin kendini topluma öyle kolayca tanıtmak için finansal gücü olmayabilir. 

Ama buna da çözüm bulunabilir belki.

Nasıl ki devlet seçimler öncesinde partilere seçim istihkakı veriyorsa, milletvekili olmak isteyenlerin de başvurularına göre devletten direk istihkak almaları sağlanabilir belki. 

Milletvekili adayı olmak isteyenler mesela YSK'ya başvurmaları durumunda eğer YSK aday olmalarını onaylamışsa, yani milletvekili olmalarında bir sakıncaları yoksa, seçim çalışmaları için belli bir istihkak da tahsis edebilir. 

Ama adayların yaptıkları seçim masrafları sıkı bir denetime tabi tutulmalıdır. Kuralına uygun harcama yapacak milletvekili adayları. Ne fazla ne az, belli sınırlar dahilinde olacak tüm kampanya. 

Böyle olmaz mı? Olabilir herhalde.

Böylece partili olmak zorunluluğu da kalmayabilir. 

Belki de herkes bağımsız aday olabilir bu durumda. 

İsteyen tabii ki partili olabilir. Ama dediğim gibi bu bir zorunluluk olmamış olur eğer iyi bir düzen kurulabilirse. Tabii bugün olduğu gibi seçim öncesinde partilerin istihkakı da olacak.

Sonuçta isteyenin bağımsız olarak devlet tarafından sağlanmış istihkakı olacak, isteyen de bir partiye üye olacak ve partinin finansal desteği ile kendini topluma tanıtacak. 

Ama milletvekillerinin kendileri için seçim kampanyası yapmaları esas olmalı. 

Bu da ancak daraltılmış denilen seçim bölgeleri ile mümkün olabilir sanırım.

Belli seçim bölgelerinden birer milletvekili çıkacak şekilde bir düzen olmalı. Belki de üçer de olabilir, ama bence birer kişi olmalı. Artık nasıl ayarlanabilirse seçim bölgeleri. 

Dünkü yazımda yaklaşık 85 bin seçmene bir milletvekili düşüyordu. Buna göre seçim bölgeleri ayarlanabilir belki. Seçim bölgesinden en çok oyu alan milletvekili olur. Ya da iki aşamalı seçim yapılır. Her seçim bölgesinden ilk turda ilk ikiye girenler aralarında bir tur daha yarışırlar. İkinci turda geçerli oyların yarısından fazlasını alan kazanır.

Benimkisi sadece beyin jimnastiği tabii ki. 

Ben seçilmişim, sen atanmışsın tartışmaları olduğu için kendimce bu işin oluru nasıl olur diye biraz düşüneyim istedim.

Finansman dışında başka ne sorun çıkabilir acaba?

Sanırım bu kadar farklı görüşte milletvekili meclise dolarsa, yasa çıkarmak da zor olacaktır. Kendi aralarında anlaşabilecekler mi acaba?

Yasaların detayları için belki devlet kadrolarından yasa hazırlayıcı uzmanlar ön çalışma yapsalar, bu soruna bir çözüm bulunabilir muhtemelen.

Bir sorun da milletvekilleri aralarından kimileri partiler arasında gezinme gafletine de düşebileceklerdir. Buna da bence engel olunmalıdır. En fazla partiliyse bağımsız, bağımsız ise bir seferliğine herhangi bir partiye katılma hakkı ile sınırlandırılabilir belki parti geçişleri. 

Bu ve benzeri konularda farklı farklı önlemler düşünmek gerekecek sanırım. İyice düşünülürse çaresi bulunur bu tarz sorunların.

Ama ben yine de şu başta bahsettiğim aralarından seçecekleri cumhurbaşkanı, başbakan ve meclis başkanında takılı kaldım.

Bu en başta yapılacak seçimin kurallarını iyi oturtmak lazım. Öyle uzun uzun turlar şeklinde seçim olmamalı. Bu kararlar o kadar uzun olmamalı. Mutlaka pratik bir seçim yöntemi düşünülmeli.

Tamam, mevcut cumhurbaşkanı ve başbakan yenileri seçilene kadar görevlerine devam etseler bu bir çözüm olur, ama yine de bu geçiş dönemi uzun sürerse devletin işleri aksar. Sonuçta topal ördek diyorlar ya, yenisi geleceği için mevcut iktidar devlet işlerine karar verebilmek için yeterince meşruiyet sahibi hissetmeyecektir kendini.

Dikkat ettiyseniz başbakanı da ben meclis kendi içinden seçsin diye düşündüm. 

Cumhurbaşkanı birini başbakan atasın demedim. Çünkü bir kişi artık cumhurbaşkanı olduğunda ne yasamanın ne de yürütmenin işine karışmamalı. Belli başlı görevleri olacak, hepsi bu. 

En fazla belki eğer meclis kendi içinde bir şekilde bir süre anlaşmaya varamıyorsa, yeni seçim yapılması için seçim çağrısı yapma hakkı olacak, bu kadar. Tabii bu durumda kendi de yeni cumhurbaşkanına görevi teslim edeceği için bu hakkını kullanmakta iki kere düşünecektir.

Tabii bir kişi bir kere cumhurbaşkanı olabilmeli ve belki de kalan hayatında bir daha milletvekili de olmamalıdır. Bu da belki iyi bir önlem olabilir meclis içinden cumhurbaşkanı adayı olmak isteyenler açısından. Hemen herkes aday olmaz bu durumda.

Bu konum için meclis içi seçimlerin bir iki turda biteceği şekilde bir sistem kurmak gerekli. Kuralların baştan belli olduğu ve uzun sürmeyecek bir sistem olmalı.

Bu işler sanırım öyle kolay karar verilebilecek işler değil. 

Bunca yılın tecrübesi olsa da, başımızdakilerin devleti getirildiği durum ortada. Öyle her aklına bir şey gelen ben sistemi şöyle değiştiriyorum derse, sonunda devlet falan kalmaz ortada. Hallaç pamuğuna döner. O yüzden bir kere, ama iyice düşünerek bir sistem kurmalıyız. 

Çünkü şu anki hali ile gerçekten devlet yönetiminde büyük sorunlar olduğu kesin.

Bakalım, bu seçimler bize neler sunacak? Nasıl bir meclis dağılımı olacak? Gerçekten anayasa değiştirmeye yetecek çoğunluk sağlanabilecek mi acaba?

Ama ne olursa olsun, gerçekten cumhurbaşkanının meclis içinden çıkması bence düşünülmeli. 

Eğer böyle olursa, hem toplumun seçtiği bir kişi olur, hem de meclisin takdir ettiği bir şahsiyet olur. Böylece hiç kimsenin bir şey demeye sözü de olmaz.

Dediğim gibi benimkisi sadece beyin jimnastiği. Sanırım bugünlük bu kadar spor yeterli olmuştur.

Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 03.02.2023
  • Süre : 5 dk
  • 1207 kez okundu

Google Ads