Site İçi Arama

siyaset

Diploma Konusu ve Keşkelerim

Tarlanda istediğin kadar sür arabayı ya da boş bir arazide ya da evinin önünde ileri geri istiyorsan hareket ettir. Ama herkesin kullandığı yollarda kullanacaksan önce ehliyet alman gerekir. Ben nasıl olsa biliyorum araba kullanmasını, ehliyete ne gerek var diyemezsiniz.

Nereden mezunsun? Hayat okulundan!

Meşhur geyiktir, ama doğrudur, hayat insana çok şey öğretir.

Haberlerde duyuyorum, biri doktorum diye hastanede çalışıyormuş, ama ailesi dahil herkesi kandırmış. Aslında doktor değilmiş. Nasıl olduysa ameliyata girmesine bile müsaade edilmiş.

Bir başkası da valiyi kandırmış. Konuyu bilmiyorum bile, ne iş yapar, nasıl kandırmış valiyi. Ama yine diploma konusu. 

Sahte meslek sahipleri dolu etrafımız, insanları kandıranlarla dolu.

Sahi nedir şu diplomanın kerameti? İllaki gerekli midir diploma dediğimiz kağıt parçası?

Bir mesleğin eğitimini aldığında, eğitim kurumu tarafından adına düzenlenen evraktır diploma. 

Eğitim kurumunun evet, teyit ediyorum, bu kişi okulumuzda eğitim kurallarına uygun olarak eğitim aldı ve sınavlardan da geçerli not aldı dediği kanuni evraktır. Dolayısıyla eğitim aldığı konuda bilgi sahibidir diye teyit evrağıdır diploma.

Aynı ehliyet gibi, ehliyetin yoksa yollara çıkıp araba kullanma hakkın var mıdır?

Tarlanda istediğin kadar sür arabayı ya da boş bir arazide ya da evinin önünde ileri geri istiyorsan hareket ettir. Ama herkesin kullandığı yollarda kullanacaksan önce ehliyet alman gerekir. Ben nasıl olsa biliyorum araba kullanmasını, ehliyete ne gerek var diyemezsiniz. 

Trafik polisi yakalasa ehliyetsiz araba kullandığını yaşına başına bakmaz, ödersin cezayı, hem de aracı eve kadar götüreyim bari bile diyemezsin. Ya ehliyeti olan biri devralmak zorundadır, ya da çekiciyle trafik otoparkına götürülür araç, bir de oradan çıkarmak için uğraşır durursun, üstüne bir o kadar da masraf yaparsın.

Ciddi iştir, ehliyetsiz araç kullanmanın cezası büyüktür. Kaza yapsan haklı da olsan haksız duruma düşersin. 

Peki ehliyet bu kadar önemli de, diploma önemsiz mi? Diploma da bir ehliyet değil midir?

Ehil olan demek değil midir diploma? Kelime kökü farklı diye diploma ile ehliyet farklı şeyler midir sanıyorsunuz?

Biri Fransızcadan geçmiş dilimize, diğeri ise klasik, Arapça. Kök anlamı farklı olsa da ikisi de işi bildiğinin kanıtı.

Okulunda okumuş olmak yeterli mi peki? Yani diploma ya da ehliyet sahibi olmak yeterli mi? 

Ya diplomayı alanın okuldan çıktıktan sonra yolda kafasına tuğla düştüyse ve tüm bildiklerini unuttuysa?

Bakın orasına biz karışmayız, biz eğitim verdik ve sınava tabi tuttuk diyor eğitim kurumları. Geçerli not aldığı için gerisini biz bilmeyiz diyorlar.

Bence periyodik olarak her ikisinde de ara teyitler olmasında fayda var. Ama bu konu şimdilik yazımızın konusu değil.

Evet, hayat okulundan mezun oldum der birçoğu eğer diploması yoksa. Diploma önemlidir. 

Diploma sahibi olmayanların içinde bir yaradır. 

Ne yapalım yani, Urfa'da Oxford vardı da biz mi gitmedik?

Okuyamadık evladım biz, imkânımız yoktu der bir çok yaş almış büyüğümüz. Sen oku da adam ol derler. 

Özellikle eskiler okumanın faydalarını bilirlerdi. Rahmetli anacığım okuma yazmayı altmışından sonra mahalledeki okuma yazma kursundan öğrenmişti, o da öylesine. Arada sırada bir gazete okumaya kalksa, biraz heceler, sonra da aman be, okuyamıyorum işte deyip kenara atardı gazeteyi. 

Ama mesela arada sırada bana bir kâğıdın üzerine not bırakırdı bir yere gittiğinde. Notta yazan şey hatalarla dolu olsa da ben anlardım ne yazdığını.

Nur içinde yatsın, bizlerin okuması için elinden geleni yapmıştı, yani kendi bilmese de okumanın değerini iyi bilirdi.  

Okumak önemlidir, insan ancak okuyarak hayatı anlayabiliyor.

Diploma sahibi olmak ise çok daha önemli. 

Ancak diploma her şey demek değil. Okuldan sonra da insanın öğreneceği çok şey vardır.

Yeni mezun bir mühendise mesela biz şantiyelerde çok şey öğretiriz. 

Şantiyede kim olsa bir şeyler öğretiriz gerçi, ama mühendis diploması olan birine hem öğrettiklerimiz farklıdır, hem de verdiğimiz sorumluluklar farklıdır. 

Çünkü o genç insan bir mühendis olarak okuldan mezun olabilmişse, demek ki mühendisliğin gerektirdiği bilgiye sahiptir, bazı şeylere diğer çalışanlardan daha çok hâkim demektir.

En basitinden bir iskelenin nasıl bir yük dağılımı ile ayakta durduğunu bilir mühendis, dolayısıyla da neresinden nereye nasıl bağlanması gerektiğini, parçalarının nasıl birbirine çatılması gerektiğini herhangi bir işçiden daha iyi anlar. 

İskeleler özellikle cephe iskelesiyse çok yüksek olur, yüksek cepheli binalarda sıkıca binaya belli aralıklarla bağlanmalıdır ki bir sakatlık çıkmasın. 

Sonuçta insan çalışıyor o iskelede, elinde kimi zaman ağır bir yük ile kim bilir hangi yüksekliğe kadar çıkıyor işçiler. İşin telaşesinde işçi bilmez iskele sağlam mı, değil mi. Sorumlusu mühendistir. 

İnşaatlarda iskele bile geçici olarak kurulsa da önemli bir yapıdır. Kalıp iskelesi ise çok daha önemlidir. Beton dökümü sırasında yıkılan bir sürü iskele vardır ya doğru dürüst kurulmadığı için, ya da doğru dürüst hesabı yapılmadığı için altında kalıp ölen bir sürü işçi vardır.

Ama kur bakayım kendi elinle desen bir işçi her zaman daha çabuk kuracaktır mühendisten, çünkü parçaları da tanır, pratiği de vardır. Yeni mezun bir mühendis parçalardan hangisinin nereye yerleştirileceğini hemen bilemeyebilir. Ama kurulu bir iskelenin sağlam mı olduğunu genç de olsa daha iyi kavrar bir işçiden.

Aynı şey kalıplar için de geçerlidir, demirler için de.

Yani inşaatlarda bir mühendisten beklenen kas gücü değildir, o kısmını işçiler halleder zaten, mühendisin şantiyedeki görevi neyin nasıl yapılacağını tarif etmesi ve bir de gözünün her zaman yapılan imalatlar üzerinde olmasıdır. 

Herhangi bir şey atlanmışsa, mühendislik bilgisiyle bir mühendis önceden görmek ve anlamak zorundadır. 

O yüzden mühendistir, o yüzden sorumlu odur. O yüzden diploması vardır. Ya da diploması olduğu için tüm bu detayları bilir. 

Yumurta tavuk hikayesi gibi oldu, ama kısacası diploma önemlidir.

Evet, genç bir mühendisse hayat ona da diğerleri gibi deneyim verecektir. Ama onun deneyimleri okulda öğrendiği sağlam mühendislik nosyonu ve temeli üzerine edinildiği için diğerlerinden çok daha anlamlı olacaktır.

Okul eğitimini hayatta edindiği deneyimlerle pekiştirmeyen bir mühendis, kaç yaşına gelmiş olursa olsun sırf diploması var diye hayat akademisinde yeterince yoğrulmuş, kendini iyi yetiştirmiş bir kişiden daha iyi bilemez.

Ancak sadece hayat okulunda yetişmiş bir kişi de iyi bir temel üzerine deneyimlerle iyice yetişmiş bir diplomalı mühendisten daha iyi olamaz. Ya bilgisi bir noktada yeterli olmaz, ya da aklı yetmez, mutlaka bir noktada hata yapar. 

Hata yapmak insana mahsustur, tamam, ama eğer sırf hayat okulundan yetişmiş birine yeterince deneyimi var diye büyük sorumluluk verirseniz, günün birinde öyle bir hata yapar ki, yaptığı hata altından kalkılabilecek bir hata olmayabilir ve sonuçları da çok daha acı olur.

O yüzden herkes ne iş yapıyorsa gençken, henüz hafızası yeterli ve kavrayışı iyiyken, yani gençlik enerjisi varken, önce o işin iyice bir eğitimini almalıdır. Yani ne mesleğe sahipse artık, mutlaka mesleki diploması olmalıdır.

İşte bu yüzden kanunlarımızda yönetim kadrosunun başı için, yani cumhurbaşkanı için üniversite diploması şart koşulmuştur ve bu koşul gerçekten doğrudur. Olmazsa olmazdır.

Cumhurbaşkanımızın diploması var mı, yok mu? 

Bu konu üzerinde birçok spekülasyon yapılıyor. 

Orasını ben bilmiyorum, keşke böyle spekülasyonlar yapılmasına imkân verecek bir durum olmasaydı ortada. Keşke insanların aklında böyle kuşkular yaratacak bir durum olmasaydı. Çıkartıp gösterseydi cumhurbaşkanımız diplomasını, ahan da budur deseydi, diyebilseydi.

Biz üniversitedeyken kaç kişiydik tam biliyorum, ama bizim dönemimizde en az iki yüz kişi vardı sanırım. Birçok üniversite bölümü döneminde çok daha fazla öğrenci sayısına sahiptir. Cumhurbaşkanımızın da dönem arkadaşları yeterince çoktur herhalde.

Keşke o da ahan da arkadaşlarım deyip bu spekülasyonların önünü kesseydi.

Bana soruyorsanız bence artık bir önemi yok gerçi bu konunun. 

Sonuçta bunca yıldır başımızda ve yaptığı hatalar da belli, yapabildiği iyi şeyler de. Her şeyi bunca yıl hep birlikte yaşayıp gördük zaten. 

Kendimce hatalarını eleştirsem de hepsi sadece ülkemi çok sevdiğim için. 

Ben yapılan bu hataların yapılmamasını tercih ederdim. 

Keşke bizim de ülkemiz, içinde insanların refah içinde yaşadıkları, gelecek için herhangi bir kaygılarının olmadığı bir ülke olabilseydi.

Keşke gençler, doktorlar, mühendisler bu ülkede gelecek görebilselerdi de bir fırsat bulup ülkemizden kaçıp gitme hevesinde olmasalardı. Bu ülkede ne hayalleri varsa gerçekleştirebilme şansları olsaydı.

Keşke ekonomimiz daha iyi olabilseydi, keşke bir somun ekmeğe muhtaç insanlar olmasaydı bu ülkede. 

Keşke önceden bir simit bir çay alıyordum, şimdi sadece simit alabiliyorum diyenler olmasaydı bu ülkede, herkesin kazancı iyi olsaydı, herkesin kazancı en azından iyi bir yaşam için yeterli olabilseydi. 

Keşke gelir dağılımı dengeli olabilseydi.

Keşke daha ucuz olduğu için bir cep telefonu alacağım diye Van'da, sınırda kuyruk olmasaydı insanlar, en azından telefon gibi ihtiyaçlar için konulan vergiler daha insaflı olsaydı.

Keşke bunca yıl başımızdakiler en azından ülkemizi her açıdan dünyadaki diğer ülkeler seviyesine çıkartabilecek bilgi ve donanıma sahip olabilselerdi. Görünen o ki Atatürk'ten sonra henüz bunu becerebilen biri maalesef çıkmadı, çıkamadı.

Tabii ki milletin tercihi ve demokrasinin gereği bu. Başımızın üstüne.

Ama yine de belki bir gün biz de hakkettiğimiz şekilde yönetilebiliriz, hakkettiğimiz yönetim kadrolarını seçmesini öğreniriz diye geçmiyor değil içimden.

Gerçekten belki bir gün bizim milletimiz de anayasayı yazan aklın bazı şeyleri oraya boşu boşuna yazmadığının bilincine varır.  

Ümidimi yitirmeden o günleri görmek için bekliyorum.

Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 20.12.2022
  • Süre : 6 dk
  • 1252 kez okundu

Google Ads