Makbul Basın, Makbul Vatandaş
Anayasa Mahkemesi Başkanı sesini yeterince duyurabilme imkânı bulamadı. Ya da bu halka seslenişi yeterince önemsemedi. Sayın basınımız Seçil Erzan’ın mahkemedeki gözyaşlarını daha çok önemsemiş gibi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Prof. Dr. Zühtü ARSLAN’ın mezunlara seslenişini dinlediniz mi?
Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla diyor. Fırsatını bulmuşken cevap vereyim demiş son yargı skandalına.
Peki bir anlamı var mıydı yaptığı bunca anlatının?
Acaba Yargıtay yüksek hakimleri bilmiyorlar mı onun söylediklerinin doğru olduğunu?
Hayır, yanlış anlaşılmasın, sözlerinin hepsinin altına ben şahsen imzamı atarım.
Hatta kendimce Anayasa mahkemesini çok daha farklı bir yere koyan mahkemeler düzeni üzerine daha önce yazmış olduğum yazılarım da var.
Bence Türkiye’nin ihtiyacı bir İnsan Hakları Mahkemesi!
Anayasa Mahkemesi ise adına yaraşır bir konum almalı, anayasa yorumu üzerine son sözü söyleyecek bir konumda olmalı.
***
Yine de sayın Zühtü Arslan’ın bu mezunlara seslenişini dinlerken ne hale geldik diye düşünmeden edemedim.
Anayasa Mahkemesi Başkanı başka çaresi kalmamış gibi geleceğin hukuk kadrolarına seslenme maskesi arkasında içine düştüğümüz bu vahim durumu ve bu konuda düşündüklerini anlatma ihtiyacı hissetmiş, adeta kendisine destekçi arayışına çıkmış.
Ancak sesini yeterince duyurabilme imkânı da bulamadı sanırım. En azından basında bu halka seslenişi yeterince önemsenmedi.
Sayın basınımız Seçil Erzan’ın mahkemedeki gözyaşlarını daha çok önemsemiş gibi.
***
Dediğim gibi, sayın Zühtü Arslan’ın anlattıklarının doğru olduğunu ve son sözü Anayasa Mahkemesi’nin söyleyeceğini, kararı dinlemeyen ve gereğini yerine getirmeyen ve bence suç işleyen o Yargıtay hakimleri biliyorlar zaten. Olay başka!
Peki sayın Cumhurbaşkanımız bilmiyor mu yapılanın suç olduğunu?
Sayın Devlet Bahçeli bilmiyor mu Yargıtay hakimlerinin suç işlediğini?
Güldürmeyin beni demiş ya tilki tavuk yer misin diye sorduklarında, o hesap, hepsi biliyorlar!
***
Şimdi çözüm olarak şöyle bir şey akıllarına gelmiş büyüklerimizin:
Güya Yargıtay kararı meclis başkanlığınca okutulacak, sayın Can Atalay’ın milletvekilliği böylece düşürülecek, ardından sayın Atalay’ın avukatları tekrar Anayasa Mahkemesi’ne hak ihlali var diyerek başvuracak, Anayasa Mahkemesi de hemen evet, hak ihlali var diye üçüncü kere karar verecek ve bu sefer kararı uygulansın diye meclis başkanlığına gönderecek.
Meclis başkanlığı da bu kararı uygulayarak sayın Can Atalay’ın milletvekilliğini iade-i itibar olarak gerisin geriye verecek!
Ölme eşeğim ölme.
Bir devlet kurumu Anayasa Mahkemesi kararını uygulamakta ısrar ediyor diye hülle yapacaksınız öyle mi?
Takiye kültürü yani, her zaman yapılandan.
Vallahi niyetimiz kötü değil, biz yardım etmek istiyoruz.
Ne yapalım? Ülkemizde yargı bağımsızlığı var, biz karışamayız ki yargıya! Uygulamıyorlar işte yüksek hakimler Anayasa Mahkemesi kararını. Anayasayı bunlar farklı yorumluyorlar!
Güleyim bari de boşa gitmesin, şaka mısınız siz ya?
Kimin neyin peşinde olduğu bilinmiyor mu sanıyorsunuz diyeceğim de, artık öyle gizliden gizliden bir şeyler yapmaya gerek de duymuyorlar.
Neden çekiniyorsunuz? Ne gereği var ki öyle dolambaçlı yolara?
Meclis çoğunluğu elinizde değil mi?
Çıkartın kanununu, kimsenin sesi çıkamasın, zaten çıkmıyor.
Zaten kim takar kanunları, anayasayı falan, ancak maksat usulüne uysun, hatta kararname ile de olur bence, uğraştırmayın şimdi meclisi falan toplamaya seçim öncesi.
Yazın kararnameye;
Madde bir, Can Atalay bir daha milletvekili seçilemeyecektir.
Madde iki, seçilse bile milletvekilliği geçerli olmayacaktır.
Madde üç, madde iki hükümleri oluştuğunda madde bir hükümleri geçerli olacaktır.
Madde dört, benim adım Hıdır, kararım budur.
Basın altına mührü, atın imzayı olsun bitsin.
Niye yoruyorsunuz bunca insanı?
***
Millet mi ne der böyle bir kararnameye?
Kim takar Anayasa Mahkemesi başkanı ne demiş diye ne düşünüyormuş kimin umurunda?
Sadece o da değil, umurunda mı milletin kimin ne düşündüğü?
Ülkede hukuka güven kalmamış, ülke orta çağ karanlığına gömülmek üzere, ama umurunda mı insanların?
Milletin derdi geçim derdi diyeceğim de o da garibanların derdi sadece. Gariban var mı acaba ülkede?
Olanlar gariban değil, makbul vatandaşlar!
Çoğunun derdi birbirine madik atmak olmuş.
Hukuk diyorsanız hukuk olmuş çoktan guguk zaten.
O yüzden sayın Zühtü Arslan, boşuna nefesinizi tüketmeyin, nabız atmıyor! Kalp durmuş. Vicdanlar çürümüş.
Bu saatten sonra sadece mevtayı gömmek kalmış.
Bakın dua etmesini biliyorsanız keşke bir iki dua okusaydınız o kürsüden, daha çok hayra geçerdi.
Muhalefete de bir iki sözüm var.
Çorba yok mu, çorba?
Çorba dağıtın kardeşim millete, başka türlü seçimi kazanma şansınız yok!
Ne hukukundan bahsediyorsunuz siz?
Çorba dağıtın! Belki oy toplarsınız böylece.
Bize makbul vatandaş lazım kardeşim, daha bunu anlamadınız mı siz?
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla