siyaset

Demografiyi nasıl okumalıyız?

Demografi diğer adıyla nüfus bilimidir. Yunanca demos, halk ve graphe, yazı kelimelerinin birleşiminden meydana gelir.

Demografi diğer adıyla nüfus bilimidir. Yunanca demos, halk ve graphe, yazı kelimelerinin birleşiminden meydana gelir. Dünya üzerindeki toplulukların nüfusunu, doğum ve ölüm sayıları, oranları ile göçler, yaşlanma, eğitime ve istihdama katılım gibi dinamik nüfus hareketlerini inceleyen bir bilim dalıdır. Analitiktir, sayısal verilere dayanır. 

Demografik tespitler ve değerler insanlık tarihinin oluştuğu süreçte bize yardımcı olurlar. Bu verilere dayanarak gelecek için önermelerde hatta bilimsel projeksiyonlarda bulunabiliriz. 

Bu tip çalışmalar geçmişte de yapılmıştır. Hepimizin bildiği Malthus’un kıtlık teorisi bunlardan birisidir. 1800’lü yıllarda bir matematikçi olan Malthus yaptığı araştırma sonuçlarına göre; insan nüfusunun, var olan gıda kaynaklarına göre çok daha hızlı artacağından hareketle yüzyılın sonunda dünyadaki insanların kıtlık tehlikesi ile karşı karşıya kalacağını iddia etmiştir. Kullandığı parametre ise besin üretiminin 5 kat arttığı halde insan nüfusunun 16 kat artmasıdır. Malthus’un dediği oldu mu? Olmadı, çünkü insanlar besin kaynaklarını zenginleştirdi, yeni coğrafyalara yerleşildi, kitlesel tarım üretimi yapıldı, savaşlar, hastalıklar, doğum kontrol yöntemleri gibi sebeplerle nüfus artış hızı düştü. Neticede gerçekleşmese de liberal bir bakışla ortaya konulan teori çeşitli makro ekonomik modeller tarafından da ele alınıp incelendi. Marx’a bile ilham verdi. 

Konumuz Malthus değil. Farklı bir yere geleceğiz. Kendi ülkemizle ilgili nüfus verilerini yorumlamaya çalışıp veriler üreteceğiz. Mesela Türkiye’de kim hangi grupta, nüfus bazında hiç merak ettiniz mi? Türkiye’nin nüfusu 2021 başında 83 milyon 614 bin 362 kişidir. Nüfusun 41 915 985’i erkek ve 41 698 377 kadınlardan oluşmaktadır. Mevcut nüfus yapısında;

12,5 milyon emekli var,

Okul öncesi, ilk ve orta öğrenim düzeyde 18 milyon öğrenci var,

5 milyon kamu çalışanı var,

12,5 milyon özel sektör çalışanı var,

Tarımda çalışanların sayısı 5 milyon,

1,5 milyon esnaf var,

4 milyon işsiz var,

8 milyon üniversite öğrencisi var

6 milyon 0-5 yaş grubu çocuk var

5 milyon vatandaşımız yurtdışında yaşıyor (Adrese dayalı nüfus kayıt sistemi olduğu için sadece Türkiye’de ikameti olanlar nüfusa dahil ediliyor). 

Bu rakamlardan anlamlı sonuçlar çıkarabilir miyiz? 

Mesela bir emekli partisi kurulsa ve tüm emekliler 2023 seçimlerinde o partiye oy verse toplam 62,5 milyon seçmen içinde bu parti yüzde 20 gibi bir oy oranına sahip olabilir. Ciddi bir oran, demek ki siyasal partiler emeklilerle daha çok ilgilenmeli. 

Her bir çalışan, gelirini kendisi hariç fiilen çalışmayan, 1’i emekli, 2’si öğrenci 3 kişiyle daha paylaşıyor. 

Türkiye’de toplam 165 bin doktor var. Bunların 25 bini aile hekimi olarak görev yapıyor. Aile hekimi doktor başına düşen hasta sayısı yaklaşık 3400 kişi.  

Türkiye’de MEB’e bağlı çalışan 1 milyon 125 bin öğretmen var. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı  16. Yine 68 500 okul var, her okula ise yaklaşık 16 öğretmen ve 260 öğrenci düşüyor. 

Türkiye’de 180 bin akademisyen var, yaklaşık 44 üniversite öğrencisi başına 1 akademisyen düşüyor. Türkiye'de aktif kullanılan 19,5 milyon konut var. Hane halkı sayısı yaklaşık 4 kişiden oluşuyor. 

TUİK verilerine göre Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir yıllık yaklaşık 8500 dolar. Bugünkü değerle yaklaşık 73 bin TL. Toplam çalışan sayısı 24,5 milyon kişiydi. Bu durumda her bir çalışan yıllık yaklaşık 220 bin TL kazanırsa, çalışanlar milli gelirden payını eşit almış oluyor. Yani eşit bir gelir dağılımında her bir çalışanın aylık 18 bin TL kazanması gerekiyor. 

İlginç bir veri; 84 milyonluk ülke nüfusunun içinde 80 yaş üzeri 1 milyon 400 bin kişi var, yani 80 yaş üzeri yaşama ihtimalimiz yüzde 1,5. 

Ortanca yaş, yeni doğan bebekten en yaşlıya kadar nüfusu oluşturan kişilerin yaşları küçükten büyüğe doğru sıralandığında ortada kalan kişinin yaşıdır. 

Türkiye'de 2019 yılında 32,4 olan ortanca yaş, 2020 yılında 32,7'ye yükseldi. Cinsiyete göre incelendiğinde, ortanca yaşın erkeklerde 31,7'den 32,1'e, kadınlarda ise 33,1'den 33,4'e yükseldiği görüldü. Yani henüz genç bir nüfusumuz var diyebiliriz ama her yıl yaşlanıyoruz. 

Türkiye’de ortalama yaşam süresi  yaklaşık 79 yıldır. 

Türkiye’de nüfus artış hızı 2019 yılında binde 13,9 iken, 2020 yılında binde 5,5 oldu. Türkiye'de 2019 yılında %92,8 olan il ve ilçe merkezlerinde yaşayanların oranı, 2020 yılında %93 oldu. Diğer yandan belde ve köylerde yaşayanların oranı %7,2'den %7'ye düştü. Peki bu oranlara baktığımızda Türkiye için kentlerin sunduğu imkanları kullanabilen, kentleşmiş bir toplum diyebilir miyiz? Peki bu kentleşmenin gelecekte tarımsal üretime olan etkisi ne yönde olacaktır? 

Klasik bir soru var, nüfus böyle artarsa Türkiye’nin nüfusu ne zaman 100 milyon olacak? TUİK projeksiyonlarına göre, Türkiye'nin nüfusu 20 yıl sonra (2040) yaklaşık 17 milyon artarak 100 milyonu bulacak. 

Güncelde çok tartışılan bir konu var: Sığınmacılar. Türkiye’deki sığınmacı sayısı konusunda değişik iddialar var ama devletin resmi rakamlarına göre bu sayı yaklaşık 5,5 milyon kişi. 

Bahse konu verilerin pek çoğu TUİK'ten alınmış istatiksel verilerdir. Bazıları ise kurumsal çalışmalardır. İstatiksel veri olmadan bir devletin bütçe planlaması yapması mümkün değildir. Sadece devlet değil, kişiler de gelecek planlarını istatistiklere dayandırabilir. Yatırımlarını, eğitim planlarını yaparken nüfus eğilimlerini inceleyebilir. Pazar araştırmaları için de istatistikler iyi birer veridir. Sektörel stratejilere istatistikler yön verir. Bu sebeplerle sayılara duyulan güven çok önemlidir.  Özellikle TUİK verileri bir anlamda devletin hafızasıdır. Günümüzde bu veriler dijital ortamlarda kayıt altına alınmakta ve güncellenmektedir. TUİK kamuoyunda belki de güvenilirliği tartışılmayacak tek kurum olmalıdır. Çünkü ölçemediğin şeyi yönetemezsin.

Dr. Eşref ÖZDEMİR
Dr. Eşref ÖZDEMİR
Tüm Makaleler

  • 19.10.2021
  • Süre : 1 dk
  • 395 kez okundu

Google Ads