Kılıçdaroğlu ve Bahçeli Arasında ‘DNA Testi’ Tartışması (Gezer Etkisi)
26 Eylül’de Mersin’de meydana gelen patlamada öldürülen teröristin CHP raporunda yer alan gazeteci olup olmadığı konusunda yaşanan tartışma, yeni yasama yılının ilk grup toplantılarında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasında ‘DNA testi’ tartışmasına dönüştü.
Olay ve Tartışmanın Özeti
26 Eylül’de Mersin’de meydana gelen patlamada öldürülen teröristin CHP raporunda yer alan gazeteci olup olmadığı konusunda yaşanan tartışma, yeni yasama yılının ilk grup toplantılarında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasında ‘DNA testi’ tartışmasına dönüştü. (1)
Bu menfur saldırının hemen ardından Mezitli Belediye Meclisi Olağan Ekim Ayı toplantısında, geçtiğimiz günlerde Tece Polis evine yapılan saldırıda şehit olan Sedat Gezer’in isminin Akdeniz mahallesinde yapımı tamamlanan spor kompleksine verilmesi kararını oy birliği ile aldı. (2)
Herkesin tel’in ile karşıladığı saldırıda şehit olan emniyet görevlisi Sedat Gezer ülkenin nefret ve merhamet duygularını aynı anda tetiklemekle kalmadı, aynı zamanda çoğunlukla fısıltı halinde ama ülke gündemini bir şekilde oluşturan çok önemli bir konunun da Pandora Kutusunu açtı.
Kılıçdaroğlu ve Bahçeli Arasında ‘DNA Testi’ Tartışması
Aslında nefretle karşılana saldırı sonrası tartışma soyut bir biçimde başlamıştır. Bahçeli’nin siyasi rakibini hiç karşı konulamaz “terörle savaş” üzerinden suçlamasını, Kılıçdaroğlu’nun “bilimsel kanıt” üzerinden cevap vermesi izlemiştir.
Bahçeli öldürülen teröristin, siyasi rakibinin demokrasi adı altında “gazeteci” diye sahiplendiği, bir “terörist” olduğunu vurgularken, Kılıçdaroğlu, bu yargının doğru olmadığını, “DNA testi” ile bu durumun ortaya çıkacağını belirtmiştir.
Bunun üzerine Bahçeli, (teröriste sahip çıktığını vurguladığı diğer bir parti ile paralellik kurarak), “sen de onlardansın”, anlamında ‘Ey Kılıçdaroğlu DNA testi yap' çıkışıyla terörizm suçlamasını, etnik temellere dayandırma eğilimine girmiştir.
Kılıçdaroğlu ise buna rest ile karşılık vererek etnik kökene yapılan vurguyu iki katına çıkarmıştır: “Vallahi güzel bir öneri ama bir şartım var. Beraber DNA testi yapacağız, kimin ne olduğu çıksın ortaya. Benim kim olduğumu öğreneceksin. DNA testi yapmaktan asla vazgeçmem. Kim olduğumu biliyorum, herkesin kimliği nasıl şerefliyse benim kimliğim de benim şerefimdir.”
Bu rest ise, rest ile karşılık görmemiştir.
Gündem birdenbire adeta iktidar ve muhalefet arasında Türk Ulusu kimliği dışında azınlıklara mensup olma anlamında etnisite tartışmasına dönüşmüştür. (3) (4) (5) (6) (7)
DNA Etnik Köken (Etnisite) ile ilgisi en yüksek unsur olduğundan, bilimsel sonuçları çok güvenilirdir.
DNA ve Verili Statü
Statü, kişinin toplumdaki yerini belirleyen her türlü konumdur. İnsanların birden fazla statüsü olur.
Bunlardan Verili Statü, kişinin kendi seçimlerinin hiç etkili olmadığı ya da çok az etkili olduğu toplumsal statüyü oluşturur. Yaş, cinsiyet ve DNA ile ilişkili ırk bunun örneklerindendir.
Edinilmiş Statü ise kişilerin seçimleri ya da başarılarına dayalı olarak edindiği toplumsal statüyü anlatır. Doktorluk, senatörlük, babalık olumlu, suç oluşturan bir eylemden dolayı mahkûm olmak ise olumsuz edinilmiş statüye misaldir.
DNA, verili statünün bileşenlerinden olan Etnik Köken (Etnisite) ile ilgisi en yüksek unsurdur ve bir toplumda ya da bölgede kültürel olarak birbirinden ayrılan çok sayıda gruptan birini gösterir. Birey bir etnik toplulukla kendini özdeşleştirdiğinde, kendisini onun bir parçası olarak görür ve kolay kolay başka topluluklara ait hissetmez.
Etnik köken, kültürel farklılıklar, toplumsal sınıf ve din dışında önemli bir birleştiricidir ama bu orta ve üst boyutlu örgütlenmeler için aynı zamanda farklılaştırıcı bir yapıdadır. Bu tartışma istemsizce olayın konseptini aşarak kişilerin atalarının kim olduklarına bağlı belirlenen toplumsal kimliğe, soya yönelmiştir. Ayrıca, tartışma varlık, prestij ve güç farklılıklarına dayalı sınıfsal yapılanma algısı ve dolaylı olarak eşit vatandaş ve ayrımcılık iddialarını da gündeme taşımıştır.
DNA ise soy ve etnik kökeni belirleyen en etkili yöntemdir.
Gezer Etkisi
Sedat Gezer terörle mücadelede şehit düşmüştür. Gezer Niğde Uluağaç köyünden. Anadolu’nun ortasından bir insan. Şehit olarak adının bir tesiste yaşatılması takdire şayan olmakla birlikte bir sosyolojik duruma da kaynaklık ediyor.
Gezer etkisi, bazı saklı gündemlerin muhakkak aşikâr gündeme dönüşeceğini anlatan bir kavramdır. Ve sadece bir tetikleyici bekler. Su akar yolunu bulur. Bu kavram, tamamen ilgisiz bir konunun bir türlü açık açık konuşulamayan temel bir konuyu gündeme taşımasını da içerir.
Bu ise açık bir toplum ve hukukun yönetimi için taze bir yol açar ki, bu sağlıklı bir ülke ve temiz bir toplum için yeni bir yaklaşımın eşiği olabilir.
Zaman Gezer Etkisini gösterecektir.
Hesap Verilebilir ve Şeffaf Demokrasi, Hukuk Yönetiminin Kalitesidir
Gündeme düşen DNA tartışması, muhakkak ki önemsiz sayılamaz. Fısıltı ile söylenenleri yüksek sesle dillendirmeye yol açmıştır. Ancak, asıl günden siyaset kurumunun ehliyet ve liyakate önem vermemesi, hukukun yönetiminin tesis edilememesi ve dolayısıyla hak ve adaletin yerine getirilememesi, ekonomik büyüme ve refah toplumunun oluşturulamaması gibi temel sorunlara çözüm bulmak olmalıdır.
Bunun için kaliteli demokrasiye ihtiyaç vardır.
Demokrasi “alternatif daha iyi bir yönetim” olmadığından önemlidir.
Ancak O’nun bu tanımı vasatlık içerir.
Kalitesinin artması için muhakkak şeffaflık ve hesap verilebilirlik gömleğini giymelidir. Adalet kılıcını kuşanmalıdır.
Vizyon dürbününe kavuşturulmalıdır.
Kaliteli Demokrasinin Somut Üçlü Sac Ayağı
Türkiye demokrasisi, eski olmasına rağmen, yazında kaliteli bir demokrasi olarak adlandırılmaz. Çoğu zaman şeffaf değildir. Hesap verme olgunluğu oluşmamıştır.
Öte yandan bu eksiklikler yanında Türk Demokrasisinin kalitesini düşük tutan bir demokrasi kültürü daha bulunmaktadır. Siyaset dar bantta belli insanların yapabildiği bir alana sıkışmıştır.
Bu kültür, Türk milletinin önüne kısıtlı adaylar koymakta, bunlardan birini seç demektedir.
Oysa, demokrasi halkın yönetimidir. Halkın yönetimi olması için üç somut adım önemlidir:
1- TBMM üyelerinin seçiminde muhakkak ön seçim yapılmalıdır, ki bu küçük ama güçlü bir grup olan elitler tarafından öne konan adaylar arasından seçme zorlamasının önüne geçer.
2- Kurulacak dar bölge sistemi, her bölgeden tek bir millet vekili seçimi suretiyle sadece adayların en iyisinin seçilmesini değil, arkadaki yetersiz adayların seçilmesini de önler.
3- Türk milleti adına karar veren mahkemeler ve hakimler kuvvetler ayrılığı ilkesine kesin bağlı yapılmalıdır. Böylece yargı fiilen yasama ve yürütmeden bağımsız ve tarafsız olabilsin.
Demokrasinin kalitesini artırmak, Türk ulusunun önünü açarken olası oligarşik elitlerin de yetki gaspının önüne geçer.
Demokrasiye gölge edilmesin yeter. Başka bir ihsana gerek yok.
Bireysel Bakış-Toplumsal Çözüm
Anayasaya göre Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. (8) Türkiye Cumhuriyeti, … insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir. (9) “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” ve “Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” (10)
Benim bakış açıma göre kişinin kendi seçimlerinin hiç etkili olmadığı ya da çok az etkili olduğu ırk gibi Verili Statünün seçimlerde birincil etkili olması, işin ehline verilmesinin önüne geçer. Demokrasinin de açık düşmanıdır.
“Çamurdan olsun ama bizden olsun”, “küçük olsun ama bizim olsun” anlayışlarının ülkeleri getirdiği uçurumlar saklanamayacak kadar aşikârdır.
Seçimlerde, adalet, ehliyet ve liyakat en önemli kıstaslar olmalıdır.
“Ehliyet ve liyakatin mecburi sonucu adaletli bir yönetim ve huzurlu bir toplumdur”.
Bahçeli ve Kılıçdaroğlu arasındaki DNA tartışmasına ilişkin görüşler abartılı gelebilir ve hatta DNA testlerinin uzun ve pahalı bir süreç olması nedeniyle uygulaması yapılamayacak bir teklif olduğu da söylenebilir. Yine de seçimlik yüksek görevlere gelmek için uğraşanlar, kendileri isterlerse DNA tespiti yaptırabilirler. Ya da e-Devlette yer alan soy kütüğünü teamül olarak açıklayabilir. Buna engel bir düzenleme bulunmamaktadır.
Ama son tahlilde ülkemiz için gereken siyasetçi vasıfları, etnisite gibi verili statüler değildir. Ahlaklı ve adaletli olmak, şeffaf ve hesap verilebilir bulunmak, sözünün eri olmak gibi edinilmiş statüler çok daha kıymetlidir. Gezer etkisi tam da bunu başarabilir.
Dipnotlar
(1) Sakarya, Canan (2022). Dünya Gazetesi. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli arasında ‘DNA testi’ tartışması. (05 Ekim 2022 Çarşamba) https://www.dunya.com/kose-yazisi/kilicdaroglu-ve-bahceli-arasinda-dna-testi-tartismasi/670821
(2) Şehit Polis’in ismi Mezitli’de spor kompleksine verildi. https://mezitli.bel.tr/2022/10/03/sehit-polisin-ismi-mezitlide-spor-kompleksine-verildi/
(3) Bu konu o kadar ileri noktalara götürülebilir ki, bunun ülke siyaseti ve toplumsal barış için bir katkısı olacağını değerlendirmiyorum: Ulus devletin demokratik temsili, derin devletin oligarşik yönetimi gerektirmesi nedeniyle “Türkiye’de derin devlet, demokratikleşmenin önünde en büyük engellerden biri” olarak görülebilmekte, ABD Ankara Büyükelçisi’nin Washington’a gönderdiği Rapora göre (Kasım 2022), ‘’Türklerin derin devletle kastetiği şey’’, ‘’alabildiğine geniş bir ulusal güvenlik tanımıyla motive edilen gayriresmi ve yarı-hukuki bir yönetişim’’ olarak tanımlanmaktadır. Ancak, halkın azımsanamayacak bir kesimi için (daha çok susma ve kabullenme) “derin devlet”, elit ve heterojen bir azınlık koalisyonudur. Bu arada Türkçeye köken itibariyle Türk olup olmadığı tartışmaları olan “Beyaz Türkler”in, ekonomiyi, sosyal hayatı, kültürel yapıyı ve siyaseti domine eden dahası “Türkiye’nin sahibi” elit bir topluluk olarak “derin devlet”i oluşturduğu kaygısıyla “Türkiye için bir tehdit” olarak algılayanlar dahi bulunmaktadır. Bu tartışmalara rağmen, Amerika Birleşik Devletlerinden yüzyıllar önce “melting pot” oluşturmayı başarmış bir toplum için, bunlar üzerinde durmaktan ziyade dürüstlük, adalet, şeffaflık ve hesapverilebilirlik ile ehliyet ve liyakate dayalı demokratik düzen daha anlamlı görünmektedir.
(4) Perspectives 1.12 (2014). Heinrich Böll Stiftung Derneği Temsilciliği “Perspektives Türkiye ekibi s. 3. https://tr.boell.org/sites/default/files/perspectives_1_sayi_son_hal_turkce.pdf
(5) Sabuktay, Ayşegül (2014). Perspectives 1.12. s.4. https://tr.boell.org/sites/default/files/perspectives_1_sayi_son_hal_turkce.pdf
(6) Paksoy, Aleattin Faruk (2018). Beyaz Türkler: Medyanın Ürettiği ve Dönüştürdüğü Bir Kavram. Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, (AKİL) Haziran (29) s. 35-53. s.35. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/501578
(7) https://www.gazeteduvar.com.tr/yusuf-kaplan-beyaz-turkler-turk-degil-azgin-azinlik-haber-1546983
(8) Anayasa m. 1.
(9) Anayasa m. 2.
(10) Anayasa m. 10.